Bozkır insanı için konar göçer hayat tarzı bir öğretici idi. Sürüler otlatılırken yaylaktan kışlağa, kışlaktan yaylağa gidilip gelinirken başak bir uğraş alanı ise avcılıktı. Ancak hayat tarzı sürü otlatmak ve avcılıktan da ibaret değildi. Çeşitli sporlarla uğraşmakta ve bazı durumlarda akınlar yapmaktaydılar.
Bozkır yaşantısında hayatın üç gayesi vardı; sürü,av ve akın. Şüphesiz bu üç amaç konar göçer hayatın vazgeçilmezleriydi. Sürülerin otlatılması ve av aslında akın için bir eğitim mahiyetindeydi. Eğitim çocuk yaşlarda başlıyordu. Ammianus “yaşları ve cinsiyetleri savaşa uygun olmayan herkes arabalarda kalır ve basit işlerle uğraşırlar.
Fakat gençler ilk çocukluk çağlarından itibaren ata binme eğitimiyle yetiştirilirler, bir yere yürüyerek gitmeyi rezilce görürler. Değişik eğitim yolları sayesinde hepsi birer iyi yetişmiş savaşçı olurlar” demektedir. Çocuklar at üstünde dengeli oturmayı, ata uygun hareketleri ile ağırlıklarını ata yüklemeden ve onu yormadan mesafe almayı erken yaşlardan itibaren öğrenirdi. Bozkır kültür coğrafyasında büyüyen çocuklar, ata binmenin kılıcı bileğinde istediği gibi döndürmenin, ok atmanın verdiği zevki pek erken tatardı. Bu suretle akranları arasında yiğitlik ve cesaretle eşsiz ve
emsallerinden farklı olurdu.
Atlı bir savaşçının kazanması gereken üç temel kabiliyet vardır. Bunlar dört nala giden at üzerinde kendinden emin bir şekilde öne, arkaya, sağa ve sola dönebilme, yay gerip ok atabilme ve hedefi vurabilmeleridir. Ammianus Sarmatların düşmanlarını takip ederken ata düz bindiklerini, kendileri takip edilirken ise ata ters bindiklerini ve bu şekilde çok uzun mesafeleri katedebildiklerini söylemektedir. Ata ters binerek Sarmatlar hem arkadan gelen düşmanın hareketlerini gözlemliyor hem de bu şekilde ok atıp düşmanı etkisiz hale getirmeye çalışıyordu.
Sarmatlar, yabani hayvanlardan korunmak ve yaşamları için gerekli besin maddelerini onları avlayarak temin etmek için kuvvetli olmak zorunda idiler. Bu yüzden aralarında yaptıkları oyunlarla beden kültürlerini geliştirerek güçlü ve kuvvetli kalıyorlardı. Sonradan bu oyunları yabancı kabilelerden korunmak ve onlara üstünlük sağlamak için düzenli biçimde ve toplu olarak yapmaya başladılar. Bu yüzdendir ki civar kabile mensupları ile yaptıkları savaşlardan üstün çıkıyor, süratle nüfus ve yaşamları için gerekli av hayvanlarının bol olduğu yeni yerleşim bölgeleri kazanıyorlardı. İnsan vücudunu fizyolojik açıdan yüksek bir verimliliğe ulaştıran bu tür faaliyetler, zamanla toplumların hayat şart ve tarzlarından etkilenerek değişik yön ve ağırlıklarda biçimlenmiştir.
Göçebe bozkır kavimleri spora çok zaman ayırabilmişlerdir. Spor faaliyetlerini kadınlı erkekli yapmışlardır. Herodotos’a göre “Sarmat kadınları at üstünde ok atar, avlanır ve mızrak fırlatırdı.” Hippokrates’in bildirdiğine göre Sarmat kadınları kızoğlan kız oldukları sürece ata biner, ok atar, kargı savurur ve düşmanla savaşırlar. Üç düşman öldürmeden evlenemezler. Diodorus Siculus’a göre; “Sarmat kadınları savaş için erkekler gibi talim ederler ve erkek cesareti isteyen işlerde erkeklerden aşağı kalır yanları yoktur. Kadınlar erkekler gibi askerlik yapar. Genç kızlar olgunlaştıklarında yay kullanmalarına engel olmasın diye sağ göğüslerini dağlarlar. Zaten amazon ismi buradan gelir”. Grekçe (Mazos); göğüs demektir. A + mazos; bir göğsü olmayan demektir. Diodorus Siculus Sarmat kızları çocukluk çağlarında yay kullanmalarını engellemesin diye sağ göğüslerini dağladıkları için bunlara Amazonlar (göğsü olmayanlar) dendiğini söylüyor. Herodotos ise amazonlara İskit dilinde oiorpata dendiğini belirtmektedir; “İskitler Amazonlara Oiorpata derler yani Yunanca karşılığı erkek öldürenler çünkü İskit dilinde oioi erkek demektir, pata da öldürmek.”
Kadınların eğitiminde av için ve savaş için atan binme çok erken yaşlardan itibaren öğreniliyordu ve tecrübe ediliyordu. Ayrıca günlük hayatın bir parçası olan, zorlukların üstesinden gelmek, dört nala giderken atları değiştirmek, sabit ve hareketli hedeflere ve avlara ok atmak gibi tecrübeler hem kadınlar hem erkekler için eğitim mahiyetindeydi. Konar göçer hayatın gereği olan uzun mesafeleri at sırtında kat etmek onların eğitiminin önemli bir
kısmını oluşturuyordu.
Sarmatların sürek avlarına çıkmaları da askeri eğitime temel oluşturuyordu. Bozkır kavimleri topluca sürek avlarına çıkmakta, çok sayıda hayvanı vurmakta, savaş ve akın öncesinde adeta savaş için bir tatbikat yapmaktaydılar. Çok sayıda kişinin katılımıyla yapılan sürek avları askeri disiplin açısından da büyük önem taşıyordu. Binlerce insanın katılımı at üzerinde yay gerip ok atma ve hedefi vurma amacı sürek avında da gerçekleştiriliyordu. Ammianus Marcellinus, Sarmatların “Maeotik Denizi ve Kimmer Bosporos’una kadar ve de Armenia ve Media’ya yağmalayarak ve avlanarak gidip geldiklerini” söylemektedir.
Sarmat ordusunun çoğunluğu süvarilerden oluşuyordu. Dolayısıyla Sarmatlar atın yetiştirilmesine, bakımına ve eğitimine çok önem veriyordu. Sarmatların yaşadığı coğrafyada haşin tabiat şartları nedeniyle başka coğrafyaların
aksine atların eşek ve katırlara nazaran soğuğa dayanabilmeleri, at dışında eşek ve katırın yaşamaması atın Sarmatların
hayatındaki önemini daha da artırmaktaydı. Dio Cassius “Sarmatların atlarını kışın donan ırmaklar üzerinde güvenle sürmek için eğittiklerini” söylemektedir.
Yorumlar