Erken Demir Çağı dönemi, Avrasya bozkırlarında “İskit Çağı” olarak da adlandırılmaktadır. Diğer bir deyişle bütün göçebe dünyası, Karadeniz’in göçebe kabilelerinden birinin adıyla zikredilmeye başlandı. Herodot’a göre “onları İskit olarak Yunanlılar adlandırdılar…” Arkeolojik çalışmaların gösterdiği gibi İskitlere has silahlar, koşum takımları, kıyafetler, sanattaki hayvan üslubu Sarı Irmak’tan Tuna’ya kadarki geniş bir coğrafyada yayılmıştı. Bu da M. Ö. IX–VIII. yüzyıllardan önce oluşan ve M. S. III. yüzyıla kadar ayakta kalan kültür topluluğuna bu ismin verilmesine yol açtı.
İskit dünyası Orta İdil’deki FinUgorlar da dâhil olmak üzere komşularına ve Kavimler Göçü sırasında ve Erken Ortaçağ’da Büyük Bozkır’ın yeni hâkimi olan halklara büyük kültürel etkide bulundu. Ayrıca Sarmatlar, Hunlar, Göktürkler ve onların mirasçıları gibi sonraki asırların göçebelerinin kültürü, ekonomileri, dünya görüşleri, günlük hayatlarının temel karakterleri İskit döneminde ortaya atılmış, gözden geçirilmiş ve geliştirilmiştir.
İskit” Olarak Kimi Adlandırıyorlardı?
Antik ilmin dikkatini çeken Doğu Avrupa halklarının başında İskitler geliyordu. Kuzey Karadeniz bölgesine gelince Yunanlılar, İskitlerle karşılaştılar ve bundan dolayı da onlarla ilgili bilgiler Antik Dünya’nın ilmî kaynaklarında yer aldı. Kuzey Avrasya’nın çeşitli halklarıyla temas kurarken Helenler, onları iyi tanıdıkları İskitlerle karşılaştırmışlardır. Yunanlıların bazıları, birbirleriyle akraba olmasalar dahi buradaki halkların hayat tarzı, ekonomi ve kültürlerinin benzerliğine dikkat çekmişlerdir. Neticede Yunanlı bilim adamları bütün bu halklara “İskit” demeye başladılar.
Herodot, M. Ö. VII. yüzyıl müelliflerinden Prokonnesoslu Aristeas’ın günümüze ulaşmayan “Arimaspeyya” adlı eserinden alıntı yapmaktadır. Ona göre meskûn yerin en uzak noktasında tek gözlü Arimastalar yaşıyordu. Bu halk İssedonları, İssedonlar İskitleri, İskitler de “Güney Denizi” yakınlarında yaşayan Kimmerleri yerlerinden ettiler.
Antik yazarlardan söz konusu isimlendirmeyi benimseyen daha sonraki tarihçi ve coğrafyacılar, gerçek İskitlerin tarih sahnesinden çekilmesinden sonra dahi bu ismi Doğu Avrupa’nın farklı halkları için kullandılar. Bu coğrafyadaki topraklar da kimin burada hüküm sürdüğüne bakılmaksızın daha uzun süre boyunca “İskit toprakları” olarak adlandırılmaya devam edildi.
Diğer Yunanlı ve Romalı müellifler “İskit Dünyası”nın farklı halklarının (birbirine dil ve etnik açıdan yakınlığı olmasına rağmen) her biri nin ayrı özelliklerine dikkat çekmişlerdir. Bunlar “İskit” adını sınırlı etnik topluluk için kullandılar, bölgenin diğer halklarını ise başka etnonimlerle adlandırdılar. Herodot’un kendisi ise “İskit” adını, Tuna ile Don arasındaki Karadeniz Yanı ve Azak Yanı bozkırlarında yaşayan somut bir halk için kullandı. Don’un doğusunda kalan Sarmatların toprakları ise Herodot’un gözünde “İskit toprağı” değildi.
Hâlbuki buralardakilerin de İskitlerle yakın akraba olduklarının farkındaydı. Diğer taraftan Diodorus İskit tarihinin başlangıcına dair hikâyesinde, İskitlerin güçlendikten sonra birçok kola ayrıldıklarını, bunların bir kısmının Saka, diğerlerinin Massaget, üçüncü grubun da Arimasp vs. olarak adlandırıldığını yazmıştır. Bütün bu halkları Herodot da biliyordu. Ancak onun için bunarın her biri, İskit olmayan ayrı bir halktı. Diodorus’un gözünde ise bunların hepsi İskit’ti.
Kaynak:
Rafail Hakimov, Atlas Tartarica, Tatarlar ve Avrasya Halklarının Tarihi, Tataristan Cumhuriyeti: Dünü ve Bugünü, Çevirmen: İlyas Kemaloğlu, Tataristan Cumhuriyeti Ş. Mercanî Tarih Enstitüsü, Tataristan Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Bakanlığı, Kazan – Moskova – St. Petersburg – İstanbul, 2017, s. 52-53
Yorumlar