0

OSMAN GAZİ – ORHAN GAZİ DÖNEMLERİ

Çeşitli kaynaklarda farklı olaylara dayandırılarak anlatılan Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Devrini genel olarak 11. yy. sonları ile 13. yy. başları olarak tanımlamak doğru olur. Turan ülkesi olarak adlandırılan Türkistan ve çevresinde bulunan Kayı boyunun; Moğol istilasına karşı ve kıtlık, salgın hastalıklar gibi sebeplerle göçe başvurmalarına neden olmuştur. Bulundukları bu yerlerden İran’a geçip, batı yönüne doğru ilerlemişler ve sürekli göç etmişlerdir. Çünkü Moğolların baskısı devam ediyordu. Çeşitli Osmanlı kaynaklarında; daha doğrusu Osmanlı Tarihini ele alan ve kaynaklık eden ilk eserlerde; bu Kayı boyunun Ahlat, Erzincan, Erzurum, Amasya, Halep, Çukurova ve en son Söğüt’e gelip yerleştikleri yer alır. Söğüt’ü merkez yerleşim yeri olarak kullanan Kayı boyu, Domaniç’i ise yaylak olarak kullanmaktaydı. Coğrafi sebeplerden dolayı Domaniç’e gitmek için ise, önce Bilecik, sonraysa İnegöl’e geçip Domaniç’e varılıyordu. Lakin Bilecik tekfuruyla iyi ilişkiler kurulmuşsa da, İnegöl tekfuru ile ilişkiler iyi değildi. Bir zaman sonra İnegöl tekfuru, Söğüt’ün kuzeydoğusunda yer alan, Karacahisar tekfuru ile ittifak yapması ve bunun üzerine tehlikeyi fark eden Osman Bey’in, bu ittifakı bozmak adına Karacahisar’ı 1288 yılında fethetmesi Osmanlı’nın kuruluş yılı olarak kabul edilir. Bu olayla beraber hem bu ittifak son bulmuş oldu hem de ilk kez toprak kazanılmış olundu.

Osman Bey’in sonraki hedefi Sakarya’nın doğusuydu; ancak bu bölgeyi iyi bilmediği için, bölgeyi bilen Harmankaya tekfuru Köse Mihal ile ittifaka girdi. Bunun yanı sıra Samsa Çavuş adında yerli bir halktan da yardım aldı. İlk dönemlerde bu bölgeye keşif akınları yapılmış ve önemli yerler ile coğrafi şartlar analiz edilmişti. Daha sonra ki yıllarda ise Bizans’ın elinde bulunan yerlere ticaret bağlantısı olan yerler fethedildi. Bu yerler Sakarya’nın doğusundaki; Geyve, Taraklı, Göyük ve Mukurnu idi. Böylelikle Bizans’ın elinde bulunan İznik’e çıkan ticaret yollarının ele geçirilmesi ile bu şehir ekonomik ve sosyal olarak zayıflamaya başladı. Osman Bey’in bir sonra ki hedefi Bilecik’ti. Bize Osmanlı Tarihi açısından kaynaklık eden, Cihannüma adlı eserde; Bilecik tekfurunun Yarhisar tekfuru ile kız-oğlan evlendirme bahanesi ile Osman Bey’i de davet edip, Osman Bey’e tuzak kurdukları yazmaktadır. Osman Bey’in bu durumu öğrenmesi üzerine zekice bir plan yapıp Bilecik’i ele geçirmiş, peşinden de Yarhisar ve Yenişehir’i fethetmiştir. 1288-1299 yılları arasını kapsayan bu 11 yıllık süre içinde Bizans’a ise korku salınmış ve İznik’e kadar ilerlemiş olundu. Bu duruma karşın atağa geçen Bizanslılar ile 1302 yılında yapılmış olan ve Osmanlı-Bizans mücadelesinin ilki olan Koyunhisar (Bopheus) Savaşı yapılmış; bu savaşı kazanan taraf Osmanlı olmuştur. 1303 yılında ise Bursa ve çevresinde bulunan 4 ayrı tekfur ile mücadele verilmiş, bu mücadele sonucu onlarında bertaraf edilmesi ile Bursa’nın fethi için de bir ön hazırlık yapılmış oldu.

1324 yılında vefat eden Osman Gazi’nin yerine geçen Orhan Gazi; babası Osman Gazi döneminde kuşatılmaya başlanan Bursa şehrini, Bursa tekfurunun şehri Orhan Gazi’ye teslim etmesi ile 1326 yılında sonuçlandırmış oldu. Osman Gazi tarafından İznik’e çıkan tüm ticaret yollarının ele geçirilmiş olması ve Bursa’nın da alınması ile Bizanslılar baskı altına alınmış; siyasi, sosyal, ekonomik ve toplumsal olarak zayıflamaya başlamıştı. Bizanslılar bu durumdan kurtulmak için tekrar Osmanlılara saldırmış ve 28 Mayıs 1329 yılında yapılan Palekanon Savaşı ile tekrar yenilmişlerdi. Bu zaferin ardından Bizans’ın iki önemli vilayeti olan İznik ve İzmit’in üzerine yürüyen Orhan Gazi, 1331’de İznik’i ve 1337’de de İzmit’i fethetti. Böylece Türkler, Anadolu tarafından İstanbul Boğazı’na kadar ulaştılar. Bu tarihten sonra Bizans’ta iç karışıklıklar artmış ve kargaşa ortamı oluşmuştu. Bizans’ın iki ayrı vilayetinde kendilerini hükümdar ilan eden Kantakuzen ile V. Yuan arasında taht mücadelesi başlamıştı. V. Yuan, Sırp ve Bulgarlarla ittifak kurarken; Kantakuzen ise Aydınoğulları ile ittifak kurmuştu. Aydınoğulları’nın bu ittifaktaki amacı ganimet toplamaktı. Aydınoğulları’nın Bey’i Haçlılar üzerine çıktığı bir sefer sonucu ölünce; Kantakuzen, Orhan Bey’den yardım istemiştir. Bu fırsatı kaçırmayan Orhan Bey isteği kabul etmiş; Buna karşında Kantakuzen’de bu iyi ilişki sonucu kızını Orhan Gazi ile evlendirmiştir (1346). Rumeli’deki bu mücadele için seferler ve akınları yapması üzerine Süleyman Paşa’yı görevlendirip, onu Rumeli’ye gönderdi. Kantakuzen bu yardımda bulunacak olan Süleyman Paşa ve komutasındaki birlik için; V. Yuan’ın saldırılarından korunmak ve hazırda asker barındırmak adına 1353 yılında Çimpe Kalesi’ni askeri üs olarak Osmanlılara verdi. Bir yıl sonra yaşanan deprem neticesinde Gelibolu Yarımadası’ndaki sur ve kalelerin yıkılmasıyla; bunu fırsat bilen Orhan Gazi, Gelibolu Yarımadası’nı fethetti. 1357’de Şehzade Süleyman Paşa’nın atından düşüp ölmesi ve aynı yıl Şehzade Halil’in korsanlar tarafından kaçırılması olayları cereyan etti. Bu süre içinde Orhan Gazi, Bizanslılar ile anlaşma yoluna gidiyor ve ne hikmetse Şehzade Halil bu olaydan sonra serbest kalmıştı.

1353 yılında Çimpe Kalesi’nin alınmasıyla Rumeli fetihlerinde bu bölge üs olarak kullanılmaya başlandı. I. Sazlıdere Savaşı ile Edirne’nin alınması ile Bizans’ın Balkanlarla bağı kesilmişti. Bu tarih kesin olmamakla beraber 1361 veya 1362 yılına denk gelmektedir. Vasallık ve iskân politikasının çok iyi uygulanması ile kolaylıkla alınan Edirne’ye paşa sanacağı olarak Lala Şahin Paşa idaresine verilmiştir. Bu olaylardan sonra vefat eden Orhan Gazi’nin yerine ise oğlu I. Murat geçti.

I. MURAT – YILDIRIM BEYAZID DÖNEMLERİ

Babasının ölümünden sonra tahta geçen I. Murat, Balkanlara ve Bizans’a yönelmeden önce geride tehlike arz edebilecek beyliklere yöneldi. 1364 yılında Müslüman bir yerleşim yeri olan Ankara savaşılmadan zapt edildi. Germiyanaoğulları’ndan çeyiz yoluyla toprak alınırken; Hamitoğulları’ndan ise toprak satın alındı. Bu esnada Karamanoğulları, Türkiye Selçukluları’nın payitahtı olduklarını iddia ediyordu. Balkanlara yönelen I. Murat, Sırplar ve beraberindeki bazı müttefik ordulardan oluşan birliği 1371 yılında Çirmen Savaşı’nda yenmiş; Makedonya’nın yolunu Osmanlılara açmayı başarmıştır. 1388 yılında Osmanlı akıncı birlikleri bu bölgelere akınlar düzenlemiş, önemli yerleriyse imha etmişlerdir. Böylece ilerleyen zamanlarda yapılması planlanan yerlerin fethedilmesi kolaylaştırılmış oldu.

Osmanlı’nın bu ilerleyişinden korkan ve endişelenen Balkan ülkeleri 1389 yılında bir ittifaka giriştiler. Bu yaptıkları ittifakta başarı sağlayıp tarihte Ploşnik Bozgunu olarak adlandırılan bir yenilgiye Osmanlılar kısmen durduruldu. Bu zaferden sonra kendilerine güveni gelen ve güç bulan Sırp despotlar ve Bosna Kralı, Osmanlılar ile tekrar savaşmaya başlıyorlar lakin bu savaştan galip ayrılan bu kez Osmanlılar oldu. Bu zaferle beraber Osmanlıların hâkimiyet altına aldıkları toprak; Balkanlardan Tuna Nehri’ne kadar ulaşan geniş bir yer oldu. Savaşın yapıldığı meydanda tespitlerde bulunmak üzere dolaşan I. Murat, yaralı bir Sırp askeri tarafından orada şehit edildi.

Sahipsiz kalan taht için iki aday vardı. Biri Yıldırım Beyazıd (I. Beyazıd), diğeri ise Yakup Çelebi idi. Hem en büyük oğul, hem de başarılı askeri faaliyetleri olan Yıldırım Beyazıd’ın devlet adamları tarafından destekleniyor olması onun için bir avantajdı. I. Murat’ın ölümden habersiz olarak, padişahın otağına çağrılan bu iki şehzade de babalarının ölüm haberini burada devlet adamları tarafından öğrenmiş oldular. Yakup Çelebi ise orada boğularak öldürüldü ve böylece tahta Yıldırım Beyazıd (I. Beyazıd) geçmiş oldu.

Taht değişikliklerinden faydalanarak Osmanlılar aleyhine faaliyete girişen Anadolu beylikleri üzerine yürüyen Yıldırım Beyazıd; Germiyanoğulları, Hamitoğulları, Saruhanoğulları, Menteşeoğulları, Aydınoğulları ve Candaroğulları’nı topraklarına katmıştır. 1391 yılında ise Karamanoğulları üzerine sefere çıkmış; Karamanoğlu Alaaddin Bey, Taşeli’ne kaçarak, Kadı Burhanettin Ahmet Beyliği ile ittifak yapmak istemiştir. Buna karşılık bulamayan Alaaddin Bey mecburen Osmanlılardan barış istemek zorunda kaldı. Yapmış olduğu barış anlaşmasına göre bazı yerleri Osmanlılara bırakıp, Osmanlılarla savaşmama sözü vermiştir. (Niğbolu Savaşı’nı fırsat bilip Osmanlılara saldırmış, sonucundaysa yıkılmıştır.) Kadı Burhanettin Ahmet Beyliği’nin de alınması ile Anadolu’da “TÜRK SİYASİ BİRLİĞİ” sağlanmış oldu. Önceleri bu beylikler vasallık yolu ile yönetilirken, artık doğrudan merkeze bağlanıp; merkezileşme faaliyetine geçildi. Ayrıca Rumeli Beylerbeyliği’nin yanında ikinci bir beylerbeyliği oluşmuş oldu (Anadolu Beylerbeyliği).

Gözünü doğuya diken Beyazıd, Memnüklülere ait Elbistan’ı ve Malatya’yı alarak hem Timur ile komşu oldu hem de Memnüklüler ile karşı karşıya geldi. Tüm bunları göz önüne alacak olursak Tuna Nehri’nden Fırat Nehri’ne kadar olan bu büyük coğrafya Osmanlı hâkimiyeti altına girdi. Beyazıd’ın bundan sonraki hedefi İstanbul’u kuşatmaktı lakin batılı ülkelerin bu durumdan rahatsız olması onları Macarların önderliğinde oluşan bir ittifaka sürükledi. Bu büyük ittifakın amacı, Osmanlıların Balkanlardaki ilerleyişini durdurmak ve İstanbul’daki kuşatmayı kaldırmaktı. Savaş hazırlığına girişen bu ittifak ordusu; Doğan Bey komutasındaki kaleye kadar ilerledi ve baskısını iyiden iyiye hissettiriyordu. 1396 yılında Niğbolu Savaşı yapılmış ve kendisinden sayıca üstün olan bu ittifak ordusunu yenmeyi başaran Osmanlılar, Balkanlardaki varlığını devam ettirmiştir. Bu zaferden sonra Anadolu’da Timur tehlikesi büyüyordu. Karakoyun lideri Kara Yusuf ile Celayirli Sultan Ahmet, Timur’un topraklarını işgal etmesi üzerine Osmanlı’ya sığındılar. Buna paralel olarak ise Osmanlılar tarafından fethedilen Anadolu beyliklerinin beyleri de Timur’a sığınarak, Osmanlı aleyhine onu kışkırttılar. Timur, Osmanlılara sığınan Karakoyun lideri Kara Yusuf ile Celayirli Sultan Ahmet’in iadesini istedi ve bu isteği Beyazıd tarafından reddedildi. Bunun üzerine Timur, bir güç gösterisi yaparak; Erzincan, Erzurum, Sivas, Kayseri, Antep ve Malatya’yı almış; buradan da Şam, Halep ve kışlak olarak kullandığı Azarbaycan’a geçmişti.

Bu zaman zarfındaysa Beyazıd’a taleplerini iletmeye devam etti. Bu talepleri; hâkimiyetinin tanınması Kara Yusuf ve Sultan Ahmet’in teslim edilmesi, beyliklere topraklarının geri verilmesi ve bir şehzadesinin esir olarak kendisine verilmesiydi. Onurlu ve gururlu bir padişah olan Beyazıd, Timur’un bu isteklerinin hiçbirini kabul etmedi. Nitekim 1402 yılında Ankara Savaşı ile Timur’un devleti ile Osmanlılar karşı karşıya geldi. Savaş esnasında Osmanlı saflarında yer alan Karahıtaylılar ile eski Anadolu Beylikleri askerleri Timur’un safına katılması ve Beyazıd’ın bazı oğullarının savaşı kaybettik anlayışı ile savaş meydanından kaçması sonucunda Ankara Savaşı’nın galibi Timur oldu. Yıldırım Beyazıd ise oğlu Musa ve Mustafa ile esir düştü. Bu esir hayatından aylar sonra vefat eden Yıldırım Beyazıd ile aynı yıl Timur’un oğlunun ölmesi üzerine Anadolu’yu uğursuz gören Timur, beyliklere topraklarını geri verip, onları itaat altına alarak Anadolu’yu terk etmiştir. Artık bu olaydan sonra Osmanlı Devleti yıkılmanın eşiğine geldi. Timur, Anadolu’dan ayrıldıktan sonra Beyazıd’ın oğulları arasında 11 yıl sürecek olan bir taht mücadelesi başlamış oldu. Bu 11 yıllık süreç Osmanlı için Fetret Devri’nin başlangıcıydı.

FETRET DEVRİ – II. MURAT DÖNEMLERİ

Yıldırım Beyazıd’ın oğullarından Süleyman Çelebi, Edirne’de kendini padişah ilan etmişti. Bursa’da ise Timur’a, Ankara Savaşı sonucu esir düşen Musa’nın, babası Beyazıd’ın naaşını getirmesi için serbest bırakılması üzerine İsa Çelebi ile Musa Çelebi karşı karşıya gelmişti. Bu mücadeleyi kazanan Musa Çelebi, bir müddet sonra Edirne’deki abisi Süleyman Çelebi’nin üzerine yürümüş lakin onu ele geçirmeyi başaramamıştı. Süleyman Çelebi’nin, karşıtları tarafından öldürülmesi ile bu mücadelede saf dışı kalmıştır. Ulubat’ta ise Amasya’da bulunan Çelebi Mehmet ile İsa Çelebi savaşmış; bu mücadeleyi kazanan Çelebi Mehmet olmuştur. Bunun ardından Bursa’ya gelen Çelebi Mehmet hükümdarlığını ilan etti. Mücadeleden vazgeçmeyen İsa Çelebi bir müddet sonra Bursa’yı kuşattı. Halk şiddetle direndiğinden şehri alamayıp, yağmaladı. Buradan da Kastamonu’ya çekilerek, Candaroğulları’na sığındı. Daha sonra Saruhanoğulları ve Menteşeoğulları ile anlaştı. En son Karamanoğulları’na sığındı. Lakin bu üç kez yaptığı girişimde de Çelebi Mehmet’in zaferi ile sonuçlandı. Böylelikle 11 yıl süren bu duraklama ve yıkılma eşiğinde olan Osmanlı’nın yeni padişahı Çelebi Mehmet oldu.

Çelebi Mehmet döneminde Gelibolu Tersanesi geliştirilmiş ve 1415 yılında Çalı Bey komutasındaki donanma Ege’ye açılmıştır. Venedikliler’in bu gemilere saldırması üzerine Çalı Bey, Milos ve Paros gibi adaları vurup çok sayıda esir ve ganimet elde ederek geri döndü. 1416 yılında ise Venedikliler ile ilk deniz savaşı yapılmış ve yenilen Osmanlı donanması büyük zarar görmüştü. Bu dönemin en önemli olaylarından bir tanesi ise Şeyh Bedrettin İsyanı’dır. Çelebi Musa, Edirne’de kendini hükümdar ilan ettiğinde onu, kazasker yapmıştı. Ancak Çelebi Mehmet hükümdar olunca onu görevden aldı. Bunun üzerine onun haleflerinden Börklüce Mustafa, Karaburun’da faaliyetleri ilerletti ve Rumeli’ye geçti. Deliorman denilen bölgede çok sayıda taraftar topladı ve ilk isyan Karaburun mevkiinde Börklüce Mustafa’nın adımı ile başlatıldı. Üzerine gönderilen İzmir ve Manisa sancak beylerini yenmesi üzerine; Veziriazam Beyazıd Paşa ile Şehzade II. Murat isyanı bastırdı. Daha sonra Şeyh Bedrettin’in üzerine yüründü ve nitekim yakalanarak idam edildi. (1420). Diğer bir isyan ise Düzmece Mustafa İsyan’ıydı. Aslında Ankara Savaşı sonucu Timur tarafından esir alınan şehzade Mustafa, Timur tarafından serbest bırakılması üzerine ülkesine dönüp taht için hak iddiasında bulunması ve ona inanılması üzerine başlayan bir isyandı. Bunun üzerine Bizans İmparatoru Manuel ile anlaşan Şehzade Mustafa; sonra ise Eflak’a gidip Eflak prensi ile iyi ilişkiler kurup ondan asker aldı. Aydınoğlu Cüneyt Bey’in de desteğini alan Şehzade Mustafa, Selanik’te faaliyetlere başladı. Lakin bu isyanda bastırıldı. Aydınoğlu Cüneyt Bey ile Şehzade Mustafa ise İmparator Manuel’e sığınmak zorunda kaldılar. Çelebi Mehmet gittiği bir av sırasında atından düşüp vefat etti.

Çelebi Mehmet’in ölümü üzerine tahta geçen II. Murat’ı siyasi açıdan ilgilendiren iki önemli olay vardı. Bunlardan birincisi Düzmece Mustafa isyanı diğeri ise II. Murat’ın kardeşi olan Mustafa’nın isyanıydı. Bu iki isyanında başlamasında Bizans’ın kışkırtması ve tahriki olmuştur. Sonuç olarak bu iki isyanda başarılı bir şekilde bastırılmıştır. Bu dönemde güçlenen Venedik, Osmanlıların bu taht değişikliğindeki dönemi fırsat bilip, Bizans’ın hâkimiyetindeki Selanak’i ele geçirdiler. Buna karşın Osmanlılar ile Venedikliler arasında iki yıl sürecek olan bir mücadele başlamış oldu. Sonuç itibari ile bu mücadelenin galibi, Selanik’i Venedikliler’den alan Osmanlıların oldu. 1437 yılında Macarların kralı vefat edince, Macar ülkesinde bir iç kargaşa oldu. Osmanlı da sınır komşusu olduğu Macarlar’ın bu iç kargaşasından faydalanarak Eflak ve Sırbistan’ı topraklarına katmıştır. Böylelikle Tuna Nehri’ni aşan Osmanlı Devleti, “Avrupa’nın Kapısı” olarak adlandırılan Belgrat’a kadar ulaşmış oldu. Nitekim 1440 yılında Belgrat kuşatıldıysa da alınamadı. Macarlar arasındaki kargaşa ortamı sürmeye devam ederken; içlerinden Yanaş adında bir alp çıktı. 1441 yılında beraberindeki ordu ile birçok koldan Osmanlı topraklarına karşı taarruza geçen bu birlikleri; Osmanlı akıncı birlikleri durmakta zorlanıyordu. Bu ilerleyişleri Balkanların ortalarına kadar süren Macar birliklerini, 1443 yılında II. Murat komutasındaki ordu İzladi’de durdurulabildi. Bu olaydan sonra Macarlar ile Edirne-Segedin Antlaşması yapılarak, bu antlaşmanın on yıl geçerli olması ve iki ülke arasında Tuna Nehri’nin sınır olması maddeleri yer alıyordu. Ayrıca devletin doğusunda güvence altına almak isteyen II. Murat, Karamanoğulları’yla da Sevgendiname imzaladı. II. Murat, devleti güvence altına aldıktan sonra tahtan oğlu II. Mehmet lehine çekildi. Tahta ise 12 yaşındaki oğlu II. Mehmet geçti. Devlet adamları bunu fırsat bilip makam, mevki, rütbe adına rekabete giriştiler. Ayrıca bunu fırsata çevirmek isteyen bir diğer tarafsa Macarlar idi. Edirne-Segedin antlaşmasını ihlal eden Macarlar, Osmanlı topraklarına saldırarak, Varna Savaşı’nın sebebi olmuşlardır. Bu sebepten dolayı devlet adamlarının ısrarları ile kendi kudretini ispat etmesi sebebiyle yeniden tahta çıkan II. Murat, oğlu II. Mehmet’i ise Manisa’ya sürgüne yolladı. 1444 yılında Macarlar ile yapılan Varna Savaşı’nı kazanan Osmanlılar, Balkanlardaki gücünü arttırmış oldu. Nitekim 4 yıl sonra Osmanlıları Balkanlardan atmak ve Varna Savaşı’nın intikamını almak için 1448 yılında birleşen haçlılarla, II. Kosova Savaşı yapılmış ve Osmanlıların zaferi ile sonuçlanan bu savaş sonrasında; Osmanlı’nın Balkanlardan atılamayacağını anlaşıldı ve haçlıların ümidi zayıfladı. 1451 yılında ise vefat eden II. Murat’ın yerine, oğlu II. Mehmet ikinci ve son kez tahta çıkmıştı.

Kaynakça:

Mehmet Fuat KÖPRÜLÜ, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, Akdağ Yayınları, Ankara, 1998.

Ergin AYAN, ‘Osmanlı Devletinin Kuruluşu’, Ankara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Ankara, 1999.

Herbent Adams GİBBONS, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, 21.yy Yayınları, Ankara, 1998.

Halil İNALCIK, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, İsam Yayınları, İstanbul, 2012.

Halil İNALCIK, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), Kronik Kitap, İstanbul, 2019.

https://www.ttk.gov.tr/belgelerle-tarih/osmanli-padisahlari/

Alpcan Sakal
Giresun/Tirebolulu olan Alpcan Sakal, 2018 yılında "Topal Osman Ağa'nın Öldürülmesi" konulu bitirme tezi ile Gümüşhane Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünden mezun olmuştur. İlgi alanı Orta Çağ Türk Tarihi olup bu konu üzerinde çok sayıda yazdığı makaleler mevcuttur. 2013 yılından beri Giresun Işık Gazetesi'nde köşe yazarlığı yapmaktadır. Öte yandan bir müddet Tireboluhaber.net sitesinde haber editörlüğü görevi yürütmüştür. Tarihi, halk diline indirgeyerek herkesin anlayabileceği ve sevebileceği bir tarih yazımı içerisinde tarih bilinci oluşturmayı amaçlamaktadır.

Mustafa Sabri

Önceki yazı

III. Selim

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Kuruluş Dönemi