0

At, Türklerde çok büyük önemi bulunan bir canlıdır. Efsâne ve masallarda sahipleriyle birlikte silkinip daz (kel) bir ata dönüşen atlar bulunur. Böylece bir anda güçleri artar. Konuşabilen, uçabilen atlar vardır masallarda. Köroğlunun kıratı vardır ve sudan çıkıp gelmiştir. Battal Gazinin atının adı Aşkar’dır. Kırk gün güneş görmeyen bir ahırda ıslah edilmiştir. Manas destanında 200 kadar at adı yer alır. Burada yalnızca Türk destanları içinde en çok tanınan birkaç atın adına verilecektir. En bilinen ve dikkat çekici atlar şunlardır.
1. Şubar: Alpamış Han’ın atıdır.
2. Akkula: Manas Han’ın atıdır.
3. Burul: Koblandı Han’ın atının adıdır.
4. Çalkuyruk: Töştük Han’ın atıdır
5. Akbut: Ural Han’ın atının adıdır.
Atın rüzgârdan yaratıldığına inanılır. Böylece rüzgârın gücü ve hızı ata geçmiştir. Ev yapılırken en büyük direğe veya çadırın orta direğine at kanı veya at sütü sürülür. Dağ, orman ve ateş ruhlarına dua edilirken kırmızı at yelesi kullanılır. İyi at, uçan kuşa yetişir, hiç yorulmaz, düşmanı hisseder, sahibini önceden uyarır, kahramanın durumunu anlar, rengini değiştirir, ölen kahramanı bırakmaz vatanına geri götürür, yaralı sahibini iyi birisinin yanına yetiştirir. Demirkazığa (kutup yıldızına) bağlı olan Akboz At ve Gökboz At bu kazığın etrafında döner dururlar. Başkurt destanlarında Buzat (Boz At) ve Sarat (Sarı At) olarak yer alırlar. Balkarlara göre ise adları Doru Aygır ve Saru Aygur şeklindedir. At olan eve şeytan girmeyeceğine,
nefesinin cinleri kovduğuna inanılır. Türklerde at ile ilgili yüzlerce kelime vardır. Aygır: Erkek At, Kısrak: Dişi At demektir. Argumak, Yabu, Kulan, Tarpan gibi yabâni türleri vardır. Atın kuyruğunu, kadının saçını, erkeğin bıyığını kesmesi yas işaretidir. Ve bunlara izinsiz dokunulması ya da kesilmesi de hakarettir. Evin en büyük orta direklerine at kanı, at yağı veya at sütü sürülür. Kam ateşin önünde ayin yaparken Ak At Derisi üzerinde dua eder ve yerin, dağın, ormanın ruhlarına yakarırken Kımız saçıp At Yelesi sallar. Bazı yörelerde masaların ayakları at toynağı şeklinde yontulur.

Altaylarda 1900’lü yılların başında dâhi ölüler atlarıyla birlikte gömülmekteydi. Rüyâda kuyruğu kesik at görmek ölüm haberidir, gören kişi ölecek demektir. Atlar, ruhları öbür dünyaya taşır. Karakalpak’lar tabuta Ağaçat derler. Şeytanların atları üç ayaklıdır. Kutlu atlar Güneş diyarından gelirler. Dağdan çıkma ise sudan çıkma kadar yaygın olmasa da farklı bir özelliktir. Ayrıca İslam inancına göre Hz. Muhammed miraca çıkarken Burak adı verilen bir binek hayvanı kullanmıştır ve bu binek Türklerce daima at olarak tasavvur edilmiştir. Burak kelimesi Arapça berk (şimşek) kökünden türemiş bir kelimedir ve hızlılığı, ışığı ifâde eder. Türklere göre atlar güneşten yeryüzüne inmiş varlıklardır. Köroğlunun atı Deniz Aygırı ve Çöl Kısrağının birleşmesinden türemiştir. Bu dünyaya ait atlarla öte dünyaya ait atların birleşmesinden doğan taylar çirkin olur
ama sonradan değişirler. Türklerde ve Moğollarda insanın düşünce gücü bir taya benzetilir ve adına Buyan denilir. At Türkler ve Moğollarla özdeşleşmiş bir canlıdır. Türkler atlara renklerine göre isimler verirler: Akat, Buzat, Kırat, Alat, Sarat, Karat, Dorat… Kara At’ın yeraltına giderken,
Ak At’ın ise gökyüzüne giderken kullanılacağına inanılır ve bu nedenle yeraltı Tanrısına Kara At, gökyüzü Tanrısına Ak At kurban edilir. Ayrıca söylencelerde adı geçen sıra dışı at türleri şunlardır:
1. Yılmaya: Kanatlı At
2. Tulpar: Uçan At
3. Kilin: Boynuzlu At
4. Ciren: Konuşan At. Kayçı Ceren ve Kamçı Ceren en iyi bilinen iki tanesidir.
5. Burşun: İkiz Atlar. Ak Burşun ve Kök Burşun. Uçabilirler.

Sudan Çıkma
[Azəricə: Sudan Çıxma]
Kendisi veya atası sudan(gölden) çıkıp gelen (sudan doğan) bir atın / hayvanın olağandışılığı. Böylesi bir canlı sıradışı ve olağanüstü niteliklere sahiptir. Örneğin Köroğlu’nun atı sudan çıkmadır. Bazen sudan çıkmanın yansıması (soyun diğer tarafı) Çölden Gelme olarak ifâde edilir.

Çölden Gelme
[Azəricə: Çöldən Gəlmə] Kendisi veya atası çölden çıkıp gelen (ateşten doğan) bir atın/hayvanın sıradışılığı. Böylesi bir canlı sıradışı ve olağanüstü niteliklere sahiptir. Örneğin Köroğlu’nun atı böyledir. Bazen yansıması (soyun diğer tarafı) Sudan Çıkma olarak ifâde edilir. Çöl ateşi simgeler. Dayanıklılığın sınandığı yerler olarak görülür. Evliyaların çöllerde gezdiği de anlatılır.

Bazı Söylencesel Atlar
Türk mitolojisinde ve masallarında sık sık rastlanan bazı at adları ve onların da kendilerine has özellikleri bulunur. Bunların bazıları şu şekilde sıralanabilir:

Akkula
[Azəricə: Ağqula]
Manas Han’ın atıdır. Sıra dışı özellikleri vardır, çok görkemli ve zekidir. Sahibine sadıktır, savaşlarda onunla birlikte düşmana anlayarak ve isteyerek saldırır. Kula gövdesi koyu sarı, kuyruğu, bacak kılları ve yelesi kara olan at demektir. Bu sözcük köken olarak anlamak ve yukarı
sıçramak anlamlarını da taşır.

Şubar
[Azəricə: Şobar]
Alpamış Han’ın atıdır. Bayşubar veya Kökşubar ya da Çubar olarak da bilinir. Sıradışı özellikleri vardır. Türk söylencelerindeki olağanüstü atların özelliklerinin tamamını taşır. Uçabilir, konuşur, sahibini önceden uyarır, yaralıyken yalnız bırakmaz, bir aylık yolu bir günde gider, sahibinin ne
durumda olduğunu hissederek ona göre davranır. Altın yeleli, gümüş üzengili, kuyruğu dokuz örgülü, dokuz kolanlı olarak betimlenir. Atası sudan çıkmadır. Çok renkli. Üstünde küçük lekecikler şeklinde yuvarlak noktalar bulunan eşyaya, hayvana “çubar” denir. Çilli insanlara şaka
olsun diye söylenir. Şubar sözcüğü hızlı gitmek anlamı içerir. Çapmak (hızlı gitmek, at sürmek) fiili ile aynı kökten gelir. Türkçe Çubar, Moğolca Çabdar, Buryatça Sabıdar sözcüğü boz renk ifâde eder.

Halk kültüründeki yeri
Birçok halkbilimciye göre Bozkır Medeniyeti at üzerine kurulmuştur. Bir Özbek sözü bunun önemi için şöyle der: “Gününden bir gün olsa at al, gününden iki gün olsa avrat”. Türkmenistan’da değeri kıymetli olan atların dişi kırıldığında altındiş takıldığı anlatılır. Anadolu Türkleri, Toros Yörük ve Türkmen çocukların, gençlerin at yarışını bir spor hâline getirdiği
bilinmektedir. Özellikle düğünlerde ödüllü at yarışmaları yapılmaktadır. Kırgız Türkleri’nde ilk ata biniş törenlerinde, çocuk ata bindiğinde toplanan köy halkı ve misafirleri selamlar. Çünkü bu uygulama çocuğun iyi bir lider ve yönetici olacağını gösterir. Böyle inanılır. Özbekler’deyse at oyunları ve yarışmaları erkekliğe geçişin simgesidir. At oyunlarının yapılış amacı topluca hareket etme ve usta-çırak ilişkilerinin pekiştirilmesidir. Oyunun sonunda yaşlı biniciler kendi atlarını gençlere verirler. Kırgız Türkleri’nde sünnet düğünlerinde yemek olarak at ve davar kesilir. Misafirler de hediye olarak at ve inek getirirler. Erzurum’da kısmeti kapalı bir genç kız, açılması
için oklavayı temsili için bir ata biner ve minareye çıkar. Gök Tanrı inancında Kam’ın tahta atla semaya çıktığı bilinir. Orta Asya ve Sibirya’da giyimde sembolik olarak at da kullanılır. Makedonya Türklerinde Güney kesim övülürken, “At gibi maşallah” denir. Toroslarda yeni yetmelere “tay” yakıştırması yapılır. Karaçay-Malkar Türklerinde kız tarafına söz kesilmeye
gidildiğinde, kızın babasına ve süt annesine birer at hediye edilir. Yalnız hediye edilen atlara binilmez ve at kızın dayısına hediye edilir. Uzun zaman öncelerde yapılan Türk yuğ törenlerinde baba tarafından ölen birisi olduğunda, ruhu için kurban olarak at kesilirdi. Karaçay Türklerinde
ölen kişinin atının da öldüğü sanılırdı. Bu söylenti birçok hikâyeye yansımıştır.
Çok eski Türk kültüründeyse ölen kişinin özel eşyalarıyla beraber atının da onunla beraber gömüldüğü bilinmektedir. Batı Hun İmparatorluğu imparatoru Atilla’nın mezarında kıymetli taşlardan oluşan at takımları vardır. Azerbaycan’da ve Doğu Anadolu’da mezar taşlarında at
heykelleri bulunmaktadır.
Doğum yaparken zorluk çeken, sorun yaşayan anne adaylarının bulunduğu evin dışında erkek at kişnetilir. İnanca göre atın kişnemesi doğumu zorlaştıran gücü uzaklaştırır. Karaçay Türkleri, doğum esnasında eve misafir geldiğinde, atın dizginine eşarp veya havlu bağlanır. Atı görenler o
evde bir çocuğun dünyaya geldiği anlaşılırdı.

Yine kültürün bir parçasınca; “Atlı mı yaya mı” diye sorulur. “Atlı” erkek bebek, “yaya” kız bebek manasına gelir. Bunun devamında da eğer cevap “atlı” olursa hediye olarak tay, “yaya” ise dana hediye edilir. Kırgız Türkleri’nde doğan çocuğun kırkı çıktığında kesilen ilk saça “karın” veya “ilk” saç denir. Çocuğun saçını kesen kişiye ise genellikle at hediye edilir. Böylece kesen kişi onurlandırılmış olur. Elazığ’da yeni bir ev temelinde kurban kanı, eski ayakkabı, tuz, mâvi boncuk ve at nalı atılır. Toroslarda at nalı nazarlık olarak kabul edilir. Ağrı’da ise kırkı çıkan çocukların tedavisi maksadıyla anne yol ağzına çıkar. Yoldan geçen ilk atlının önüne çıkar ve
ondan öneri ve öğütler alır. Kırgız Türkleri’nde at sürüleri nazar ve tehlike işareti olarak kabul edilir. Korunmak için özel atlar beslenir. Bu ata Üyür denir ve bu atlar at sürülerini korumaktadır. (inanca göre) Haymana’da yağmur için at kafasına yağmur duası okunur. Türkiye Türklerinde at kılı nazar boncuğu gibi etkili olduğuna inanılır. Anadolu’da, özellikle Antalya
civarında kapı başlarına takılan atın kafa kemiği, nazara karşı koruması için kapı başlarına takılır. Toroslarda Türkmenlerin “Gelinin başına, atın dişine bak” denir. Gelinin baş bağlayış şekli; düzen, mutlu, bakımlı olduğu gibi meziyetlerini gösterir. Türk Halk inançlarında yer alan “Boz Atlı Yol Tengrisi\Yol İyesi” yolda kalan, sıkıntıya düşen, darda kalanların yardımına koşan bir varlıktır.

Deniz Karakurt

Türk Mitoloji Ansiklopedisi, Birinci Baskı, Ağustos  2011, e – Kitap, s. 116-119

Türkçe Tarih

Mustafa Kemal Atatürk’ün Künye Bilgileri

Önceki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Kültür ve Sanat Tarihi