0

Çoğumuz biliyoruz ki Büyük Türk inkılapçısı Gazi Mustafa Kemal Türk mektepleri için yeni bir tarih yazdırıyor ve bunun ruhunu ve esas fikirlerini kendisi veriyor.

Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti kitabın metnini, harita dairesi krokileri ve haritaları hazırladı. Maarif Vekaleti kitabı ders programlarına kabul etti. Devlet matbaası hummalı bir faaliyetle, formalar, haritalar ve resimler üzerinde geceli gündüzlü çalışıyor, önümüzdeki tedris devresinde orta mekteplerle liselerde bu kitap okunacak.

Cemiyet ayni zamanda Türk tarihinin ana hatlarını gösteren daha geniş bir eser vücuda getirmek ve bunun için büyük kültür lisanlarından malzeme toplamakla meşguldür.

Bütün bu ilmi faaliyetler kuvvetini hep Gazi’den alıyor. Cemiyet bir vasıtadan ibarettir, eser onundur; çünkü bütün ruh, bütün ilham onundur: O’nun büyük tarihi hadiseleri derin bir nüfuz ile kavrayan, tarihi vukuun büyük deruni irtibatlarını bulan, maziye halin ve istikbalin ihtiyaçlarına göre mana veren büyük “intuition” kuvvetidir.

Yeni Tarih, Türk milletinde mühim bir tarih inkılabının başlangıcı olacak, ve Türk nesilleri istikbal mes’uliyetlerine bu inkilapla hazırlanacaktır. Genç Türk inkılabına her cephede fetihlerini tamamlatan Büyük Reis, tarih işini kültür planlarının ön safına geçirdi.

Türk milleti cihan tarihinin en mühim amillerinden biri olmuştur, ve bütün beşeriyet tarihi, ilk başlangıcından beri, onun ruhunun silinmez ebedi izlerini taşır. Böyle olduğu halde, milli bir tarihimiz olmadığı için, şimdiye kadar, tarihsiz bir millet gibi yaşadık, ve hakiki tarihimizden tegafül ettik. Bu cidden feci bir şeydir, ve daha ziyade eski gafil asırların kabahatidir. Milli şuurunu istirdat eden büyük Türk milleti buna tahammül edemezdi.

Türk’ün asli tarihi bir büyüklüktür. Bu bütün millette şuur haline gelmelidir. İnsan için olduğu gibi, millet için de, kendini bilmek, hüviyetinin ve tarihinin şuuru içinde yaşamak hayat ve bekanın ilk şartıdır. İşte Gazi’nin maksadı millette bu şuuru uyandırmaktır.

Türk milletinin tabii kuvvetinin hudutları, mazide yaptığı büyük işlerin ölmez abidelerile kendi tarihinde çizilmiş duruyor; halde ve istikbalde sarfedeceği kuvvetlerin ölçüsü, gene ayni tarihte bariz hatlarla gösterilmiştir. Gazi’nin müspet, realist ruhu, büyük şeniyet fikri, derin ve heyecanlı hayat duygusu, hali maziye bağlayarak, müstakbel inkişafa temel atmak azmindedir. O bu inkişafın tohumlarını, Türk milletinin o engin mazi denizinden, inci avlar gibi, bulup çıkardıkça, yeni bir Dumlupınar zaferi kazanmış kadar sevinç duyuyor.

Gazi, Türk milletinin mazide en yüksek tarihi işler başardığına, istikbalde de ayni harikaları göstereceğine sarsılmaz bir iman ile kanidir. O’nun gözünde kendi milleti bütün dünya milletlerinin en büyüğü, en asili, en kabiliyetlisi ve en kudretlisidir. Yalnız o bunu, bütün cihan tarihinde yüksek bir abide gibi duran kendi zaferlerile isbata teşebbüs etmek için, çok büyük gönüllü ve çok mütevazidir. O, bu isbatı büyük cetlerinin şanlı tarihinde göstermek istiyor.

Gazi Mustafa Kemal yorulmaz bir okuyucu, büyük bir arayıcı, yüksek bir tenkitçi, ve derin bir müşahadecidir. O’nun sonsuz tetkikleri ve derin görüşleri onu şu kanaate götürdü: Bütün beşeriyet tarihi bir kül teşkil eder, ve bütün kültür bir teselsül, bir teakuptur. Onun davası şudur: Türk milleti ilk asli baba millettir ve bütün beşeri kültürün ilk ceddi ve naşiridir. Bu tarih felsefesinde büyük cihan filozofları, onun hemfikirleri, ve bu tarihi davada büyük filologlar, arkeologlar ve atikiyat alimleri kafile halinde onun müttefikleridir. O’nun bu davayı kabul etmeyen İndo – Öropeencilerden hiç pervası yoktur; çünkü o kendi ilmi kuvvetinden emindir, ve kendi milletine bile, istihkak etmediği bir meziyeti atfetmek için, çok mağrurdur. O’nun davası fakat bir hakikattir, tarihin ve ilmin bir hakikattir. Türk milleti bu hakikati bilmeli, ve bu, kendisinde milli şuur olmalıdır. Bu O’nun idealidir.

Gazi, tarihe halden bakar, ve hale göre ondan mana çıkarır; çünkü o, onda bir hayat kıymeti bulur. Tarihi bu tarzda görüş ona mahsustur ve istikbale hayat ve şekil vermek içindir. Bu görüşte o, Nietzche ile hem fikirdir. Yirminci asrın müveccih fikirlerinin ilk mübeşşirlerinden olan bu büyük ruhu, ve bunun yaratıcı orijinal dehasını okurlarımız tanırlar.

Nietzche’ye göre, tarih hayatın sıhhat ve kuvvet membaıdır.

O şöyle düşünüyor:

Her bir hayat hatıralarla doludur ve bunu daima yadetmek ihtiyacındadır. Her ruhi hayat, menşeini bilmeğe muhtaçdır ve halini, istikbalini şuurla mazisine bağlamak mecburiyetindedir. Mazi hali besleyen, hale kuvvet veren gıdadır. O bunun damarlarında kan olur ve buna tekrar yeniden tarih yaptırır.

Dinç bir hayat tarihin manasına istikametini çizer, ve tarihin tanınmış levhasına, halin ve istikbalin ihtiyaçlarına göre şekil verir. Ruhi hayatın muayyen saikleri, ihtiyaçları vardır. Bunların tesiri altında o maziyi şekillendirir.

Yaratıcı hayat, ilk önce, büyük işlerin mümkün olduğuna inanmak ihtiyacındadır. Tevekküle karşı bu bir silahtır. Büyük tarihin manası hayata bu imanı vermektir. O hayata şunu isbat eder: Büyük işler bir kere yapılmıştır. İsterse mazi bu görüş tarzile, noksan kavranmış olsun, isterse hatta fahiş hatalara düşülsün, yahut eksikler bırakılsın beis yoktur, işleyen ve cehteden hayat, orada daima harekete getirici bir kuvvet, cesaret verici bir numune bulur. Böylece büyük tarih canlılara karşı vazifesini yapar.

Hayat kıymet dolu olursa, hayat olur. Böyle bir hayat keyfin ve tesadüfün mahsulü olmadığını, bilakis bir maziden miras olarak, çiçek yahut meyve olarak büyüdüğünü bilmeli ve çıktığı yere huşu ile geri bakmalıdır. Eski tarih hayata böyle hizmet eder. O halin varlığını itinalı ellerle besler ve onun bekasını temin eden şartları mahfuz tutar.

Nihayet hayat tenkidi tarihe muhtaçtır. Hatta denilebilir ki hayatın en çok muhtaç olduğu şey tenkidi tarihtir. Bunun manası maziyi mahkeme huzuruna çekmek, icap edere, onu mahkum etmek ve böylece hali onun tazyikinden kurtarmaktır.

Nietzche, tarihin hayat kıymetini bu formülde gösterir. Onun kanaatine göre tarih, yeni nesillerin nazari şuurunda, mazinin sadece bir aynası değil, bilakis halin ruhunun başardığı sentetik bir iştir. Bu işte ona kendi tarihi vazifeleri hak verir. Maziden çıkarılacak manayı, ancak halin en yüksek kuvvetinden ve mes’ul hareketinden çıkarmak caizdir ve çıkarmak kabildir. “Mazinin hükmü daima bir Orakel hükmüdür. Eğer istikbalin mimarları iseniz eğer hali bilenlerseniz, ancak o zaman maziyi anlayabilirsiniz.”

Nietzche bu sözü ile hal ve tarih arasındaki deruni irtibatı tebarüz ettiriyo. Onun nazariyesinin bu derine giden muhtevası umumen tanınmıştır.

Tarihi müşahade, en derin manasına göre halin kendi kendisile anlaşmasıdır. Kendinde yeni ybir muhtevanın vücudunu sezen devridir ki, tarihi yeni bir adeseden görmek ve yeni bir mana ile tefsir etmek mevkiindedir.

Genç Türk milleti böyle bir devri yaşıyor ve Gazi’si onu bu yola götürüyor.

Kaynak:

Hasan Cemil Çambel, Tarih İnkılabı, Makaleler Hatıralar, TTK Basımevi, Ankara 1964, S.14-17

Türkçe Tarih

Türk Tarihi yazılırken Atatürk’ün alaka ve görüşlerine dair hatıralar

Önceki yazı

Türkistan

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Atatürk Dönemi