Olayın gelişimini ve genel durumu özetlemesi bakımından Şevket Süreyya Aydemir’in “Tek Adam” eserine başvuracağım:
“Riyaset mevkinde Ali Fuat Paşa vardı. Fakat artık reisi dinleyen yoktu. Mebusların hepsi ayaktaydı. Hele kürsünün önünde taraflar, artık kontrol edemedikleri bir hiddet ve şiddet seli içindeydiler. Gazi de bu kızgın ve herkesin kendi bildiği gibi bağırıp çağırdığı kalabalığın içindeydi. Reis, Meclisin emniyet kuvvetini çağırıp kavgaya müdahale ettiremezdi. Çünkü oturum gizliydi. Fakat tarafları da zaptetmek kabil değildi. Riyaset kürsüsündeki çanı, beyhude yere çalıp duruyordu. İşte bu hava içinde ve Meclisin çok fena bir şeylere sahne olmak üzere olduğunu gördüğü bir anda, elindeki çanı birden iki tarafın arasına fırlattı. Garip bir gürültüyle döşemeye çarpıp ayaklar altında yuvarlanan çan, ortalığa ani bir şaşkınlık verdi. Taraflar durulup aralanır gibi oldular ve reis, sesinin son kuvvetiyle, herkesi yerlerine oturmaya davet etti. Ama, artık çoğunluk da anlamıştı ki, bu müzakerelerin uzamasında bir fayda yoktu. Müzakerenin kifayeti takriri verildi. Lozan Konferansı tartışmaları, iki tarafı da tatmin etmeyen, fakat devamında da fayda görülmeyen bu hava içinde sona erdi. [1] Ama gene herkes anlamış gibiydi ki, artık sona eren, yalnız oturumun tartışmaları değil; “Gazi Meclis’in de tarihi hayatıdır… Gene o günlerde meydan alan başka bir olay ise, başta Gazi ve Büyük Millet Meclisi olduğu halde bütün şehri, hatta bütün memleketi derinden tedirgin etti. Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey, 27 Mart’tan beri ortada yoktu…
(…)
Kısacası durum çok gergindi. Dedikodularla, sitem ve lanetlemeler, en dokunulmaz şahsiyetleri bile şüphe altına sürüklüyordu. Nihayet olayın ilk düğümü çözüldü. Acı gerçek, 2 Nisan pazartesi günü, Başvekil Rauf Bey tarafından Meclise açıklandı: Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey feci bir cinayete kurban gitmişti…
Rauf Bey olayın mahiyetini de anlattı. Yapılan tahkikata göre Şükrü Beyin katili, Giresun Gönüllü Alayı Kumandanı Topal Osman’dı. Topal Osman, 27 Mart akşamı Şükrü Beyi, adamlarından Mustafa Kaptan vasıtasıyla Samanpazarı’ndaki evine misafir gibi çağırmış, orada boğdurmuştu. Gece ortalık tenhalaşınca, ceset Çankaya arkasındaki Muhya köyü arazisine gömülmüş, Topal Osman da Çankaya tarafındaki Ayrancı bağlarında karargahına çekilerek durumun gelişmesini izlemeye başlamıştı. Fakat cesedin bulunuşu ve işin aslının ögrenilişi, hükümet için yeni bir zorluk doğuruyordu. Çünkü Topal Osman’ın alayından bazı bölükler, Çankaya köşkünün ve Gazi’nin de muhafazasına memurdular. Gazi ise, köşkte bulunuyordu. Ta Milli Mücadele’nin başından ve Karadeniz bölgesindeki Pontus hareketlerinden beri bin bir kanlı olaya karışmış olan Topal Osman’ın tevkifi ve onun adamlarının silahsızlaştırılması o kadar kolay değildi… Nihayet çeşitli tedbirler alındı. Gazi ve eşi gece köşkten muhafızlara sezdirmeden ayrıldılar. Sonra Milli Savunmaya bağlı muhafız taburu askerleri köşkü ve Osman Ağanın evini sardılar. Topal Osman’a usulen tevkif müzekkeresi tebliğ edilmek istenildi. Fakat gelenlere daha ilk anda, ateşle karşılık verildi. O zaman Çankaya’da Gazi’nin evi etrafında ve Ayrancı taraflarında çarpışma başladı. Osman Ağa yaralı ve bazı adamlan ölü olarak ele geçirildiler. Fakat az sonra ağa da öldü, müfrezesinden kalanlar silahsızlandırıldılar. Bu suretle Kuvayi Milliye devri müfrezelerinin son kalıntısı da tasfiye edilmiş oldu. Ali Şükrü Bey olayı da, adli tahkikatı tamamlanarak yavaş yavaş unutuldu.” [2]
Ali Şükrü Bey’in öldürülmesi olayına kimler zamanında ne dedi? Kısaca bir bir gözatalım:
Mehmet Altan
“Ana Britannica Ansiklopedisi‘ne göre Muhafız Alay Komutanı Topal Osman “Ali Şükrü Bey’i Mustafa Kemal’e karşı sert muhalefet izlediği gerekçesiyle 27 Mart 1923’te öldürdü.” [3]
Rıza Nur
“(…) (Topal Osman Ağa) Hem pek Türkçü, vatanperver, gayretli ve müslüman idi. Yine vatan yolunda zannederek, fakat bir haris şeririn bu tarzda iğfalatına kapılarak Ali Şükrü’yü boğdu. Bu suretle kendi kellesini de verdi…” [4]
Ahmet Demirel
“(…) Meclis-i Mebusan’ın son dönemine Trabzon’dan milletvekili seçildi. Meclis’in çalışmalarına ara vermesi üzerine Ankara’ya geçerek TBMM’ye katıldı. Meclis’teki konuşmalarıyla dikkat çekti ve muhalefetteki İkinci Grup’un içinde yer aldı. 19 Ocak 1923’ten itibaren İkinci Grup’un yayın organı olan Tan gazetesini çıkardı. Milletvekilliği sürerken, 27 Mart 1923’te (Topal) Osman Ağa ve adamlarınca öldürüldü.” [5]
Topal Osman ve Ali Şükrü Bey ile ilgili en son okuduğum kitap ise, Ümit Doğan’ın yazmış olduğu, Kripto Yayınlarından çıkan Mustafa Kemal’in Muhafızı Topal Osman isimli kitap. Hem sadece bu konuyla ilgili değil, doğumundan ölümüne kadar Topal Osman Ağa’nın Pontus çetecileriyle girdiği mücadeleler, Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaşı gibi zamanlarda hem ordu içinde, hem de kendi kurduğu gönüllü birlikleriyle giriştiği mücadeleler anlatılıyor. İçerisinde birçok bilgi, belge ve fotoğraf mevcut. Kitap iki yönden çok önemli: Topal Osman Ağa’nın itibarının iadesi ve Milli Mücadeledeki hizmetlerinin açığa çıkması, bir diğeri ise Cumhuriyet Tarihini tekrar yazmaya çok meraklı kişilerin kolaya kaçar cinsten yaptığı hesapları ve bunun neticesinde Mustafa Kemal Paşayı dahi cinayete azmettirmekle suçlamalarını alt üst etmesi.
Ümit Doğan yaptığı araştırmada, bugüne kadar yayınlanmamış, Topal Osman’ın en yakınında bulunan adamlarının, torunları vasıtası ile ifadelerine başvurmuş. Bu ifadeleri karşılaştırarak çelişkili noktalar üzerinde önemle durmuş. Burada bence en önemli nokta, Ali Şükrü Bey’in öldürüldüğü gün, Topal Osman Ağa’nın nerede olduğu ve ne yaptığına dair ele geçirilen bilgi ve bunun değerlendirilmesidir.
Mustafa Kemal’in Muhafızı Topal Osman isimli kitap, bu olaya sağ duyu ile yaklaşmayan, ortada doğru düzgün bir adli bir inceleme dahi yapılmamış olmasına rağmen Topal Osman Ağa’yı suçlu olarak gösteren Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının en büyük kozlarından birini şak diye ellerinden almıştır!
Kitabı okuyanlar ayrıca, “Çankaya Köşk’ü basıldıktan sonra, Atatürk Köşk’ten çarşaf giyerek kaçtı” gibi asılsız iddialara da yanıt bulacaklar!
Bugüne kadar bu araştırmaları yapmamış, oturduğu yerden “Bu bir siyasi cinayettir ve azmettiricisi de Mustafa Kemal’dir” diye kesin hüküm biçenleri de düşünmeye sevk eden bir sonuç ile bitiyor kitap:
“(…) Ali Şükrü Bey’in öldürülmesinin ardından da Osman Ağa ve arkadaşları hakkında pek çok olumsuz eleştiri yapılmıştır. Osman Ağa’yı katil olarak itham edenler şu noktaya dikkat etmelidir: Osman Ağa katildir demek için yeterli kanıt yoktur. Osman Ağa bu cinayette sadece zanlıdır. Mahkemeye çıkartılıp yargılanmadan öldürülmüştür…” [6]
Tarih yazmak ta, tarih yapmak kadar önemlidir..
Kaynakça:
[1] – Yukarıda anlatılan buhranlı toplantı gününe ait tafsilat, o toplantıda Reislik mevkiinde bulunan Ali Fuat Paşa’nın “Siyasi Hatıralar” adlı eserinde vardır (s. 260-290)
[2] – Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, (İstanbul: Remzi Kitabevi, 1966), 2. Basım, c. III, s. 81-83
[3] – Mehmet Altan, “Atatürk’ün kuşatıldığı gece…”, Sabah, 16 Haziran 2006
[4] – Dr. Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, (İstanbul: Altındağ Yayınevi, 1967), c. III, s. 1181
[5] – Prof. Dr. Ahmet Demirel,Cumhuriyet Tarihinin Bilinmeyen Gerçekleri, (İstanbul: Ufuk Yayınları, Ekim 2014), s. 196
[6] – Ümit Doğan, “Mustafa Kemal’in Muhafızı Topal Osman, (Ankara: Kripto Basın Yayın, Kasım 2014), s. 349
Yorumlar