0

1453 Haziranının başlarında mültecilerle dolu bir kayık Girit’e ulaşınca İstanbul’un düştüğünü öğrenen ilk Katolikler Venedikliler oldu. Diğer kurtulanlar Peloponnesus (Balkan Yarımadası), Kıbrıs, Euboea (Evia) gibi yerlerde ve başkente en yakın olan diğer adalarda başladılar. İstanbul’a yardım etmesi için Papa V. Nicholas tarafından görevlendirilen papalık donanması, komutanları yapacakları görevin yarasız olduğunu duyunca Chios (Sakız Adası) limanında demir attılar ve İtalya’ya geri dönme emri verdiler. Haziran sonuna kadar Yunanistan’daki görevlilerden Venedik’e ulaşan raporlar İstanbul’un düşmesine ilâveten Galata’nın da yok olduğunu, 6 yaşın üstündeki her sakinin katledildiğini ve papalık donanmasının ele geçirildiğini söylüyordu. Venedikliler hemen papaya felâketi haber veren ve İtalya’nın kendisini bir saldırıya hazırlamasının gereğini bildiren bir mektup yazdılar.

Bu mektubu Roma’ya taşıyan Venedikli ulak bu haberi yolu boyunca yer alan tüm şehirlere yaydı. Bologna’da Floransa Konsili’nde Greklerin lideri olan ve kiliselerin birleşmesini savunan Kardinal Bessarion bu haberden dolayı afalladı. Ulak 4 Temmuz’da Roma’ya ulaştı ve Papalık sarayına Doğu Roma İmparatorluğu’nun artık olmadığını bildirdi. Papa V. Nicholas, ne yapılması gerektiğini tartışmak için acil bir toplantı düzenledi. Cenevizliler bu haberi 6 Temmuz’da Venedikli ulaklardan aldılar ve bu haberden dolayı sarsılan Signoria Galata’nın da başkentin kaderini paylaştığını düşündü. Yenilgi duygusu yayıldı çünkü Cenova zaten Napolililerle savaşta idi ve kaynakları ağır vergiye tâbi idi. Venedikli haberciler Graz’da İmparator III. Frederick’e ulaştılar. Genelde pasif olan bu yönetici çok etkilendi. Aeneas Sylvius Piccolomini daha sonra sarayda Papa Nicholas’a şunu yazdı: “İstanbul konusunda bize ulaşan bu iğrenç haber nedir? Yazarken bile ellerim titriyor, ruhum dehşete düşüyor fakat ne hiddetimi durdurabiliyor ne de üzüntümü ifade edebiliyor. Yazık! Zavallı Hıristiyanlık! …Hıristiyanlığın iki ışığından birisi sönmüştür.” Papa Nicholas karşı saldırı için yaz boyunca Hıristiyanlık dünyasından kuvvetler düzenledi. Doğu sularına yelken açması için üç tane kadırga görevlendirdi ve Venedik’ten yola çıkması için beş kadırga daha sipariş verdi. Sonra Ekim ayında
celp için İtalyan şehirlerine aracılar gönderdi. Eylül sonlarında tüm Hıristiyanların Türklere karşı bir haçlı seferine katılmalarını zorunlu gören bir bildiri yayınladı. Bu bildiride II. Mehmet’ten İsa’nın kilisesinin en zalim düşmanı, babası şeytan gibi hem bedenleri hem de ruhları yutmaya çalışan şeytanın oğlu, cehennem azabının oğlu, ölümün oğlu; Hıristiyanların kanını akıtmak suretiyle susuzluğu hiç doymayan kuduz bir hayvan gibi yerinden doğrulmuştur” ifadeleri ile bahsetti.

Kasımın sonunda İtalyan şehirlerinin toplantısı Roma’da devam ederken Doğu’dan daha fazla mülteci getiren bir gemi Venedik’e ulaştı. Bu mülteciler arasında Galatalılar tarafından fidye alındıktan sonra kaçmayı başaran Kardinal Isidores da vardı. St. Anthony’den kaçmış olan Fransiskenler eşliğinde Girit’e varmıştı. Bu mülteciler, İtalya’da zaten bilinen fetih hakkındaki bilgilere kişisel tecrübelerini de ilâve ettiler. Isidores, papaya haber vermek için Roma’ya gitmek üzere yola çıktı. Isidores ve İstanbul’dan kaçan birçok başka kimse II. Mehmet’in çok yakın bir gelecekte İtalya üzerine bir saldırı planladığına inanıyorlardı. Isidores, Bizans başkentinin nasıl düştüğünü anlatan ve harekete geçmenin gereğini vurgulayan bir mektup yazdı ve bu mektup İtalya’nın her tarafına ulaştı. Bu esnada Chioslu Leonardo (Leonardo of Chios) da Batı’yı bu fetihten haberdar etmeye çalışıyordu. Türklere zaferi şeytanın ilham ettiğini iddia eden Isidores’un tersine, Leonardo, Greklerin yenilgisini onların kiliselerin birleşmesine gösterdikleri kendilerinden kaynaklanan kayıtsızlıklarına bağladı. Leonardo şöyle dedi: “Yazık! Ciddi bir hal alan kötülükte sertleşen, yıllarca manevî hayattan yoksun kalan, oldukları gibi başları ile bağları kesilen bir halktan ne umulur ki?” Birlik, gerçek birlik değil, ‘sahte’ bir birlik idi; ve Tanrı’nın adaleti dinden uzaklaşmış Grekler üzerine tecelli etmişti.

İtalya’daki Greklerin lideri olan Kardinal Bessarion kendi vatanına yardım etmeleri için İtalyan eyaletlerini harekete geçirmeye çalıştı. Doge of Venice’e, Cumhuriyet’in Osmanlılara karşı harekete geçmesini isteyen heyecan verici bir talep gönderdi. İtalyan şehir devletlerinin birleşerek harekete geçmesi felâketi önleyecekti: “Maalesef imparatorluğun veya benim babavatanımın kurtuluşu için artık daha fazla ricada bulunamıyorum; fakat, bunu Hıristiyanlık dünyasının korunması ve onuru için, İsa’nın dininin muhafazası için istiyorum.”

Avrupa’nın her tarafında haçlı hareketini bildirmek için gönderilen misyonerler ilgisizlikle karşılandılar ve Roma’da İtalyan eyaletlerinin elçileri aralarında çok az görüş birliği olduğunu gördüler. Aslında Roma’daki Venedikliler Türklere karşı harekete geçmekten söz ederken Cumhuriyet son bailie’nin oğlu olan Bartolomeo Minotto’yu II. Mehmet’i bulması ve onunla Venedik’in doğudaki ticarî menfaatlerini koruyacak bir anlaşmaya varmaya çalışması için göndermişti. Bartolomeo babasının Türkler tarafından infaz edildiğini bilmiyordu. Onu fidye ödeyerek kurtaracağını ve diğer Venedikli esirlerinde serbest bırakılmasının sağlayacağını umuyordu. Babası ölü olduğu için Bartolomeo’nun amacının bir kısmı yerine gelmedi fakat Edirne’de II. Mehmet ile yaptığı uzun müzakerelerden sonra onunla anlaşmaya vardı ve Nisan 1454’de bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşmaya göre “Sultan Mehmet ile Venedik Signoria’sı arasında, mevcut ve gelecekteki mallar/mülkleri dahil olmak üzere, St. Mark’ın bayrağı dalgalandığı sürece, daha önce olduğu gibi bundan böyle de barış ve dostluk vardır.” Venedik Türklere karşı oluşacak hiçbir ittifakta asla yer almayacağını kabul etti.

Nicholas’ın düzenlediği Roma Konferansı’nın somut bir başarısı Floransa, Venedik ve Milan delegeleri tarafından 9 Nisan 1454 tarihinde imzalanan Lodi Barışı idi. Bu anlaşma yarımadada iç savaşları sona erdirdi ama İstanbul’un geri alınması için hiçbir katkıda bulunmadı. Diğer Avrupalı güçler tarafından Nicholas’a verilen cevap tamamen olumsuz idi. İmparator Frederick 23 Nisan 1454’de durumu tartışmak için bir Diet toplantısı çağrısı yaptı. Regensburg’a gelmesi gereken davetiyeler tüm Avrupa ve Alman prenslerine gönderildi fakat toplantı zamanı geldiğinde hemen hemen hiç kimse gelmemişti. İmparatorun bizzat kendisi de yoktu ve sadece bir elçi gönderdi. Aeneas Sylvius tarafından yapılan belagatlı konuşmayı boş sandalyeler dinledi. Aragonlı V. Alfonso tarafından verilen destek boşa gitti ve bu hükümdar tarafından Türklerin geri püskürtmeleri için sergilenen iddialı açıklamalara rağmen donanması limanda kaldı. Papanın yapabildiği en iyi şey hâlâ II. Mehmet’in yönetimi dışında yaşayan Hıristiyanlara cesaret vermek için beş gemiden oluşan bir donanmayı doğuya göndermesi oldu.

Papa V. Nicholas Müslüman liderlerin yönetimi altında bulunan Hıristiyan Greklere yardım edemediğinden duyduğu üzüntüden dolayı ve Hıristiyanların Belgrad’da günlerce önce yapılan bir savaşı kazandıklarından, böylece Türk ilerleyişini geçici olarak kontrol aldıklarından habersiz olarak 24 Mart 1455’de öldü. Nicholas’ın halefini seçmek için toplanan konklav, 15 kardinalden oluşmaktaydı. Bunlardan ikisi Grek olan Bessarion ve Isidoros idi. 15 kardinalden sekizi papalık görevi için Bessarion’u destekledi. Çünkü Bessarion hem bilgisi ile hem de haçlı idealine olan sadakati ile tanınmakta idi. Grek Kardinal adaylığını pekiştirmek için görünürde hiçbir şey yapmadı. Bundan dolayı Fransız Alain of Avignon şu protestoda bulundu: ”Yunanistan’a bakmadıkça bu manevî tahta değer bir adam bulamayan Latin kilisesinin zavallılığını görün.” Kardinaller 20 Nisan 1455 tarihinde yapılan taç giyme töreninde III. Calixtus ismini kabul eden yaşlı Alfonso Borgia’yı seçtiler. Alfonso Borgia Borgia’lı papaların birincisi idi. Calixtus Haçlı idealine bağlı idi. Sadece İstanbul’un geri alınması konusu ile ilgilenmedi aynı zamanda Kudüs’ün geri alınması için Hıristiyan silâhlarının kullanılması gerektiğine de inanmakta idi.

Eylül 1455’de Calixtus bir donanma toplamaya başladı ve başpiskopos Urrea of Tarragona’ya bu donanmanın komutanlık görevini verdi. Bu kuvvet Chios’u (Sakız Adası) desteklemek için Ege’ye ve hâlâ Hıristiyanların elinde bulunan adalara gidecekti. Kral V. Alfonso of Aragon 16 gemilik papalık donanmasını güçlendirmek için kendi gemilerinden 15 gemi daha ilâve edecekti. Calixtus Philip (the Good of Burgundy) liderliğinde bir kara ordusu tasarladı. Bu prens Şubat 1454’te Lille’de organize edilen Pheasant Festivali’nde (Feast of Pheasant) romantik bir beceri ile kendisi ve adamları haçı almaya söz vererek zaten kendi karakterini göstermişti.

Calixtus’un Haçlı için umutları güvendiği kimselerin hareketlerinden dolayı yok oldu. Alfonso Cenova ile bir savaşa girişti ve Başpiskopos Urrea papalık donanmasını kendi vatandaşlarına yardım etmesi için yardıma yönlendirdi. Papa, taraf tuttuğu için ve muhakeme yeteneği olmadığından dolayı Başpiskoposu görevden aldı ve 17 Aralık’ta Kardinal Ludovico Scamparo’yu yeni komutan olarak atadı. Scamparo’ya tüm Grek topraklarına ve Doğu Akdeniz’deki bölgelere papanın elçisi olarak hizmet etme sorumluluğu verildi. 13 Mayıs 1456’da Scamparo’ya Papa Calixtus tarafından Haç verildi ve Istria’ya gitti. Burada 5000 erkek papalık gemilerine bindi ve bu küçük filo Alfonso’nun gemileri ile birleşmek için Napel’e (Napoli) yelken açtı. Fakat Alfonso bir kez daha geç kaldı ve bu nedenle Ağustos ayında papa donanmasına Napoliler olamadan Ege’ye gitmesini emretti.

Papalık donanması önce Rodos’u, sonra Chios’u (Sakız Adası) ve son olarak Lemnos’u (Limni) ve Türklerin derebeyleri olarak Gattilusi ailesinin yönettiği müstemlekeleri ziyaret etti. Chios’ta (Sakız Adası) ve Lesbos’ta kibar ama soğuk karşılandılar. Ada yöneticileri, Hıristiyanların donanmasını iyi karşılamaktan kaynaklanacak Türk gazabından korkuyorlardı. Donanma 1457 Ağustos ayında Lemnos ve Samothrace’deki Türk garnizonlarını kovdu ve Türk donanmasını Lesbos’ta başarılı biçimde yok etti. Bu zaferden sonra Hıristiyanlar Rodos’a geri çekildiler ve sonra İtalya’ya geri döndüler. Ege’de önemli hiçbir değişiklik olmamıştı. Fakat Lisbos’ta kazanılan zaferden dolayı o kadar coştu ki bu olayın anısına madalya bastırdı. Bu madalyanın üzerinde şu yazı vardı: “Din düşmanlarının yok edilmesi için ben seçildim.”

Calixtus’un Hıristiyan Doğu’nun yeniden fethinin gerçekleşmesi konusunda hiç şüphesi yoktu. Fransisken misyonerlerini tüm Hıristiyan halk arasında papalığı canlı tutmaları için zorladı. Türklere karşı ortak harekete geçmeleri için Roma’dan Batı Avrupa’nın Katolik prenslerine sürekli mektuplar gönderiliyordu. Bizzat papanın kendisi, II. Mehmet’i tehlikeli bir rakip olarak gördüğü bilinen Doğu Anadolu’daki Müslüman lider Türkmen Uzun Hasan ile yazışıyordu. Sonunda Calixtus 1458 yazında öldü. Calixtus, 29 Ağustos 1458’de halefi olarak Papa II. Pius unvanını alan meşhur hümanist Aeneas Sylvius Piccolomini tarafından haçlı rüyasının paylaşıldığını bilmesi onu çok mutlu edecekti.

Kaynakça:

Çev: Mehmet Şahin Yrd. Doç. Dr. S.Ü. İâhiyat Fakültesi Dinler Tarihi Öğretim Üyesi. Bu makale Charles A. Frazee tarafından yazılan Catholics and Sultans: The Church and the Ottoman Empire; 1453-1923 (Cambridge University Press, 1983) adlı eserin 1-30 sahifeleri arasının tercümesidir.

Kaynak:

Charles A. Frazee, İstanbul’un fethinden sonra Osmanlıların kazanımları ve Katoliklerin tepkisi, s. 215-219

Türkçe Tarih

Celaleddin

Önceki yazı

Seyit Onbaşı

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir