Alp Arslan, Selçuk sülalesinin ikinci başbuğudur. Türkiye Devleti’nin kurucusu olan amcası Tuğrul Beğ zamanında Horasan valisi idi. Zaferle biten birçok savaşlar yapmış, usta ve yiğit bir kumandan olarak tanınmış, bu yiğitliği iledir ki Tuğrul’un büyük kardeşi olan babası Çağrı Beğ tarafından veliaht yapılmıştı. Ve sülalenin kurucusu Tuğrul Beğ öldüğü vakit, Çağrı Beğ’in yiğit Arslan’ı lider oldu.
Alp Arslan’ın ilk liderlik yılları iç işleriyle geçti. Akrabalarından ve beğlerden bazıları yeni sultanı tanımak istememişlerdi. Fakat Alp Arslan onların gücünü çabuk kırdı. Yalnız akrabasından Kutulmuş (Kutlamış)un isyanı biraz tehlikeli oldu. Yapılan vuruşmada Alp Arslan üstün geldi. Kutulmuş (Kutlamış) öldü, kardeşi ve oğlu tutsak edildiler. Alp Arslan, yalnız yaman bir kahraman değil, hem de büyük kalpli bir Türk’tü. Kutulmuş’un oğlunu ve kardeşini bağışlayarak onları yeniden Anadolu gazasına gönderdi.
Oğuz Türkleri, Selçuk oğullarının ilk çağlarından beri Batı’ya akınlara başlamışlardı. bu akınlar Alp Arslan’ın sultanlığı zamanında, günden güne hızını arttırarak devam etti. Alp Arslan, iç kavgalarını bitirdikten sonra ordusunu Batı’ya sürmüştü. Yolda beğler de erleriyle birlikte kendisine katıldıklarından güçlü bir orduyla Gürcistan’a geldi. Gürcü kralı, Türk sultanı ile karşılaşmayı göze alamadı, boyun eğdi. Selçuk ordusu Gürcistan’ı zapt edip kralı haraca bağladı.
Sultanının iç işleriyle uğraştığı sıralarda Selçuk beğleri Anadolu’daki gazalarına devam ediyorlardı. Bunlardan bilhassa Gümüş Tegin ile Afşın Beğ büyük kahramanlık ve başarı gösteriyorlardı. Hele Afşın Beğ, pek sert vuruşuyordu. Anadolu’yu bir baştan bir başa aşarak Ege kıyılarına kadar varmıştı.
Selçuk beğlerinin Anadolu’daki bu hareketleri, Bizans imparatoriçesinin gönlüne korku saldı. böyle giderse Türklerin Bizans’ı yıkacağından korktu. İş başına değerli bir adam getirmeye karar vererek Romen Diyojen (Romanos Diyogenes) adlı ünlü kumandanla evlenip onu imparator yaptı. Yeni imparator ordusunun başına geçerek Doğu’ya ilerledi. Türkler’e karşı bir iki büyük başarı kazandı.
Fakat asıl sonuç, iki hükümdarın karşılaşması ile belli olacaktı. Sonunda bu karşılaşma oldu. Türk ve Rum başları Malazgirt’te boy ölçüştüler.
Malazgirt savaşı, tarihin büyük ve keskin sonuçlu çarpışmalarından biridir. Bu büyük çarpışmayı yapan Türk ve Rum orduları sayıca denk değillerdi. Alp Arslan, Rum imparatorunun elçisinden dostluk sözü alarak Mısır’ı zapta giderken, Romen Diyojen’in Doğu’ya doğru yürüdüğü haberini almış ve ordusunun bir bölümünü Suriye’nin ele geçirilmesi için ayırarak geri dönmüştü. Selçuk sultanının buyruğundaki kuvvetler 40.000 kişi kadardı. Bunun büyük bir bölümü atlı idi. Rum imparatorunun savaşacak kuvvetleri ise 100.000 kişiden artıktı. Hem bu orduda başka milletlerin askerleri de vardı.
Tarihin büyük ve kesin sonuçlu savaşı 26 Ağustos 1071’de yapıldı. Türkler kendilerinden sayıca çok üstün olan düşmana karşı pek kahramanca vuruştular. Alp Arslan’la erlerinin Türk’e has yiğitlikle savaşmaları düşman ordusunu bozguna doğru götürürken, bir olay bu sonucu kolaylaştırdı. Türlü milletlerden karışık Bizans ordusundaki Uz ve Peçenek Türkleri, karşılarındaki ordunun kendi ırkdaşlarından olduğunu görünce hep birden Alp Arslan tarafına geçtiler. Türkler’deki bu üstün milli şuur, Bizans bozgununu çabuklaştırdı. Rum ordusu darmadağın ve Romen Diyojen tutsak oldu.
Alp Arslan, bu parlak zaferi kazanmakla hem Bizans’ın son gücünü ezmiş, hem de Anadolu yolunu Türkler’e tamamen açmıştı. İleride Fatih’in çelik yumruğu ile Doğu Roma’yı yıkacak olan Türkler, Malazgirt zaferiyle bunun ilk adımını atmış oluyorlardı.
Kahraman Alp Arslan, ordusunu yok ve kendisini tutsak ettiği Rum imparatoruna çok iyi davranmıştır. Domen Diyojen ölüm ve hiç değilse hapis beklerken, tutsaklıkta gördüğü iyi muameleden başka sonunda hürriyete de kavuşmuş, fakat tahtını bir daha ele geçirememiştir.
Batı’daki bu büyük zaferiyle ırkına Anadolu yolunu açan Alp Arslan, daha sonra doğuya döndü, Türkistan yürüyüşüne hazırlanmaya başladı. Ordusuyla Maveraünnehri geçti. Orada kendisine isyan eden ve yakalanarak ölüme mahkum edilen Yusuf adlı kumandanın meydan okumasını mertçe kabul etti. Fakat ayağı takılıp yere düşmesi büyük bir yara almasına sebep oldu.
Birkaç gün sonra, İkinciteşrin 1072’de, kırk beş yaşlarında olduğu halde bu yara yüzünden Tanrısına kavuştu.
Alp Arslan, Selçuk sülalesinin başlık yaptığı Türkiye’yi, büyük ve güçlü bir devlet haline sokan değerli başbuğdur. Gururuna kurban gidip de erken yaşta ölmeseydi, Türklüğü daha bir misli yüceltebilirdi. Bununla birlikte öldüğü zaman milletine kılıç kuvveti ile kazandığı büyük bir devlet, Melikşah gibi bir oğul, Nizam‐ül Mülk gibi bir vezir ve Malazgirt savaşı gibi büyük bir zaferin hatırasını ve sonucunu bırakmıştır. Anadolu’yu, Türkistan’dan sonra, ikinci Türk anayurdu yapacak olan olayların ilki de bu kılıcı keskin ve bileği çelik Selçuk arslanının indirdiği yumruğun mahsulüdür. Bu bakımdan Türklük, Türkiye tarihinin mertlik heykellerinden biri olan Alp Arslan’a çok şey borçludur.
Kaynak:
Nejdet Sançar, Irkımızın Kahramanları, Aylı Kurt Yayınları, 1943, s. 17-18
Yorumlar