0

İç Asya göçebe gelenekleri yanında, Batıya göçeden Türk boyları, belki Türkistan ve Türkmenistan bölgelerinde, veya Ural ile Karadenizin kuzey kıyılarında öğrenilmiş yerleşik kültür unsurlarının da taşıyıcı­ları idiler.

Bu gibi kültür unsurlarından birkaç misâl verilebilir, ilk ha­tıra gelen yerleşik kültür taşıyıcısı boy belki Peçeneklerdir. Muhtelif Müslüman ve Bizans, kaynaklarından anlaşıldığına göre, Peçenekler M. IX. yüzyıl başında Etil ve Yayık ırmakları bölgesi ile, «Peçenek dağları»denen Ural dağlarında yaşamakda idiler. Maddî kültür bakımından, göçe­belik geleneği yanında, yerleşik kültür unsurları da arz ediyorlardı. Si­lahları, alemleri, bayrakları, gümüş kemerleri, altın, ve gümüş kapları, çaldıkları öküz başı şeklinde borular, şübhesiz ki göçebe geleneği ile izâh edilebilirdi. Fakat bunların yânında Peçeneklerin kimisinin Zerdüşt dînine mensûbiyeti ve Manî dîni taşıyıcısı bulundukları keyfiyeti, söz konusu dînlerin tanındığı bir çevrede yaşamış olmaları ihtimâlini hatırlatıyor­du. Bu münâsebet ile şunlar hatıra geliyordu. Peçeneklerin Ertim, Çur, Yula adlı üç bey boyu Kangar (Keıîğeres) asıllı idi; İslam kaynaklarında, Keıîğeres ilinden Peçeneklere yol olduğu kaydedilmiş idi. Ayrıca, meselâ Kerder gibi, mevkilerde yapılan kazılar, Kenğeres-Peçenek ilişkileri hak­kında deliller meydana çıkarmışdır.

Peçeneklere karışan Keıîğeres boy­ları, Kengeres kültürünün taşıyıcıları olmuş olsa gerek. Kengeres ilinde Zerdüşt dînine benzer şekilde ibâdeti yaygın idi ve Mani dîni de bilinmekte idi. Balkan bölgesindeki Bogomilism ve Anadoluda Sivasda geli­şen Paülicianism gibi, Mani dînine benzeyen mezhebleri Peçeneklerin Orta Asyadan getirmiş oldukları Mani dîni tesirleri ile, doğduğu sanılmaktadır. Nemeth’in Peçeneklere atfettiği Nagyszentmiklos’da bulunmuş, Türkçe yazılı altın kaplar (lev. XXTV/c) bu cihetten dik­kati çekmektedir.

Le Coq’un işâret ettiği üzere, Küşân sanatında «Garuda» veya Türkçe «Kara-kuş» denen, kulaklı, efsânevî yırtıcı kuş motifi, bu Türkçe yazılı Nagyszentmiklos tabaklarında görülür. Mavrodinov ve Brentjes bu motifin, Türk çevreleri üzerinden, Peçeneklerin IX. yüzyılda bulundukları Ural bölgesine kadar ilerlediğini sanmaktadır­lar. Garuda (Türkçe «kara-kuş») adı verilen kulaklı efsânevî kerges, yu­karıda, bahsi geçen ve Asya ile Avrupa sınırlarında Ananin kültürü dev­rinden beri bilinen «toğrıl» kuşundan başka idi ve Avrupa-Asya hudûdlarındaki illere, Türkler ile gelmiş gözükmektedir. Nitekim VIII . yüzyıl Arab kaynakları da, Garuda masalından doğduğu anlaşılan ejder yiyici, yırtıcı kuş efsânesini Türkler ile ilgili olarak anlatırlar.

Rudenko, Ya­yık vâdîsinde, Verhne-Uralsk’ın kuzeyinde, Bahtuminskiy gibi mezarları, Peçeneklere atf ediyordu. Bahtuminskiy mezarında çıkan eşyâ, Kem bölgesindeki, Kırgız mezarlarındaki altın ve gümüş kapları hatırlatır. Ibn Fazlân, 922’de Peçeneklere rastladığı zamanda ise, bunlar Oğuz ve Hazarlar tarafından yenilmiş ve muhtemelen bu sebebden düşkün vazi­yette idiler. Peçeneklerin kıyâfeti diğer Türklerinkine benziyordu. Türk­çe «bertü», veya «çangşü», veya «çekrek» denen ve arabca metinlerde, «kurtak» ismi altında geçen, kısa mintanı giyiyorlardı. Yüzleri ekserî matrûş idi (Ibn Fazlân Türklerin sakalı olursa keçi sakalı gibi seyrek olduğunu söyler)

Kaynak:

Emel Esin, İslamiyetten önceki Türk kültür Tarihi ve İslama giriş (Türk kültürü el kitibı, II, cild l/b’den ayrı basım, Edebiyat Fakültesi Matbaası İstanbul 1978, s. 80-81

Türkçe Tarih

Pierre Loti kahvesi

Önceki yazı

Atatürk 100 yıl önce Almanya’daydı

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı İlk Çağ