0

Bilindiği üzere, Anadolu’nun tarihteki ilk siyasi birliğinin sağlayan ve hemen sonrasında da iki yüzyıldan beri Anadolu’nun zengin maden kaynaklarını sömüren Asurlu kolonistleri sınır dışı ederek, anadolu’daki Asur Ticaret Kolonileri Devri’ne (M.Ö. 1950-1750) son veren kuşşara karıla Anitta, Hitit krallarının atası olarak kabul edilmektedir. Bu yüzden dir ki, Hitit devletinin siyasi tarihini Kuşşara Krallığı ile başlatmanın daha doğru olacağı kanaitindeyiz.

Ancak biz burada Hitit siyasi tarihi Çin’de kraliçelerin oynamış olduğu rolü, daha doğrusu Hitit kraliçelerinin devlet içindeki etkinliklerini ele alarak, meseleye yeni boyutlar kazandırmaya çalışacağız.

Yalnız, Hitit kraliçelerini ele almadan önce, Asur Ticaret kolonileri zamanında yaşayan şehir devletlerinde kraliçelerin foksiyunu ne idi? sorusuna cevap vermenin, konuya bütünlük kazandırmak bakımından yararlı olacağı görüşündeyiz.

Kültepe kazıları neticesinde ortaya çıkarılan ve Asurlu tüccarlara it oldukları bilinen ticari ve hukuki nitelikli tabletlerden dolaylı olarak öğrenildiğine göre, M.Ö. 2. Binyılın başlarında, anadolu’nun her şehrinde bir krallık hüküm sürmekte idi. Bu şehir devletlerini idare eden krallara ya da beylere “rubaum” denilmekte idi. rubaum’ların devlet idaresindeki en büyük yardımcıları ise “rubatum” adı verilen kraliçe ve beyçelerdi. Yazıldığı belgelerden anlaşıldığına göre rubatumlar, devletin özellikle ticaretle ilgili meselelerinden son derce etkili idiler. Örneğin kaniş-karum’un II. kat yazılı belgelerinden çok iyi tanıdığımız Asurlu tüccar puşuken, yolsuzluk yaptığı ve vergi kaçırdığı gerekçesiyle, Kaniş rabutumu (kraliçesi) tarafından tutuklattırılarak, birkaç defa hapse attırılmıştı. Aynı kraliçe, yakın çevresindeki şehir devletlerinin yöneticilerin ede durumu haber vererek asurlu Tüccarların memleket kaçak mal sokma ihtimallerinden söz etmekte ve dolayısıyla komşularını uyarmakta idi. Bu devrin diğer şehir devletlerinde de rubatum’ların özellikle ticari konularda etkin roller oynadıkları belgelerden anlaşılmaktadır.

Asur Ticaret Kolonileri döneminin şehir devletlerinde rubaumların en büyük yardımcıları olan rubatumların, devlet içindeki fonksiyonları kısaca böyle idi. Acaba, koloni devrinden sonra başlayan hitit devleti zamanında kraliçeler devletin hangi kademelerinde hangi görevleri üstlenmişlerdi? Saray içindeki hak ve yetkileri nelerdi?

Hitit krallarının atası olarak kabul edilen kuşsara kralı Anitta ile onun ölümünden sonra tahta geçtiği sanılan oğlu Peruva zamanındaki kraliçelerin kimlikleri hakkında ne yazık ki, hiçbir bilgiye sahip değiliz. Ancka : M.Ö. 1700-1450 yılları arasında tarihlenen Eski ve orta Hitit devletleri zamanında iş başına gelen krallar ve onların eşleri olan kraliçeler hakkında, tatmin edici olmamakla beraber, söz konusu devirlere ait arşiv belgelerinden bilgi edinmemiz mümkün olmaktadır.

Buna göre, ilk hükümdar çiftinin Hattica adı T/Labarna ve Tavananna, M.Ö. 15. Yüzyıldan itaberen Hitit kral çiftinin ünvanı olmuştur. Hitit’lerin dilinde ise tabarna-“Egemen Kral”, Tavananna “Egemen Kraliçe” anlamlarına geliyordu.

Yakın zamanlara kadar, Labarna ile ı. Hattuşili’nin farklı kişiler oldukları zannediliyordu. Fakat artık, Labarna’nın Hattuşaş şehrini zaptettikten sonra, “Hattuşaş fatihi” anlamına gelen Hattuşili lakabını aldığı bilindiğinden, Labarna’nın icraatları ile I. Hattuşili’nin icraatlarını aynı pota içinde değerlendirmemiz icab etmektedir.

Durum böyle olunca, karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır. Kral Labarna’nın (ı. Hattuşili), Tavananna’dan başka iki eşi daha vardır. Bunlar haştayar ve Kudduşi isimli kadınlardır.

I. Hattuşili (Labarna)’nın Hititçe ve Akkadça olmak üzere çift dilde kaleme alınmış olan vasiyetnamesinde öğrenildiğine gere, Haştayar’ın oğlu prens Huzzia önceden veliaht olarak tayin edildiği halde, daha sonra veliahtlıktan azledilerek, yerine prens I. Munşili veliaht olarak tayin edilmişti. İşte ne olduysa bundan sonra olmuş, Haştayar sarayın ileri gelenleri ile beraber bu duruma isyan etmişti. Sözkonusu belgeden anlaşıldığına göre Haştayar, meşru kraliçe olmayıp, Hattuşil’’in gözdelerinden biri idi. Sommer ve Goetze’’e göre ise Haştarayr, ı. Hattuşili’nin eşlerinden birisi idi. ancak meşru kraliçe değildi. Çünkü vesikalarda “Tavananna” vyea “Sallugal” yani “Kraliçe” ünvanı ile zikredilmiyordu. Üstelik, kötü kalpli ve nankör bir kadın olmalı ki, Hattuşili, söz konusu vesikasında onu “bir yalın” a benzetmektedir.

Kral listelerinden öğrendiğimize göre, I. Hattuşil’nin eşlerinden birisi de Kraliçe Kadduşi’dir. Ancak, ismi dışında bu kraliçe hakkında hiçbir şey bilmiyoruz.

Acaba Hattuşili’nin gerçekten üç tane karısı var mı idi. Bize öyle geliyor ki, Tavananna (ı,) Hattuşili’nin eşi idi. Fakat bu kraliçenin ölümünden sonra kral, belik de iktidarının sonlarına doğru Kraliçe kadduşi ile evlenmişti. Haştayar ise kralın gözdelerinden biri olmadığı gibi Sommer ve Goetze’nin iddia ettikleri eş de değildi. Bize göre Haştayar, doğrudan doğruya kralın kız kardeşi veya ablasıydı. Eğer bu görüşümüz doğru kabul edilirse, meseleyi izah etmek son derce kolay olacaktır. Bilindiği gibi, Hitit ailesi baba erkil bir yapıya sahiptir. Bu tip ailelerde, babanın hakimiyeti söz konusudur. Halbuki Hititler öncesinde orta anadolu’da yaşayan Hatti kavmi, belgelerden anlaşıldığına kadarıyla ana erkil bir aile yapısına sahipti. Buna göre, ailenin hakimi kadındı. Hatti’lerde karaldan sonra yerine geçecek olan veliahtın tayini de bu aile yapısına uygundu. Gerçekten, karaldan sonra iktidara kendi oğullarından biri değil, fakat kız kardeşinin oğlu geçiyordu. Kanaatimize göre Hititler de;

İlk dönemlerinde, bu yeril anadolu kavminin geleneklerini bir müddet daha sürdürmeyi belki de politik çıkarlarına uygun görmüşlerdi. Fakat daha sonra, yavaş yavaş kendi öz aile yapılarına dönmenin gereğini anlamışlardı ve bu yoldaki ilk hareketi de ı. Hattuşili yapmış ve kız kardeşinin oğlunu velihatlıktan azlederek, yerine kendi oğlunu velihat tayin etmişti.

Yukarıda sözü ettiğimiz kral listesinde daha sonra şu kral ve kraliçeleri görüyoruz:

I. Murşili ve eşi Kraliçe kali

II. Hantili ve Eşi Kraliçe Harapşili

Ammunaş ve eşi kraliçe tavananna (II)

Telepinuş ve işi Kraliçe İştapariaş

Adı geçen kraliçelerden I. murşili’nin eşi Kali hakkında fazla bir bilgimiz yoktur. Ancak I. Murşili’nin kız kardeşi ve I. Hantilli’nin eşi olan Kraliçe Harapşili hakkında, Telepinuş fermanında da birkaç cümle ile söz edilmektedir ki, buna göre, adı geçen kraliçe, hitit Hurri mücadeleleri sırasında hurrilere esir düşmüş ve oğullarıyla birlikte götürüldüğü Şugzia şehrinde katledilmişti. Kraliçe iştapariaş ise Amnunaş-Tavannanna (II) kral çiftinin kızları olup, telepinuş ile evli idi. Eski Hitit devleti’nin son kralı olan ve çıkarmış olduğu fermanı ile tanınan telepinuş’tan sonra, Eski önasya’ya yeni bir kavimler göçü olmuş ve Hint-Avrupa kökenli Mitanniler, Habur nehir ve kollarının suladığı Münbit Hilal bölgesine gelip yerleşmişlerdi. M.Ö. 1500-1450 arasına tarihlenen bu dönem, Eski Doğu’nun Karanlık Çağı olarak bilinir. Dolayısıyla bu ara devri aydınlatan vesikalar son derce kıttır. Elli yılkı bu ara devirde yaşayan Hitit kral ve kraliçelerin adlarını yine bir kurban listesinde öğreniyoruz. Buna göre aşağıdaki kralları ve kraliçeleri birlikte görüyoruz:

Alluwamna ile Kraliçe Harapşeki

Zidanza (II) ile Kraliçe İyaya

Huzzia (II) ile kraliçe Şummiri

Görülüyor ki Eski ve orta Hitit devletleri zamanında, kraliçelerin siyasi hayatta fazla bir etkinlikleri yoktu. Ancak I. Hattuşili’nin gözdesi yada kız kardeşi olması gereken Haştayar, oğlunun hat üzerindeki hakkını korumak için bir takım entrikalar çevirmeye kalkıştı ise de bunda başarılı olamamıştı.

II. Tuthalya ile başlayan ve II. Şuppiluliuma ile sona eren Yeni Hitit devleti kraliçelerine gelince, bu devrin başlarına ait belgelerden iki kraliçenin adını öğrenmekteyiz. Bunlardan birincisi, II. tuthalya’nın eşi Kraliçe Nikalmati’dir. Kraliçe Nikalmati’nin adı. “Krali kurbman listeleri”nde geçtiği gibi, kendisinden sonra kraliçe olan aşmunikal’e gait mühür baskısı üzerinde de çevi yazısı le yazılmış olarak onun ismi geçmektedir. Salas-mu-ni-kal SAL, LUGAL,GAL DUMU.SAL Ni-kal-ma-ti. Bundan başka, bazı dini metinlerde de II. tuthalya-Nikalmati çiftinin adları geçmektedir. Öreğin, Boğazköy Krallık Arşivi yapılarından en büyüğü olan “A” binasında bulunan bir grup tabletin metin kompozisyonuna göre (a.y,IV,I) tuthalya ve Nikalmait, Zıpalantaviya adlı kadının “kötü sözler”inden ve büyükler, inden kurtulmak için, bir kefaretle uzaklaştırmak ritüeli düzenletmişlerdir. Metinden anlaşıldığına göre, büyüyü yapan kadın, bizzat tuthalya’nın kız kardeşidir. (ö.y. ı, 25 vd.) Dini bir metin olmasına rağmen çağının siyasi olaylarına da ışık tutan bu belgeden, saraydaki taht kavgalarına son vermek amacıyla bir ferman çıkaran Telepinuş’tan sonraki dönemlerde bile, saray entrikalarının ve hanedan kavgalarının devam ettiği açıkça anlaşılmaktadır. Entrikaların başlıca nedeni, hiç şüphe yok ki, saltanat hırsına dayanmakta ve hüküm süren kralın en yakını, yani kız kardeşi ve karanlık işlerde baş rolü oynamaktadır.

Yeni Hitit Devleti’nin erken dönemlerde karşımıza çıkan ikinci kraliçe, yukarıda sözünü ettiğimiz Kraliçe Nikalmati’nin kızı olan aşmunikal olup,ı. Arnuvanda’nın eşidir. Bu Kraliçeye ait ilgi çekici birçok belgeyi tanıyoruz ki, bunlardan biri SAL.HUSUH.LAL ünvanlı Kuatalla adlı bir kadına toprak bağışı yapıldığını bildiren ve hükümdar çiftinin mührünü taşıyan belgedir. Bu vakıf protokolünde kraliçe, kralın yanında eşit bir mevikde yer almaktadır. Kbo v, 7’de (=CTH 223) neşredilen metinin ortasında, oldukça bozuk bir vaziyette, kraliçe Aşmunikal’in Eşi kral arnuvanda ile orta mühür baskısını görüyoruz. Mühür baskısının çivi yazılı

içiçe çember şeklindeki lejand kısmında, krali unvanları “tabarna” ve “tavananna” ile özel adları da zikredilmektedir: “Tabarna” Arnuvanda LUGAL. GAL” ayın Lejand’da kraliçenin şeceresi de verilmiş olup, kendisinin nikalmati ile II. tathulya’nın kazı olduğu anlaşılmaktadır. I. Arnuvanda da II. Tuthalya’nın oğlu ve halefi olduğuna göre, demek oluyor ki, adı geçen kraliçe erkek kardeşi ile evlenmiş oluyordu. Halbuki, Hitit kanunlarından öğrendiğimize göre, kardeşler arasındaki evlilik şöyle dursun, birinci dereceden akrabalar arasında gerçekleşebilecek bir evlilik dahi ölümle cezalandırılırdı. O halde, bu karmaşık mesele nasıl çözümlenecektir? H. Otten, konuyla ilgili olarak şu ihtimalleri düşünmektedir:

  1. Tuthalya ve nikalmati Arnuvanda’yı evlat edinmişlerdir.
  2. Arnuvanda, Tuthayla’nın başka bir kadından doğan çocuğudur ve iki üvey kardeş krallığı beraber yönetmişlerdir.
  3. İki üvey kardeş birbiriyle evli idi.

Ekrem Akurgal, bunlardan akla en uygun teklifin Arnuvanda’nın tuthalya ile nikalmati tarafından evlat edinilmiş olması ihtimali olduğunu düşünmektedir. Buna karşılık Thomas beran, daha değişik bir görüş ileri sürmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla Tavananna Nikalmati, kocası II. Tuthayla’nın sağlığında ölmüş ve Hitit kralı bir daha evlenmemiştir ve oğulları da olmadığı için, yegane varisleri prenses Aşmunikal’dir, ve o da henüz bekardır. Bu sebepten Aşmunikal, annesinin ölümü üzerine doğrudan doğruya tavananna olarak tayin edilmiştir. Bu sıfatla o hem babası hem de sonradan üvey kardeşi döneminde (yani Arnuvanda ile beraber) tavanna olarak hüküm sürmüştür.

Görülüyor ki aşmunkal, annesinin ölümü üzerine boşalan tavananna, yani egemen kraliçe mevkinii, hem babası II. Tuthalya hem de üvey kardeşi ve kocası I. Arnavunda zamanında korumuştur.

I. Arnuvanda-Aşmunikal çiftine ait diğer bir belge, dini bir metin olup, kült şehir Nerik hakkında tanzim edilmiş bir duadır. Barbar Gaşka kavminin hücumlarından şikayet edilen bu dua metninde, Hitit’ler tarafından Nerik’in Fırtına Tanrısı’dan sunulan kurbanlara Gaşka’ların dokunmamaları

istenmekte ve herhangi bir kötülükte bulunmamaları yolunda onlardan söz alınmaktadır.

Kraliçe amunikal’in “Ena4=Taş ev=mosole” bekçilerinin uymaya mecbur oldukları hükümleri ihtiva eden ve bizzat kendisinin yazdırdığı dikkat çekici bir belge daha vardır ki, bir çeşit yönetmelik olduğu zannedilen bu metin, prof. Dr. H. Otten tarafından yayınlanmıştır. A.M. Darga’ya göre, bu metinde zikredilen “Taş evler” , kralların öldükten sonra yakalına cesetlerinden kalan küllerin saklandığı “Krali Mosoleler” olmalıdır. Buyapaılarda görevli kalabalık personelin, vergiden muaf tutulmasından da söz edilmektedir.

Bütün bu belgelerden anlaşılıyor ki, yeni Hitit devleti’nin ilk dönemlerinden itibaren kraliçeler, gerek memleket işlerinde, gerek politikada, gerekse dini sahalarda etkili olmaya başlamışlardır ki, bunu en belirgin işareti, bağımsızlık ve etkinliğin sembolü alan Tavananna ünvanlı mühürlerdir.

Yeni Hitit Devleti krallarından I. Şuppiluliuma, Önasya’nın büyük devletlerinden biri olan Mitanni devleti yıkarak, Hitit devletini imparatorluk haline getirmiştir. Bu yüzden, ı. Şuppiluliuma’dan başlayarak devlet yıkılıncaya kadar iktidarı paylaşan kraliçelir, Büyük İmparatorluk çağı Kraliçeleri olarak telakki edeceğiz.

Eski Önasya dünyasında, Büyük İmparatorluk Çağı hitit kraliçelerinin apayrı bir yeri vardır. Hutaşaş, tel Amarna ve Ugarit devlet arşivleri ne ait pek çok belgede, söz konusu dönem kraliçeleri hakkında tatmin edici bilgiler bulmak mümkün olmaktadır.

Şu noktayı hemen belirtmek lazımdır ki, hitit kraliçelik kurumu, çağdaşı devletlerin kraliçelik kurumlarından çok farklı bir görünüm arzetmektedir. Çünkü, Mısır ve Mezopatamya’da kraliçe, memleketin, mutlak hakimi olan kralın yalnızca eşidir. Birtakım dini görevleri dışında, hiçbir politik yetkisi ve ülke üzerinde nüfuzu yoktur. Halbuki Hitit kraliçelik kurumunun başında bulunan SAL.LUGAL.GAL “büyük Kraliçe” (Hititcesi şakuvaşşar) ve tavananna “Egemen Kraliçe”, Hitit kralına eşit, memleketinde hükmetme yetkisi olan , dış politikaya bizzat karışan, devletlerarası hukukta söz sahibi krallığın bağımsız bir kadın temsilcidir.

Büyük Kraliçe- SAL.LUGAL.GAL. egemen kralın meşru eşidir. Fakat o, bütün resmi ve dini törenlerde, kralın yananda ve zaman zaman da bağımsız olarak, kendisine verilen geniş yetkileri kullanmasına rağmen, Hitit kralının tek eşi değildir. Anlaşıldığı kadarıyla, Hitit krallarının bir haremi vardır ve burada çeşitli ünvanlar taşıyan harem kadınları bulunmaktadır. Buna göre kraliçeden sonra E-SER-T gelmektedir ki, A. Goetze’ye göre bu kelime “kapatma” anlamına gelmektedir. H. Otten ise, söz konusu kelimeyi “ikinci kadın” Olarak düşünmektedir. Meşru kraliçenin çocuğu olmadığı takdirde, bu kadının ilk oğlu tahta geçme hakkına sahiptir. E-SER-TU ancak hür doğmuş kadınlardan olabiliyordu. Hitit karıla Muvatalli’nin meşru bir oğlu yoktu. Bu nedenle, bir E-SER-TU kadından olan oğlu Uhri-teşup (taht adı III. Murşili) kısa bir zaman Hitit tahtını işgal etmişti.

yazılı belgelere, Hitit kraliçelerin görevleri hakkında ayrıntılı bilgi vermektedir. Elimizdeki vesikalar daha çok “Büyük hitit İmparatorluğu’nun en parlak döneminin (M.Ö. 1380-1250) kraliçelerini tanımamızı mümkün kılmaktadır.

Şimdi, bu parlak çağın kraliçelerini, kurban listeleri ve krali mühür baskılarının yardımıyla tanımaya çalışalım.

Hitit tarihinin en büyük şahsiyeti, hiç şüphe yoktur ki, devleti İmparatorluk haline getiren Büyük Kral I. Şuppiluliuma (Mö. 1380-1335)dır. Yukarıda sözünü ettiğimiz belgelerden öğrendiğimize göre, bu kralın üç eşi vardı. Bu hanımlar ,Daduhepa, Hiti ve Tavananna (II) adını taşırlar.

Bu hanımlardan ilk ikisi hakkında yeterince bilgi sahibi değiliz. Adlarından, Hurri kökenli asil kadınlar oldukları anlaşılıyor. Şuppiluliuma’nın sonuncu ve üçüncü karısı Tavannan (III) nın, Ugarit sarayı güney arşivi buluntular sayesinde Babili bir prenses olduğu kesin olarak bellidir. Şuppiluliuma ile ortak olan bu mühür baskılarında sol tarafta, kraliçenin Hitit Hiyeroglif yazısı ile genç kızlık adı bulunmaktadır. Ne yazık ki bu adı hala-kesin olarak okuyamıyoruz. Güterbock, “Malnigal” okunuşunu teklif etmiştir. Aynı adı Boğazköy mühürlerinin birinin orasında çivi yazısı ile buluyoruz: Ma-al-ni-gal SAL.LUGAL (Sbo I 84). Bu mührün orta alanının çerçeveleyen çivi yazılı lejand’da “Kral Murşili, unvanı okunur ve bir de Ta ile başlayan bir kadın adının ilk işareti kalmıştır. A-M Darga, bu adı, SAL Ta (va-na-an-na) olarak tamamlamak düşüncesindedir.

Boğazköy kökenli iki bulle üzerinde de bu kraliçenin adı tek başına, çivi yazısı ile yazılmış olarak görünmektedir. Böylece söz konusu Babil kökenli kraliçenin, müstakil mühürlerini de varlığı belgelenmiş oluyor. A.M.dargay’ya göre, Hatuşaş ve Ugarit kaynaklı bu bölgelerin bir adada incelenmesi şu neticeyi ortaya çıkarır: I. Şuppiluliuma’nın son meşru eşi tavananna, Babil kralının kızıdır. Kocası öldükten sonra tahta geçen Büyük Kral II. murşili çağında da “Egemen Kraliçe (Tavananna)” sıfatı ve yetkileriyle saltanat sürmeye devam etmiştir. Şuppiluliuma ve Tavananna adını taşıyan belgeler, bu karılan saltanatının sonların tarihlenmelidir. Dikkati çeken diğer bir nokta bu çiftin ortak mühür baskılarının Ugarit kralı Mignamud ile yapılan bir antlaşmanın şartlarını bildiren tabletin tam

ortasında görülmesidir. Bu mühür baskısında Tavananna adının varlığı, kraliçenin “egemenliğini” veya “saltanata ortak olduğunu” belirgin bir şekilde bir kere daha ortaya koymaktadır. Böylece bu antlaşmayı, Şuppiluliuma’nın iktidarının sonlarına (M.Ö. 1345’lerden sonraya) tarihlemek yanlış olmayacaktır. Şuppiluliuma’dan sonra tahta geçen oğlu II. Murşili devrine tarihlenen bir vesikada hiç de iyi karakterli olmayan bu babilli prensesin sebep olduğu pek çok olay ayrıntıları ile anlatılmaktadır. KUB XIV, 4 numaralı metinden öğrenildiğine göre, kraliçelik yetkilerini bir silah olara kullanana Tavananna (III); II. Murşili’nin iktidarı döneminde, büyük geçimsizliklere ve kral ailesi içinde nifaklara sebep olmuştu. II. Murşili, egemen kraliçeye karşı türlü kötü ithamlarla bulunmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla, adı geçen kraliçe ölen kocası I. Şuppiluliuma’nın tapınaklara tahsis ettiği adak eşyası ve hediyeleri geri lapı, başka yerlere vermişti. Kralın arkasından haraç alarak yolsuz hareketler yapmıştı. Karkamış ve aştata şehirlerini haraca bağlamıştı. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, II. Murşili’nin karısını büyük ile lanetlemiş ve bu yoldan ölümüne sebep olmuştu. Murşili’nin dilinin tutukluğundan da yine Tavananna sorumlu idi. Yaptığı ve sebep olduğu bu kötülükler karşısında Murşili ona karşı bir dava açmıştı. Neticede, artık yaşlanmış olan bu kötü kalpli “Egemen Kraliçe” kraliçelik tahtından indirilmeye mahkum edilmişti.

Görülüyor ki, büyük yetkilere sahip olsa bile, hitit kraliçeleri, davalar aleyhlerine neticelendiği zaman, kanunların verdiği imkanlar çerçevesinde hak ettikleri cezaya çarptırılıyorlardı.

Şuppiluliuma’dan sonra iktidara gelen II. Murşili dönemine ait çok sayıda çivi yazılı belge mevcut olmasına rağmen, bu belgelerden, adı geçen Hitit kralının eşleri hakkında yeterince bilgi sahibi olamıyoruz. Ancak, Boğazköy kaynaklı bazı mühürlerde, Murşili kral adı ile orta kraliçe adlarına rastlıyoruz.

Bu mühür baskılarının bir kısmında II. Murşili, yukarıda sözünü ettiğimiz kraliçe Tavananna ile görülür. Bu mühürler saltanını ilk dönemine aittir. Diğer bir grup mühürde bu kral, “Kraliçe tanu Hepa” adı ile beraberdir. Bir mühür baskısında da “”A-su-lavi” olarak okunan bir kadın adı ile görülür. Tanuhepa adı, Murşili’den başka iki kral adı ile daha görülmektedir ki, bu krallardan biri Mutavattali, diğeri ise Muvattali’nin oğlu Urhi-Teşup’dur.

Görülüyor ki, adı geçen kraliçe, hem II. murşili, hem Muvatali, hem de urhi-Tşip zamanlarını yaşamıştır. Bize öyle geliyor ki, tanuhepa, II. Murşili’nin ilk eşi değildir. kral, “Egemen Kraliçe” mevkiinde bulunan babasının sunucu eşi Tavananna (II) yı bir mahkeme neticesinde bertaraf ettikten sonra önce “GA-su-la-vi” isimli kadınla evlenmiş, daha sonra ise, ikinci eş olarak belki de iktidarının sonlarında genç bir prenses olan Tanuhepa’’ı almıştır. Tanuhepa’’a, kralının ölümünden sonra, yerine geçen oğlu Muvattali zamanında “Tavananna” olarak görevinin sürdürdüğü gibi, Muvatatli’den sonra iktidara gelen Uhri-teşüp’un kısa süren saltanatı döneminde de aynı mevkiiyi işgal etmişti. Şunu da hemen belirtelim ki, Gasulavi adlı kraliçe, büyük bir ihtimalle, Tavananna (III) nın büyüler yaparak ölümüne sebep olduğu kadındı.

Hitit kraliçelerinin en ilgi çekicisi ve şahsiyeti en kuvvetli olanı, çağırının belgelerinde sık sık adı geçen, Büyük kral III. Hattuşili’nin eşi, Büyük Kraliçe Puduhepa’dır. Bu kraliçeye ait birçok mektup, adak ve vakıf vesikaları mevcuttur. Bunlardan başka, Fıraktin kabartması üzerinde ve bazı mühürlerde kocası ile birlikte adına rastlanmaktadır. Esasen bu devre ait pekçok resmi vesikalarda da Puduhepa’nın adı daima III. Hattuşili ile beraber geçmektedir. Bu vesikalardan anlaşıldığına göre, Lavazantia şehri baş rahibi Pentipşarri’nin kızı olan Puduhepa, memleket dahilinde birçok hayır işleri yapmaktadır. Levvani kültüne tahsis ettiği ailelerin listesini veren bir tabletten öğrendiğimize göre, kraliçe bir kızı kocaya vermekte, küçük çocukları eniştelerinin yanına çıkarlığına koymakta, öksüzleri himaye etmektedir. Diğer bir vesika ile de onun III. Hattuşili ile beraber Şahurunuva isimli kölelerine azatlık imtiyazı verdiğini öğreniyoruz. Bütün

bu iyiliklerine karşılık olarak da Haşmetmaabı III. Hattuşili için “Altın, gümüş seneler, altın, gümüş aylar ve altın, gümüş günler” dilemektedir. Bir başka tabletin alt yazısına göre, Kraliçe Puduhepa, baş katibe Kizzuvatna tabletlerini toplamak görevini vermiştir.

Diğer taraftan Kraliçe Puduhepa, memleketin dış politikasında da kendisine düşen vazifeleri yerine getirmiştir. 16 sene kadar belli aralıklarla devam eden Mısır-Hitit savaşlarından sonra III. Hattuşili zamanında barış yapılınca, Puduhepa da Mısır kraliçesine bir tebrik mektubu yazmıştır. Mısır firavunun II. Ramses’ten III. Hattuşil’yie 26, Puduhepa’ya ise 13 mektup gönderilmiştir. Bu mektuplar, Hitit kraliçesinin siyasi platformdaki bağımsız mevkiini ve oynadığı etkin rolü, açık ve net bir biçimde ortaya koymaktadır. Gerçekten mektupların muhtevasından anlaşıldığı kadadıyla, Mısır firavunun, hitit kraliçesini Hitit Büyük karlı ile yanı seviyede görmektedir. Belki de bu durum, o çağın devletler hukukunun gerektirdiği politik kurallardan biriydi. Söz konusu mektupların üslubu, özel bir karaktere sahiptir. Bu mektuplarda, uzun nezaket formüllerine geniş yer ayrılmıştır. Bu mektuplardan birinde II. Ramses, Puduhepa’ya “Kaz kardeşim” diye hitab ederek, Mısır ülkesinin refahından, kendi sağlık ve afiyetinden söz eder. Sonra da Hitit kraliçesine, sahip olduğu tüm iyiliklere onun da sahip olması dilediğinde bulunur. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi bakımından, bu mektubun Türkçe tercümesini aşağıda veriyoruz:

“Amon’un sevgilisi, Güneşi oğlu, mısır Kralı, büyük Kralı Ramses şöyle der.

Hatti ülkesinin Kraliçesi, Büyük Kraliçe Puduhepa’ya söyle: İşte ben, kardeşin, iyiyim. Evlerim, oğullarım, ordularım, atlarım, arabalarım iyidirler. Ülkemde büyük ölçüde iyilik vardır.

Sen kız kardeşim iyi olasın! Evlerin, oğulların, orduların, atların, arabaların iyi olsunlar! Soüyluların iyi olsunlar!. Ülkende büyük ölçüde iyilik olsun.!

Kız kardeşime şöyle söyle:

İşte habercilerim, kız kardeşimin habercileri ile birlikte bana geldiler. Onlar bana kardeşimin, Hatti Ülkesinin Kralı, Büyük Kralın iyiliğini bildirdiler.

onlar bana kız kardeşimin oğullarının iyiliğini, ülkelerinizin iyiliğinin bildirdiler. Kardeşimin, kız kardeşimin ve ülkemizin iyilik haberlerini alınca çok sevindim ve şöyle dedim:

“Çok şükür iyidirler!”

Kız kardeşimin bana gönderdiği mektubu gördüm ve Hatti ülkesinin büyük Kraliçesi kız kardeşimin pek güzel bir biçimde yazdığı konuları işittim.

Kız kardeşime şöyle söyle:

Kardeşim, Hatta ülkesinin karıla, Büyük Kral bana şöyle yazdı:

“Kızımının başına iyi kokula yağı dökecek kimseleri gönder! Onlar onu Mısır Kralının, Büyük Kralın evine götürsünler!”

İşte, kardeşim bana böyle yazdı, kardeşiminin bana bildirdiği bu karar çok ve pek güzeldir.

Mısır’ın Tanrıları ile Hatti’nin Tanrıları iki büyük ülkeyi ebediyyen bir ülke olarak birleştirmek için bizi bu karara sevk ettiler. Bu mektubunun son kısımları, ne yazık ki, anlaşılamayacak derecede haraptır.

Puduhepa’nın birçok mektuplarının varlığı yanında, Mısır kraliçelerinin Hitit diplomatik yazışmasında aldıkları yer son derce önemsizdir. Mısır kraliçelerinden Tutankamon’un genç yaşta dul kalan eşi Kraliçe Dahamunzu’nun, I. Şuppiluliuma’ya yolladığı ve oğullarından biri ile evlenmek istediğini açıklayan mektubu ise bir istisna olarak kabul edilmelidir.

Puduhepa, ikisi erkek ikisi de kız olmak üzere dört çocuk annesidir. Oğullarından biri, daha sonra Hitit tahtına geçecek olan IV. Tuthalya, diğeri ise Nerikkaili’dir. Kızları ise Gaşşulaviya ve manefrure adlarını taşımaktır.

Puduhepa, diplomatik sahadaki etkinliğinin çocukları üzerinde de göstermiş ve herbirini bir komşu ülkenin prensi ya da prensesi ile evlendirmiştir. Örneğin, Narikkaili isimli oğluna Amurru karıla Penteşina’nın kızın almıştır. Kızlarından Gaşşulaviya’yı ise Amurru kralı Penteşina ile Kraliçe olmak şartıyla evlendirmiştir. Mısır kaynaklarında Manefrure ismi

ile geçen öteki kazlarını ise, mısırla yapılan barış antlaşmasını daha da kuvvetlendirmek için iktidarının 34. Yılında firavun II. Ramses’e gelin olarak göndermişlerdir.

Puduhepa, kocası III. Hattuşili’nin ölümünden sonra da “Tavannana” olarak hüküm sürmeye devam etmiştir. Gerçekten, babasının yerine geçen IV. Tuthalya, henüz devlet işlerini yürütebilecek yaşta değildi. Bu yüzden, nanesi Büyük Kraliçe Puduhepa, bir süre, kral naibi olarak devleti başarıyla idare etmiş, daha sonra görevi oğluna devretmiştir.

Hitit İmparatorluğu’nun son kralları olarak kabul edilen IV. Tathulya, III. Arnuvanda ve II. Şuppiluliuma’nın eşleri olan Hitit kraliçeleri hakkında ise ne yazık ki, hiçbir şey bilmiyoruz.

Yazılı belgeler ışığında, Hitit kraliçeler hakkında yukarıda vermiş olduğumuzu bilgilerin genel bir değerlendirmesini yapacak olursak, aşağıda sonuçları elde ederiz:

1-Haştayar’ın çıkarmış olduğu huzursuzluk bir tarafa bırakılacak olursa, Eski ve Orta Hitit devletleri zamanında kraliçelin siyasi platformda fazla bir etkinlikleri görülmez.

2-II. Tuthalya ile başladığı kabul edilen ve II. Şuppiluliuma ile de sona eren Yeni Hitit Devleti zamanında ise kraliçelerin, gerek siyasi gerek dini ve gerekse diğer konulardaki etkinliklerinin arttırdığı görülür.

3-Eski Önasya’nın hiçbir devletinde kraliçeler, Hitit kraliçelerinin sahip olduğu hak ve yetkilere sahip olamamışlardır.

Kaynak:

Prof. Dr. Ekrem Memiş, Hitit sarayında Kraliçelerin Rolü- Belleten Ağustos 1994 Cilt: LVIII Sayı: 222 Sayfa: 279

Türkçe Tarih

Eski Önasya Dinlerinde Monoteist Temayüller

Önceki yazı

Kütüphanelerimiz ve Kütüphaneciliğimiz

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Tarih