0

Etrüskler ile ilgili yapılan araştırmalardaki belirsizlikler, batı bilim dünyasındaki yaygın ilgisizlik, Roma ve Avrupa medeniyetini derinden etkilemiş bir uygarlığın tarih sahnesinden büyük bir hızla yok olması gibi birçok şüpheli ayrıntı, başta büyük Türk tarihçisi Adile Ayda olmak üzere tarih bilimine objektif bir bakış açısı ile yaklaşan uzmanların Etrüsklerin Türk kökenli olduğuna dair kanaatlerinin güçlenmesini sağlamıştır.

“…Biliyorum, kanaat ve imanlarının temelini yıktığım bazı etrüskologların şiddetli hücumlarına hedef olacağım. Veyahut karşımda sadece bir sükût duvarı örülecektir. Şunu biliyorum ki, Etrüsklerin Çinli veya Moğol olduklarını iddia etmiş olsa idim, Batı ilim âleminde daha az mukavemetle karşılaşabilirdim. Bunun sebebi şudur: Bir çok ahval, Haçlı seferlerinin hâtırası, Osmanlı Fütuhatı, yüzyıllardan beri fanatik hıristiyan çevrelerinin yaptığı menfi propaganda ve saire Türk milletini Batıda sevimsiz bir millet haline getirmiştir.” [1]

Batılı eski ve yeni dönem tarihçileri ve kıymetli Türk tarihçisi Sadri Maksudi, Etrüskler ile Pelasgların aynı kökenden geldiğini, bu kavimlerin ise Anadolu’dan göç etiğini kabul etmektedirler. Latin bilim adamı Varron da “Pelasgların dilinde küçük dağların adı TEPAE’dir” der. [2] Kadim Türk Sanatı’nın birçok dönem ve ürününde hayvan şekillerinden esinlenilmiştir. Etrüskler’in de sanat eserlerinde aynı temalar görülmektedir. “Etrüsklerin sanatta hayvanları temsil etme eğilimi genellikle hiç bir zaman kaybolmamıştır. Hemen her yüzyılda meydana getirilmiş (daha önceki gibi taştan değil) bronzdan ve balçıktan şaheserler bu orjinal eğilimin parlak delilleridir” [3]

Etrüsklerin dönemine göre oldukça başarılı sanat eserleri, yanlı sanat tarihçileri tarafından gerçek ve özgün olmadıkları, Grek-Helen öykünmeciliğinin izlerini taşıdıkları gibi mesnetsiz iddialar ile değersizleştirilmeye çalışılmaktadır. Demircilik ve binicilik konusunda maharetleri de Etrüsk-Türk akrabalığının sağlam bir kanıtı olarak sayılabilir. Fred Hamori at kültürüne dair herşeyin İtalya’ya Etrüskler tarafından getirildiğini konu ile ilgili çalışmasında açıkça ifade etmiştir. [4] Etrüsk toplumunda Türk’lerdeki ‘Kam’ lara benzeyen sıçrayan ve danseden bir rahip sınıfı bulunmaktadır. Antik Roma’daki Jüpiter tapınağında, henüz yeni göreve başlayan rahiplere Camillus (illus = latince küçültme ekidir), “Genç Kam” denilmekteydi. [5] Etrüskler ve onlardan çok etkilendikleri bilimsel olarak kanıtlanan Romalılar simge olarak Bozkurt kullanmışlardır. Bu durum “Remus ve Romulus” efsanesini sembolize eden heykelde net olarak görülmektedir.

 

“Roma’nın en çok bilinmesi yanı sıra, en önemli mitosu olarak kabul gören Remus ve Romulus efsanesindeki kurt motifi Asya bozkırları menşeili olup, Etrüskler aracılığıyla Batı Dünyası’na intikal etmiştir ki, bu efsanenin ürünü, Roma’nın sembolü vasfına haiz Remus ve Romulus’u emziren dişi kurt heykeli de bir Etrüsk eseridir.” [6]

Bu efsanenin kahramanları bir dişi kurt tarafından emzirilmiştir. Bunların yanısıra “Lupercale” olarak adlandırılan “Kurt Mağarası” Roma tarihinde önemli bir mekandır. Etrüsk kral asalarında yer alan kartal figürleri de Türkler ile akrabalığın kanıtlarından biridir. Etrüsk mezarları, kadim Türk mezarları gibi “kurgan” şeklindedir ve içerilerinde Türk Mitolojik sembolü olan “Hayat Ağacı” da bulunmaktadır. Etrüsk kahinlerinin kurban edilen hayvanların iç organları ile fala bakması da bir Ön-Türk geleneğidir.

Provrnance Cerveteri. Vers 530 av.J. C. Musee de la Villa Giulia, Rome 2

Etrüsklerde kadınlar, tıpkı Türklerde olduğu gibi günlük hayatta erkek kadar söz sahibidir. Bu konuda tutucu olan, kadın – erkek ayrımı yapan Yunan ve Latin halklarına Etrüsk’lerin bu yaklaşımı oldukça garip gelmiştir. Lahti Britanya Müzesi’nde bulunan “Seianta” adlı Etrüsk kadını üzerinde yapılan araştırmalarda Türk kadınlarına mahsus bir özellik olan, çok ata binme sebebiyle ortaya çıkan fiziksel değişiklikler görülmüştür. Etrüsk resimleri incelendiğinde, geriye doğru yay çeken kadınlara da rastlanılmaktadır. Bu kadınların saç örgüleri Türkmen kızlarının örgülerine şaşılacak kadar benzemektedir. Avusturya – Tirol bölgesinde bulunun buz adamı “Ötztal”ın üzerinde bulunan dövmeler, İsveçli bilim insanı Torsten Sjöwald’ın araştırmalarına göre tedavi amaçlı yapılmıştır; bu dövmelerin benzeri o dönemde sadece İskit Türkleri’nde bulunmaktadır.

“Bu iddia eğer doğru ise, en azından, Altay dağlarında yaşamış olan İskitler ile aynı genetik potadan çıkmış olan ve aynı tedavi metodlarını uygulayan (büyük olasılıkla şaman adetlerine inanan) Avrupalı insanlardan söz edilebilir. Genelde bu insanların şimdiki Avrupalı dediğimiz Indo-Avrupayi dillere sahip insan gruplarına ait olmadıkları ve Etrüskçeye benzeyen bir veya birkaç Ural-Altay dilini beraberlerinde getirdikleri ancak zaman içinde Indo-Avrupayi gruba karışıp kayboldukları kuvvetle olasıdır. Bu görüşe bir diğer destek de Ege ve Doğu Akdeniz adalarında ortaya çıkmış olan paralar, damgalar, taş yazıtlardır.” [7]

İlk dönemlerinde Etrüsk erkekleri, dönemin Türk erkekleri gibi uzun saçlı idi. Heredot Etrüsklerin içki olarak kısrak sütü içtiğini yazmıştır. [8] Türk Mitolojisi’nin önemli bir simgesi olan kanatlı at “Tulpar”ın benzeri “Ara Della Regina” tapınağında görülebilir. Etrüsk ve Saka Türkleri’nin el sanatı eserleri karşılaştırmalı olarak incelendiğinde ciddi manada benzerlikler olduğu görülecektir. İtalya’da saygın üniversitelerden olan Pavia Üniversitesi’nden bir ekibin Etrüsk iskeletleri üzerinde yaptığı genetik araştırmalar ve Sacro Cuore Üniversitesi’nin uzmanlarının DNA analizleri, bu insanların Asya kökenli olduğunu bilimsel olarak kanıtlamıştır. Bilimsel araştırmalar tarihin ilk çağlarında dünyada yaşamak için en elverişli bölgenin bugün bildiğimiz anlamdaki Asya kıtası olduğunu gösteriyor. Etrüsk araştırmalarında önemli bir uzman olan Massimo Pallatino da bu kültürün Anadolu’dan göç eden bir topluluğa ait olduğunu kabul eder. Etrüskler’in göç yollarını ayrıntılı olarak tarihçiliğin babası olan Heredot’un kaleminden takip edebiliriz.

Element de decor architectonique. Provence_ Veies. Ve siecle av. J-C. Musee de la Villa Giulia, Rome

“ Manes’in oğlu Kıral Atis zamanında müthiş bir kıtlık, bütün Lidya’yı kasıp kavurmaya başlamıştı. Bu durum tam on sekiz yıl sürdü. Ama ne var ki, halkın birer gün arayla yemek yemesi bile bu korkunç kıtlığın önünü alamadı. İşte on sekizinci yılın sonunda Kıral, halkı toplayarak ikiye ayırmak zorunda kaldı. Kendisi bu iki gruptan birinin başına geçerek üzerinde yaşadığı topraklarda kaldı, oğlu Tiren’e de İzmir üzerine doğru yola çıkmalarını, orada kıyıya erişince büyük bir donanma yapıp, kendilerine verimli topraklar aramak üzere enginlere açılmalarını emretti. Oğlu Tiren, babasının emrini dinledi, halkın yarısını peşine takıp denize geldi. Yapılan gemilere bütün varlarını, yoklarını yükleyip yeni ufuklara doğru demir aldılar. Maceralar dolu bir yolculuktan sonra karşılarına çıkan bir karaya yanaştılar.” [9]

Etrüsk Türkleri ve göçleri, Türkçe’nin diğer dillerden daha önce konuşulmaya başladığını, büyük göçler yapan atalarımız ile dünyanın hemen hemen her bölgesine yayıldığını ve henüz çok genç olan diğer dilleri, kültürleri etkilediğini gösterir. Türk kökenli Etrüskler, Türkçenin Batı dillerine etkilemesinde çok önemli rol oynamıştır. Son yıllarda yapılan yeni çalışmalar Etrüsk dilindeki bazı kelimelerin Fin-Ugor, Macar, Sümer ve Türk dillerinde de yer aldığını kanıtlmıştır. Tarih dönemleri içinde Etrüsklere verilen adlar Türkçe kelimeler ihtiva etmektedir.

TURUSCHKA (Sank) – Türk, TURETSKİ (Rus) – Türk İnsanı,

TURSİKİNA (Etr) – Etrüsk İnsanı, TURSKİ (Sırp) – Türk İnsanı

TURSCİ (Lt) – Etrüsklerin ilk adı (TURSKİ okunur), TRUSCUS (Lt) – Etrüsk [10]

Etrüsk dili ile ilgili günümüzde araştırma yapan batılı dilbilimciler birçok sözcüğün kökenini Latin Etimolojisi ile bulamamıştır. Etrüsk dili ve Türkçe karşılaştırıldığında tesadüf ihtimalini çürütecek sayıda ortak kelime ile karşılaşılmaktadır. Aşağıda bu kelimelerden küçük bir seçki bulunmaktadır.

ETRÜSKÇE TÜRKÇE
APA APA, BABA
NENE NİNE
CAPAX KAP
CUM KAM
UT AT
MUR DUR
TRİN TÖREN
CARNA KARIN
KOPE KÖPEK
TOKA DOKUNMAK
TARKIE TARKAN
RASENA ASENA
ATE ATA
TİN GÜN
THAM DAM
KRA KUR
TARQUINUS TARKAN
AULE ULU
TİURİNİAS TÖRE
ZER YER
KUS KUŞ
TAMAKH DAMAĞ
ARPİ ARPA
AREZZO ARAZ
KAPEN KAPAN
ARSLAN ARSLAN
ALPAN ALP
PAPA BABA
AQUA AKAR SU

Etrüsk harfleri Göktürk damgaları ile sadece etkilenme sayılamayacak kadar çok benzerlik göstermektedir. Bunun en önemli kanıtı “Türk Soy Damgaları” olarak gösterilebilir. Avrupa, Arap Yarım Adası ve Afrika Runik yazılarının alfabe olmadan önceki döneminden idogram, piktogram, hece, damga basamaklarına ait eserler bulunamamıştır. Buna karşılık Türk ve Etrüsk yazılarının alfabe olma sürecindeki her aşama için kalıntılar bulunmuştur. Etrüskçe, Türkçe gibi ekler vasıtasıyla yeni kelimeler türetilebilen, çoğul ekleri de dilimiz ile aynı mantıkta olan bir dildir. Türk ve Etrüsk damgaları karşılaştırıldığında 10 tanesinin benzer olduğu görülebilir. Eskişehir’deki Yazılıkaya anıtı Etrüsk alfabesi ile oldukça benzer damgalar içermektedir. Etrüsk metinleri üzerine Kazım Mirşan’ın yaptığı bir çalışmada bir anahtarın üzerindeki metinler oldukça kesin bir kanıt olarak gösterilebilir.

ËLİTİB ESİZUÇ ALTUÇ ELİK, – Göndererek hatırlatan krallık halkı,

ULUQUP AÇILUC ETUY! – birdenbire açılmasını mümkün kılarak (hediye edilen anahtarla)!

UYUPPI-ÜYİPPİ ËDİSİTİB – “Uyacak mı, evime?” diyerek,

UB-OQ APPARUYA ALTITIL – Tereddütle götürmüş olmamıza rağmen

ALIRITIP APPARUY EDİTİLSİT – Alıp götürmüş olmanın

ÜQ ËSİKİCÜY YATASIZ- Manasını kavrayacaksınız:

ÖZÜK ÜY ËSİTİD APPARTUCUÇ – Bir eve sahip olma hissini telkin ederek, götürmemize sebep olan

ULUDUTUB YATAALIZ ÜY – Ulu bir hisle yatabileceğiniz bir eviniz olacak

Etrüskler mitolojisinde Romul’un büyük babası olan Eney, “Turan” adında ve simgesi turna olan bir tanrıçanın oğludur. Önemli tanrılardan birinin adı “Tin”dir. Etrüsklerden etkilenmiş olan Roma hukukunda var olan ‘Imperium’ kavramı, Türk inancında yer alan ‘Kut’ kavramı ile oldukça benzerlik göstermektedir. Alman kaynaklarında da Etrüsklere “Turkh” dendiği geçmektedir. [11] Etrüsklerde on iki sayısı kutsal sayılmış, devlet Kuzey – Orta – Güney olmak üzere üçe ayrılmış ve bu bölümler de on iki boya ayrılmıştır. Türk tarihinde de on iki sayısı Oğuz Türkleri’nin Bozoklar ve Üçoklar kollarının on iki ayrı boy halinde dünyaya yayılmasında görülebilir. Günümüzde İtalya’da bulunan Toscana ve Floransa bölgeleri Etrüsk kültürünün en baskın olarak yaşandığı yerlerdir. Başta Napolyon olmak üzere, Dante, Michalangelo, Leonardo Da Vinci, bu bölgeden yetişmiş, Etrüsk kökenli, önemli tarihi kimliklerden bazılarıdır.

Etrüsk – Türk toplumu ve kültürü Romalılar tarafından soykırıma uğratılmıştır. Romalılar özellikle Hristiyan olduktan sonra sistematik olarak Etrüsk kültürüne ait her şeyi yok etmeye çalışmışlardır. Bunun sebebleri Etrüsklerin baskın kültürünün Roma üzerindeki ezici üstünlüğü ve dönemin papalarının Hristiyanlığın yayılması ile ilgili endişeleridir. Etrüskler öncesi “Etruria’da (İtalya) , VAHŞİ ve FAKİR yerli halkın yanında, Tuna civarından gelmiş istilacılar, bir de iki dalga halinde, denizaşırı ülkelerden gelip orada yerleşmiş olanlar vardı”[12] Roma-Etrüsk mücadelesi uzun yıllar sürdükten sonra katliam ile sonuçlanmıştır. Christopher Hampton, R. Bloch, D. H. Lawrence başta olmak üzere pek çok batılı uzman, Etrüsk edebiyatından çok az eser kalmasını Romalıların fiziksel ve kültürel manada soykırım yapmalarının sonucu olarak görmektedir.

Atatürk de Etrüsklerin Türk olduğuna inanıyordu. Konuda çok kıymetli çalışmalar yapmış olan Adile Ayda’nın da belirtmiş olduğu gibi:

“Etrüskler Büyük Atatürk’ün Onuncu Yıl nutkunda sözünü ettiği “TüRK’ÜN UNUTULMUŞ VASFI VE BüYüK MEDENİ KABILİYETİ” nin mükemmel temsilcileridirler.” [13]

Etrüsk-Türk akrabalığını bilimsel olarak ispat edecek bir çok kanıt bulunmasına rağmen batı tarih dünyasının bu konuya ilgisiz davranması manidardır. Halen çözülememiş olan Etrüsk metinlerinin Türk damgaları vasıtasıyla çözülmeye çalışılması ile akrabalık çok net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Etrüsklerin Türk kökenli olması teorisini incelemeden reddeden bir tarih anlayışı bilimsellikten oldukça uzaktır. Dünya tarih, mitoloji ve dilbilim literatürlerinde kasıtlı olarak Türk topluluklarına çok az yer verilmektedir. Çok kalabalık bir nüfusa sahip olan, dünyanın her tarafına göçler yapan ve oldukça zengin bir kültüre sahip atalarımızın adının yeterince anılmaması, hem batılı milletlerin adımızı yok etmeye çalışmasından hem de bizlerin kültürel alandaki yetersizliğimizden kaynaklanmaktadır. Bu konuya devletimizin de yeterince sahip çıkmadığı ortadadır. Bu iddia kanıtlanarak Avrupa tarihçileri tarafından da kabul edildiği takdirde dünya tarihinin yeniden yazılması gerekecektir. Yapılması gereken her Türk’ün bir araştırmacı kimliği ile tarihini ve kültürünü öğrenip, yeni nesillere anlaşılır bir şekilde anlatmasıdır. Dünya üzerinde farklı coğrafyalarda bulunan akrabalarımız ile tarihsel ve kültürel manada yaklaşmak “Etrüsk Türkleri” ile ilgili araştırmalar büyük önem arzetmektedir. Atalarımızın “Turan” idealinin Avrupa ayağında “Etrüsk Türkleri” kardeşlerimizin de yer alması tarih bilimi yardımı ile birgün gerçek olacaktır.

Kaynakça:

[1] – Etrüskler Türk mü idi?, Adile Ayda, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1974

[2] – lsaae Taylor, “Etruscan reseıirehes”, Maemillan and Co., London 18740, s. 330.

[3] – “L’ art des Etrusques”, Raymond Bloch, Les Editions Nagel, Geneve, 1969

[4] – The Etruscan People and Culture, Fred Hamori

[5] – W. Deecke, “Etruskische Forschrungen und Studien” Sechstes Heft. Die Etruskische Beamten und Priester Titel, s. 59, Stuttgart 1884

[6] – Otto J. Brendel, Etruscan Art, Harmondsworth, Middlesex 1978, p. 253

[7] – Sırrını Koruyan Bir Dil: Etrüskçe, Doç. Dr. Haluk Berkmen

[8] – Heredoti, Historiae I-II

[9] – Etrüskler, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı 4, Mayıs 1966

[10] – Sümerce ve Etrüskçe Arkaik Türk Dilleridir, M. Ünal Mutlu

[11] – (A. Şmide), Etrüsk Türk Bağı, Firudin Ağasıoğlu, Sy. 16-17

[12] – Andre Piganiol, “La conquete romaine”, Presses Universitaires, Paris 1940, s, 61,

[13] – Türklerin İlk Ataları, Adile Ayda, Ankara 1987, Sy. 12

Hakan Şahin
İstanbul Üniversitesi Tarih Lisans Programı Öğrencisi

Ali Fuat Cebesoy

Önceki yazı

Tarihi Bir Fotoğraf Üzerine

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Ön Türkler