0

Yazar: Rafail Hakimov

Eski göçebelerin kültürü, benzeri olmayan hız ve ölçü bakımından dâhiyane bir projenin canlandırılması­dır. Binlerce kilometrelerle bölünen bu kültürün farklı ocaklarında aniden birbirine çok benzer, sıkça da özdeş ve askerî göçebe faaliyetlere uygun eşyalar ortaya çık­maya başladı. Bu eşyaların başında koşum takımları, silahlar, bronz kazanlar, bozkır kahramanlarının balbal­ları gelmektedir.

Eski göçebe döneminin en dikkat çeken özelliklerin­den biri sanattır. Bronz Çağı’nın bozkır kültürlerinin çoğunun sanatı, genel itibarıyla geometrik motifler sanatı olup yalnızca kayalar üzerindeki tasvirlerde insan, Tanrı ve hayvanlar resmediliyordu. İskit Çağı’nın erken göçebelerinin sanatı, dekoratif uygulama sanatı iken zamanla tasvir sanatına dönüştü.

Eski göçebelerin sanat dünyası, bir nevi hayvanlar dünyasıdır. Bu sanatın isimsiz kurucuları, hayvan ve kuş tasvirlerini insan tasvirlerine tercih ediyorlardı. Bundan dolayı eski göçebelerin sanatı, İskit­Sibir hayvan üslubu adını aldı. Söz konusu üsluba İskit­Sibir denilmesinin sebebi, ilk önce eski göçebe sanatının en büyük iki hazinesinden birinin İskitlerin yaşadığı Kuzey Karadeniz bölgesinde, diğerinin de Sibirya’da bulun­masıdır. Ancak daha sonra arkeologların çabalarıyla İskit­Sibir üslubuyla yapılan eşyalar büyük miktarlarda Avrasya bozkırlarının başka bölgelerinde de bulundu. Günümüzde ise eski göçebe sanatı eşyaları Karpat­ Tuna Havzası’ndan Pasifik Okyanusu’nun kıyılarına kadarki coğrafyada (neredeyse aralııksız olarak) bulunmaktadır.

İskit­ Sibir Hayvan Üslubu’nun olu­şum ve gelişimine farklı halklar kat­kıda bulundular: Tuna ile Balkanlar’da Frigyalılar, Güneydoğu Avrupa’da İskitler ile Sarmatlar, Kuzey Kafkasya’da Meotlar, Kazakistan ve Orta Asya’da Massagetler, Sakalar ve İssedonlar, Güney Sibirya ile Moğolistan’da Dinlinler ile Hunlar, Çin’in kuzeydo­ğusunda Junlar (Zhou Hanedanı) ile Diler.

Hayvan üslubunun en eski eserleri, M.Ö. I. binyılın ilk yarısına (farklı tarihlemelere göre M.Ö. IX-VI. yüzyılla­ra), en son eserleri ise yeni çağın başlangıç yüzyıllarına aittir. Eserlerin yapıldığı ve bulunduğu coğrafyanın munta­zam büyüklükte olması, eski göçe­belerin sanatının üslup birliğini daha da şaşırtıcı hâle getirmektedir. Bu birliği özellikle eşyalardaki hay­van ve kuş türünün resmedilişinde görmek mümkündür. Diğer bir deyişle hep aynı motifler tercih edilmiştir. Büyük ve dallı boynuzlu geyikler, kedigiller familyasından yırtıcı hayvanlar ve büyük gaga, göz, kanat ve pençeye sahip olan kuşlar, bu sanatın âdeta sembolü hâline gelmişlerdir.

Eski göçebelerin sanatındaki üslup birliği, kendisini hayvanların tasvirlerinde kullanılan ve kolay tanınan sanat üslubunda göster­mektedir. En başta hayvanlar çeşitli pozlarda – kedigiller halkanın içe­risinde, geyikler ayaklarını bükmüş, boyunlarını ise uzatmış şekillerde – resmediliyorlardı. Hayvan ve kuş vücutlarının bazı kısımları diğer
kısımlarına göre mübalağalı bir şekilde tasvir ediliyorlardı. Sanat eserlerinde sıkça büyük boynuzlara, gagalara, tırnaklara, patlak gözlere, geniş açılan ağızlarla büyük dişlere rastlanıyordu. Figürlerin bütününe değil de onların ayrı ayrı parçalarına yer veriliyordu. Temel figürün üstü­ne başka tasvirler de ekleniyordu.

Hayvan tasvirlerinin bütünü de onların parçaları da sıradan eğri figürlerin içerisinde yer alıyorlardı. Helezon veya sinüzoitlerin eğriliklerine uygun olarak da hayvanların vücutları kıvrılıyordu. Eski göçebe sanatının karakterleri, genellikle kolay tanınmaktadırlar. Çünkü bunlar, gerçek bozkır, orman ve dağların faunasını temsil eden hayvan ve kuşlardı.

Bütün tasvirler, çok manidardı. Bundan dolayı İskit­ Sibir hayvan üslubunun ruhunu, canlı deformasyon sanatı olarak belirlemek mümkündür. Bu sanatın isim­siz ustalarının orijinalliği, eserlerini canlı deformasyon seviyesine getirirken hayvan suretlerinin bozulmama­sıdır. Bundan dolayı bu tasvirler, hayvan ve kuş vücutla­rının şemalarından değil de hayata dair gerçekçi resim­lerden ibarettiler.

İskit­ Sibir hayvan üslubunun kaynaklarını önceki Bronz Çağı’nın sanatında bulmak çok zordur. Bu dönemdeki sanat figüratif değil, daha çok ornömon­taldir (bezeklidir). Bronz Çağı’nın bazı kültürlerinde hayvan tasvirleri yer alsa da bunlar çok sade ve şema­tiktirler. Kuzey bozkırlarda İskit­Sibir hayvan üslubu oluşmadan önce gelişmiş Doğu medeniyetlerinin sana­tı, birkaç binyıllık geçmişe sahipti. Yakın ve Orta Doğu ile Çin’de çok sayıda çeşitli hayvan tasviri mevcuttu. Ancak bunların arasında eski göçebe hayvan resimsanatının kaynaklarını ya da doğrudan öncülerini bul­ mak neredeyse mümkün değildir.

İskit­ Sibir hayvan üslubunun gerçek kaynağı, eski göçebe toplumunun içerisinde, sosyal yapısında, psi­kolojisinde ve doğa ile münasebetlerinde bulunmak­tadır. Biniciliğin yayılması, silah çeşitleri ile göçebe hayata geçen nüfusun hareketlilik oranının artışı, sıkça gerçek­leşen çatışmalarla seferler, eski göçebe topluluklarda süvari askerî birliklerinin ortaya çıkmasına yol açtı. Savaşların yanı sıra bu sosyal grupların bir başka daimî uğraşı da büyük ve organize süvarî birliklerin ortaya çıkmasıyla gelişmeye başlayan sürek avıydı.

Ava katılan atlı avcı askerler kuşatmadan kurtulmak isteyen hayvanlarla göğüs göğse çarpışıyorlardı. En büyük yiğitlik olarak ise hayvanı öldürmek değil, onu canlı olarak yakalayıp bağlamak sayılıyordu. Bu tür durumlarda toynaklı hayvanlar, ayakları bükük karınlarının üzerin­de, büyük yırtıcı hayvanlar ise pen­çeleri bağlı ve kafalarına doğru çekilmiş şeklinde bağlanıyorlardı. Bağlı, şekli bozulmuş hayvanlar, İskit­Sibir hayvan üslubunun temel örneklerini teşkil etmektedirler.

Şüphesiz eski göçebe sanatının bütün zenginliklerini atlı avcı asker­lerin sosyal gruplarının estetik gereksinimleri veya hayvan avının özellikleri ile izah etmek mümkün değildir. Göçebe toplulukların manevî kül­türü son derece karmaşıktı. Dolayısıyla hayvan üslubu sanatın­da da çok figürlü kompozisyonlar, fantastik hayvanların tasviri, ana figürün üstünde ek hayvan tasvirle­ri ile karşılaşıyoruz. Bu tür resimler, onların dünyanın yapısı ve Tanrıların olağanüstü güçleri hakkındaki geliş­miş tasavvurlarını yansıtmaktadır.

Eski göçebelerin kültürü, üzerin­de dış dünyanın etkisini de hissetti. Bundan dolayı İskit sanatında Asur, Med, Ahameniş İranı, Eski Yunan sanatının etkisini de görmek müm­kündür. Hun kültürü ise Çin güzel sanatlarının güçlü etkisi altındaydı. Tataristan da dâhil olmak üzere İç Asya bölgelerine gelince bunlar, dış etkenlerden daha az etkilenmişler­dir. Bundan dolayı burada İskit­Sibir hayvan üslubunun en özgün örnek­leri ortaya çıktı. Tataristan toprakla­rı, M.Ö. I. binyılın ilk yarısında İskit­ Sibir hayvan üslubunun geliştiği coğrafyalardan biriydi.

Aral Gölü’nün doğu ve güneydoğusunda kalan topraklar için de aynı şeyi söylemek mümkündür. Sakalara ait kurganlarda yapılan arkeolojik kazılarda geyik, at, bozkır antilobu, dağ keçisi, yaban domuzu, kedigiller familyasından yırtıcı hayvanlar, yırtıcı kuşlar gibi hayvan ve kuşların tasvir edildiği koşum takımının parçalarıyla süs eşyaları ortaya çıkartıldı. Tasmolinskaya Kültürü kurganlarında bulunan hay­van üsluplu eşyaların büyük bir kısmı, M.Ö. VII-VI. yüz­yıllara aittir. Bunların arasında bronzdan yapılan dağ keçisi heykelcikleri, yaban domuzu ve başka hayvanla­rın beş kafa figürlü süs eşyası, altından yapılan kedigil­ler familyasından yırtıcı hayvan figürleri, bronzdan yapılan yırtıcı kuş şeklindeki süsler yer almaktadır.

Zaysan Gölü’nün güneyinde kalan Çilikta Vadisi’nde (Doğu Kazakistan) M.Ö. VII-VI. yüzyılın başına ait bir kurgan bulundu. Kurganda eski göçebe hayvan üslu­buyla altından yapılan klasik örneklere — halka içeri­sinde yer alan kedigiller ailesinden yırtıcı hayvanlar, uzanan geyik, yaban domuzu ve yırtıcı kuş tasvirleri — rastlandı. Çilikta hazinesi, bünyesinde İskit­Sibir hay­van üslubunda yapılan en eski eşyaları barındıran buluntudur.

Dünyanın çeşitli müzelerinde Yedisu ve Tanrı Dağları bölgelerinde bulunan çok sayıda bronz eşya (ayakları keçi figüründe olan bronz kazanlar) bulunmaktadır. Yine bu coğrafyada bulunan eşyalar arasında bronz kan­dillerle tırnaklı, yırtıcı ve fantastik hayvan figürleriyle süslü yüksek ayaklı kurbanlık masalar yer almak­tadır. Kaya resimlerinde de İskit­ Sibir hayvan üslubunda yapılan çok resim vardır.

M.Ö. III. yüzyılın sonunda – II. yüzyılda Saka Çağı’nın yerini Usun Dönemi aldı. Büyük Bozkır’ın top­raklarının tamamında İskit­Sibir hayvan üslubuyla yapılan eserlerin sayısı azaldı, yeni çağın ilk yüzyıllarında ise tamamen
kayboldu. Bu dönemde yeniden bezekli sanat ön plana çıktı. Özgün eski göçebe sanatının sönmesinin temel sebebi ise muhtemelen gelişmiş şehir medeniyetinin farklı bölgelerinden zanaat ürünlerinin yayılmasıydı. Daha sonraki tarihlerde de göçebe halkların sanatın­da hayvan tasviri birçok kez daha kullanıldı. Ancak hiç­bir zaman hayvan üslubu Büyük Bozkır’da İskit­Sibir hayvan üslubu çağında olduğu kadar gelişme göstere­medi. Bu üslup, göçebelerin dünya kültür hazinesine yaptıkları en değerli katkılardan biridir.

Kaynak:

Rafail Hakimov, Atlas Tartarica, Tatarlar ve Avrasya Halklarının Tarihi, Tataristan Cumhuriyeti: Dünü ve Bugünü, Çevirmen: İlyas Kemaloğlu, Tataristan Cumhuriyeti Ş. Mercanî Tarih Enstitüsü, Tataristan Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Bakanlığı, Kazan – Moskova – St. Petersburg – İstanbul, 2017, s. 58-59

Türkçe Tarih

Türkleri niçin sevdim?

Önceki yazı

Uygurların kısa siyasi tarihi

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Kültür ve Sanat Tarihi