Mustafa Kemal’in, yakından şahidi olduğum ve bizzat kendi ağzından dinlediğim Serez seyahati şöyle başlamış, şöyle bitmişti:
Serez mıntakasında bir binbaşı istibdat idaresi aleyhinde beyanatta bulunmuş, Sultan Hamid’e atıp tutmuştu.
– Başımızda Sultan Hamid ve onun hafiyelere dayanan idaresi varken, bu memleket terakki edemez. Önce onu başımızdan atmalıyız.
Demişti. Bir casus da bunu saraya jurnal etmişti. Tahkikat yapılması için bu işe o zaman Selanik Merkez Kumandam olan Yarbay Nazım Bey memur edilmişti. Nazım, Binbaşı Enver’in eniştesi idi. Genel Merkez, Nazım’ı bu işten menetmek çarelerini aradı. Ne olursa olsun, vak’a mahalline gitmemeliydi. İttihatçı subaylardan ve cemiyet üyelerinden Mustafa Necib’e (Bâbıâli baskınında öldürülen ittihatçı fedailerden) görev verildi.
O gün, Müşirlik Dairesi’nden çıktıktan sonra Rahmi Bey’i gördüm.
– Nazım Bey’in işi halledildi.
Dedi. Fakat nasıl halledildiğine dair bir şey söylemedi. Ben de sormadım. Olayın tafsilâtım o akşam öğrendim. İsmail Canbulat, bir iş bahane ederek Nazım Bey’in evine gitmiş, Enver’in delâletiyle kendisini görmüş, Mustafa Necib de o sırada dışarda bulunuyormuş ve pencereden Merkez Kumandanına ateş etmişti.Olay 29 mayıs 1908 de cereyan etmişti. Yarbay Nazım İstanbul’a çağırıldı. Olayın tahkikatına bu sefer İstanbul’dan değil, ancak orduca tâyin edilecek bir memurun gidebileceği fikri telkin olundu. Bu vazife Mustafa Kemal’e verildi. Serez Tümeni ve Mıntakası Kumandanı Müşir (Mareşal) İbrahim Paşa idi. Oğlu Albay Nurettin (30 Ağustos 1922 Başkumandanlık Meydan Savaşı’nda 1. Türk Ordusu’na kumanda etmiş olan Nurettin Paşa) Bey de kendisiyle beraber bulunuyordu. Nurettin Bey, İttihatçılarla temas halinde idi.
Mustafa Kemal, önce Serez’e gitti. Müşir İbrahim Paşa’yı ziyaret etti. Mustafa Kemal, kısa bir mülakattan sonra durumu kavradı. Müşir Paşa, mıntıkası dahilinde Sultan Hamid ve idaresi aleyhinde hiç bir ferdin bulunamayacağını padişaha temin etmişti. Buna rağmen bahis konusu binbaşı hakkındaki jurnal, Sultan Hamid’in itimadını sarsacak mahiyette idi. Jurnalda yazılanlar tahakkuk ederse, sonuç İbrahim Paşa’nın aleyhinde olurdu. Paşa’nın endişesini iyice sezen Mustafa Kemal kendisine teminat verdi:
– Paşa hazretleri, mıntakanız dahilinde Zatı Şahane aleyhinde bir ferdin bulunabileceği m e’mul değildir. Verilmiş olan jurnal muhteviyatının mahallinde tahkiki taraf-ı devletinizden kurulmuş inzibat ve telkin edilmiş olan sadakat hislerini kolaylıkla belirtecektir. Arzu buyurursanız, yapacağım tahkikat raporunun bir suretini de size göndereyim.
İbrahim Paşa, Mustafa Kemal’in bu sözlerinden memnun olmuştu. Oğlu Nurettin Bey’e, izaz ve ikram edilmesi ve olay yerine seyahat için de her türlü kolaylığın gösterilmesi emrini verdi. Mustafa Kemal’in yaptığı tahkikatın sonucu binbaşıyı kurtardı. Jurnal vereni de iftiracı durumuna sokup cezalandırdı.
İbrahim Paşa’ya gelince, padişaha kendi mıntakası dahilinde aleyhtar bir ferdin bulunmadığını ( !) ispatlayarak hakkındaki emniyet ve itimadı bir kat daha kuvvetlendirdi. Halbuki, Serez Tümeni’ndeki genç subayların çoğunluğu İttihat ve Terakki Cemiyeti içinde görev almışlardı.
Kaynak:
Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk, İnkılap ve Aka kitabevleri, İstanbul – 1967, s. 126 – 127
Yorumlar