0

Yirmi beş yüzyıllık tarihimizde çelikten iradeleri ve büyük kahramanlıklarıyla ırkımıza başlık yapmış olan birçok ulu bozkurtlarımız vardır. Mete (Motun), boz yeleleri ile Türklüğü yüceltmiş olan bu kurtların ilkidir. Yirmi beş yüzyıldan beri çok defa dağınık yaşayan, fakat birçok kereler de birleşen büyük milletimizi, bugünkü kesin bilgimize göre, ilk olarak bir araya toplayan kahraman ve dahî, Mete (= Motun)’dur. Türk ırkının milli ülküsünü tarihte birinci defa olarak gerçekleştirmek şerefini kazanmış olan Mete (= Motun)’nin tarihi şahsiyetini, uzak tarihin karanlıkları arasından şöyle bulup çıkarabiliyoruz.

Milattan önceki üçüncü yüzyılın sonlarında Moğolistan’da Kun adını taşıyan Türkler oturuyorlardı. Kunların başı Tuman Yabgu idi. Tuman’ın oğlu Mete (= Motun) veliaht bulunuyordu. Mete (= Motun)’nin bir üvey anası, Tuman’ın bu kadından da bir oğlu vardı. Üvey ana, Mete (= Motun)’nin veliahtlığını kıskanır, bu yere kendi oğlunun geçmesini isterdi. Fakat gelenek buna engel bulunuyordu. Hırslı kadın, veliahtlığı oğluna kazandırmak için bir plan kurdu. Plan şuydu: Yabguyu kandırıp Mete (= Motun)’yi Yüeçilere rehin göndertmek, sonra savaş açtırıp Kun veliahtının komşuları tarafından öldürülmesini temin etmek… Yabgu, karısının bu hilesine kandı. Oğlunu gönderdiği Yüeçilere savaş açtı. Yüeçiler ilk iş olarak Kun veliahtını yok etmek istediler. Fakat Mete (= Motun), daha çabuk davranarak komşularının eline düşmedi, Kun ülkesine kaçtı.

Tuman Yabgu, oğlunun kurtuluşuna sevinerek kendisine on bin çadır halkı verdi. Mete (= Motun) ise babası, üvey anası ve üvey kardeşine karşı büyük bir öç beslemeye başlamıştı. Bu öç duygusu ile, kendisine verilen on bin çadır halkından on bin kişilik bir ordu yaptı. Bu orduyu görülmemiş bir disiplinle yetiştirmeye başladı. Mete (= Motun), ordunun disiplin ruhunu anlamak için, onları birkaç kere sınadı. İlk olarak kendi atına ok atıp bütün askerlerinin de aynı işi yapmaları buyruğunu verdi.

Erlerin bazıları bunu göze alamadılar. Mete (= Motun), ordusundaki disiplinin istediği dereceye çıkmamış olduğunu gördü, o askerlerin başlarını vurdurdu. Bir müddet sonra ikinci bir denemede bulundu. Bu seferki buyruk pek ağırdı. Mete (= Motun), oku sevgilisine atmıştı, erleri de karılarına atacaklardı. Dehşet içinde kalan bazı askerler buyruğu yerine getiremediler. Mete (= Motun), bunların da başını vurdurdu. Daha sonra yapılan üçüncü sınama Mete (= Motun)’yi sevindirdi. Çünkü babasının atına ok atmaları için verdiği buyruk, bütün ordu tarafından yerine getirilmişti. Veliaht, askerlerindeki disiplinin tam olduğunu görerek babasının üzerine yürüdü, onu bozdu Yabguyu, üvey anasını ve kardeşini öldürdü. Milattan önce 209’da babasının tahtına oturarak Kun yabgusu oldu.

Disiplinin askerlikteki yerini günümüzden yirmi iki yüzyıl önce anlamış olan Mete (= Motun), Kun Yabgusu olduğu vakit, Doğu Moğolistan’daki Tung‐Hu (= Dunxu)lar çok güçlü bulunuyorlardı. Tung‐hu hükümdarı, Kunların güçsüzlüğünden ve yeni Yabgunun tecrübesizliğinden faydalanmak istiyordu. Onun için savaş bahanesi aradı. Elçi göndererek Kunlardan Tuman Yabgu çağından kalma çok değerli bir atı almak istedi. Mete (= Motun) beğlerini toplayıp komşu hükümdarın isteği hakkında düşüncelerini sordu. Beğlerin çoğu “Kunların hazinesi” diye ünlü olan bu atı vermemek düşüncesini ileri sürdüler. Mete (= Motun) ise bir komşudan bir at esirgenmeyeceğini söyledi. At gönderildi. Bu hareketi Kunların korkusuna veren komşu hükümdar, yeni bir elçi göndererek bu sefer Mete (= Motun)’nin karılarından birini istedi. Mete (= Motun), yine beğlerini topladı. Beğlerin hemen hepsi bu isteği büyük bir vicdansızlık sayarak elçiyi kovmak düşüncesini ileri sürdüler. Mete (= Motun) ise komşudan bir kadın esirgenmeyeceğini söyledi. Kadın gönderildi. Büsbütün şımaran Tung‐hu hükümdarı üçüncü olarak kendi devleti ile Kunlar arasında bulunan boş ve ıssız bir toprağı istedi.

Mete (= Motun), yine beğleri topladı. Beğlerden birkaçı hiçbir işe yaramayan bu toprağı vermekle vermemek arasında büyük bir fark olmadığını söylediler. Mete (= Motun), bu fikre karşı büyük bir öfke gösterdi. At ile kadını kendisine ait olan şeyler olduğundan vermiş, bir at veya aşkı için Kunları güçlü düşmanlarıyla tehlikeli savaşa sokmak istememişti. Fakat toprak devletin temeli ve milletin şerefi idi. Toprak verilemezdi. Vermekle vermemek arasında fark görmeyen beğlerin başlarını vurduran Mete (= Motun), ansızın Tung‐hu’ların üzerinde yürüdü. Gafil avlanan Tung‐hu hükümdarı yurdunu Mete (= Motun)’ye kaptırdı, kendisi de öldü.

Doğu’daki tehlikeyi böylece yok etmiş olan Mete (= Motun), daha sonra Yüeçiler üzerine yürüdü, onları da yendi. Türkleri bir bayrak altında toplamak isteyen Kun Yabgusu, bir takım beğliklere boyun eğdirdikten sonra, Çinlilerin vaktiyle Türkler’den zaptetmiş oldukları toprakları da kurtardı. 300.000 kişilik bir orduya sahip olan Mete (= Motun), bu suretli Asya’nın en güçlü devletini kurmuş oldu.

Kun Yabgusu bu zaferlerle şimalde Türk birliğini kısmen kurmuş bulunuyordu. Fakat Mete (= Motun), asıl Çin’le hesaplaşmak ve onun işini bitirmek isteğinde idi. Sonunda bu istek yerine geldi. Asya’nın iki büyük devleti karşılaştılar. Kunlar, Mete (= Motun)’nin, Çinliler, hükümdar Kao‐ti’nin buyruğundaydılar. Çin imparatoru, Türklerin gücünü iyice anlayabilmek için Mete (= Motun)’nin karargâhına casuslar göndermişti. Bunun farkına varan Yabgu, casusları aldatan bir plan kurdu. Karargâhında hasta askerleri ve sıska atları bırakarak asıl seçme ordusunu gizledi.

Casuslar bunun farkına varmayarak imparatorlarına durumu olduğu gibi bildirdiler. Bunun üzerine Kao‐ti ordusuyla ilerledi, fakat zafere gittiğini sanırken kendini bekleyen tuzağa düştü. Mete (= Motun), Çin ordusunu parçaladıktan sonra Kao‐ti’yi bastı, kuşattı. Kuşatma yedi gün sürdü. Bu müddet içinde kumandanlardan hiçbir yardım almayan imparator, Mete (= Motun)’nin karısına gizli adamlar gönderip durumunu yalvarmakla kurtarmaktan başka çare bulamadı. İmparatorun karısını elde etti. Bu sıralarda bir iki kumandanının hareketinden kuşkulanmakta olan Mete (= Motun), karısının sözlerinin tesirinde de kalınca kuşatmayı gevşetti. Ele geçmekte olan imparator da bundan faydalanarak Türk kıskacından kurtulup kaçtı. Az sonra barış yapıldı. Çinliler, Kunlara her yıl kumaş, şarap, pamuk, pirinç ve ipek vergisi göndermeyi kabul ettiler.

Mete (= Motun), Çin’i ürküterek hep barış halinde yaşamış, imparatordan hep vergi almış, buna rağmen Çin’e karşı yapılan ünlü Türk akınları hiç eksik olmamıştır. Mete (= Motun), en büyük düşmanı Çin’le barışın devam ettiği sıralarda, Türkleri bir bayrak altına toplayacak olan seferlere başlamış, yirmi altı Türk beğliğini sınırları içine almak suretiyle Japon denizinden Yayık ırmağına ve belki de daha ötelere kadar uzanan bir devlet kurmuştur. İşte bugün kesin olarak bildiğimiz ilk Türk birliği, bu seferlerin sonucu olarak meydana gelen bir devlettir.

Mete (= Motun), milattan önce 174’te gözlerini kapadığı zaman, Asya’nın en güçlü devletinin ve birleşmiş Türk milletinin başı bulunuyordu. Bu sıralarda Türkler, Çinliler’in ancak bir vilayeti kadar nüfusa sahiptiler, fakat koca Çin’den vergi alıyorlardı ki Türklüğü bu üstün duruma kahramanlığı, askerliği ve dehâsı ile ulaştıran Mete (= Motun) olmuştur.

Kaynak:

Nejdet Sançar, Irkımızın Kahramanları, Aylı Kurt Yayınları, 1943, s. 6-8

Türkçe Tarih

Misak-ı Milli olur da neye Misak-ı İktisadi olmasın?

Önceki yazı

“Baba Ben Ölmedim.”

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Tarihte Türkler