Elbet sever arardı, Dünyada herkes atı,
Ama atla yaşardı, Türk’ün buydu san’atı.
Atla bezenmiş, kurmuş, birçok kanatlı devlet
Hünerini duyurmuş, olmuş tek atlı millet.
Hep attan yer içerdi, herşeyi Türk’ün attı,
Din, inanç, ekonomi, attan doğmuş hayattı.
Göğü de, dünyası da, efsanevi bir attı,
Günlük yaşantısıysa, baş döndüren sür’attı.
Kementle yakalardı, vahşi bıçkın atları,
Güreştirir, arardı soylu, seçkin atları,
Türklerde her aile, çocuk bile atlıydı,
Düşmanda, felakette ansızın, sür’atlıydı.
Aile ile toplum, saat gibi işlerdi.
Disiplinsizlik hele, hep ölümle biterdi,
Sulhta da, savaşta da yeri, işi herkesin
Sinmişti ruha, başa, belirliydi çok kesin.
Karşılaşsaydı atla, eğer Orta Asyalı
Şüphe yok kaçamazdı, yaya er Ispartalı.
Yazın yaylakta idi, gönlünce eğlenirdi,
Kışın kışlakta idi, milletçe dinlenirdi.
Ne tam şehirli idi, ne de bir köylü idi,
Masmavi ufuklara, atlara sözlü idi.
Yazın serin yaylada, otağda otururdu,
Kışın sıcak kışlada, sarayında uyurdu.
Ne dağlarda dolaşan uçarı deli idi,
Ne şehirde oturan uyur bir veli idi.

Bir çocuk nasıl Türk milliyetperveri olur?
Konuştuğu Türkçeyi sever. Konuştuğu lisanı yazar. Ve bu güzel İstanbul Türkçesini herkese öğretmeye çalışır. Dini