Emel Esin’in bilimsel şahsiyetini tayin eden özelliklerinden biri, bir yandan Doğu dilleri ve kültürüne, diğer yandan Batı dilleri ve kültürüne hâkim olmasıydı. Böylece çok değişik kaynaklardan istifade ederek geniş bir ufuk ve perspektif içinde çalışabiliyordu. Sosyal bilimlerde çalışan sanat tarihi ve kültür meselelerini araştıranlar için bilhassa Türk sosyal bilimcileri için sadece Batı dil ve kaynaklarına bağlı kalmayıp, Doğu düşüncesine ve kaynaklarına inebilmek çok önemlidir. Bu sayede kültür üstünlüğü ve geriliği şeklindeki kompleksler siliniyor. Böylece tarihleri ve yerleşme yerleri itibariyle Doğu ile Batı arasında bir köprünün üzerinde bulunan Türklerin sanatları ve kültürleri daha iyi anlaşılabiliyor. Denilebilir ki, Emel Esin böyle bir senteze yaklaşmış nadir sosyal bilimcilerimiz den biri oldu.
Evet, Dr. Esin Batı dillerinden İngilizce, Fransızca, Almanca yanında Rusçayı, anlayacak kadar da Bulgarcayı biliyordu. Farsça ve Arapça onun kaynak dillerindendi. Geniş ilmi kapasitesi yanında, bu çeşitli dil bilgisi de onu Doğu ile Batı arasında bir köprü insan yapmıştır. Batının metodunu kavramış, kendi milli ve manevi değerlerine tutkun bir insandı…. Emel Esin’in kaybı ile Türk kültür ve sanat tarihine derinliğine ve mukayeseli olarak inmeye çalışan, bu tarih üzerine ülkenin içinde ve dışında konuşabilen kıymetli bir araştırıcı aramızdan ayrıldı.
Yorumlar