0

Birinci Dünya Savaşı’nın üçüncü yılından itibaren malî ve ekonomik durumu sarsılmış olan Osmanlı Devleti’nde üretimin azalması ve buna ilave olarak ulaştırma işlerinin de yetersiz olması halk ve ordunun beslenmesini güçleştirmiştir. 1918 yılından itibaren savaş, Osmanlıların ve Müttefiklerin aleyhine olmuştur. Zira 1918 Mart’ında Irak’taki İngiliz birlikleri Bağdat’ın yüz kilometre kuzeybatısına varmış ve 7 Mayıs’ta Kerkük’ü işgal etmişlerdir. Öte yandan 26 Eylül 1918’de Bulgarların İtilaf Devletlerine mütareke teklif etmeleri ve 30 Eylül’de Selanik’te bir mütareke imzalamaları Makedonya Cephesi’nin çökmesine yol açmış ve Osmanlı Devleti’nin Almanya ile olan irtibatı kesilmiştir. Bulgarların ve Almanların savaştan çekilmesi üzerine Osmanlı Devleti, savaşa devam edemeyeceğini anlayarak daha Talat Paşa kabinesi döneminde İngilizlere başvurarak barış teklifinde bulunmuştur. [1]

İngilizler, mütareke yapmakta hiç acele etmiyorlardı. Çünkü onlar, önce Suriye ve Irak’ın istilâsını tamamlamak istiyorlardı. Bunun için İngilizler, İzzet Paşa’ya güvenilir temsilcilerini Mondros’a göndermesini talep ettiler ve İngilizler, Türk temsilcilerine Türkiye’nin kayıtsız şartsız teslimini öngören barış şartlarını ancak 26 Ekim günü bildirdiler. Tamamen bitkin ve savaşacak halde olmayan Türkiye’nin öne sürülen bu ağır şartlan kabul etmekten başka çaresi yoktu. 30 Ekim’de Mondros Mütarekesi imzalandı. [2] Mondros’un imzalanmasıyla birlikte ülkede işgallerde başlamıştı. Özellikle Paris Barış Konferansı’nda alınan kararlar bir bir uygulamaya geçiriliyordu. Bunlardan biride İzmir’in işgaliydi.

İzmir ve çevresi I. Dünya Savaşı sırasında yapılan gizli antlaşmalarla İtalya’ya verilmiş iken Paris Barış Konferansı’nda bundan vazgeçilmiş ve bölgenin Yunanistan’a bağlanması kararı alınmıştır. Bu nedenle İzmir’in işgal edileceğine dair söylenti ve kuşkular iyice artmıştır. İzmir’in haklarını savunma yönündeki örgütlenme ve çalışmalar, vali ve 17. Kolordu Komutanı olan Nurettin Paşa’dan büyük destek görürken İstanbul Hükûmeti Nurettin Paşa’yı görevden almış yerine vali olarak İzzet Paşa’yı, 17. Kolordu Komutanı olarak da Ali Nadir Paşa’yı tayin etmiştir. Bu tayinlerle İzmir’in işgali durumunda ortaya çıkabilecek direncin kırılması yoluna gidilmiştir. [3] İzzet Paşa’nın atanır atanmaz yaptığı ilk faaliyetlerden birisi işgal haberlerini yalanlamak oldu. 7 Mayıs’tan itibaren İngiliz, Fransız, ABD ve Yunan savaş gemileri İzmir limanında toplanmaya başladılar. Mondros Mütarekesi’ni müttefikler adına imzalayan kişi olan Amiral Caltrope, 14 Mayıs günü akşam saat sekiz sularında XVII. Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa’ya bir nota vererek mütarekenin 7. Maddesi gereğince İzmir İstihkâmlarının ve çevresinin 15 Mayıs’ta işgal edileceğini, durumun İstanbul Hükümeti’nin de bilgisi dâhilinde gerçekleşeceğini, üzücü bir olaya yer verilmemesi için Türk askerlerinin kışlalarında bir süre dışarı çıkmamaları gerektiğini, Anadolu’ya herhangi bir haberin sızmaması için de yarın sabah (15 Mayıs) erkenden telgrafhanenin İngiliz askerleri tarafından işgal edileceğini bildirdi. Ali Nadir Paşa, bu durum karşısında İzmir ve çevresindeki birliklere işgale karşı koyulmayarak silah ve teçhizatın müttefiklere teslim edilmesi emrini verdi. Aynı gün Foça ve Urla’yı Fransızlar, Kösten Adası’nı İngilizler, Yeni Kale’yi de Yunanlılar işgal etti. Vali İzzet Paşa bu durum karşısında bile İzmir’in işgalini yalanlıyordu. [4] 15 Mayıs 1919’da gerçekleşen işgal sırasında vali ve kolordu komutanının teslimiyetçi tutumları, kentin kısa sürede Yunan kontrolüne girmesine ve çok sayıda asker ve sivilin öldürülmesine yol açmıştır. [5]Yunanlıların İzmir’e yaptığı çıkarma, Türk kurtuluş savaşının dönüm noktası olmuştu. Yunanlılar karaya çıktıktan sonra İzmir’de yayımlanan Hukuk-u Beşer gazetesinin sahibi Hasan Tahsin, Yunan işgal gücünün bayraktarını tabancayla vurarak öldürmüş. Ortalık karışmış, Tahsin şehit edilmiş, bunu birçok olay izlemişti. [6]

Makale Kaynakçası:

[1] – Hurşit Tolon, Sevr’e Giden Yol, Ankara, 2005, s.92

[2] – Josef Pomiankowiski, Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküşü “1914-1918 I. Dünya Savaşı”, çev: Kemal Turan, Ankara, 1990, s.346

[3] – Temuçin Faik Ertan, Başlangıçtan Günümüze Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Ankara, 2014, s.81

[4] – Enis Şahin, Haluk Selvi, Mustafa Demir, İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Sakarya, 2006, s.96

[5] – Ertan, Başlangıçtan Günümüze Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Ankara, 2014, s.82

[6] – Salahi R. Sonyel, Gizli Belgelerde Mustafa Kemal Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı, Ankara, 2010, s.27

Sercan Yılmaz
9 Ekim 1988 İstanbul doğumlu tarihçinin memleketi Giresun’dur. İlk ve ortaöğretimini İstanbul’da tamamlamıştır. Sakarya Üniversitesi Tarih bölümünü bitirmiştir. Eğitim kurumlarındaki 8 yıllık öğretmenlik kariyerine yine bir eğitim kurumu olan Uğur Okulları bünyesinde öğretmen ve yönetici olarak devam etmektedir. 2017 yılında “Mustafa Kemal’in Muhafız Komutanı Giresunlu Osman Ağa” isimli ilk çalışmasını yayınlamıştır. Ardından Nisan 2020’de İstanbul’un işgal yıllarını ve İstanbul’un kurtuluş sürecini anlatan “İşgalden Kurtuluşa İstanbul” adlı çalışmasını yayınlamıştır.

Tarih yazımı: yönelişler üzerine güncel bir derleme

Önceki yazı

Türk halk kültüründe Hıdrellez

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Osmanlı Tarihi