İkinci meşrutiyete kadar yurdumuzda henüz polis okulları mevcut değildi. Kadronun ekseriyetini, okur yazar olmayan, cahil kimseler meydana getirirdi ama, bunlar, çekirdekten yetişme, meslek erbabı kişilerdi.
İlk polis okulu, Rumeli Islahatı esnasında 1907 yılında Selânik’ te açılmıştır. 1900 yılında Manyasîzâde Refik Bey, Zaptiye Nezareti Teftiş ve Tahkik Heyeti Reisi iken, polis mensuplarına kanunî ve meslekî bilgiler öğretmek maksadıyla, İstanbul’ da bir nevi kurslar açmıştı. Refik Bey’in okuttuğu dersler, kitap halinde basılarak talebeye veriliyordu.
Fakat bu hal, uzun sürmedi. Selânik’te açılan ilk polis okulu, bilhassa Rumeli polis teşkilâtının ıslahı için Belçika’dan getirtilen iki subayın idaresine verildi. Bunlardan Lion Brozo adlı olanı, okul müdürü olmuştu. Sonraları yerine Kaprini isminde bir İtalyan subayı tayin edildi.
Yatılı olan bu okula, Rumeli umumî müfettişliğine bağlı vilâyet polisleri gönderiliyordu. Okul ikinci meşrutiyetin ilânı üzerine ecnebi subayların memleketlerine iadeleri sebebiyle kapanmıştır.
Meşrutiyetin hemen akabinde, zaptiye nezaretinin lâğvına gidilmemişti. Bu müessesenin ıslahına çalışılması meyanında, Farukizâde Sami Paşa’nın zaptiye nazırlığı zamanında, İstanbul’da bir polis okulu açılmasına karar verilmişti.
Fakat okul açılıncaya kadar, İstanbul komiser ve polisleri, kısım kısım Direklerarası (Şehzadebaşı) ndaki Ferah Tiyatrosu’na celp edilerek, kendilerine mesleki ve ahlâkî konularda konferanslar verilmekle iktifa edildi.
İlk polis okulu ise, ancak 1909 yılında Zaptiye Nezareti yerine Emniyet-i Umumiye Müdürlüğü’nün kurulmasından sonra ihdas olunmuştur. Yıldız Sarayı’nın eski mâbeyn dairesinde faaliyete geçen bu okulun ilk müdürü Hareket Ordusu subaylarından Yüzbaşı Ahmed (Erner) Bey’dir.
Netekim devletin yeni prensipler üzerine kurulmasına çalışıldığı bir zamanda, yurdumuzun polis idaresini, asayiş ve inzibat işlerini ele alacak olan dairenin de, yeni bir ruh taşıması gerekiyordu.
Bu yolda geniş bir talim ve terbiye kadrosu ile tedrisata başla yan okula, yalnız İstanbul’dan değil, yurdun her tarafından polis ve komiserler gönderildi.
Hareket Ordusu ile İstanbul’a gelen Yüzbaşı Ahmed Bey, Ali Fethi (Okyar) Bey’in tasvibiyle, yeni açılacak olan polis okuluna müdür tayin edilmişti.
Ahmed Bey, okul binası olarak Acıbadem’de Hicaz Valisi Ahmed Ratib Paşa’nın kasrını talep ettiğinde, Emniyet-i Umumiye Müdürü Galib Paşa kendisine:
Dahiliye Nazırı Ferid Paşa ile bu husus için anlaşamam… Git kendin konuş, daha iyi olur,
demesi üzerine, Dahiliye Nazırına müracaatında aralarında şöyle bir muhavere geçmişti:
Bahsetmiş olduğun kasrın içini gezdin mi, bilir misin?
Evet Paşam, bilirim. Gayet güzel tezyin edilmiştir. Merdiven korkulukları da billürdandır.
Peki, öyle bir bina polise lâyık mıdır?
Beklemediği bu sual karşısında bir an şaşkınlık geçiren Ahmed Bey, kalkınma devresine giren polisin hissiyatını açığa vurarak:
Yeni kurulmuş bir teşekküle gireceklere şevk ve kıymet ve rebilmek maksadıyla, böyle müzeyyen bir binayı lâyık görmüştüm…
diyebildi. Ama paşadan red cevabı aldı:
Olmaz, çık dışarı… İsteğini Sadrâzam’a anlat!…
Kırgın olarak Dahiliye Nazırı Ferid Paşa’nın yanından ayrılan Ahmed Bey, bu defa durumu Sadrâzam Mahmud Şevket Paşa’ya anlatmıştı. Kendisini pek seven paşa, lâtife yollu takıldıktan sonra:
Ulan, demiş… Ben seni akıllı biri zannetmiştim. O kadar uzak yerde polis mektebi açılır mı? Mektep, aynı zamanda Bâbıâlî’nin muhafazası için bir ihtiyat kuvvettir. Yarın buraya bir baskın oluverirse, sen ta Acıbadem’den talebelerinle koşarak Üsküdar’a ineceksin; oradan da vapura binip bu tarafa geçecek ve bizi kurtaracaksın öyle mi? O zamana kadar beni de vururlar, seni de oğlum!. .
Ahmed Bey, makul olan bu izahatı dinledikten sonra:
Peki neresi olsun efendim?
deyince, Mahmud Şevket Paşa, İstanbul’da ilk defa açılacak olan polis okulunun yerini göstermişti:
Yıldız Sarayı’ndaki merasim dairesi ve Çift Köşkü gibi tarihî yerler hariç, neresini istersen vereyim… Meselâ şehzadelerin mektebi nasıl olur?
Oraya sığamayız efendim.
Peki, aşağıdaki mâbeyn dairesini de al…
Nihayet küçük bir tadilâtla açılan İstanbul polis okulu, 400 talebesiyle tedrisata başlamış oluyordu.
Okulun açılışında enteresan bir olay cereyan etmişti. Yıldız Sarayı’nda II. Abdülhamid zamanından kalma siyahî hadım olan Said adında bir odacıyı da okul kadrosuna almışlardı.
Okul müdürü Ahmed Bey, açılış merasiminde bulunan vekiller heyeti mensupları ile diğer zevata, bir polis gösterisi tertip etmişti… Odacı Said, okulun üst penceresinden ani olarak
Yetişin can kurtaran yok mu!?
diye bağıracak ve yetişecek bir polis grubu, pencereye merdiven dayamak suretiyle onu kurtaracaktı.
Netekim verilen işaretle siyahi odacı, 0 ince sesiyle yaygarayı basınca, orası aniden karıştı. Şaşkına uğrayanlardan Şeyhulislam Musa Kâzım Efendi, telaşla cüppesinin eteklerini topladığı gibi, oradan hızla uzaklaşmıştı.
Vaziyeti derhal kavrayan Dahiliye Nazırı Talât Bey, dağılmakta olan davetlilere:
Nereye gidiyorsunuz efendim, bu bir gösteridir.
diyerek paniği yatıştırdı. Fakat soluğu Sultan Reşad’ın huzurunda alan Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi:
Aman şevketlüm, şu kullarınız bir polis mektebi açmışlar, yaptıkları bir oyunla ödümü patlattılar…
demekten kendini alamamıştı.
İstanbul polis okulundan sonra, bir ara Beyrut, Erzurum, Bağdad, Adana ve Trabzon’da açılan polis okulları, Birinci Cihan Savaşı’nın patlamasıyla kapatıldı.
Güçlükle tutunabilen İstanbul Polis Okulu, 1914’ te Saray’ın müdahalesiyle yerinden atılmış; evvelâ Beyoğlu Ağahamamı’nda Fransız Sen Mişel ve sonra da Sen Benuva okullarına nakledilmişti. Yer değiştirme, bu kadarla kalmamış, mütareke akdiyle Nuruosmaniye’de eski Ayasofya polis merkezinin sokağındaki bir evde faaliyete geçmiştir… Sonraları Adliye binasına taşınan okul, İstanbul’un kurtuluşu ile tekrar Yıldız Sarayı’ndaki Başkâtip Tahsin Paşa’nın dairelerine nakledildi.
Meşrutiyette İstanbul polis okulunda şu dersler okutuluyordu:
Kavanin Polis nizamnamesi Telefon ve telgraf muhaberesi
-Beden terbiyesi, Eskrim
-Otomobil ve makine sevki idaresi
-Meslek terbiyesi ve fiilî hizmet
-Atış nazariyesi âcil müdavat ve hıfzıssıhha –
Daktiloskopi ve fotograf
-Hesap Tahrir usulü.
Cumhuriyetin kurulmasıyla 1923’te Konya’da ve 1926 yılında da Trabzon’da birer polis okulu açıldı. Kurs mahiyetindeki bu okullarda, tedris müddeti altı aydı. Fakat bu iki okul, talim ve terbiye heyetlerinin yeteri kadar olmayışı sebebiyle 1931 yılında kapatılarak, tedrisatın İstanbul okulunda toplanmasını icap ettirmişti.
1931’de yalnız kalan İstanbul polis okulu, ihtiyacı karşılamada güçlük çekiyordu. Netekim Lozan Polis Enstitüsü ve Viyana Zabıta teşkilâtı göz önünde tutularak, Türkiye’de de modern bir polis enstitüsünün tesisine karar verildi.
İki yüz bin lira sarfı kabul edilerek, 15 temmuz 1933’te temeli atılan Polis Enstitüsü binası, 1936’da bitti. 10 haziran 1937 tarihinde teslim alındı. 749,448 liraya mal olan bu binanın 541,389 lirası Jandarma Genel Komutanlığı’nca, 208,059 lirası da Emniyet bütçesinden ödenmiştir.
6 kasım 1937 tarihinde tedrisata başlayan Ankara Polis Enstitüsünün teşkilâtı ve tedris usulü 4 haziran 1932 gün ve 3201 saf yılı emniyet teşkilâtı kanununun 18. maddesiyle, bu maddeye dayanılarak 17 mart 1935 tarihinde tanzim olunan tüzükle gösterilmiştir. Gene 3201 sayılı kanunun bazı maddelerini değiştiren 15 haziran 1938 gün ve 3452 sayılı kanunla bir Polis Koleji ihdas edilmiştir.
1939′ dan itibaren de birçok illerimizde ilk öğretim kursları ve okulları açıldı. Kapatılan İstanbul polis okulunun tekrar faaliyete geçmesi için yeniden bir karar alınmıştır. Bulunan binada çok yakında tedrisata başlanacaktır.
Yorumlar