Dünyanın gördüğü ilk genel seferberliği ve kitlesel savaşı içeren Cihan Harbi daha önceki harplerden birçok açıdan farklılık ve yenilik içererek devletleri cephe gerisinde de dikkatli olmaya mecbur bırakmıştı. Dikkat edilmesi gereken konuların başında casusluk geliyordu. Eski tabirle Umumi Harp çok sayıda farklı milletleri içinde barındıran imparatorlukların harbi olduğu için farklı milletlere mensup kişiler millî, dinî, siyasî gerekçelerle casusluğa meylettikleri gibi bazen tamamen para için bu yola tevessül edenler de olabiliyordu.
30 Temmuz 1916 tarihinde Hariciye Nezareti’nin Cenevre Başkonsolosluğundan aldığı bilgileri Dâhiliye Nezaretine ilettiği bu metinde Hüseyin Hüsnü adında Cenevre’de yaşayan bir Türk’ün düşman ülkelere casusluk yapma şüphelisi olduğu delilleri ile beyan ediliyor.
İzmir telgraf başmüdürlüğünden emekli Galip Bey’in oğlu olduğu belirtilen Hüseyin Hüsnü’nün İsviçre’de yaşadığı ve düşman devletlere çalışan bir dolandırıcı olduğu ifade olunuyor. Hüsnü’nün İstanbul’a gelmek üzere Cenevre Başkonsolosluğuna müracaat ettiği ve kendisine 12 Temmuz 1916’da bir pasaport verildiği belirtilmiş. Ancak kendisinin İtalya devleti hesabına çalıştığının haber alınmasıyla müttefik devletler olan Avusturya ve Almanya siyasi memurlarına (istihbaratçılar) durumun haber verilerek gereken tedbirleri almaları tavsiye edilmiş. Bunlar yanında muhtemel casusun dikkat çeken faaliyetlerine de yer verilmiş. Daha önceden pek de müreffeh bir hayat sürmeyen Hüsnü’nün bu defa Başkonsolosluğa 12 frank askeri mükellefiyet harcı ve 20 frank da Hilal-i Ahmer’e yardım amacıyla para dağıtmasının yabancı bir memleketten yardım aldığının göstergesi olduğu belirtilmiş. Dikkat çeken şey ise pasaportu alan muhtemel casusumuzun İstanbul’a değil Avusturya’ya gitmesi olmuş. Yetkililer Hüsnü’nün buradaki askeri faaliyetleri İtalyanlara bildireceği ihtimali üzerinde durarak ülkeye girdiği anda sıkı bir şekilde takip edilmesi hakkında Avusturya makamlarına tavsiyede bulunmuşlar. Şayet Avusturya’dan bir şekilde İstanbul’a gelme durumu söz konusu olursa kendisinin İstanbul’da da sıkı bir gözetim altında tutulması gerektiği Cenevre Başkonsolosluğundan alınan yazıda belirtilmiş.
İsviçre gibi tarafsız bir devletin topraklarında tespit edilen bu casusluk girişimi Cihan Harbi esnasında İsviçre’nin casuslar, savaş firarileri ve muhalifler için önemli bir ülke olduğuna bir örnektir. Casus olduğundan şüphelenilen Hüseyin Hüsnü’nün de rahat bir şekilde Avusturya’ya veyahut başka bir ülkeye gidebilmesi İsviçre’nin casusluk ve muhalif kişiler hakkındaki taşıdığı önemi doğrulamaktadır.
Kaynak:
Hariciye Nezaretinden Dahiliye Nezaretine gönderilen 30 Temmuz 1916 (Rumi 17 Temmuz 1332) tarihli vesika. Bakınız: BOA (Başkanlık Osmanlı Arşivi), fon. DH. EUM. 5.Şb (Dahiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye 5. Şube Müdüriyeti), 27/10, lef. 2.
Yorumlar