Atatürk DönemiGörsel TarihYakın ÇağYazarlar

Rıza Nur İngiliz casusu mu?

0
1963 yazının ilk günlerinde Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil, Britanya Müzesi olarak Türkçeye çevirebileceğimiz, British Museum’da Şark Yazmaları yani günümüz Türkçesiyle Doğu yazmalarının bulunduğu kısımda incelemeler yaparken, Doktor Rıza Nur’a ait dört adet el yazması bulmuştu. Bunların içerisinde en hacimlisi olan hatıratının yazılmış olduğu nüsha idi.

Cavit Orhan Tütengil bu el yazmalarını okudukça, düşüncelere dalmış ve yakın tarihin bilinen konuları hakkında kesin kararlar verebilmenin ne kadar zor olabileceğini görmüştü. Tütengil hoca ilerleyen günlerde el yazmalarının çeşitli kısımlarından aldığı notlarla beraber düşüncelerini ifade ettiği üç yazı kaleme aldı.

Elbetteki bu makaleler gazetelerde yayınlanınca konuya meraklı olan kesimlerden tepkiler gelmiş ve Sayın Tütengil bu yazıların toplumda yarattığı etkileri de derleyerek, 1965 yılında bu elimde gördüğünüz Üçler Yayınlarından çıkan, “Dr. Rıza Nur Üzerine” isimli küçük kitapçıkta toplamıştı.

Bundan sonra sanırım bu konuda herkesin az çok bildiği tek şey, 1967 senesinde günümüz yazısına çevrilerek, başında bir fes ile dolaşıp, Atatürk ve Atatürkçülük düşmanlığı yapan, Kadir Mısıroğlu’nun kurucusu olduğu “Altındağ” isimli paravan bir yayınevinden basılarak yayınlanmasıdır.

“Hayat ve Hatıratım” ismi ile yayınlanan eserin ikinci cildinin son sayfasında, okuyucuya şöyle bir not bırakılmıştır:

“Merhum Dr. Rıza Nur’un hatıraları, 5816 sayılı “Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkında kanun” dolayısıyla neşri güç bir noktaya gelmiş bulunmaktadır. (…)

Yukarıda bahsi geçen kanunun kabulü sırasında parlamentoda da teyid edilmiş olduğu üzere bu kanunla tarihi gerçeklerin ortaya çıkmasına engel olunmak istenilmiş değildir.” [1]

Günümüzde de, resmi tarih – gayrı resmi tarih ayrıştırması yapanların sürekli olarak tarihi gerçeklerin anlatılmasına ve anlaşılmasına engel olduğu ileri sürülen “5816 sayılı kanunun” kabulü sırasında, meclisin “tarihi gerçeklerin ortaya çıkmasına engel olmak istenmediğinin” belirtilmiş olduğu ve bu kanunun tarihi gerçeklerle uzaktan yakından bir alakasının olmadığının ispatı niteliğindeki bu açıklamanın, Kadir Mısıroğlu tarafından yayınlanmış olan bu kitaptan vermek istedim ki, videonun yorumlarına da bu şekilde cevaplar gelmesin.

İlk iki cildinin basılmasının ardından, malum sebeplerden dolayı, 5816 sayılı kanun gereğince İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesinin 968/36 sayılı kararıyla toplattırılmış, buna rağmen Mısıroğlu son iki cildi de basmaktan geri kalmayacak, hatıratın bazı eksik sayfaları dışında dört cildi de yayınlanmıştı.

Birkaç sene içerisinde Türkiye’de yasaklanan ama kısa sürede de baskısı tükenen eser, 1982 senesinde tekrar basıldı.

Hain bir suikaste kurban giden ve Türkiye’nin çok büyük bir kaybı olan, değerli araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu, bu kitabın peşine düşüyor ve 2 Mart 1987 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde bu konuyla ilgili elde ettiği bilgileri paylaşır. Sayın Uğur Mumcu Rıza Nur’un hatıratı ile ilgili olarak şöyle demekte:

Kitap Suudî Arabistan’da basılıp, Avrupa’daki İslamcı örgütlere parasız dağıtılıyor.. Amaç, İslamcı örgütlere gelir sağlamak. Dört cilt 60 mark.

“Kaç tane geldi?”

“Almanya’ya 30 bin tane geldi.”

30 bini 60 markla çarptım: 1 milyon 800 bin mark.. Bir mark, bugün için resmi kur üzerinden ortalama 420 lira ise yapın hesabı. 756 milyon Türk Lirası.

Yalnızca Dr. Rıza Nur’un kitabından Federal Almanya’daki çeşitli İslamcı örgütlere sağlanan gelir 756 milyon lira.

(…)

Peki bu işleri yürütenler kimler? Kimler aracı oluyor? Kim alıyor, kim satıyor bu kitapları?,

Kadir Mısıroğlu..

İslâm Federasyonu yöneticileri bu adı veriyorlar..

O getiriyor, o dağıtıyor.” [2]

1982 senesinde Suudî Arabistan’da basılıp, Avrupa’daki İslamcı örgütlere parasız dağıtılan Doktor Rıza Nur’un hatıraları, Atatürk’e ve ailesine iftiralar ve ağza alınmayacak derecede hakaretler içerdiği için yasaklandı.

Şimdi günümüzde insanlar zannediyorlar ki, Rıza Nur’un yazdığı bu hatırat, Türkiye’de yazılmış olan tarihi gerçekleri değiştirecek önemli bilgiler içeriyordu ve o yüzden yasaklandı. Hani biraz önce bahsettiğimiz, tarihi gerçeklerin açıklanmasına bir engel teşkil etmeyen 5816 sayılı kanundan dolayı yasaklandı ya eser. Artık şimdi kime sorsak, tarihi gerçekleri saklamaya çalışıyorlar.

Size gelip birisi annenize küfür ederse, hakkınızda yalan yanlış sayıp söver, hakaret ederse, siz ne yaparsınız?

Öyle zannediyorum ki, dünyanın neresine giderseniz gidin, bir başka kişiye hakaret etmek, küfür etmek suçtur. Bu durumda da yazılı bir eser olan bu hatırat da, bana göre gayet tabi olarak gereken cezaya çarptırılmış ve yayınlanması yasaklanmıştır.

Kaldı ki, küfür ve hakaretlerden arındırılmış olarak Rıza Nur’un hatıratı 1992 senesinde basılmış ve günümüzde herhangi bir kitapçıdan kolaylıkla bulabileceğiniz ve okuyabileceğiniz bir eserdir.

Buraya kadar anlattıklarım ayrı konudur. Gelelim Rıza Nur’un Türkiye aleyhinde çalışmış bir ajan olduğu iddialarına.

Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil’in Doktor Rıza Nur’un hatıratını ihtiva eden el yazmalarını bularak duyurmasının üzerinden tam 59 sene geçtikten sonra, bu el yazmalarının tozunu silip, fiziken kendi gözlerimle görerek, üzerlerinde araştırmalar yapmış ve bu konuda yeni belge ve bilgiler ortaya koymuş olan bir kişi olarak, en azından bilimsel etiğe sahip olan kişilerin, benim söyleyeceklerimi de dikkate değer bulacaklarından eminim.

2014 yılında Doktor Rıza Nur ve hatıratı üzerine çalışmaya başladığım zaman, konunun herkes tarafından bu kadar çok konuşulmasına rağmen, belli başlı bazı yazarlar dışında kimsenin adam akıllı bir araştırma yapmadığına şahit olmuştum.

Beni de zaten bu konuda çalışmaya yönelten, çok değerli bir araştırmacı olan Sayın Cengiz Özakıncı şöyle bir düşünce ortaya atmıştı:

“Bu nedenle, Rıza Nur’un hatıraları denilen kitabın, Rıza Nur’un elinden ve kaleminden çıkmış olamayacağını düşünüyorum! Bu konuyu araştırmacıların…

H.C.: Nereden çıkmış olabilir?

C.Ö.: Bir istihbarat ürünü olabilir…

H. C.: Yani İngiliz istihbaratı yazıp, Rıza Nur imzasıyla mı yayınlandı diyorsunuz?

C.Ö.: Tabi, tabi aynen… Aynen o şekilde düşünüyorum!” [3]

Bu sorular benim dikkatimi çektiği için konuyu araştırma zahmetine girdim ve 2 sene içerisinde elde ettiğim sonuçları dergilerde yazılar yazarak duyurmuştum.

İlk yazı Düşünce ve Tarih dergisinin, Kasım 2015 tarihinde çıkan 14. sayısında, ikinci yazım Ocak 2016 tarihli 16. sayısında ve son yazı da Mart 2016 tarihinde yayınlanan 18. sayısında bulunmakta. Bunun yanında bu dergideki yazılarımı yayınlamaya devam ederken 31 Ocak 2016 Milliyet gazetesinde “Rıza Nur’un gizemli hatıratı” başlığı ile bir haber yayınlandı.

Bundan sonra da gördüğünüz “Şahsiyetler” isimli kitapta bir Rıza Nur biyografisi kaleme almıştım.

İlber Ortaylı, Hakkı Uyar, Kemal Arı, Kaan Çelen, Sevgi Bayat, Emre Atan, Ferdi Çakmak, Özsel Çavdar, Barış Atagün, Cihan Oktay, Sefa Yapıcıoğlu, Gürkan Canpolat

Rıza Nur ve hatıratı ile ilgili olarak yaptığım araştırmaların üzerinden 6 sene geçti ve bu konudaki çalışmalarım hala da devam ediyor. Bitirmiş değilim.

Ama bugünlerde gerçekten doğru ve dürüst bir şekilde bilgi edinmek isteyen kişilerin dikkatlerini çekmek istediğim bir nokta olduğu için bu videoyu yapma mecburiyetini hissettim.

Bu nokta, Doktor Rıza Nur’un İngiliz casusu olduğu belgelendirildi mi? sorusuna tekabül etmekte.

Biraz durup düşünürseniz, aslında konu ile ilgili olarak tek bir olasılık bulunmuyor:

Birinci olasılığa göre, Cengiz Özakıncı’nın söylediği gibi, Doktor Rıza Nur’un hatıratının kendisinden haberi olmadan, İngiliz istihbaratı tarafından kaleme almış olabilir. Yani kısaca Rıza Nur İngiliz ajanı değil ama hatıratı İngiliz ürünü.

İkinci olasılığa göre, Doktor Rıza Nur’un kendisi zaten bir İngiliz casusu ve kaleme aldığı hatıratı da bu yönde değerlendirilmeli.

Ya da Rıza Nur bir İngiliz casusu değil ve yazdığı hatırat da kendisinin ürünü.

Doktor Rıza Nur’un İngiliz casusu olabileceği konusunda, ortaya konmuş olan bu şüphe üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur ve benim de üzerinde çalıştığım bir noktadır.

Robert Olson – Kürt Milliyetçiliğinin kaynakları ve Şeyh Said İsyanı

2016 senesinde yaptığım bir konuşmada, Amerikan üniversitesinde öğretim üyeliği yapan Profesör Robert Olson isimli yazarın kaleme aldığı, elimde görmüş olduğunuz bu eserden bahsetmiştim. Kitabın ismi “Kürt Milliyetçiliğinin kaynakları ve Şeyh Said İsyanı”

Başlığından da anlaşılacağı üzere eserin ana konusu 1925 senesinde yaşanmış olan Şeyh Sait isyanı, Türkiye ve İngiliz ilişkileri, vesaire.

Yaptığım konuşmamda kitabın 132. sayfasında yer alan bir bilgiyi aktarmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, 1921 ile 1924 yılları arasında Mustafa Kemal Atatürk hükümetinde bakanlık yapmış birisinin, İngiliz ajanı olduğundan bahsetmiş, akla gelen bu kişiler arasında Doktor Rıza Nur’un da olabileceğini ama elimde bunu ispat edebilecek hiçbir somut belge ve bilgi olmadığı için, bunun o kişi olduğunu kesinlikle söyleyemem demiştim. Devamında da bu kişinin gün yüzüne çıkabilmesi için çalışmalarımı sürdürdüğümü eklemiştim.

Gördüğüm kadarıyla insanlar, hem zaman, hem emek ve hem de maddiyat harcanarak yapılan araştırmaları, kendisinin yaptığı araştırmalarmış gibi aktarıyor ve anlatıyorlar. Bu bakımdan zaman içerisinde konuyla ilgili elde etmiş olduğum ama henüz yayınlamadığım bilgileri burada sizlere aktarmayacağım tabi ki.

Ama benim bu dikkat çektiğim bir ihtimal dışında, konuya tek bir yeni bilgi ve bulgu getirilmeden, 1921-1924 arasında bakanlık yapmış bu İngiliz casusu olan kişi Doktor Rıza Nur’dur! demeden önce, biraz oturup elimizdeki bilgileri kontrol etmemiz gerektiği fikrindeyim.

Şimdi kitapta yer alan ve İngiliz Hava Bakanlığı raporlarından aktardığı bilgiden yola çıkacak olursak, İngilizlere casusluk yapan bu kişi demiş ki:

“İsmet bey’in 22 Kasım 1922’de[4] istifasının ardından, Doğu politikasına dönme yönünde bir girişim oldu. Muhbire göre, bu “Fethi Bey (Okyar) ve arkadaşlarının amacıydı.” Muhbir, Fethi Bey ile İmaret Vekili Feyzi Bey ve Adalet Vekili Esat Bey’in “iflah olmaz Rusofiller” olduğunu bildiriyordu. (Muhbirin de bir siyasi hizip mensubu olarak konuştuğu akılda tutulmalı).”

Yani anlaşılıyor ki, 1921-1924 yılları arasında hükümette bulunan ve İngilizler adına çalışan bu casus bakan 22 Kasım 1924 senesinde kurulmuş olan Fethi Okyar Hükümetinde bakan olamamıştır.

23 Nisan 1920’de kurulan Meclis’te eğer 25 Nisan 3 Mayıs tarihleri arasında kurulan Muvakkat İcra Encümenleri Heyetini saymazsak, 3 Mayıs 1920 tarihinde çalışmalara başlamış olan Birinci İcra Vekilleri Heyeti’nden, 22 Kasım 1924 tarihine kadar görev yapmış 6 hükümet içerisinde toplam 55 farklı kişi bakanlık yapmıştır.

Bu 55 kişi içerisinden, 12 kişilik olan Fethi Okyar hükümetinde bakan olmayan kişi sayısının toplam 43 kişi olduğu ilkokul matematiği ile hesaplanabilir. Bunun yanında, bir önceki hükümette bakan olupta Okyar hükümetinde bakan olmayan kişi sayısı ise 10’dur ve bu 10 kişi içerisinde Rıza Nur bulunmamaktadır.

Uğur Mumcu

Bu kişilerin tek tek isimlerini vermeyeceğim, konuyla ilgili bir şeyler bulup belgelendirdiklerini iddia eden yazarlar, madem öyle zahmetine de katlanarak bu bilgileri kendileri bulabilirler.

Demek ki, 27 Ekim 1923 tarihine kadar hem Eğitim Bakanlığı hem de Sağlık Bakanlığı yapmış olan Doktor Rıza Nur da bu anlatılan ihtimal profil içerisinde yer alan bir kişidir ama tırnak içerisinde “bu tanımlamaya sadece ve sadece bir tek Rıza Nur uymaktadır, işte İngiliz ajanı da odur” demek ve Rıza Nur’u İngiliz casusu yapmaya da yeter demek kesinlikle doğru değildir.

Araştırmalarımda bana her zaman ilham kaynağı olmuş, çok değerli bir Atatürkçü düşünür, aydın ve yazar olan Uğur Mumcu’nun verdiği bir röportajı hatırlatıyor, bu olaylar…

Bu röportajı daha önce sizlere “Okumaz Yazarlar” başlığı altında aktarmıştım.

Okumaz-Yazarlar

Kaynakça:

[1] Dr. Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, Altındağ Yayınevi, 1967, s. 542

[2] Uğur Mumcu, Rabıta, UMAG Vakfı Yayınları, Ankara, 2014, 27. Baskı, s. 64-68

[3] 24 Temmuz 2014 tarihli İkna Odası programı

[4] Öyle sanıyorum ki 1922 yazılması bir baskı hatasıdır. Doğrusu 1924 olmalıdır.

Cihan Oktay
2014 yılında Türkeli Dergisinde yazarlık yapmaya başlayan yazar, derginin kapanmasıyla birlikte, Türkçe Tarih Dergisi‘ne kuruculuk etmiş ve günümüzde de yazılarını burada yayınlamaktadır. Yazar Türkçe Tarih sistemi üzerinde genellikle Milli Mücadele, Atatürk ve Türk Devrimleri üzerine yazılar yazmaktadır. Uzun bir süredir, Rıza Nur ve Hatıratı üzerine araştırmalar yapmakta ve bu çalışmaları ile tanınmaktadır. Diğer önemli tarihçilerle birlikte kolektif olarak yayınlanan "Şahsiyetler" isimli kitapta, Doktor Rıza Nur biyografisi kaleme almıştır.

Harf Devrimi’nin başlangıç günleri

Önceki yazı

Milli Mücadele Üzerine Neşredilen Bazı -Askeri- Hatıratlar

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Atatürk Dönemi