0

Yazar: Prof. Dr. İlker Alp

Srebrenitsa trajedisi, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa topraklarında yaşanan en büyük vahşet, en acımasız katliâm ve etnik temizliktir. Sivil Boşnakların sistemli bir şekilde, belirlenen plân ve program dâhilinde katledilmesi, bazılarının ise toplama kamplarına ve sorgulama yerlerine götürülmesi gibi insanlık dışı uygulamalar, bu vahşetten Pale’de bulunan Bosna’lı Sırp İdaresi’nin doğrudan sorumlu olduğunun ve Belgrad Hükümeti’nin de bunun arkasında yer aldığının açıkça göstergeleridir. Fakat ne yazık ki bu insanlık suçu karşısında Avrupa devletleri, ABD, BM ve NATO seyirci kalmışlardır. Hatta güvenli bölge olarak ilân edilen Srebrenitsa’da Boşnakları korumakla görevli olan Hollanda Askerî Birliği, komutanları Albay Karremans’ın emriyle, Potoçari askerî kampına sığınan Boşnakları zorla Sırplara teslim ederek katliâma yardımcı olmuştur. Bu sebeple Srebrenitsa soykırımı, Avrupa ve dünya siyasetinin her zaman utanılacak bir kara lekesi olmaya devam edecektir. Yiğit mücahit ve Srebrenitsa’nın efsane komutanı Naser Oriç, Batılıların Bosna-Hersek’in parçalanmasına taraf iken ve Müslümanların yok edilmesine göz yumarlarken, Türkiye gibi büyük bir gücün, savaş boyunca Boşnakları desteklemesinin onur verici olduğunu vurgulamıştır. O, Sırpların, Boşnakları Türk gördüklerini ve bu sebeple yok etmeye çalıştıklarını şöyle dile getirmiştir:

“Türk halkının Boşnak halkıyla aynı duyguları paylaşması bizim için çok değerlidir. Biz Boşnak’ız, ama Sırplar savaşta bize hep ‘Türkler’ diye hitap ediyordu. Kendi aralarında konuşurken de Sırplar bize Boşnak değil hep Türk diyorlar.”

166 Srebrenitsa Kahramanı Naser Oriç, Türk gazetecileriyle yaptığı diğer bir mülakatında da Sırpların, Boşnakları sadece Müslüman değil, aslında Türk gördüklerini şu sözlerle yeniden açıkça vurgulamıştır:

“Biz (Osmanlı döneminde) beş asır birlikte yaşadık. Sırplar bize hiçbir zaman ‘Müslüman’ olarak seslenmediler. Bizi her zaman ‘Türk’ diye çağırdılar. Türkiye’nin bizim üzerimizde sorumluluğu olduğunu ve Balkanlar’daki varlığını daha fazla hissettirmesi gerektiğini düşünüyorum.”

Gerçekten de Ortodoks Sırplar, Müslüman Boşnakları her zaman dışlamış, Türk olarak görmüş ve savaş dönemlerinde, örneğin I. Dünya Savaşı, II. Dünya Savaşı ve 1992-1995 Bosna-Hersek Savaşı’nda yok edilecek
düşman olarak düşünmüşlerdir.

XX. yüzyılın son çeyreğinde, Avrupa’nın ortasında ve bütün dünyanın gözü önünde işlenen bu insanlık ayıbı, Batı’nın, haçlı zihniyetiyle ‘Şark Meselesi’ hedefleri doğrultusunda, Balkanlar’daki Türk ve Müslümanlara karşı takip ettiği yok etme politikalarını ve yaklaşım tarzını anlamayı sağlayan örneklerden birini teşkil etmektedir. Sırplar; “Sırbistan’da Türkleri istemiyoruz. Bütün Türkler Türkiye’ye!”, “Türklerden tarihî intikamımızı alıyoruz!” sloganlarıyla Müslüman Boşnaklara sözünü ettiğimiz mezâlimi yapmışlardır. Onlar, Boşnakları, Türk gördüklerinden ve sahip oldukları Müslüman-Türk kimliğinden dolayı vahşice öldürmüş, işkenceye tabi tutmuş, tecavüz etmiş, vatanlarından sürmüşlerdir. Tarihî ve paha biçilemez sanat değeri taşıyan binlerce Boşnak-Türk-İslâm kültür eserini, okulları,kütüphaneleri, camileri, türbeleri ve Boşnakların evlerini yağmalayarak tahrip etmişler, hatta Boşnakları Hristiyanlığı kabule zorlamışlardır. Yeni haçlı seferinin uygulayıcıları olarak hareket eden Sırplar, bunlara yardım eden Yunan, Rus, Beyaz Rus, Romen, Bulgar, Kozak ve Ukraynalı fanatik Ortodokslar, bazen fırsatlardan yararlanan Katolik Hırvatlar, asırlarca aynı yaşayan Müslüman komşularını, hem bedenen, hem madden, hem de ruhen yok etmek ve ülkelerini işgal etmek maksadıyla tüm dünyanın gözü önünde merhametsizce saldırmış ve büyük ölçüde bu emellerine ulaşmışlardır.

Kaynak:

Prof. Dr. İlker Alp, T.C. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Avrasya Etüdleri, 52/2017-2 (153-197) , 192-193

Türkçe Tarih

İslâmiyet’den önce Türkler’de Devlet Adamı Tipi

Önceki yazı

Türk Halkının Antropolojik Karakterleri üzerinde Büyük Anket ve Umumi Neticeleri

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Osmanlı Tarihi