a- Karabağ Hadiseleri Başladığında Elim Kalem Tutmuyordu
Vahabzade, Karabağ’da, Ermenilerin taşkınlıklar yapmaya başlamasıyla birlikte rahatsızlık duymaya başlar. Sözü edilen dönemde şair duygu ve düşüncelerini ifade etmekte zorlanır. Bir makalesinde sözü edilen dönemdeki yaşadıklarını şu satırlarla dile getirir:
“Karabağ hadiseleri başlayalı elime kalem aldığımda bütün vücudum titremeye başlıyordu. Kalem içimdeki gazabı ve kini istediğim gibi yazıya dökemiyor. Hiddetim ve düşüncemin yoğunluğu istediğim gibi yazmama mani oluyor. Çünkü halkıma yapılan zulüm o kadar büyük, o kadar dehşetli idi ki buna tahammül etmem mümkün değildi.”
“Zulüm ve haksızlığın bu derece olabileceğine hayatımda ihtimal veremezdim. Gözlerimle görsem de aklım bunu kabul etmekte güçlük çekiyor. Kalbimin ve aklımın kabul etmediği, üzerlerimize yağmur gibi yağan iftiralara hangi sözle cevap verebilirim?”
b- Asılsız İddialar
Aynı makalesinde Vahabzade, Ermenilerin Karabağ’a ve bugün bulundukları topraklara sonradan geldiklerini dile getirmektedir. Bunu bilen Ermeniler, kendilerini haklı çıkarmak için yalan ve iftira yolunu seçtiklerini dile getirir. İftiralarını da Avrupa’da ve Amerika’da birçok insan desteklemektedir. Ermenilerin, “Denizden Denize” ve “Büyük Ermenistan” hayaline göre güya bizim yaşadığımız toprakların hepsi onlara aitmiş. Onların düşüncesine göre, “Hiçbir zaman olmamışız, bugün de olmamalıymışız.”
Vahabzade, Karabağ’da oynanan oyunları hakkıyla anlamak için geçmişteki olaylara bakmak gerektiğini dile getirir. Ermenilerin, Azerbaycan’dan toprak talebi çok eskiye dayanmaktadır. 1918’lerde Ermeniler Azerbaycan halkını kaldırmak için harekete geçerler. C. Cabbarlı’nın Atan Kazaklardır eserinde bu hadiselerin arka planı dile getirilmiştir. Kendilerini Bolşevik ve Sosyalist olarak gören Şaumyan, T. Emirov, S. Lalayev Taşnakların liderleri ile birleşerek, Bakü, Şamahı ve Nahcivan’da binlerce suçsuz, günahsız insanı vahşice öldürürler. Buna rağmen yavuz hırsız misali Türkiye’nin soykırım yaptığını iddia eder.
c- Halka Yapılan Zulümler
Ermenilerin 1918 yılında yaptıklarını Azerbaycan Gazetesi, 1918 yılında çıkan 14. sayısında şu ifadelerle dile getirir:
“Azerbaycan halkını soymakla meşgul olan çete reisi T. Emirov, ‘Sosyalist’ ordunun komutanı olduktan sonra Bakü’de altı bine yakın suçsuz insanı öldürdü. Martınov’un içki masalarında dostu olan Lalayev ise Azerbaycan aydınlarını ortadan kaldırdı. Lalayev aydınları evlerinden çıkarıp sokaklarda kurşuna dizdi.”
Ermeni çeteleri bu şekilde suçsuz, günahsız insanları acımasızca kurşuna dizerken Ermeni aydınları da Türkler aleyhinde çalışmalar kaleme alır. Gerçekler maalesef Ermeni aydınları tarafından göz ardı edilir. Onlara göre yeryüzündeki bütün Türkler “medeniyetten uzak”, “vahşi”dir. Ermeniler ise dünyanın en masum, en çok azap çeken, aynı zamanda en medeni milletidir.
d- Hatalarımız
Şair, Birleşmiş Milletlerin ve Rusların yaptıklarına karşı çıkarken aynı zamanda bir eserinde özeleştiride bulunur, yaptıklarını eleştirir:
“Bizim bu süreçte yaptığımız hatalardan birisi de Ermenilerin asılsız iddialarına cevap vermemiz gerekirken biz başkasından medet umduk, işin adaletle halledilmesini bekledik. Bizi müdafaa edecek dediğimiz makamlar da her defasında bizim aleyhimizde oldular. Bu da bizim yumuşak olmamızdan ileri geliyor. Biz mazlumuz. Yetmiş sene önce bu durum bize bir şey kazandırmadığı gibi bugün de kazandırmayacaktır. Çünkü zalime sahip çıkmak, mazluma zulmetmektir. Birleşmiş Milletler bugün zulmeden, başka bir ülkenin topraklarına saldıran ülkeye haksız olduğunu hatırlatmalı ve faaliyetlerini derhal durdurmalıdır. Diğer taraftan Moskova da Birleşmiş Milletler’e benzer bir tavırla Ermenilere “dur” diyeceğine bize ‘dur’ diyor.”
Yorumlar