0

Türkistan İç Asya’da bulunan batıda: Hazer Denizinden, doğuda: Çin’e, Kuzeyde: Sibirya’dan, güneyde: Hindistan, Pakistan, Afganistan, Tibet ve İran’a kadar uzanan; doğuda: Altay ve Altın dağları, gibi yüksek dağ silsilelerle çevrilmiş olup, ortasında dünyanın en büyük çöllerinden biri olan Taklamakan Çölünü koynunda taşıyan, verimli topraklarıyla insana ümit veren, güzel mis kokulu çiçekleriyle insanı kendinden geçiren, BOZKURTU ile can-kan-yürek veren, insanlığa medeniyeti, görgüyü öğreten ve İslam’ın yıllarca bayraktarlığını yapmış yüce bir TÜRK ÜLKESİDİR… Türk’ün anayurdu, Türk’ün beynidir…

Şimdi diğer hususlara temas etmeden önce TÜRKİSTAN kelimesi üzerinde durmak istiyorum.

“Türkistan’ denilince, bazı tarihe karışmış, dünya ile alakası olmayan unutulmuş diyar; kenarda kalmış bir başka alem demektedirler.

“Türkistan’ kelimesinin eki olan “İstan” Farsça bir kelimedir. Türkçe karşılığı “İli” veya “Eli”dir. Türkistan kelimesi alışılagelmiş olunduğundan ben burada TÜRKİLİ veya TÜRELİ kelimelerini kullanmayacağım. Türkistan kelimesi, “Türklerle meskun” veya “Türk Yurdu” demektir.

Tarih boyunca bir çok devletlerin, milletlerin, şehirlerin isimleri çeşitli kargaşalıklar sonucunda ve istilalarda değişmiştir. Bu normaldir. Doğu Türkistan istila edildiği an, bu Türk Yurdu’nun ismi “SİNKİANG” olarak değiştirilmiştir. Şu anda o Türk Yurdu’nun ismi “DOĞU TÜRKİSTAN” değil, “SİNKİANG”dır. Ayrıca Batı Türkistan’ın ismi de atılmış, yerine: Özbekistan – Türkmenistan – Tacikistan v.s. gibi isimler takılmıştır.

Şimdi diğer mevzulara geçerken sözü merhum Zeki Velidi Togan Bey’e bırakalım:

“Asıl Türkistan’da ve Maveraünnehir de yaşayan Türkler ise, “Türkistan” diye ancak şimdiki “Türkistan” yurdunu ve Kazakistan bozkırlarını, yani mezarı bulunan “Yesevi” şehrini (1- Türkistan’ın yetiştirmiş olduğu büyük edebiyatçılarından birisidir.) ve civarını tesmiye etmişlerdi. Filhakika “Yeni Türkistan” dergisinin birinci sayfasındaki Şaybak Han şiirlerinde: “Şah-ı Türkistan”, “Şah-ı Türkistan”, “Rah-ı Türkistan”, “Mah-ı Türkistan”, “Cay-ı Türkistan” kelimelerinden “Yesevi” şehri ve civarı murad edildiği gibi, bu mevkiin kuzeyinde yaşayan Kazak-Kırgız Türkleri de “Türkistan” diye Hazreti Sultanın ve Hanların mezarı olan Yesevi’yi tesmiye etmişlerdir. Timuriler ve Özbekler devrinde yazılan zengin tarihi kaynaklarda mesela: Zerefşan Havzası’na Türkistan denildiğine hiç tesadüf edilmiyor (2- Z. Velidi Togan. – Türk Türkistan – İstanbul. 1960. Sh: 27).

Türkistanlıların Birleşme Davaları:

Her Türk, birlikte hareket etmek ister. Doğu – Batı tabirlerini atıp, “ULUĞ TÜRKİSTAN” denilmesini ister. Türkiye’de bulunan Türkistan Derneklerinin ortak çalışmalarını, ortak istiklal istemelerini arzu eder. Ama bazen çok arzu ettiğimiz bu isteklerimiz olmuyor. Ortak hareket etmede, ortak istiklal istemede çeşitli mahzurlar ortaya çıkıyor.

5-10 sene önce hatta bugün bile “Türkistan’ denilince akla, Rus esareti altında bulunan Batı Türkistan geliyor. Doğu Türkistan ise, “Doğu Türkistan” olarak kalıyor. Haritalarda da Batı Türkistan topraklarına ULUĞ TÜRKİSTAN adı verilirken, Doğu Türkistan, bu isminin sınırları içine alınmıyor. Böyle bir durum ortada iken “birleşme”nin zorluğu sizlerin takdirlerinize kalmıştır.

Türkistan tarihine kadar doğrusu Türk tarihine şöyle bir bakacak olursak, Doğu ve Batı Türkistan’ın tek devlet halinde bulunduğunu göremiyoruz. Yalnız, Karahanlılar İmparatoru Satuk Buğra Han 993’te Batı Türkistan’a hücum etmiş ve hemen hemen bütün Batı Türkistan topraklarını ve üzerinde bulunan devletleri kendine ilhak etmişti. Tam 10 yıl sonra 1004 yılında, Karahanlılar zamanında, Doğu ve Batı Türkistan birleşmişlerdi. Çok kısa bir süre sonra Batı Türkistan topraklarında bulunan Karahanlılar Selçukların hücumuna maruz kalarak, Batı Türkistan elinden gitmiş oldu. (3- M. Emin Buğra. –Doğu Türkistan’ın Tarihi, Coğrafi ve Şimdiki Durumu- Sh: 13).

Bugün Türkiye’mizde ikamet etmekte olan Türkistanlı muhacirlerimiz Uygur – Özbek – Kırgız demeden kardeşçe yaşamak yaşamaktadırlar. Türkistanlı kardeşlerimizi temsil eden Dernekler ise, ayrı ayrı faaliyetlerde bulunmaktadırlar ve ayrı ayrı faaliyet etmeye de mecburdurlar. Doğu Türkistanlılar yalnız Doğu Türkistan davası ile; Batı Türkistanlılar da yalnız Batı Türkistan davası ile uğraşmalıdırlar. İstiklallerini ayrı ayrı istemelidirler.

Mezkur ve diğer sebeplerden dolayı ortak hareket etmenin çeşitli zamanları görülmüştür. Bu durumun aydınlığa kavuşması için, Azerbaycanlı mücahit Mehmet Emin Resulzade Bey’in müşahitliği altında Batı Türkistanlı Prof. Dr. İbrahim Yarkın, Prof. Dr. Tahir Çağatay, Dr. Salih Erkinkol, Dr. Naim Öktem ve Doğu Türkistanlı ve Doğu Türkistan’ın liderlerinden İsa Yusuf Alptekin Bey bir toplantı düzenlemişler ve ayrı hareket etmeyi kararlaştırarak imzalı bir protokol hazırlamışlardır. (Tarihini kesin olarak hatırlayamayacağım. Kanaatimce 1959 yılında bu olay cereyan etmiştir.)

Yalnız aklımıza şu soru takılabilir: Türkiye’nin diğer yerlerdeki derneklerin isimleri “Türkistan” olduğu halde, İstanbul’daki derneğin ismi “Türkistan” değil de “Doğu Türkistan”dır?. Çünkü yukarıda da söylediğim gibi, Batı Türkistan’ın ismine hep Türkistan denilmiştir. Bu sebepledir ki, Batı Türkistan Türkleri kurdukları derneklerine “Türkistan” adını vermişlerdir. Buradaki “Türkistan” adı, “Büyük Türkistan” manasını değil, “Batı Türkistan” manasını taşımaktadır.

Türkistanlılar şu anda aşağıdaki liderlerin etrafında toplanmışlardır:

1- Türkiye’de ve Suudi Arabistan ve Pakistan, Afganistan’da bulunan Doğu Türkistanlılar İsa Yusuf Alptekin Bey’in etrafında,

2- Batı Türkistan Özbek Türkleri ve diğer Tacik – Türkmen gibi Türk Boylarına mensup bir kısım Türkler Almanya’da ikamet etmekte olan Veli Kayım Han Bey’in etrafında,

3- Kazaklar ise çeşitli parçalara bölünmüşlerdir. Bir kısmı Salihli’de bulunan Kall Bey’in etrafında bir kısmı İsa Bey’in etrafında toplanmışlardır, ama; hemen hemen bütün Kazak Türkleri hatta mezkur şahısların etrafındakiler bile Kanatbay’ın çevresinde toplanmışlardır.

Coğrafya:

Türkistan’ın yüzölçümü 5.733.000 kilometre karedir. Toprakların %50-60’ı dağlık arazi olduğu gibi, verimli toprakları da bulunmaktadır. Dağ kısımları çok soğuktur. Dünyanın en müthiş çöllerinden biri olan 500.000 kilometre karelik Taklamakan çölü, dünyanın en büyük gölü olan Hazer Gölü bu Türk ülkesinden bulunmaktadır.

Tabii durum: Coğrafya itibariyle Türkistan, kolay kolay geçit vermeyen, yalnız kuzey ve batı taraflarında dağlar biraz seyrek olup yine de, bir kaleyi andırmaktadır.

(Kâşgarlı İbrahim Cengiz, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Aralık 1975, Büyük Türkistan’a Bir Bakış, Cilt: XIV, Sayı: 158, s. 108)

İklim: Dağların çok yüksek olması sebebiyle Türkistan’ın iklimi “Kara İklim” dir. Umumiyetle yaz aylarında, gündüzleri sıcak, geceleri serindir. Kış aylarında ise, gece-gündüz dondurucu soğuk ve şiddetli ayaz-kum fırtınaları olur. Kumluk ve step bölgelerinde şiddetli “kurak iklim” hâkimdir. Yedisu ve Tanrı dağlarının kuzey tarafındaki iklim, Doğu Avrupa iklimi gibidir. “Kara iklimi: Uzun ve soğuk bir kış, serin ve sağnak yağmurlu bir yaz…”

Dağlar: Doğu ve Batı Türkistan’da dağlar çok ve büyüktür. Güney hududunu tamamiyle kapatan dünyanın en yüksek dağı olan Himalaya, Karanlık ve Karakurum dağları vardır. Kuzey kısmını kısmen kapatan Altay dağları, ortadan Tanrı dağları, doğuda Altın dağları, batıda Horasan dağları, bu ülkenin başlıca dağlarıdır. Yazın bu dağlar koyun-keçi v.s. hayvan sürüleriyle ve göçebelerle dolar. Kışın ise bu dağların yüce kısımlarını büyük buz örtüsü kaplar.

Nehirler: Türkistan’ın nehirleri; buzullar, kaynaklar ve karlarla beslenir. Yaz aylarında nehirlerin büyük bir kısmı taşar, sel meydana gelir. Nehirler bilhassa buzullarla çok beslenir. Yukarıda söylediğim gibi kışın dağları kaplayan kalın buzullar, yaz ayında erirler ve aşağı doğru sel gibi delicesine akmaya başlarlar. Eskiden bu akan sulardan kimse yararlanamıyordu. Fakat 20. yüzyılda bu sulardan yararlanmak için Türkistan’da birçok kanallar yapılmaya başlandı. Böylece doğudan akan sular, boş yere akmayarak, yapılan kanalın içine doluyordu. Mao, Doğu Türkistan’ı istila ettikten sonra yıllarca önce kurulan karez (kerkiz) sistemini, kolektif gayretle tamir etti ve genişletti. Bunlar, kuyuların bazen 10-20 km. uzunlukta olan yer altı tünelleriyle birleştirilmesidir (4- Chaı Hsın-Chou, – China Reconstructs,- Mayıs 1974. “NOT: Türkistanlılar nehre “derya” diyorlar.”)

Türkistan’ın en uzun nehri Tarım nehridir. Uzunluğu 6000 kilometredir. Lop-Nor gölüne dökülür. Taklamaktan çölünün ortasından geçtiği için bazen bu nehir Lop-Nor gölüne dökülmemektedir. Fakat bol sulu Kâşgar derya – Yarkent derya – Hoten derya ve saire gibi kolları vardır. Tarım nehrini 2.780 kilometre ile Sir Derya takip etmektedir. Genişliği 320 metredir. Diğer nehirler ise başlıcaları Amu Derya – İli Derya’dır.

Göller: Dünyanın en büyük gölü olan Hazer Gölü olan Hazer Gölü, dünyanın dördüncü büyük gölü Aral, dünyanın ikinci büyük gölü Baykal gölleri Türk yurdunda bulunmaktadır. Aral gölünün yüzölçümü 68.700 kilometre karedir. Ortalama derinliği ise 48 m.’dir. Tuzu azdır, tatlı suya yaklaşır. Baykal gölünün yüzölçümü ise 18.400 kilometre karedir. Etrafı sazlıktır. Onun için bu göle girmek zor olmaktadır. Bu göl, kışın Aralık ayından, Mart ayına kadar donar. Yine büyük göllerden Issık göl ise dağ üzerinde bulunmaktadır. Fakat krater gölü değildir. Fakat krater gölü değildir. Bu gölün etrafı dağlık olması sebebiyle dağ üzerinde gibi görünmektedir. Kışları Baykal gölü gibi donmaz. Çünkü göle sıcak kaynaklar karışır. Tanrı dağlarının kuzey batı kısmında bulunur. Bu göllerden başka Türkistan’ın doğu kısmında bulunan ve Kızıl Çin’in atom deneme sahası olan Lop-Nor gölü – Alagöl – Bağraç gölü gibi büyüklü-küçüklü göller bulunmaktadır.

Ziraat: Türkistan’ın tarih öncesinden beri bir ziraat ülkesi olduğu ilmi incelemelerde, araştırmalarla bilinen bir gerçektir. Bu Türk ülkesinin iç kısımlarında yer alan ve topyekûn yüzölçümü 900.000 kilometre kare olan üç büyük çölün eski çağlarda baştan başa tarım ovaları olduğu, çöllerdeki eski tarım kültürü izleriyle, yeraltında keşfedilen kanallarla anlaşılmaktadır. Daha sonraki asırlarda bu ovaları su ile besleyen cumudiyelerin erimesi sonucu olarak bu ülkede tarım sahaları büyük nispette daralmıştır. Tarım sahası olarak Çungarya – Taşkent vahaları en geniş yerlerdir. Bunlardan başka Turfan – Kâşgar – Zerefşan ve saire gibi vahalar mevcuttur. Türkistan’da en önemli mahsullerden birisi pamuktur. “Türkistan’da Sayın Prof. Yarkın’ın söylediğine göre, “Yerli koza” denilen pamuk çeşitleri çok eski devirlerden beri ekilegelmekte idi. Eski devirlerde “Çığrık” denilen basit aletlerle çiğidinden ayrılan pamuk lifleri, el tezgahlarında çeşitli kumaşlar dokunmasında kullanılır ve kısmen de Rusya’ya işlenmemiş halde ve pamuk dokuma olarak ihraç edilirdi. (5- Türk Kültürü Prof. İbrahim Yarkın. –Türkistan’da Pamuk Ziraatı ve ülke İktisadiyatındaki Önemi- No: 89. Sh: 53).

Bilhassa Kâşgar şehrinde çok pamuk yetiştirilmektedir, bereketli bir toprağı vardır. Merhum Kemal İlkul’un hatıratında anlattığı gibi, bu şehirden pamuk-hububat-hayvanat ihracatı Rusya’ya çok olmaktaydı. Ruslarla olan bu münasebet İngilizleri büyük bir endişe ve kıskançlığa sevketmiştir. Şehir adeta iki devletin rekabetine sahne olmuştur (6- Ahmet Kemal İlkul, – Doğu Türkistan, Çin yollarında Unutulmayan Hatıralar.- Sh: 43).

Ekonomi: Türkistan bir gıda ambarıdır. Rusya’yı büyük ölçüde besleyen, yaşatan Batı Türkistan’dır. Çin’i kısmen besleyen, yaşatan da Doğu Türkistan’dır.

Buğday – arpa – pirinç – mısır ve başka hububat; pamuk, meyveler, sebzeler ve diğer ziraat mahsulleri bol miktarda ve ihracat yapılacak derecede yetişmektedir. Taşkent havzasında ayçiçeğinden yağ elde edilmektedir. Hayvancılık da çok ilerlemiştir. Dağlık bölgelerde oturan bütün ahali hayvancılıkla uğraşır.

Türkistan’ın Hindistan, Pakistan, Afganistan, Tibet, Moğolistan, Rusya, İran ile büyük miktarda ticari münasebetleri vardı. Bu ülkelere hububat, pamuk, yün, keten gibi maddeler ve hayvanlar v.s. sevk edilirdi. Bu devletlerden ise, makine, kumaş, şeker, çay, ilâç, boya gibi maddeler alınırdı. Ama şu anda esaret altında bulunması sebebiyle bu gibi ticaretlerin hiçbiri yoktur. Rusların ve Çinlilerin eline geçmiş bulunmaktadır.

Türkistan, maden bakımından Asya’nın en zengin mıntıkasıdır diyebiliriz. Altın, gümüş, plâtin, petrol, demir, kömür, bakır, kalay, kükürt, atom yapımında kullanılan volfrom, uranyum v.s. gibi madenler mevcuttur. Rusya’nın ve Çin’in büyük devlet haline gelmelerinde Türkistan’ın zenginlikleri rol oynamıştır. “Halen Ruslar, uranyum, volfrom, plâtin ve petrol madenlerini işletmeye başlamışlardır. (7- M. Emin Buğra, a.g.e. Sh: 8. NOT: “Buradaki madenler Doğu Türkistan’da çıkarılmakta, Çinliler 1950-1955 yılları arasında modern maden çıkarmasını bilmediklerinden Ruslarla ortak olarak mezkur madenleri çıkartıp, işletmeye başlamışlardır” Türk Kültürü notu: Geniş bilgi için bakınız; Dr. Baymirza Hayit, Türkistan, Rusya ile Çin arasında (Alm. Çeviren: Abdülkadir Sadak) Otağ yayınları, İstanbul 1975. XV + 440 sayfa).

Ahali: Doğu Türkistan’ın nüfusu takriben 15, Batı Türkistan’ın nüfusu takriben 35 milyon olduğuna göre bu Türk ülkesinde takriben 50 milyon saf Türk yaşamaktadır. Bu Türklerin içinde nüfusuna göre başta Uygurlar, daha sonra Kazaklar, Özbekler, Kırgızlar, Türkmenler ve Tacikler yer almaktadır. Türklerden başka Çin Müslüman’ı (Tunganlar), Mançurlar, Mogollar, Çinliler, Ruslar, Hıristiyanlar vardır. Türkleri eritmek için, bu Türk ülkesine yüz binlerce Çinli-Rus ve Hıristiyan aileler sevk edilmektedir… Umumiyetle nüfus ovalarda fazladır, ovalarda oturan Türklerin en kalabalık kabilesi Uygur Türkleri; dağlarda ise Kazak Türkleridir.

Şehirler: Eski adıyla ORDUKENT denilen Kâşgar, Turfan, Ürimçi, Taşkent, Buhara, Hoten, Semerkant, Alma-Ata, Yarkent, Aksu, İli, Düşembe gibi önemli şehirlerinin yanında yüzlerce şehir bulunmaktadır.

ULU VATAN, ARI TOPRAK, AZİZ TÜRKİSTAN,

TARİHİDİR ACUN İÇİN MUKADDES DESTAN,

MEDENİYET ESASINI ACUNA YAYAN,

TÜRKİSTAN’I BİZE MENGÜ VERMİŞ YARADAN,

TA EZELDEN EBEDE BU VATAN BİZİMDİR..,

KARGA, KUZGUN BAĞ DALINA GELİP, KONSA DA,

SAKSAĞANLAR KEKEKLEYİP UÇUP, GEZSE DE,

KÖPEK, KEDİ DELİKLERİNDEN GEÇİP GİRSE DE,

BÜLBÜL BUNA ŞAŞKIN ŞAŞKIN BAKAKALSA DA,

BİZ KOĞARIZ KÖPEKLERİ VATAN BİZİMDİR…

“M. Emin Bugra”

Türkçe Tarih

İbni Hassul’ün Türkler hakkında bir eseri

Önceki yazı

Selçuklu Devletinin Kuruluşu Sırasında Horasan

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Tarih