0

İslam hukukuna dayalı Türk devletlerinin 9.yüzyılda İslam dinini kabul etmesiyle kurulduğunu belirten Afet İnan, bu devletlerden biri olan Selçuklularda kadınların sosyal ve kültürel meselelerde ciddi rolleri olduğunu ifade etmiştir. Osmanlı İmparatorluğunda ise kadınların siyasi hakları ile ilgili bir gelişme olmadığını fakat köylerde kadınların iş hayatına katıldığını belirten Afet İnan, Osmanlı’da kızların da erkekler gibi dini eğitime katılım sağladığını ifade etmiştir. Osmanlı Döneminde kadın haklarında bazı kısıtlamalar görülmekte olup kadının kendi evinden pek çıkmadığı, medeni hakları açısından ise erkekler ile eşit düzeyde görülmediği bir dönemdir. Türklerde kadının toplum içindeki yeri tarihi dönemlere göre farklılık gösterse de Türk Devletlerinde kadının saygın bir konumda olduğu göze çarpmaktadır. (Doğramacı, 1993)

Afet İnan “Türk Kadın Haklarının Tanınmasının Kültür Devrimindeki Önemi” isimli makalesinde(1967) 19.yüzyılda yapılan reformların kadına sağladığı imkânlar ile ilgili şu tespiti yapmaktadır: 1839-1856 tarihlerinde ilan edilen Hatt-ı Hümayunlarla devlet bünyesinde yapılmak istenen ıslahat Müslüman ve diğer dinlere mensup Osmanlı tebaası hakkında hukuki esasları ihtiva ediyordu. Bu hareket teokratik ve monarşik devlet şekli üzerinde bir tesir yapmamakla beraber, Osmanlı camiasına mensup fertler arasında, fikri bir gelişmeyi sağlamıştır. İşte bundan sonra yeni yeni okulların açılmasıyla kızlara verilen öğretim imkânları sayesinde kadınlar arasında, aydın bir zümrenin teşekkülüne sebep olmuştur. Bu devirde kadın ve aile konusunu işleyen yayınlar olduğu gibi, sadece kadınlar tarafından çıkarılıp kadınların fikren aydınlatılmasını isteyen ve kapalı hayata karşı isyanlarını belirten makaleler yazılmıştır(s.25).

Tanzimat’ın ilanı ile Kız Rüştiyeleri, Kız Sanayi Mektepleri ve Öğretmen Okulları açılmış olup İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte kadın hakları ve cemiyetleri ön plana çıkmaya başlamıştır. 1909 yılında Halide Edip tarafından kurulan Kadınların Yükselmesi Cemiyeti bu cemiyetlerden biridir. Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması diğer toplumlardaki kadınları etkilediği gibi Türk kadınlarının değişimini de tetikleyen faktörlerden biri olmuştur. Ayrıca erkeklerin savaşa gitmesi kadınların iş gücünü arttırmış, fabrikalarda ve gündelik hizmetlerde kadınların çalıştırılması kaçınılmaz olmuştur. Birinci Dünya Savaşından yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalamıştır. Bu antlaşmadan sonra İtilaf Devletleri Birinci Dünya Savaşı esnasında anlaştıkları gizli antlaşmalara dayanarak memleketimizi işgale başladılar.

Ülkenin içine düştüğü bu karamsar durum karşısında 19 Mayıs 1919’da kurtuluş mücadelesini başlatan Mustafa Kemal, başlatmış olduğu kıvılcım ile bölgesel örgütlenmeleri oluşturarak bütün memleketin yeniden toparlanmasını sağlayacaktır. 1919’da İzmir’in işgali ile başlayan süreç Türk kadınının siyasette aktif olarak rol almasını hızlandırmış ve Halide Edip’in İstanbul mitinglerinde yüz binlerin karşısına çıkarak bir simge haline gelmesini sağlamıştır. 1919 yılında Sivas’ta Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti kurulmuş ve sonrasında bütün Türkiye’ye yayılan bu dernekler Kuva-yi Milliye’ye tam destek vermişlerdir. Anadolu’da kadınlarımızın cemiyet kurmaları, onlara Türk erkeği ile çalışma olanakları yaratmış, onların mitinglere çıkmasını ve cemiyetler kurarak Milli Mücadeleye ortak olmalarının önünü açmıştır. Afet İnan bu konuda şu açıklamaları yapmıştır(Cunbur, 1967): Cumhuriyet ilan edildikten sonra Türkiye yeni bir devlet rejimine girince, Büyük Millet Meclisinde kanunlar tedvin edilirken, kadın vatandaşların durumu da dikkate alınmaya başlanmıştır. 1926’da Medeni kanunun kabulü ile aile hayatına getirilen yenilik ve kadına erkekle beraber eşit hakların tamamen tanınması prensibi, Türk Müslüman cemiyetine içtimai ve hukuki nizam bakımından yeni bir veçhe vermiştir.(s. 26)

Türkiye’deki işgallere karşı direniş hareketlerinin kadınların ve erkeklerin ortak çabası ile örgütlendiğini savunan Afet İnan şu sonuca varmıştır (Afetinan, 1976): 1919 yılında Türkiye’deki halk hareketi, her bakımdan örnek olacak önemli gelişmeler göstermiştir. Atatürk’ün askeri ve siyasi idaresi ile ilk önce fikir, sonra da uygulamaya geçilmiş ve milli bütünlüğü temin ederek Cumhuriyet İdaremiz kurulmuştur(29 Ekim 1923). Türk kadınına Cumhuriyet devrimizde tanınacak olan kanuni eşitlik hakkı da (1929-1930-1933-1934) bu yurt ödevlerini yerine getirmiş olmanın bir sonucudur.(ss. 1992-2000)

Kaynak:

İsmail Uzun, Kadın Haklarının Kazanılmasında Bir Cumhuriyet Kadını: Afet İnan(1908-1985), Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (AEÜSBED) 2017, Cilt 3, Sayı 1, S. 73-74

Türkçe Tarih

Prof. Dr. Osman Nedim Tuna

Önceki yazı

Tek başıma kalsam da!

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir