0

Birbirine zıt gibi gözüken “Yağmur- Güneş” töreninin yağmura mahsus olanının Anadolu’da, güneşe mahsus olanın ise Azerbaycan sahası ile kısmen Karadeniz sahilinde mevcuttur. Yayla hayatının sert iklim şartları, durmadan yağan yağmurlar ve daimi sis bölge halklarının, tabiatıyla, yağmur değil güneş ve sıcaklık artışını temenni etmesine neden olmuştur. Yağmur dualarındaki dilek unsurunu teşkil eden yağmur, yağış yahut da İslami telakkiye bürünen rahmet, yerini bölgedeki uygulamada Güneş’e terk etmiştir.Araştırmacıların tespit ettiği varyantlardan biri Güneş Duası olduğu halde diğerinin adı Babrabubrik’tir. Kudu adında, havanın kurak gittiği zamanlarda, yağmur yağması dileğinde bulanmak üzere yapılan bir tören vardır. Söz konusu tören Ayancık ve Sinop’ta Göde Göde; Kastamonu’da Gode Gode adıyla tespit edilmiştir.

Kudu/Kodu’nun, insanlarla “Büyük Tanrı” arasında arabuluculuk yapan tanrının yahut ilahenin tam kendisi olduğunu iddia edilir. “Böylece, Yakut ve diğer Şamanist Türk halklarına, yerleşme mahallini seçmekte yardım eden ve sosyal hayatlarının kutlu olmasını sağlayan, kendilerini bütün varlığı ile koruyan Kudu; Azeri Türkünü yağmurdan, Anadolu halklarını ise kuraklıktan koruyan, mukabilinde her iki ülke folklorunda, bir çığır açan Kodu/Gode Gode, halk inancına bakılacak olursa, bu işte tam ödevini yapmış sayılır.

Güneş çağırma ritüeli şöyledir: Yağışı bol olan köyde yağmur duası yerine güneş duası edilir. Buna Babrabubrik denir. Dua için bir çalı süpürgesi bulunur, süpürgenin iki yanından sopalar geçirilir. Üzerine bir elbise giydirilir. İki kişi bunu eline alarak taşır; ev ev dolaşıp helva yapmak için gerekli malzemeleri ister. Dolaşılırken ezgili bir şekilde şu sözler söylenir:

“Babrabubrik ne ister

Kaşık kaşık yağ ister

Gadelden (yağın konulduğu kap) kaymak ister

Verene bir koç oğlan, vermeyene kör topal bir kız…”

Bu esnada ev sahibi un, şeker, yağ, kaymak verir. Bunlar bir torbada toplanır, daha sonra köyün meydanında ateş yakılır, toplanan malzemeden helva yapılır. Helvanın üstündeki yağ ateşe dökülür, bu sırada etraftakiler başlarını yukarı kaldırarak açıklık, açıklık, açıklık; güneş, güneş, güneş diye bağırırlar. Saçılan nesneler, topluluğun değişik zamanlarda ürettiği ve kendileri için hayati değeri olan ürünlerdir. Bunlar avcılık devrinde avın kanı, yağı ve eti; çobanlık devrinde süt, kımız ve hayvanların yağı; çiftçilik devrinde darı, buğday, meyve ve altın, para, mücevher gibi kıymetli şeylerdir.

Türk kültüründe helvanın önemli bir fonksiyonu da inanç boyutundan gelmektedir. Eski Türk dini olan Tengricilik’te ruhlar/ata ruhları önemli bir yer tutar. Hayat, ölümle bitmez, devamlılık arz eder. Ruhlardan yardım alınabilmek veya onlardan gelebilecek zararlardan sakınabilmek için birtakım uygulamalar yapılır. Koku çıkarmak bunlardan biri idi. Helva da hazırlanırken koku çıkaran bir besindir. Denilebilir ki helvanın Türk kültüründe kod oluşturması atlı medeniyetin bir taam ürünü olması ve bu medeniyetin inancı olan Tengricilik’te de koku itibariyle yer almasındandır.

Kaynak:

Arş. Gör. Fadime Tikbaş Apak, Rize – Çamlıhemşin – Yazlık Köyü Örneğiyle Mevsimlere İlişkin İnanç, Bayram ve Ritüeller, Acta Turcıca, Yıl V, Sayı 1, Ocak 2013 “Kültürümüzde İklim ve Mevsimler”,  s. 9 -10

Türkçe Tarih

İstanbul Türk elinde kalacak mı?

Önceki yazı

Uzaktaki Kardeşime – Mağcan Cumabay

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Dinler Tarihi