0

 

Tarih boyunca çeşitli milletlerin ayaklanmalarına geçit vazifesi görmüş olan geniş Kafkasya sahası, daha VII. yüzyılda, Volga ve Kuzey Kafkasya arasında devlet kuran Hazar Türklerinin işgali altına girmiştir. İlk Türkleşmeye katılan Hun ve Avaralarla beraber, bölgenin asıl Türklüğe elverişli bir iskan sahası oluşu, bahis konusu Hazar devletinin kuruluşu tarihine rastlamaktadır. 1914 tarihinden itibaren, Volga boyu yolu ile yağmacılığa başlayan Ruslar, kısa zaman zarfında, Kafkasya ile Hazer Denizi kıyıları arasına yayılmışlar, Türk ve İslam kavimlerinin, milli bir korunma ve müdafaa gayesi etrafında birleşmelerine yol açmışlar, sahanın tam bir Türk karakteri almasına dolayısiyle sebep olmuşlardır. Arap yazarlarından Mesudı’nin ve Rus bilginlerinden V. Barthold’un, bundan bin yıl öncesi bu ilk Rus-Türk savaşlarına dair verdikleri bilgi, hem ibret verecek, hem şaşkınlık yaratacak kadar zengindir.

Buna rağmen Kafkasya, gerek çevresinde, gerekse kendi sınırları içerisinde kurulan birçok devletlere ve milletlere, oldukça elverişli bir yerleşme, hatta milli bir barınma yeri olmuştur. Nitekim Selçuk oğullarından akıp gelen çeşitli Orta Asyalı Türk boyları, bilhassa Moğol hakimiyeti ve istilası devrinde, bölgenin Türkleşmesinde üzerlerine aldıkları vazifeyi layıkiyle yapmışlar, milli Türk kültürünün burada gelişmesine hizmet etmişlerdir. Biri İran, diğeri kuzeyden Volga ırmağı yolu ile, Kafkasya’ya doğru gelen bu çeşitli kültür akımlarının, bugünkü Kafkasya Türklerinin hayatındaki tesiri, şüphesiz pek büyük olmuştur. Bunu onların yer adlarında, toplum hayat, dil ve edebiyatlarında görmek mümkündür. Hele bazı yerli Türk boylarının, sayıca dikkate alınmayacak kadar az bile olsalar, milli kültür sahasındaki taassupları cidden ihmal edilemeyecek kadar sağlam ve kuvvetlidir. Mesela Stavropol bölgesinde yerleşmiş birkaç bin kadar Türkmen halkı böyledir.

Tarih yadigarı olarak Kafkasya sınırları içerisinde bugüne kadar mevcudiyetlerini muhafaza ede gelen Türk boy ve kavimler şunlardır:

  1. Nogay Türkleri
  2. Kundur’lar
  3. Karaçaylı’lar
  4. Balkar’lar
  5. Stavropol Türkmenleri
  6. Kumık’lar
  7. Azerı Türkleri.

Bunlardan Stavropol Türkmenleri ile (Türk Kültürü, sayı: 20) Kumık’lar hakkında (Türk Kültürü, sayı: 17) bilgi verilmiştir. Erivan, Nahçivan ve Dağlık Karabağ Türkleri ile Kuzey ve Güney Azeri Türkleri ve İran Türk boy ve kavimleri hakkında ise ayrıca bilgi verilecektir.

NOGAY TÜRKLERİ:

Siyası ve etnik bir ad olan Nogay kelimesi, Cengiz Han’ın büyük torununun adıdır. XIII. yüzyıla kadar, Moğol harekatından daha önce, eski Kıpçak arazisine giren sahada, göçebe hayatı yaşamakta idiler. En celalli zamanlarında işgal ettikleri saha ise, Emba’dan başlayarak Tuna Irmağına kadar uzanmakta idi. Sonraları Nogay kavim adı, Altınordu’nun bir kısmına kumanda eden Nogay Han’ın, idaresi altında bulunan halka geçmiştir. Bu siretle, İrtiş’ten başlayarak Kırım’a kadar yayılmış olan bu eski Türk halkı, müşterek bir millı ad altında birleştirilmiştir. Hatta bu topluluğa, vaktiyle Hazar Denizi ile eski Pontos çevresinde ve Volga boylarında yaşayan diğer Türkler de, dahil edilmişlerdir. Bazan yanlışlıkla Kazan ve Ufa yöresi Türk halklarına Nogay adı verilmiştir. Zaman zaman Rus, bazan da Bizanslılarla birleşerek Kırgız, Başkurt ve Kalmuk’lara karşı harbetmişlerdir. Aralarındaki iç çekişmeler de eksik olmamıştır.

Nogayların mazisi üzerinde genişçe duran Moğol tarihçilerinden Howorth’a göre Nogaylar, tarihi çağlardan Moğol istilasına kadarki uzun zaman içinde hep Kanklı, Uz ve Peçenek Türk boylarından sayılmışlardır. Yayıldıkları saha ise Yayık, Emba ve İrtiş ırmakları yöresi olmuştur. Büyük bir kısmı Hazar Denizi’nin kuzey ve kuzey-doğusundaki bozkırlarda göçebe hayatı geçirmiştir. XV. yüzyılda Azak Denizi’nin batısında ve Kırım’ın kuzeyinde gözükmüşlerdir. XVII. yüzyılda Emba Irmağı boylarında Yaşayanlardan bir Nogay kolu, Kalmuklar tarafından batıya doğru sürülmüş ise de Büyük Petro tarafından tekrar Kuma ve Kuba ırmakları civarındaki bozkıra göçmeğe mecbur tutulmuşlardır. Bu Nogay kolunun bir dalı da Türkiye’ye göç etmiştir. Bugün Stavropol eyaletinde ve Çerkes muhtar eyaleti ile Kuma’nın güneyinde birçok Nogay topluluğuna rastlanmaktadır.

Etnograflardan Georgi’ye göre XVIII. yüzyılda Nogayların dağıldıkları yerleşme sahası, şöyle bir sıraya tabi tutulabilir:

a) Don ve Kuban Irmakları arasındaki 70.000 Nogay topluluğu,

b) Kırım yarımadası Nogay halkı,

c) Astrahan Nogay kolu (ki, bunların bir kısmı Kafkasya’ya ve Kırım’a, bir kısmı ise Başkırdistan’a göç etmiştir.)

d) Kuban ve yöresi Nogayları.

(Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Aralık 1965, Kafkasya Türkleri, Cilt. IV Sayı. 38 Sayfa: 173)

1807-1808 yıllarında Kafkasya’ya seyahat yapmış olan müsteşriklerden J. Klaprothy, Nogay Türklerine mensup: Kaz-Bulat (Has-bulat), Kıpçak, Mangıt, Canbulat ve Nevruz gibi boy ve soya, Kuban ile Kuma ırmağının orta boyun da, rastladığını yazmaktadır. Kanaatine göre bunlar, vaktiyle Kırım hanları tarafından Dinyeper’le Dinyester arasındaki bozkıra atıldıktan sonra, 1788 yılında tekrar Kuban boylarına dönen Nogaylar olmuşlardır.

Rittich, Nogayların toplu olarak bulundukları Stavropol, Terek ve Kuzey Kafkasya havalisini de takriben 95.041 Nogay’ın yaşadığını tespit etmiştir. Vambery ise bütün Nogayları 100.000 olarak kabul etmektedir.

Bütün Rusya içi diğer Türk halkları gibi Noğaylar da, Rus devlet sınırlarının genişlemesi üzerine, çeşitli siyası ve idarı baskılara uğramışlardır. Hele Astrahan’ın Rus istilasına uğrayışı Nogayların hayatını büsbütün felce uğratmıştır. Onlar, yeniden Kuzey Kafkasya’ya göçe mecbur tutulmuşlar, XVI. ve XVII. yüzyılda Ukraynalılar hayatında önemli rol oynamaya başlamışlardır. Don Kazaklığının kendi milli toprakları üzerinde zorla kurulmuş olması, ister istemez Nogayları, jeopolitik bakımdan, iki esas gruba ayrılmaya mecbur etmiştir. O kadar ki, Rus hükümetinin uygulanması üzerine Nogayların bir kısmı Kuzey Kafkasya’da yerleştirilmiştir. Fakat yine de rahat bırakılmamışlardır. Rus idaresi bu sefer de Osmanlı ve Kırım devletine karşı, kendilerinden faydalanmaya kalkışmış, fakat ret cevabı alınca, şiddete baş vurmuştur. Bu tazyikten onlar yılmamış, Ruslara karşı ayaklanmışlar ve isyanlar çıkarmışlardır. Hatta bir defasındaki isyan, ünlü Rus generallerinden Suvarof tarafından bastırılmıştır. Millet ve milliyetlerine sadık Nogaylar bu direnme ve boyun eğmeme yüzünden, ceza olarak öteye beriye dağıtılmışlar, hudut dışı bile edilmişlerdir. Neticede 30.000’e yakın bir kitlesi Dobruca’ya sürülmüş, diğerleri de Kuzey Kafkasya’ya dağıtılmışlardır. 1926 sayımına göre bu sonuncular onbin kişi olmuştur. Kuzey Kafkasya’nın çeşitli kısımlarında yerleşmiş olanlar aşağı yukarı şu bölgelere dağılmışlardır: Kara-Nogay, Kızılyar, Kaya-Sulin, Baba Yurt, Açikulak, Şelkov, Kava, Hasav-Yurt ve umumiyetle Çerkes muhtar eyaleti.

Böylece dağınık halde yaşayan Nogayların yurtları da durmadan ellerinden alınmış, Kuzey Kafkasya’ya zorla yerleştirilip iskan ettirilen Rus Kazaklarına armağan edilmiştir. Umum sayıları 100.000’i aşkındır.

Nogayların yazılı bir edebiyatları yoktur. Buna mukabil kendilerine göre zengince halk edebiyatları vardır. Bilhassa destan nevi yaygın ve sevilenidir. Çeşitli hikaye metinleri yayımlanmıştır. Nogay “cırları” da zengincedir. Ağızca Nogay şivesi Kıpçak Türkçe’si grubuna dahildir. Bununla beraber Karakalpak ve Kazak şivesi ile birlikte, yeni bir grup teşkil etmektedir. Nogayca ayrıca aşağıdaki üç ağıza ayrılmaktadır: Ak-Nogay, Nogay ve Kara-Nogay.

KUNDUR TÜRKLERİ:

Nogaylara çok yakın olan ve belki de aslen bunlardan kopup gelen Kundur Türkleri, kendilerine Kara-ağaç kavim adını takmışlardır. Buna sebep olarak da, yaşadıkları sahanın Kara-ağaç ormanları ile kaplı oluşu, ileri sürülmektedir. Aslen Kafkasya Türkleri topluluğundan kopma olup, çeşitli tarihi hadiseler yüzünden bugünkü Volga Irmağı’nın delta bölgesi ile Astrahan şehrinde yerleşmiş olan Kundur’lar, son zamanlarda İdil-Ural Türklüğü topluluğundan sayılmağa başlanmışlardır. Fakat literatürde, daha fazla Kara-Ağaç Nogay’ları kavim adı ile zikredilmektedirler.

Tarihi olaylara göre, bunlar daha 1740 tarihlerinde Kalmukların Cungariya’ya çekilmeleri üzerine, kendi milli toplulukları olan Nogay’lardan ayrılmağa mecbur olmuşlardır. Otuz yıl sonra 1770’de Kundurlar da Astrahan havalisinde, Volga deltası çevresinde Ak-töbe ve sair ırmaklar boyunda yerleşmeği tercih etmişlerdir. Burada Kırgızlarla beraber göçebe hayatı sürmüşlerdir. Vambery “kundur” kelimesini “kondur” kelimesiyle birleştirerek, bunların Kuma ve Terek ırmakları boyunda oturan ve Türk halkları tarafından bu havaliye konmalarına müsaade edilen, Nogay Türk boyundan saymaktadır.

1771’de Kundurlar nihayet Rusya tabiiyetine girmişlerdir. Kara-Ağaç Nogayları, yani Kundurlar: Kazay ve Kas-Pulat gibi iki topluluğa ayrılmaktadırlar. Georgi’ye göre 5000, Pauli’ye göre ise sayıları vaktiyle 11.000 kişi olmuştur. Eskiden şiveleri, Nogay ve Kırgız karmasından türetilmiş olup sonraları Astrahan Türk topluluğu içerisinde erimelerine rağmen, Nogayca ile müşterek, fonetik, morfolojik ve leksik hususiyetler taşıyan kendi ana şivelerini muhafaza etmişlerdir. Kundur’ların kendilerine mahsus bir edebiyatları yoktur. Kuzey Kafkasya Nogay edebiyatı, bunların da edebiyatı sayılabilir.

KARAÇAYLI’LAR:

Ötedenberi Kuban Irmağının kaynak havzasında oturan ve Çerkes’ler tarafından “Dağ Tatarı” diye anılan Karaçay Türk halkı, 1922 yılı Sovyet idaresince muhtar olarak ilan edilen Karaçay-Çerkes eyaletinde yaşamaktadırlar. Saha Orcenikidze eyaletinin bir bölgesini teşkil etmektedir. Yüzölçümü 9.900 kilometre kare olan bu saha doğuda: Kabarda-:Balkar muhtar cumhuriyeti, güneyde: Abhaz muhtar cumhuriyeti, batıda: Azof-Karadeniz eyaleti, kuzeyde: Çeçen-İnguş muhtar cumhuriyeti ile sınırlıdır. 1933 yılı sayımına göre nüfusu 404.400’dür. 22 yıllık zaman aşımı %2 artışla hesap edilecek olunursa Karaçay muhtar eyaletini umum nüfusu 150.000’i aşar ki, bunun 125.000’i rahatça Karaçaylı’lara aittir. Merkezleri eskiden Battalpaşınsk iken şimdi Mikoyan-şahar’dır. Şehrin nüfusu pek az olup, tamamiyle yeni kurulmuştur.

Karaçaylıların eski ve gerçek tarihleri hakkında, şimdilik kesin bir bilgimiz yoktur. Kuman’lardan geldikleri iddia edilmektedir. Klaproth’a göre bunlar Kuma bozkırından göçüp, kendilerinin Mingitav, yani “Tanrı Dağları” adını verdikleri Elbruz eteklerinde ve Kursuk, Kuban ve Teberde Irmakları boylarında yerleşmişlerdir.

Kendi aralarında yaşayan bir efsaneye göre bunlar, bozkırdan gelirken, Karaçay adlı bir rehberin idaresinde bulunduklarından, bu adı kavim adı olarak almışlardır. Vambery’ye ve ondan evvel 1829 tarihlerinde seyahat ederek Macarların eski vatanını arayan V. Besse’ye göre Karaçaylı’lar, Macar aslındandırlar. Bizans tarihçilerinden Konstantin Prophyrogenitos da bu iddiada bulunmakla beraber, tevsiki güç bir hipotez olarak kalacaktır.

Bununla beraber Karaçaylılar daha XVI. Yüzyıldan itibaren Gürcü, Nogay ve Kuzey Kafkasya halklarına karşı giriştikleri mücadelelerle Kafkasya milletleri tarihinde yer almış bir Türk halkıdır. 1733 yılından sonra Osmanlı İmparatorluğu himayesi altına alınmışlardır. Fakat ne yazık ki 1812 yılı Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasındaki anlaşma üzerine, Karaçaylılar resmen Rusya idaresine terkedilmiştir. Şeyh Şamil’in ünlü Kafkasya istiklali mücadelesi, elbette bunlar arasında tesirsiz kalmamıştır. Karaçaylılar, nasiplerine düşeni yapmaktan asla çekinmemişlerdir.

Karaçaylıların yazılı bir edebiyatları yoktur. Ancak son zamanlarda Karaçay ve Balkar Türkleri arasında ufak bir yazar ve edipler grubu türemiş, bu suretle bu ağızlarda da yeni bir edebiyatın yazılmasına teşebbüs edilmiş bulunmaktadır. Kendilerine göre, mahdut bir halk edebiyatına sahiptirler

Karaçay şivesi Balkar Türkçe’si gibi, Kıpçak-Kuman Türkçe’si grubuna dahildir. Ayrıca Kumuk ve Nogay Türk şiveleri ile de münasebettedir. Buna rağmen Karaçay şivesinin gramer yapısı bakımından kendine has özellikleri de vardır.

BALKAR’LAR:

Eskidenberi Kuzey Kafkasya’nın Terski vilayetiyle Çerek, Çegeme ve Baksana Irmaklarının boylarında oturmakta idiler. Sovyet rejimi ile muhtar Kabarda-Balkar eyaleti idare sistemine tabi tutulmuşlardır. Yaşadıkları saha batıda: Karaçay muhtar cumhuriyeti, doğuda: Çeçen-İnguş muhtar cumhuriyeti, güney-doğuda: Osset muhtar cumhuriyeti, nihayet güneyde: Gürcistan Sovyet cumhuriyeti ile sınırı vardır. Sahanın yüz ölçümü 12.560 kilometre kare olup 450.000 nüfusu barındırmaktadır. Bunlardan ancak 50.000’i Balkar’dır. En kalabalık nüfusu 200.000 civarında olarak Kabarda’lar teşkil etmektedir.

Balkar Türk halkı hakkındaki tarihi ve etnografik malumatın azlığı, maalesef bunların menşeleri hakkında, geniş bilgi vermeğe müsait değildir. Kendilerine Balkar veya Malkar demekle beraber, ayrıca kendi aralarında Taul, yani “Dağlı” kavim adını da kullanmaktadırlar.

V. F. Müller ve Markwart’a göre Balkar yahut Malkar’lar aslen VII.-VIII. Yüzyıl eski Kuban Bulgar Türkleri torunlarından olup uzun zaman göçebe bozkır hayatı yaşamışlardır. Ancak XIII. Ve XIV. Yüzyıllarda, toplum halinde Kafkasya Bulgarlığını teşkil etmişlerdir. Bugünkü sahaya da bu zamanlarda yerleşmişlerdir.

Diğer bir iddiaya göre Balkar’lar aslen Hazar Türklerinden türemişlerdir. Müstakil bir halk olarak da tarih sahnesine ancak X. Ve XI. Yüzyıllarda çıkmışlardır. O zamanlardaki Rus istila ve tahribatı sonucunda yine toplu olarak hicrete mecbur tutulmuşlar ve Kafkasya’da yerleşmişlerdir. Fakat bu hicret ve yerleşme, zannedildiği gibi dertsiz ve belasız olmamıştır. Nitekim rivayete göre, bunlar daha kuzeydeki bozkır sahasında yaşarken, Kabarda halkının da şiddetli hücumlarına uğramışlar ve Osset’ler tarafından sıkıştırılarak bugünkü yerlerine kadar sürülmüşlerdir. Bazı Osset köylerinin Balkarların iskan sahası dahilinde bulunması, bu fikri tamamiyle desteklemektedir.

Coğrafya bakımından Balkarlar beş esas kola ayrılırlar: a) Bezengiy veya Bizingi’ler, b) Hulamlı’lar, c) Çegemli’ler, ç) Urusbeyli’ler, d) Baksanlı’lar.

Karaçaylı’lar gibi Balkar Türkleri de şivece eski Kıpçak-Kuman Türkçe’si grubuna dahildirler. Bununla beraber ağızca Kumuk ve Nogay ağızları ile de münasebettedirler. Gramer ve fonetik yönlerinden dilleri, kendilerine göre hususiyetlere sahiptir. Edebi bir dilleri ve edebiyatları yoktur. Son zamanlarda, Karaçaylı’larla müşterek bir alfabede birleştirilmişler, bu sayede ufak tefek dil araştırmaları imkanı doğmuştur. Bunların arasında Bayramkullanı’nın mekteplilere mahsus grameri de bulunmaktadır.

Dil ve kültür bakımından tarihi bir birlik teşkil eden Karaçayplı’larla Balkar’lar, ayrı ayrı yerlerde yerleşmiş olmalarına rağmen, müşterek felaketler karşısında da birleşmişlerdir. Nüfuslarının azlığına ve suçları bulunmamasına rağmen 1943-1944 yıllarında birdenbire Kırım Türkleri, Çeçen-İnguş İslam halkları ile beraber, soy ve sopları ile ana yurtlarından sürülmüş, soğuk ve tahammül edilemez Sibirya’nın, halklar yutan oburluğuna terk edilmişlerdir. Tarihin rastlayamadığı bu neviden haşin millet sürgünlüğü mahkumiyeti, maalesef uzun sürmüş, tarihi bir Türk boyunun, açıkça imhasına yol açmıştır. Nihayet Rusluğa karşı “itibar iadesi” kazanılınca, 1958 yılında tekrar dönüşlerine izin verilmiştir. Ne var ki, tarihimizin bu kara ve hatta karanlık günlerinde hala ana vatanı dışında sürgünde yaşayan yüzbinlerce Kırım, Nogay, Balkar, Karaçay, Kabarda, İnguş…, gibi aziz halklarımız vardır. Cümlesine sabırlar dileriz.

Türkçe Tarih

Dil Devriminde Çeşitli Görüşler

Önceki yazı

İskit atları

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Tarihte Türkler