0

Yazar: Prof. Dr. Akdes Nimet Kurat

1240 yılında, Manghol-un Niuça Tob çiça’n yahut Monggol-un Niguça Tobçıyan, adıyle tertibedilerek, literatürde, “Moğolların gizli tarihi” diye maruf olan ve geçen yüzyılın ortalarında rus sinologlarından papas Palladius (Kafarov tarafından bulunan bu pek mühim kaynağın birden iki neşri çıktı. Alman sinoloğu ve moğolisti Erich Haenisch ve Rus mogolisti S. A. Kozin, birbirlerinden ayrı olarak, Yüan-Çao Pi-Şi üzerinde yaptıkları araştırmalarını neşrettiler. Haenisch’in eseri münasebetiyle B. Dr. Ahmet Timir’in Türkiyat Mecmuasında (VIII, 1939) ve Kozin’in kitabı üzerine B. Prof. Abdülkadir İnan’ın Belleten’de (N. 21-22, 1942) birer yazıları çıktı. Her iki yazıda umumi mahiyette bu kaynağın ehemmiyeti tebarüz ettirilmişti. Bu kaynağın her iki neşri arasındaki bazı farkları göstermek ve Yüan-Çao Pi-Şi’ye istinaden bazı tarihı hakikatleri bir daha tesbit etmek, herhalde faydalı olacaktır. Bu maksatla Yüan-Çao Pi-Şi’nin Haenisch ve Kozin nushalarını ele alarak, bazı kısımlarını mukayeseden sonra, Reşidettinde naklolunan Çingiz-Hanın şeceresine ait olan parçayı inceliyeceğiz.

E. Haenisch’in eseri şu adla çıkmıştır: Die geheime Geschichte der Mongolen, aus einer monogolischen Niederschrift des Jahres 1240 von der İnsel Kode’e im Keluren-Fluss. Erstmalig übersetzt und erlautert von Erich Haenisch. Leipzig Otto Harrassowitz 1941, 209 SS. E. Haenisch Yüan-Çao Pi-Şi’nin moğolca metnini, Çinceden çözmek suretiyle, 1935-37 de neşretmişti. 1939 da bunun lugatı çıktı. Bu defa metnin Almanca tercümesi çıkmış bulunuyor.

S. A. Kozin’in kitabı Sokrovennoe Skazanie. Mongol’skaja Chronika 1240. g. Pod nazvaniem Mongğol’un Niğuça Tobçiyan. Yuan-Çao Bi-Şi, Mongol’skij obydennyj izbornik. Tom I. İzdat. Akademii nauk SSSR. Moskva 1941, Leningrad, 619 SS. (Gizli Tarih. Yuan-Çao Bi-Şi, moğol seçme parçaları). Sovyetler Birliği İlimler Akademisi, Şarkı tanıma Enstitüsü neşriyatından T. XXXIV. Kozin’in eserinde Yunan Çao-Bi-Şi’ye ve bu sahada yapılan ilmı araştırmalara dair 1-75. sahifelerde gayet kıymetli malumat verildikten sonra, 79-199 SS. Metnin rusça tercümesi, 203-519. tekstler (metin, Altan Topçı) ve 523 ten 619 a kadar moğolca-rusça bir lugatçe verilmiştir. Basılacağı bildirilen II. cildde-tekstolojik izahlarla, moğol yazı diline ait umumi görüşler, III. cildde de Çin-Moğol yazısı esasları hakkındaki araştırmalar olacaktır. Şimdiye kadar II. ve III. ciltlerin çıktığına dair malumak alamadık.

Yuan-Çao Pi-Şi’nin, bilindiğine göre, Moğolca, (uygur harfleriyle) metni henüz bulunamamıştır. Elde edilen metin Çince işaretlerle ve moğol diliyle yazılıdır. Bundan dolayı bu Moğolcanın transkripsiyonunda bir takım müşkülat görülüyor. Nitecede Yuan-Çao Pi-Şi ile ençok meşgul olan alimler arasında (Pelliot, Vladimirow, Haenisch, Kozin) bu hususta bir fikir birliği yoktur. Bunun içindir ki, Henisch ile Kozin’in “transkripsiyon” ları ve hatta bazı kısımlarının tercümesi arasında farklar mevcutturt. Hem transkripsiyon, hem de tercümedeki bazı ayrılıklar hakkında bir fikir verebilmek maksadıyla Almanca ve Rusça tercümelerden ilk fasıldaki bir parçayı naklediyoruz.

Haenisch, S. 1.

  1. Çingiz (Çinggis) Hanın ceddi, yüksek Tanrı (Gök-sema) tarafından yaradılmış ve seçilmiş bir kurt idi. Onun eşi beyaz bir geyik idi. Onlar deniz (tenggis) üzerinden geldiler, ve Onan nehri menbaında Burhan (1- “h,, katı bir ses olup bizdeki han, haberdeki “h,, gibidir.) Haldun dağı cıvarını kampyeri seçtiler; burada Bataçihan adlı bir çocukları doğdu. 2. Bataçihan’ın oğlu Horiçar, mergen, (yani) akıllı, Horiçar mergenin oğlu A’ucan boro’ul, A’ucan boro’ul’un oğlu Sali haça’u, Sali haça’unun oğlu Yeke nidun, (yani) Kocagöz, yeke nidun’un oğlu Harçu idi.
  2. Harçu’nun oğlu Borçigidai-mergen (yani) Akıllı, monahocin ho’a, (yani) Güzel, ile evliydi. Akıllı Borçigidai’nin oğlu Torkolcin baiyan’ın, (yani) Zengin (bay) Borohçin ho’a, (Yani) Güzel, adlı eşi, boroldai suyalbi adlı bir genç uşağı, Dair ve Boro, (yani) Koca (2- Büyük manasında.) ve Karakır, (3- Kır renkli, yani siyaha yakın kır.) adlı asil (cinsten) iki iğdişi vardı. Torkolci’nin iki oğlundan biri Duva Sokor (4- Sokar-Kazan lehçesinde “Sukır,,-Kör.) (yani) Kör, ve diğeri Dohun mergen, (yani) Akıllı idi. Kör Duva’nın alnının ortasında olmak üzere, ancak tek gözü vardı; fakat o, bununla üç (menzil) yoluzunluğunu görebiliyordu. 4. Günün birinde Kör Duva küçük biraderi Dobun Mergen ile Burhan Halduna çıkmıştı. Kör Duva Burhan Haldundan aşağı baktı ve Tunggelik-Çayını takiben bir insan kalabaliğini (halk kitlesinin) ileriye doğru güç edip gelmekte olduğunu gördü. Bunun üzerine dedi ki. “Oradan gelmekte olan adamlar arasında, kara (kapalı?) bir arabanın ön oturağında, güzel bir genç kız bulunuyor. Eğer o henüz kovaya verilmemiş ise, ben onu senin için, küçük kardeşim Dobun için isteyeceğim.” Bunu müteakip, biraderi Akıllı Dobun’u kızı görmek için yolladı. Akıllı Dobun o adamlar (yanına) varınca, orada hakikaten, Alan Ho’a, (yani) Güzel (Alan) adlı, güzel ve çok iyi suya mensup henüz kocaya verilmemiş bir kız vardı.

Kozin, S. 79.

1. Çingiz (Çingis) Hanın ceddi, Yüksek Tanrının (Gök-sema) arzusu ile doğan Borte-Çino idi, onun eşi Goa-Maral idi. Onlar denizi (Tengis-içdeniz) yüzüp geçmek (suretiyle) geldiler. Onun suyu boyunda, Burhan (5- h. “k,, ile “h,, arasında bir sestir.) Haldunda göç ettiler; onların çocuğu (6- Potomok Halef, nesil, descendant.) Bata-Çigandı,

2. Bata-Çiganın oğlu-Tamaça. Tamaçanın oğlu Horiçar-Mergen. Horiçar-Mergen’in oğlu Auçjam-boroul’un oğlu Sali-Haçau. Sali-Haçau’nun oğlu Sali-Haçan, Sali-Haçau’un oğlu Eke-Nidun. Eke-Nidun’un oğlu-Sim-Soçi. Sim-Soçi’nin oğlu Harçu,

3. Harçu’nun oğlu-Borçigiday-Mergen, Mongol-Çijin-goa ile evliydi. Borçijigiday Mergen’in oğlu Torogolçijin-Bayan, Borohçin-goa ile evli olub, Borolday-Suyalbi adıl genç uşağı, Dayir ve Boro adlı iki koşu iğdişi vardı. Torogolçjin’in iki oğlu vardı. Duva-Sohor ve Dohun mergen.

4. Duva-Sohor’un, alnının ortasında tek gözü vardı, bununla tam üç göçlük (yolu) görebilirdi.

5. Günün birinde, Duva-Sohor, küçük biraderi Dobun-Mergen ile birlikte Burhan Haldun’a çoktı. Burhan Haldun’un üstünden etrafı seyrederken Tengelik çayı boyunca, aşağıya doğru, bir halk zümresinin göçedip gelmekte olduğunun farkına vardı, ve: 6. Göçeden bu halka arasında, üstü kapalı bir arabada (terge’de) bulunan genç (kadın) güzeldir! Dedi ve, eğer o (kız) evli değilse, onu Dobun-Mergen’e istemek niyetiyle, küçük kardeşi Dobun-Mergen’i, bu ciheti araştırmak maksadıyla, oraya gönderdi.

7. Dobun-Mergen o adamlar (yanında) bulundu; orada hakikaten, Alan-goa adlı, güzel ve gayet kibar bir suydan, henüz kimseye sözlü olmayan bir genç kız vardı.

Haenisch ile Kozin tercümeleri arasında bilhassa şahıs adlarının naklinde, ayrılık görülüyor. Haenisch, Çingiz’in ilk ceddini “Bozkurt” (Gökböri) diye tercüme ederken, Kozin “Borte-Çino” yu isim olarak alıyor; Henisch’in “beyaz giyik” i yerine, Kozin, “Goa-Maral” yazıyor. Çingiz’in şeceresine giren diğer adların transkripsiyonunda alman ve rus tercümesindeki farklar, yukarda naklettiğimiz parçadan açıkça görülüyor. Ayrılık yalnız ayrı şahısların adı şeklinde değil, bazı mefhumlarda da oluyor; hatta, bazen, bütün cümleler arasında fark görülüyor. Yüan-Çao pi-Şi’nin ilk faslını teşkil eden. Çingiz’in küçüklüğüne kadar olan kısmında gördüğümüz bazı farkları naklediyoruz.

Haenisch, S. 3 § 19: Göz mevsiminde birgün (Alan ho’a), geçen yıldan, kış ayından (kalan), bir kozuyu pişirdi, ve beş oğlunu (yemeğe) oturttu. (Eines Tages im Herbst kochte sie ein vorjahriges Lamm, aus dem Wintermonat, liess ihre fünf Söhne….. (zum Mahle) Platz nehmen.)

Kozin, S. 80. 19: İşte bir defa ilk baharda, (Alan-goa) ihtiyat olarak) kurutulan koyunu sararıncaya kadar pişirdi ve beş oğlunu sırasiyle (yanında) oturttu. (I vot odnajdy vesnoj svarila dojelta provjalennogo vporok barana, posadila rjadom svoich pjaterych synovej.)

Haenisch, S. 3. § 21: Alan bo’a yanına geceleyin gelen adam “altın gibi palayan” (gold lanzender) diye tavsif olunmuştur. Kozin ise (S. 81) “açık sarışın” (svetlorusyj) diye tercüme ediyor. Bu parçanın ikinci cümlesinde Almanca ile Rusça arasında büyük fark görülüyor.

Haenisch, S. 3. Ş. 21: O dışarı çıktığında güneş veya ay ziyasında sarı bir köpek gibi sürünür (giderdi) (Wenn er hinausging, kroch er hinaus auf dem Sonnen-oder Mendstrahl wie ein gelber Hund).

Kozin, S. 81. §. 21: Gidişi ise şöledir: güneşin ayla birleştiği bir saatte (yani ay batmış, güneş henüz çıkmamıştır), sanki sarı bir köpek gibi tırmalıyarak gidiyor (A uchodit tak: v ças, kogda solnee s lunoj schoditsja, procarapyvajas, uchodit” slovno, jeltyj pes). Ayna parçanın devamında, Haenisch, Alan-ho’a’nın oğullarına “Ok” (Pfeil) verdiğini yazarken, Kozin bunu “Değnek” (Chvorostina) diye tercüme ediyor.

§ 24 te de Haenisch ile Kozin arasında büyük farklar görüyoruz. Haenisch, S. 4 Bodonçar: kendisinin aileden sayılmadığını görünce kendi kendine dedi ki; “ben niçin burada kalayım?. O, siyah çizgili, seyrek kuyruklu, arkasında (eğerin) vurduğu iz kalan, beyaz renkli bir ata bindi ve “O ölürse ben de öleceğim. Eğer o yaşıyacak olursa, ben de yaşarım” sözleriyle Onan-suyu boyunca aşağıya doğru uzaklaştı.

Aynı parçanın Kozin’deki tercümesi S. 81: Bodonçar dedi ki: “Madem ki beni soydaş olarak tanımıyorlar, ben burada ne yapayım?” Arkası yaralı ıslık çalan oka benzer, seyrek kuyruklu Orok-Şinhula’yı eğerledi, ve onu Onon-nehri boyunca, istediği tarafa (gözü gördüğü cihete) bıraktı. “Ölmekse ölme, yaşamaksa-yaşamak” diyordu.

§ 43 te H. S. 6: Cao’uerdai başta sırık kurbanı na (Stangenopfer) iştirak ederdi.

K. S. 83: Çjoureday başta soy kurban (merasimi olan) Çjugeli’ye iştirak hakkını haizdi.

§ 46. H. S. 7: Haçiu oğlu Barulatai’den bahsedilirken “onun büyük bir karnı vardı ve yemeğe çok düşkündü” (Er hatte einen grossen Bauch und war gierig beim Essen).

K. Haçiu’nun oğlu Barulatay. Çok büyük boylu idi ve yemeğe de düşkündü (Rostom on byl velik i gorazd do edy).

Aynı parçanın devamında, H. harandai’ın oğulları, pirinç (pilav) karıştırırken derece sırası yapmadıklarından, buda’at uruğu adını aldılar.

K. S. 83 Haranday’ın çocukları Budaad-Pilavcılar uruğunun müessisi oldular; böyle adlanmalarına sebep, onlarda karıştırılmış pilav gibi, ne büyük ve ne de baş vardır.

§ 55. H. Çiledu’nun, aksıl-kola donlu (renkli) bir koşu atından bahsediliyor. K. ise (s. 84) bu koşu atının adını “Hurdun-Huba” deye naklediyor. Aynı parçanın devamında, Ho’elun ucin’in Çiledu’ya söylediklerini H. şöyle yazıyor: “Sen oradaki üç erkeğin farkına vardı mı? Onlar şüpheli görünüyorlar. Onlar senin hayatına kasdetimş gibi görünüyorlar. Eğer hayatta kalabilirsen, “ön-oturaklı arabalarda” kızlar, ve “kara arabalarda” kadınlar vardır. Hayatta kalırsan bir kız veya bir kadın daha bulursun. Eğer onun adı başka ise, onu yine Ho’elun diye adlandırabilirsin. Hayatını koru! Buradan uzaklaş, işte burada benim kokunu koklayabilirsin!” (dedi ve gömleğini çıkardı).

K. (S. 84): “Yoksa sen bu adamların niyetlerini anlayamadın mı? Senin hayatın bahis mevzuu olduğu, onların yüzlerinden görülüyor. Fakat sen sağ-salim kalmalısın her arabada ise kız bulunur, her (kapalı) arabada (kibitka) kadın bulunur. Sen sağsalim olursan (kendine) kız-karı bulursun. Senin, başka adlı bir kıza Oelun adını vermen icabedecek. Kendini kurtar, beni öp ve uzaklaş!” (Spasajsja, poceluj menja ezjaj).

§ 61 de H. (S. 10): Torgut-uruğu zikrediyor, K. de bu ad yoktur.

§ 66 de H. (s. 11). Yesukey-batur’un atını “rehin” olarak (als Pfand) bıraktığı yazılıyor; halbuki K. bunun “hediye” olduğunu (Podaril) söylüyor. (S. 87).

Bununla Yuan-Çao Pi-Şi’nin I. babında Haenisch ile Kozin tercümeleri arasındaki belli başlı tercüme farklarını gösterdik. Bu farkların bazan epey mühim olduğu da anlaşılıyor. Hangi tercümenin daha doğru olduğunu layıkisyel tesbit etmek ancak moğolca-uygurca esas metnin bulunmasiyle mümkün olacağı kanaatindayız. Mamafih bu hususta söz söylemek selahiyeti bize değil, moğolm dili ve filolojisiyle meşgul olan mütehassıslara aittir.

Camiüttevarih’in meşhur müellifi (daha doğrusu redaktörü) Reşideddin, büyük eserinin telifi sebebini anlatırken şöyle bir kayıd da koymuştu:

(Topkapı nüs. 7 b).

Buradaki sözlerden, İlhaniler hazinesinde (arşivinde) “moğol-uygur” hattı ile yazılı eserlerin bulunduğu görülmektedir. Reşidettin’in bu moğolca eserlerden herhalde mütercim vasıtasiyle istifade ettiği muhakkaktır. Hazinede muhafaza edilen “moğolca” eserler arasında “Yuan-Çao Pi-Şi” nin bulunup, bulunmadığı malum olmamakla beraber, “Altın defeter,, yahut moğolca adiyle “Altan Tobçi” 1 nin mevcudiyetinden haberdarız. Mesela:

Kimseye gösterilmeyen bu “Altın defter” i, Gazan Han’ın emriyle Reşidedtin’e istifadeye verildiğini kabuletmeliyiz: “Altın defter” yahut “Altan tobçı” nin hemen hemen “Yuan-Çao Pi-Şi” den alındığı artık tesbit edilmiştir Reşideddin, “Altın defter” den istifade etmek suretiyle, Yuan-Çao Pi-Şi’deki kayıdları eserine almış oluyor. Bu cihet, Çingiz’in şceresi kısmında derhal görünmektedir.

Yuan-Çao Pi-Şi’ye göre Çingiz’in şeceresi: Camiütte varih’e

Bozkurt (borte-çino) ve Ak giyik göre

Bataçihan

Tamaça

Horiçar

A’ucan boro’ul

Sali haça’u

Yeke nidun

Semsoci

Harçu

Borçigidai

Toroholcin

Dobun mergen

(Karısı Alan ho’a’dan tabiat üstü bir çiftleşme neticesi doğan)

Bodonçar

Habiçi

Menen-tudun

Haçi-Külük

Haidu

Baiing-hor

Tumbinai

Habul han

Bartan

Yesugai

Görülüyor ki Camiüttevarih’te nakledilen şecere, hemen hemen Yunan-Çao Pi-Şi’dekinin aynıdır. İstinsah edenlerin bilmeyişleri yüzünden,noktaların yanlış konması veya bazı harflerin değişmesi suretiyle, aslından ayrı şekiller meydana gelmiştir.

Yuan-Çao Pi-Şi’nin meydana konmasiyle, bütün göçebe kavimlerdeki adetin icabı olarak, moğollarda soy-sop bilgisine ve bunun devam ettirilmesine ne kadar ehemmiyet verildiği bir daha görülmektedir. Efsanevı olduğunda şüphe edilmiyen bu şecerenin Çingiz han zamanında mevcudiyeti şüphe götürmez bir hakikattır. Bunda dolayı Reşidettin’in “Moğol hükümdarlarına yaranmak maksadiyle böyle bir şecere uydurduğunu” iddiaya hiçbir veçhile hakkımız yoktur.

Çingiz’in hayatına dair tafsilatlı malumatla birlikte, XII. yüzyıl sonu ve XIII. yüzyıl başı Moğolistan göçebe zümreleri hayatı hakkında esaslı bir fikir veren bu muazzatm “Moğol epos” unu, yakından tanımak, türk dilcileri ve tarihçileri için de çok faydalı olacaktır. Bundan dolayı fakültelerimizden birinde Moğol dili ve filolojisini öğrenmek imkanını hazırlamalıyız. “Yuan-Çao Pişi” yi “Altan tobçı” yı ve bizi yakından ilgilendirecek, başka moğol dil ve tarih kaynakları olursa, bunları bizzat kendimiz inceler, ve ilim alemine tanıtırsak, Cumhuriyet idaresi sayesinde sür’atle kendini göstermekte olan Türk ilmine yakışan bir iş olur.

Kaynak:

Prof. Dr. Akdes Nimet Kurat, A.Ü. D.T.C.F. Dergisi, Mart-Nisan 1944, Yüan-Ça’o Pi-Şi, Cilt: II, Sayı: 3, Sayfa: 470-473

Türkçe Tarih

Milli mücadele ve sonrasında Türklük şuuru

Önceki yazı

Dîvânu Lugâti’t-Türk’ten birkaç sav ve dörtlük

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Tarihte Türkler