Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir.’ sözü ile tarih yazıcılığının önemini vurgulayan Mustafa Kemal Atatürk’ün ne denli haklı olduğunun bir göstergesi de Topal Osman Ağa konusunda bugüne kadar ortaya konulan iddialar ışığında yazılanlar ve söylenenlerdir.
Zira ülkemizde yıllık kişi başına düşen kitap okuma sayısının 7-8 kitap olduğunu düşünecek olursak[1], kitap okuma alışkanlığı olmayan bir toplumun herhangi bir konu ile ilgili okuduğu kitap dışında başka kitaplara yönelmeyerek ve okuduğunun da doğru olduğunu düşünerek öğrendiklerini etrafına aktarması ile tarihi bilgiler yozlaşmaktadır.
Bilhassa Topal Osman Ağa konusu ile ilgili birçok şey yazılıp çizilmiş; hakkında birçok şey söylenmiştir. Giresunlulara göre ulusal bir kahraman, dönemin Atatürk muhaliflere göre derin devlet tetikçisi, kimine göre eşkıya, kimine göre ise Türkiye’nin ilk siyasi cinayetini işleyen adam olarak dillendirilmiştir. Ancak bu iddiaların hepsinin de doğru olma ihtimali yoktur. Dolayısıyla doğru tektir ve değişmez! Peki, konuyla ilgili olarak asıl doğru nedir, buna değinmek gerekir.
Topal Osman Ağa’nın hayat hikâyesi, tüm bu iddiaların sahipleri tarafından belli bir döneme kadar hemfikir olarak aktarılır. Doğduğu yıl ve yer, savaştığı cepheler, Pontus çetelerine karşı verdiği mücadele, Koçgiri İsyanındaki başarısı vs. Esas fikir ayrılıkları ve iddialar, Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey’in ortadan kayboluşu ve ölümü sonrasındaki gelişmelerdir.
Topal Osman Ağa’yı sadece bu konu üzerinden yargılamak veya bilmek de tarihi bir hatadır. Zira Mustafa Suphi Cinayeti faili meçhuldür. Ardından onları taşıyan teknenin sahibi Yahya Kâhya bu cinayetten ötürü yargılanmış beraat etmiş ve sonrasında o da faili meçhul bir cinayete kurban gitmiştir. Bu cinayette Topal Osman Ağa şüpheli bulunmuş, ifadesi alınmış ve üzerine atılan bu iftiranın asılsız olduğu yıllar sonra İsmail Hakkı Tekçe’nin yazdığı anı kitabındaki itirafı ile son bulmuştur. Kitapta ‘…Topal Osman Ağa’nın iki adamını yanıma alıp Yahya Kahya’yı ortadan kaldırdım…’ ifadesi ile aslında kirli bir kumpas kurulduğunu itiraf etmiştir.
Ardından Ali Şükrü Bey cinayeti yaşanıyor ki bu cinayette de Topal Osman Ağa’nın adamlarından biri olan Mustafa isimli kişi Ali Şükrü Bey’e; Topal Osman seni kahve içmeye çağırıyor, diyerek onu alıp ortadan kaybolması ile devam ediyor. Suç yine Topal Osman Ağa’ya atılıyor ve onun yakalanması için emir veriliyor, yakalanıyor. Ancak olay yerinde boğazı kesilerek şehit ediliyor. Kısacası susturuluyor. Bunu yapan kişinin de İsmail Hakkı Tekçe olması ayrı bir soru işareti olarak akıllarda kalıyor. Tüm meselenin özü tarihi belgeler ışığında bundan ibarettir.
Gelelim, Topal Osman Ağa’nın iade-i itibarı konusuna…
Yukarıda izah ettiğim üzere yaşanan olaylardan sonra bazı kesimler olayı Ali Şükrü Bey üzerinde değerlendirmiş ve Topal Osman Ağa’nın bu cinayeti işlediğini iddia etmiştir. BÖYLE BİR RESMİ BELGE HENÜZ YOKTUR VE TOPAL OSMAN AĞA ŞÜPHELİDİR. Bunu iddia edenler mecliste bulunan ve Ali Şükrü Bey’in de içerisinde yer alan muhalif gruptaki kişilerdir. Ne hikmetse kimse neden yargılamadan öldürüldü diye de sormamıştır!
40 yıllık ömrünü cephelerde geçiren, Balkan Savaşı’nda, henüz 28 yaşında gazi olan ve TOPAL kalan, ticarette uğraştığı için maddi anlamda varlıklı olan ve cömertçe bunu ihtiyaç sahipleri ile paylaştığından kendisine AĞA yakıştırması yapılan, Sözde Kürdistan kurma hayalleri ile başlatılan Koçgiri İsyanını bastıran, Pontus çetelerine göz açtırmayan ve sırf bu yüzden İstanbul Hükümeti’ne şikâyet edilen, bunun sonucunda da Mustafa Kemal’in Samsun’a gelişinde etkili olan, Mustafa Kemal’in yakın koruması ve sırtını dayandırdığı Topal Osman Ağa’nın hakkını yediler. Ortaya atılan iddialar ışığında da yazdılar, söylediler, kötülediler.
Şimdi ise geç kalınmış ve doğru bir adım atılarak, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli tarafından meclise konuyla ilgili kanun teklifi verildi. Gelin hep birlikte yaşanacak olanlara bakalım; HDP’nın tavrına mesela… Ya da tarihi belgelerden yoksun iddialar ışığında konuşan diğer kişilerin tavrına…
[1] Uluslararası Yayıncılar Birliği
Yorumlar