Atatürk, çocuklara karşı büyük bir sevgi, saygı ile karışık bir sevgi besler ve gösterirdi.
Çocukların saflıklarıyla içlerinden geldiği gibi konuşmaları O’nun hoşuna giderdi. İlk defa Cumhurbaşkanlığına seçildiği sıralarda idi. Bir sabah Çankaya sırtlarında beraber gezmeye çıkmıştık. Güneşli, berrak bir gündü mevsim kış olduğu halde soğuğu pek duymuyorduk.
Gazi önde gidiyor. Hayati merhumla ben kendisini takip ediyorduk.
Arada bir büyükler büyüğü bize dönüyor ya bir soru soruyor, yahut da bir düşüncesini söylüyordu. Döne dolaşa eski Muhafız Bölüğü’nün barındığı kerpiç köşk eskisinin arkalarına düştük. Burada onar, onbirer yaşlarında iki çocuk uçurtma uçuruyorlardı.
Gazi durdu, çocukların uçurtmayı havalandırmak için yaptıkları insanlık üstü hamlelere bakıyordu.
Onlar bizim oraya gelişimizin farkında bile olmamışlardı. Oyunları ile meşguldüler. Bir aralık uçurtma yerden bir iki metre yükseldikten sonra birden bire yalpaladı. Bir iki takla atarak geldi, ta ayaklarımızın dibine serildi.
O zaman çocuklar bizi gördüler. Bir tanesi korkusuzca bize koştu. Öteki olduğu yerde çivilenmiş gibiydi. Üç yabancı adamla karşı karşıya gelmek kendisini belli ki ürkmüştü.
Gazi, yanımıza sokulan çocuğu yakaladı. Çelik bakışlı gözlerini onun yüzüne dikip gülümseyerek sordu:
-“Adın ne senin bakayım?”
-“Cemil”
-“Çankaya’da mı oturuyorsun?”
-“Yok; Ayrancı’da”
-“Mektebe gidiyor musun?”
Çocuk başını öne doğru hızla eğdi.
-“Eee … Ne okuyorsun mektebte?”
-“Her bişey okuyorum”
-“Peki ben kimim Cemil?”
Çocuk zeki bakışlarını Ata’nın üzerinde gezdirdi:
-“Sen Gazi Paşa’sın”
Ata gülümsedi:
-“Olmadı Cemil! Ben Gazi Paşa değilim. Beni benzettin sen”
-“Yok benzetmedim. İyi biliyorum sen Gazi Paşa’sın”
-“Nerden biliyorsun”
Çocuk, kendinden emin bir tavırla:
-“Çünkü” dedi. “Sana hiç kimse benzemez… “
Çelik gözler bulutlandı. O eşsiz kafanın içinde kimbilir ne düşünceler geçti o anda…
-“Cemil sen büyüdüğün zaman ne olacaksın?” Cevap o ufacık ağızından tereddütsüz çıktı:
-“Asker olacağım… “
-“Asker olup da ne yapacaksın?”
-“Düşman bu topraklara bir daha basacak olursa onu buradan kovacağım.”
Gazi bir şey demedi. Küçücük Cemil’i kollarından tuttu, kaldırdı ve alnına sıcak bir öpücük koydu. Sonra onu oyununa geri gönderip yoluna devam ederken bize döndü:
Başlangıcı kendi zihninde kalan cümleyi bize hitap ederek tamamladı:
-“Evet… Öyledir. Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkada kalmayacak.”
Aradan yirmi üç yıl kadar zaman geçti. Küçük Cemil ne oldu bilmiyorum. Belki de muradına ermiş, şanlı Türk Ordusu’na subay olarak katılır. Belki de şu anda, sınır boyunda nöbetini bekliyor. Genç gönlünde alev alev yatan vatan aşkının ilk kıvılcımını Atatürk’ün o gün alnına koyduğu öpücükten aldığını acaba hatırlar mı?
Gençliğe Cumhuriyeti emanet edecek kadar ulular ulusu Atatürk’e güven veren Cemil’in nesli, O’nun ümitlerini boşa çıkarmamıştır.
Benzeri olmayan Gazi Paşa, onun için rahat uyuyor.
Pek sevdiği Türk Çocukları, vasiyetini yerine getirmek için her yıl, bugün and tazeliyorlar.
Yorumlar