0

Prof. Dr. Reşat İzbırak, 1911 yılında Harput’ta dünyaya geldi. Kayseri Lisesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümüne girdi ve 1934 yılında buradan mezun oldu. 1935 yılında Devlet Sınavlarını kazandı ve ihtisas yapmak üzere Berlin Üniversitesine gönderildi. Bavyera Dağlarında “Geomorphologische Studien im Westlichen Bayerischen Walde” konulu tezi ile doktorasını hazırladı. 2. Dünya Savaşının zorlukları içinde 1939 yılında yurda döndü ve yeni kurulmuş olan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde asistan olarak göreve başladı. 1944 yılında “Yukarı Kızılırmak Bölgesinin Batı Çevrelerinde Jeomorfoloji Araştırmaları” konulu çalışması ile doçent ve 1953 yılında da profesör oldu. Bu tarihten, emekli olduğu 1981 yılına kadar Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümünün “Fiziki Coğrafya ve Jeoloji Kürsüsü” başkanlığını sürdürdü.

Prof. İzbırak, Türkiye’de modern coğrafya biliminin kuruluş ve gelişmesinde önemli yeri olan coğrafyacılardandır. Coğrafya konularının bütünlüğünden hiç ayrılmadan, fıziki coğrafyanın ve jeomorfoloji’nin bilimsel önemini ve arazi kullanımında bu alanlardan sağlanacak bilgilerin gerekliliğini daima vurgulamış, bu yaklaşımı tanıtan, örnek çalışma ve yayınlar yapmıştır.

Prof. İzbırak’ın yetişme yılları 2. Dünya Savaşı’nın etkileriyle çok sıkıntılı bir döneme rastlamıştır. Bu durum, Türkiye’nin en çetin bölgelerinde yaptığı arazi çalışmalarının, bunları değerlendirdiği yayınlarının önem ve değerini artırmaktadır. Yukarı Kızılırmak, Uzunyayla, Kayseri yöreleri ile Hakkâri-Van yöresindeki coğrafya araştırmaları o dönemde, çoğu katır sırtında dolaşarak yaptığı çalışmaların ilk akla gelenleridir.

Buna karşılık, Prof. İzbırak’ın yetişmiş bir bilim adamı olarak faaliyet gösterdiği yıllar Türkiye’de coğrafya biliminin gelişme dönemine rastlamaktadır. Bu dönemde ihtiyaç duyulan ders kitaplarının hazırlanmasında Ankara grubunun en aktif ve verimli üyesi olmuştur. Fiziki Coğrafyanın hemen bütün konularında, özellikle jeomorfoloji alanında çeşitli ders kitapları yayınlamış ve bunlar öğrencilerinin yetişmesinde önemli katkılar sağlamıştır.

Prof. İzbırak’ın çok ilgi duyduğu, alanına orijinal katkılar sağladığı konulardan biri de coğrafya terimleridir. Genellikle halk dilinden derlediği, Türkçe kökenli kelimeleri coğrafya terimleri olarak tanımlamış ve hazırladığı kapsamlı “Coğrafya Terimleri Sözlüğü” ile yayınlayarak kullanımını yaygınlaştırmaya çalışmıştır.

Prof. İzbırak’ın bir başka önemli çabası da Türkiye’de “Jeomorfoloji” biliminin gelişimi, tanınması ve bu alanda yetişenlerin statülerinin belirginleşmesi üzerine olmuştur. 1960’lı ve 1970’li yıllarda “Jeomorfolog” kadrosunun tanımlanması için ilgili devlet kuruluşlarına yazılan raporlardan çoğunun altında O’nun imzası bulunmaktadır.

Prof. İzbırak, 1952 yılından itibaren, Harita Genel Müdürlüğü nezdinde, gelişen değişik statülerdeki askeri okullarda harita subaylarına “Jeomorfoloji” dersleri vermiş, büyük gurur duyduğu bu hizmetleri sırasında “Sistematik Jeomorfoloji” kitabı iki defa basılmıştır. 1943-1981 yılları arasında 33 cilt olarak yayınlanan “Türk Ansiklopedisi”nin yazı kurulundaki çalışmaları da yine uzun süreli, önemli katkısının bulunduğu hizmetlerindendir. 1981 de emekli olduktan sonra ise Lise Coğrafya Ders kitapları yazmış ve bunların çok sayıda basımları yapılmıştır. 1998 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Anahtar kelimeler: Harput, Reşat İzbırak, Coğrafya, Jeomorfoloji.

Yaşam hikayesi1: Mehmet Reşat İzbırak. 1911 yılında Elazığ Harput Ağa köyü doğumludur. Aile aslen İstanbul kökenlidir. Aileye “İspiroğulları” denmektedir.  Babası Cevdet bey2 bir Osmanlı subayıdır. Annesi Tayyibe Hanımdır3. Ailenin nüfus kaydı Elazığ merkez Harput mahallesine bağlıdır4. Babası cephede ve esir olmasından dolayı aile korumasızdır. Annesinin Ermeniler tarafından öldürülmesi üzerine kardeşi Fethiye ile birlikte aynı durumda olan yani aileleri Ermeniler tarafında katledilen çocuklarla birlikte bir camide ailelere besleme olarak verilecekken kaçarlar ve Türksüvari birliği tarafından kurtarılırlar. Babası esaret dönüşü önce İstanbul’a sonra Kayseri’ye askerlik şubesi başkanı olarak tayin olur5. Aile Kayseri’ye taşınır.  Ailesi Kayseri’ye taşındığı için çocukluğu ve gençliği,ailesinin göçtüğü Kayseri’de geçti. Zeki, çalışkan, gelecek için ümit bağlanan bir öğrenci olarak liseyi bitirdiğinde, ailesi onun, o dönem için en gözde mesleklerden olan doktorluk ya da mühendislikten birini seçmesini istemekte; kendisine bu yönde baskı yapmaktadır. Ancak O, yerbilimci olmak istiyordu. Daha lise öğrencisiyken Kayseri 1911 doğumlu6 Leyle Hanım7 ile evlenir.

 Ailenin istemlerine karşın Kayseri Lisesi’ni bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü’ne girdi. 1934 yılında mezun olan İzbırak, Bursa’da henüz öğretmenliğe başlamıştı ki, Maarif Vekaleti( Milli Eğitim Bakanlığı )nce, yüksek lisans eğitimi için yurtdışına eleman gönderilmek üzere sınav açıldığını öğrendi. Bu Devlet sınavlarını başarı ile kazanan İzbırak, Doktora yapmak üzere Almanya’ya gönderildi (1935). Berlin Üniversitesi’nde doktora derslerini tamamladıktan sonra Ord.Prof. Dr. Norbert Kreps8 denetiminde “Geomorphologische Studien im Westlischen Bayerischen Walde ” konulu doktora tezi çalışmalarına başladı. Yaklaşan savaş nedeniyle ülkesine dönerek tezini 1939’da Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Coğrafya Bölümünde Ord. Prof. Dr. Herbert Louis9 ile tamamladı. Askerliğini topçu subayı olarak 1940-1942 yılları arasında İstanbul’da tamamladı. 1939 yılında Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde asistan, 1944’te doçent, 1953 yılında profesör oldu. Aynı yıl, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin Fiziki Coğrafya ve Jeoloji Kürsüsüne başkan seçildi. Bu görevini 1981 yılında emekli olduğu tarihe kadaBu bölümde hocanın eski öğrencilerinin ölümü üzerine  yazmış olduğu makalelerden geniş ölçüde yararlanılmıştır. Yararlanılan makaleler:  Erdoğan Akkan,” Coğrafya Ailesinin Büyük Kaybı,  Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı 7, Ankara, 1993.

 Ali Fuat Doğu, ” Prof. Dr. Reşat İzbırak’ın Hayatı ve Eserleri, ,  Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı 7, Ankara, 1993.

Özdoğan Sür, ” Kıymetli Hocamız Reşat İzbırak, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı 7, Ankara, 1993.

İlhan Kayan,” Türk Coğrafyacıları Bir Büyüğünü Daha Yitirdi”, Ege Coğrafya Dergisi, Sayı 10, Yıl:1999.1879 – 1948. Babası Ali Ağa, Annesi Ayşe Hanım. Kafkas cephesinde esir düşer. Sibirya’da esir kampında kalır. Esaret dönüşü İstanbul Üsküdar karakolunda binbaşı olarak karakol komutanlığı yapmış. Kızı Gönül İzbırak Şentürk ile 21 Kasım 2014 tarihinde İstanbul Moda semtinde evinde yapılan görüşme. Tayyibe Hanım I.Dünya Savaşında Ermeni isyanı sırasında  Ermeniler tarafından katledilir. Reşat İzbırak ileriki yıllarda aile nüfus kaydını Ankara Çankaya ilçesine almıştır. İshak Sunguroğlu, Harput Yollarında, C.II. İstanbul, 1959, s.463. Aslen 1917 doğumludur. Kızkardeşinin nüfusu kullanılmış. 1911-1998.

(1876-1947) http://de.wikipedia.org/wiki/Norbert_Krebs.

(1900-1985) http://de.wikipedia.org/wiki/Herbert_Louis_(Geograph)

Hayatı boyunca müthiş desteğini aldığı Leyla Hanımla olan evlilikten Behçet (1930-1998)[1], Gönül (1941-.) ve Cevdet Doğan(1950-2006)[2] olur. Her iki oğlu tıp eğitimi alır. Hayatta olan tek çocuğu Gönül Hanımın anlatımıyla babası özellikle yaz aylarında sürekli alan araştırmalarındadır. Bazı araştırmalarında evine uyuz ve bitlenerek döner. Tek maaşlı oldukları için aile kıt kanaat geçinmiştir.

Çalışmaları: Prof. Dr. Reşat İzbırak, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde, özellikle İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da coğrafya araştırma ve öğretim gezileri, jeomorfoloji araştırmaları yapmış, yerbilimleri alanındaki bilimsel incelemelerini kitap ve makaleler halinde yayınlamıştır. Bütün bu çalışmaları sırasında üniversite öğrencilerinin ihtiyaçlarını karşılayan jeomorfoloji, sular coğrafyası (Hidrografya), pratik olarak taşlan tanıma bilgisi, bitki coğrafyası konularında kitaplar yayınlamıştır. Araştırmaları içinde, derlenmesi ve hazırlanması uzun yıllar süren, batı dillerindeki coğrafya terimlerini tam olarak karşılayacak özellikte, binlerce kelimeyi içinde toplayan ‘‘Coğrafya Terimleri Sözlüğü” adlı kitabı önem taşır. Prof.Dr. İzbırak  , 1943 yılında yayına başlayan ve 33 büyük ciltten oluşan “Türk Ansiklopedisinin ilk kurulunda da görev almıştır. Cilo Dağına yaptığı araştırma gezilerinde Reşko tepesindeki buzula 1945 yılında “İzbırak buzulu” adı verilmiştir[3].

İzbırak hoca memleketi olan Elazığ’a kurulacak olan Atatürk Üniversitesi kurucu heyetinde Nebreska Üniversitesi hocaları ile birlikte 1955’li yıllarda görev almıştır. Hatta çocukken ayrıldığı Elazığ’a gelmiştir. Ancak Atatürk Üniversitesinin kurulacağı alan satın alınmasına rağmen siyasi oyunlarla Erzurum’a alınması nedeniyle daha sonraları bu çalışa grubundan ayrılmıştır.

Prof. Dr. Reşat İzbırak, 1952’de harita subaylarına (önceleri Harita sınıf okulu, daha sonra gelişerek “ Harita Yüksek Teknik Okulu”nda) jeomorfoloji okutmak üzere Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi dekanlığı tarafından görevlendirilmiştir. Gelişen Türk Haritacılığının merkezi olan bu eski ve büyük kuruluşta, fotogrametrik yöntemleri de kullanarak jeomorfoloji derslerini ücretsiz vermiştir. Bu konuda yazdığı “ Sistematik Jeomorfoloji” isimli kitabı Harita Genel Müdürlüğü’nce 1955 ve 1969’da iki defa bastırılmıştır.

Prof.Dr. İzbırak, tüm mesleki yaşamı boyunca öğretim gezi ve değerlendirmelerini ön planda tutmuş ve derslerde okutulan konuların arazi uygulamalarına büyük önem vermiştir. Bu amaçla Türkiye’nin pek çok yöresine kısa veya uzun araştırma gezileri düzenlemiştir. Bunlar arasında yüksek dağ gezilerinin ayrı bir yeri vardır. Jeomorfoloji’ye büyük önem veren ve bu konuda pek çok çalışma yapmış olan İzbırak, konunun bir meslek olarak gelişmesinde büyük gayretlerde bulunmuştur ve bu branşta pek çok bilim adamı yetişmesine vesile olmuştur. Bugün Türkiye’nin bir çok üniversitesinde görev yapan ve bazıları şuan emekli olan çok sayıda coğrafyacı İzbırak’ın öğrencisidir[4]. Bunlar arasında “profesör” olanların sayısı 10’u bulmuş, bu hocaların bir kısmı yetiştikleri Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde çalışmalarını sürdürmüş, bir kısmı da yeni üniversitelerin coğrafya bölümlerinde görev almışlardır. Bu sayede modern coğrafyanın Türkiye’deki gelişmesinde İzbırak hoca’nın katkısı büyük olmuştur. İzbırak’ın, çok sayıdaki öğrencisi, coğrafya öğretmenliği yanı sıra MTA Enstitüsü, Karayolları ve Meteoroloji başta olmak üzere bir çok kurumda görev almışlardır.

Prof. Dr. İzbırak’a göre araştırma ruhu ve isteği, Coğrafyacıların sahip olması gereken vasıflardır. Hoca, coğrafyacının işini sevmesini ve büyük bir istekle çalışması gereğini her vesileyle dile getirmiştir. Coğrafya araştırmalarının memleketimiz için gün geçtikçe kazandığı önem ve bu alanda iyi yetişmiş elemanların çoğalmasının gerekliliği, İzbırak’ın üzerinde önemle durduğu bir diğer konu olmuştur.

İzbırak hocanın coğrafya mesleğine katkıları, öğrenci yetiştirmek ve bu konuda çeşitli kitaplar yazmakla sınırlı değildir. Hocanın Türkiye’deki yer adları üzerinde çeşitli komisyonlarda yaptığı çalışmalar da büyük değer taşımaktadır.

Reşat İzbırak’ın mesleğine olan bağlılığı ve sevgisi çalışmalarının emekliliğinden sonra da devamını sağlamış ve 1982’de liseler için coğrafya kitabı yazmaya başlamıştır. 1985’te yayınlanan ve 3 ciltten oluşan bu kitaplar bugüne kadar pek çok baskı yapmıştır. Prof. Dr. Reşat İzbırak’ın mesleki hayatı boyunca yaptığı araştırma ve incelemelerde esas amaç, bu çalışmalardan en iyi şekilde nasıl faydalanılabileceği olmuştur. Kitaplarının ve makalelerinin hemen hepsinde bu görüş hakimdir. İzbırak, başlıca yayınlarının yer aldığı aşağıdaki listeden de görülebileceği gibi, İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da zor ulaşım koşulları altında çok değerli çalışmalar ortaya çıkarmıştır.Antalya’ya yaptığı bir araştırma gezisinde buranın bir turizm yöresi olacağını ilk defa dile getiren kendisidir[5]. Bazı ansiklopedilere madde olarak verilmiştir[6].

Kızının kaleminden”Babam Prof. Dr. Reşat İzbırak”[7]:  Babam Prof. Dr. Reşat İzbırak’tan dinlediğim anıları, çocukluk yıllarımda beni çok etkilemiştir. Bize anlattıklarına göre, babam (1327) yani 1911 Harput doğumludur. Babası yani dedem bir Osmanlı subayı idi. Dedem, eşi, oğlu ve kızı (halam) ile birlikte Harput’ta yaşamaktadırlar. Babam sekiz yaşında, halam da dört yaşında iken dedemin Ruslarla olan savaşta esir düşerek Sibirya’ya götürüldüğünü biliyorum. Babam, annesi ve kız kardeşi ile Harput’ta yaşamlarını sürdürmeye çalışırlarken, bir gün tekmelerle kapıyı kırarak içeriye giren Ermeni askerlerinin annelerini öldürdüklerini, kendisini ve kız kardeşini alıp götürdüklerini hep üzüntü ile dinlemişimdir. Götürüldükleri yer bir camidir ve orada pek çok Türk çocuğu vardır. Zaman zaman birilerinin gelip o çocuklardan istedikleri birini alıp götürdüklerini anlatırdı. Babam da o küçük yaşında kız kardeşinin elini hiç bırakmayarak onu korumaya çalışmış (hayatı boyunca kız kardeşini hep kollamış ve korumuştur). Bir gün nasıl bir fırsat buldu ise kız kardeşi ile birlikte o camiden kaçmayı başarıyor. Tarlalar arasında ne kadar zaman olduğunu bilemediğim sürede koşuyorlar. Bir gün karşıdan gelen atlıları görüp (artık bittik) diye düşünürken bakıyorlar ki gelenler Türk askeri ve böylece kurtuluyorlar. Hangi yıl olduğunu tam bilmiyorum, dedem esaretten dönüyor. İstanbul’da Üsküdar Askerlik Şubesinde binbaşı olarak göreve başlıyor. Çocuklarını yanına alıyor ve de ailede hep saraylı hanım diye bilinen Lütfiye hanımla evleniyor. Babam, Üsküdar’da Selimi Salise Numune Mektebinde okula başlıyor. Üvey annesini hep sevgiyle anardı.

    Dedem Harput’lu İspirzadelerden Ali Ağa’nın oğlu ve Miralay Nuri Beyin kardeşidir. Daha sonra dedem “Kayseri Askerlik Kalem Reisliğine” tayin edilir. Babam Kayseri lisesini bitirir ve liseyi bitirdiği yıl bir oğulları olur, agabeyim Behçet İzbırak. Soyadı Kanunu çıktığında dedem İzbırak soyadını almıştır. Liseyi bitiren babam İstanbul Üniversitesinde coğrafya bölümünü bitirir ve o sırada açılan bir imtihanı kazanarak Berlin’e doktora yapmaya gider. Bu süre içersinde annem ve ağabeyim, Kayseri’de dedemim yanındadır. Babam 1939 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile Türkiye’ye döner. Hemen yedek subay olarak askere gider ve Hadımköy’de üç yıl sürecek yedek subaylığını yapar. Bu süre içinde annem ve ağabeyimi İstanbul’a getirir. Harbiye’de küçük bir ev tutar. İzin alabildikçe eve gelir. Babam askerde iken 1941 yılında ben dünyaya geliyorum. Oturdukları binadaki diğer komşular çoğunlukla Ermeni imiş. Annen de babamın yokluğunda onların kendisine çok yardım ettiğini söylerdi. Ekmeğin karne ile verildiği zor günler. Ne bir topluluk için çok kötü ne de çok iyi diye keskin düşünceler olmuyor.

Babam terhis olduktan sonra İstanbul Üniversitesinde göreve başlıyor. Ama o sıralar Ankara, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesine gitme ve orada çalışmalarını sürdürme kararını alıyor. O yıllar Ankara da kadar yokluk içinde ki kiralık ev bulamıyorlar. Zaten kısıtlı bir bütçe. Olan evler de çok pahalı. Ama birbirini çok sayan ve seven bir anne baba ile büyümenin gücünü ilerde kendi yaşamındaki zorlukları yenmeye çalıştığımda anladım. Birbirlerine yaşamları süresince Bey ve Hanım diye hitap ettiler. Babamın hep söylediği bir sözü biz üç kardeş hep sevgi ile andık. Derdi ki (Dünyaya bir daha gelsem yine bu mesleğimi seçer ve de yine hanımımla evlenirdim.) 1950 yılında küçük kardeşimiz Doğan dünyaya geldi. Her iki kardeşim de doktor oldular. Ne yazık ki onları zamansız kaybettim. Şükrettiğim tek şey anne ve babamın onların vefatını görmeden vefat etmeleri. Çok fedakâr ve verici bir baba idi. Annemde vefakâr, yer yer cefakâr çok mükemmel bir anne idi. Bizlere verdikleri sevgi ve güven dolu yaşam varlıkta da yoklukta da beraberliğimiz için onlara minnet borçluğum.

Bazı gezi anıları: Gezilerini Orta ve Doğu Anadolu ağırlıklı yaptığını biliyorum, ama Antalya kentinde de incelemeleri var. Hatta hakkında yerel gazetelerde çıkmış yazılar var. Benim çocukluğuma denk gelen o araştırma gezilerinde eve bir kez bit, bir kez de uyuz getirdiğini biliyorum. Annem bahçede giysilerimizi yakmıştı. Nedeni de o zamanlar öğrenci ile de birlikte konaklama yerlerinin olmaması çok zor koşullarda yatacak yer bulunması idi. Yine Doğu Anadolu’ya yaptığı bir gezisinde katır üzerinde Zap suyunu geçerken katırın tökezlemesi sonucu kolunu kırıyor. Biz bu haberi Ankara’da radyodan duyduk. Annem, ağabeyim ve ben çok korkup üzülmüştük.

Bir anı da Kayseri’ye yaptığı bir gezide Erciyes dağında başına gelenidir. O gezide bazı diğer öğretim üyeleri de vardır. Dağda öğrencilerle araştırmalarını yaparken birden karşılarına atlı bir grup çıkar. Ellerinde para ve değerli ne varsa isterler. Öğrenciler kızlı erkekli çok korkar. Aslında herkes korkar. Bunlar işlemediklerini iddia ettikleri bir suçtan dolayı dağa çıkan ve Kayseri’de Boz Ahmet’in Osman[8] diye bilinen ve kendilerine eşkıya denilen bir gruptur. Kafiledeki birkaç delikanlı öğrenci kızları da korumak güdüsü ile öne çıkarlar. Babam derhal duruma el koyar. Liderlerine bir konuşma yaparak kendilerinin bilimsel araştırma yapan hocalar ve öğrenciler olduklarını, tek amaçlarının ülkeye hizmet etmek olduğunu ve maddi olacakta çok az paraları olduğunu bir de fotoğraf makinelerinden başka hiçbir şeyleri olmadığını anlatır. Babam çok iyi bir konuşmacı idi. Boz Ahmet’in Osman babamı dinledikten sonra atından inip onun elini öper ve adamlarına “Bırakın vatan için çalışsınlar.” der. Kafile Ankara’ya döndükten sonra öğrencilerden biri bu olayda babamı çok öven bir şiir yazar ama maalesef bu şiir elimde değil.

Bir öğrencinin kaleminden (Prof. Dr. Erdoğan Akkan) İzbırak Hoca[9]: İzbırak, Hoca Almanya’daki Doktora öğrenimi sırasında coğrafyanın, özellikle jeomorfoloji araştırmalarının kesinlikle arazi gözlemlerine dayalı olması gereğini görmüş; yurda döndükten sonra II. Dünya Savaşı etkisiyle ülkemizin içinde bulunduğu çok güç koşullara karşın çalışmalarını bu yönde sürdürmüştür. Böylece Türkiye’de Coğrafya’yı bir “ tasviri bilim ” olmaktan çıkartarak “Modern Coğrafya” anlayışının yerleşme ve gelişmesine öncülük edenler arasında yer almıştır. Yukarı Kızılırmak havzasına, Akdağ yöresine, Uzunyayla’ya ve özellikle Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü öncülüğünde ve desteğinde Van – Hakkari yörelerinde yapılan araştırmalarda Cilo – Sat dağlarının buzullarına yol – iz bulunmayan sarp yöreleri, coşkun akarsuları katır sırtında aşarak ulaşmıştır. 1953 yılında öğrencisi olduğumuz günlerden sonra birlikte, ulaşım ve iletişimin çok kısıtlı olduğu dönemlerde, ailelerimizden günlerce uzakta ve habersiz; kimi zaman at sırtında, kimi zaman kırıkdökük bir jiple, çoğu kez yaya olarak yaptığımız; kimi yerde başkası bulunmadığı için trahom hastanelerinin koğuşlarında, sağlık koşullarından uzak han odalarında konakladığımız gezilerin anılarım hâlâ bütün canlılığı ile yaşamaktayız. İzbırak özellikleri olan bir öğretim üyesi idi: İyi bir öğretici idi. Dersleri ve özellikle uygulamaları çok canlı ve çok coşkulu geçerdi. İşlediği konulan, bütün öğrencilerin en ince ayrıntılara  kadar öğrenebilmeleri için yoğun çaba harcardı. Kara tahtaya çok güzel şekiller çizerdi. Bunun için yurt dışına gidenlere ısmarladığı tek şey kaliteli bir kutu renkli tebeşir olurdu. İyi bir hatipti. Konferans, ders ve uygulamalarının anlaşılır ve zevkli oluşu bundandı.

Bir öğretim ve araştırma gezisinde yollarını kesen eşkıyadan, geziye katılan diğer öğretim üyeleri ve öğrencilerini bu hitabeti ve tatlı diliyle kurtarışı bölümde hep anlatılır. Ancak, eşkıya başının “Bunu kimseye söylemeyin ” uyarısından olacak, kendisi bu önemli ve heyecanlı olaydan hiç bahsetmezdi. Kalemi güçlüydü ve verimli bir yazardı. Kolay ve düzgün yazardı. Sadece Fiziki Coğrafya değil,

Coğrafyanın hemen her konusunda yayınlanmış makale ve kitapları ile verimli bir ‘bilim insanı idi. Mesleğe atıldığı ilk yıllarda Coğrafi bilgileri ülke ve bölge yararına uygulamaya koymak; coğrafyayı halka tanıtmak ve geniş bir tabana yaymak için kaleme aldığı makaleler çeşitli dergilerde yayınlanmış; ülke ve özellikle Kayseri yöresinin kalkınması için bir Coğrafyacının yapması gerekenleri fazlasıyla yerine getirmiştir. Örneğin, 1957 yılında “ Yeni Erciyes Dergisi ”nde yayımlanan “ Kayseri Büyük Şehir Olma Yolunda mıdır? ” adlı makalesi, daha “Büyük Şehir ” kavramının bile iyice bilinmediği bir dönemde, İzbırak’ın ileri görüşünün bir kanıtı sayılabilir. İzbırak’ın bilimsel yayımlarını iki döneme ayırmak gerekir. 1960’lı yıllarına ortalarına kadar “ Jeomorfoloji” ders kitabı dışında, hepsi arazi araştırmalarına dayalı kitap ve makaleleri; daha sonra geniş bilgi birikiminin ürünü olan Üniversite ders kitapları ve Türkiye Coğrafyasını bir bütün olarak ele alan eserler. Emekli olduktan sonra da bu yönde çalışmalarını sürdüren İzbırak bu dönemde özellikle liseler için ders kitapları ve Coğrafya öğretmenleri için yardımcı kitaplar yazmaya yöneldi. İzbırak bir dilci idi. Daha 1940’11 yıllarda başladığı Coğrafya dilini Türkçeleştirme ve özellikle Anadolu’nun çeşitli yörelerinden derlediği terimleri yerel bilimsel yayınlara yerleştirme çabalarını Türk Dil K urumu’ na üye olarak sürdürmüş ve 20 yılı aşan bir uğraştan sonra hazırladığı “Coğrafya Terimleri Sözlüğü” nü 1964 de yayınlamıştı. Sözlüğün sadece dizinini oluşturan bavullar ve torbalar dolusu fişi düzenleyebilmek için üç asistanı bir aydan fazla süre çalışmak zorunda kalmıştık. İzbırak’ın çalışmaları sadece Üniversite ile sınırlı kalmamıştır.Yayımlanmaya başladığı dönemden beri yazı kurulunda yer aldığı “ Türk Ansiklopedisi” nin Coğrafya ile ilgili makalelerinin büyük kesimi İzbırak tarafından kaleme alınmıştır. İzbırak’ın övünç duyduğu çabalarından biri de 1952 yılından emekli oluncaya kadar “Harita Genel Komutanlığı”nda harita subaylarına verdiği “Jeomorfoloji” dersleri olmuştu. İzbırak “Sistem atik Jeomorfoloji” kitabını özellikle bu grup için hazırlanmış ve kitap ilk kez Harita Genel Komutanlığınca yayınlamıştır. Aynı komutanlıkça hazırlanan büyük “Türkiye Atlası”nın bilimsel danışmanlığını da İzbırak yapmıştır. Ondan ders alan Ordumuzda hizmet görmüş veya görmekte bulunan harita subayları İzbırak hocalarını saygı ile anmaktadırlar. Coğrafya eğitimi görenlerin üniversiteyi bitirdikten sonra karşılaştıkları güçlükleri aşmak, bölümü bitiren öğrencilere yeni iş olanakları açmak için büyük çabalar sarf eden İzbırak, özellikle “Jeomorfolog”luk mesleğinin coğrafyanın bütünlüğü içerisinde gelişmesi için uğraş vermiştir. “Türkiye Jeomorfologlar Derneği” tüzüğünden logosuna kadar İzbırak ve kürsüsü elemanlarının gayret ve destekleri ile gerçekleşmiştir. Bugün “Jeomorfolog”ların bir “teknik eleman” olarak hizmet görmelerinde onun çabaları yadsınamaz. İzbırak “çevremde kimse olmasın da hep ben dorukta kalayım” düşüncesinde değildi. Sınıfın en iyi öğrencilerini seçip, üniversitedeki kadrolar uygun oldukça, onları bilimsel yola yönlendirmeyi adeta prensip edinmişti. Bugün bir kesimi artık emekli olmuş; bir kesimi çeşitli üniversitelerimizin coğrafya bölümlerinde görev yapmakta olan öğretim üyelerinin yetişmesinde unutulmaz emekleri geçmişti. Bu bakımdan hocaların hocası deyimini en çok hak edenlerdendir. İzbırak daha lise öğrencisi iken olmak istediği coğrafyacılığı tam anlamı ile özümsemiş, kendisi ve çevresi için bir yaşam felsefesine dönüştürmüştü. Onun kaleminden coğrafyacılara şu öğüdünü aktaralım: “……. Coğrafi araştırmalar boyunca en önemli nokta içinden gelerek çalışmaktır. Bütün bir araştırmada bu iş biran önce bitiverse düşüncesi ile değil, araştırılan konuların ve olayların en iyi şekilde bitirilmesi üzerinde hassasiyetle durulmalıdır. Araştırmacı, araştırmasını önce kendisi doğru ve yeterli bulabilmelidir. Şunu da unutmamak gerekir ki Coğrafya araştırmaları her yönüyle, memleketimiz için gün geçtikçe önem kazanmaktadır ”. Bu çok yönlü, gerçekten çok renkli hocamız Türkiye coğrafya dünyasına özellikle Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümüne derin “ izler bırakarak ” aramızdan ayrıldı. İZBIRAK hocanın tiz sesi Coğrafya Bölümü’nün 409 No’lu dersliğinin duvarlarında çınlamaktadır. Geziler sırasında giydiği, cebine gezi defteri sığan koyu gri ceketi, golf pantolonu, ekose çorapları, postalı ve özellikle koloniyer şapkası ile İZBIRAK anılarımızla canlılığını hep koruyacaktır.

Diğer bir öğrencisinin (Prof. Dr. Özdoğan Sür) kaleminden İzbırak Hoca[10]: 1953 Yılı kasım ayı ortası. O tarihlerde bir elin parmaklarından daha az olan üniversiteler 1 Kasımda açılır, I. Sömestr ocak ayının sonuna kadar sürer ve 1 Şubatta başlayan yarıyıl tatili ay sonuna kadar devam ederdi. Fakülteler açılalı onbeş gün olmuştu. Asker dönüşü kaydımı yaptırdığım Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin Coğrafya bölümüne gitme  cesaretini bir türlü gösteremiyordum. Van’da askerliğini yapmış, asteğmen rütbesi ile maaş almış, bir bakıma hayata atılmış bir insan , nasıl yeniden öğrenci olacaktı. Annemin devamlı ısrarı üzerine denemeye karar verdiğimde Kasım ayının ortaları olmuştu. 16 Kasım 1953 Pazartesi günü, Fakültenin kapısından girdiğimde, yürürken kaymamak için gayret ettiğim muşamba döşeli tertemiz koridorları geçerek Coğrafya Bölümünün bulunduğu diğer kat koridorlarına göre daha dar olan en üst kata ulaştım. Daha sonra öğrendiğime göre, Coğrafya Bölümünün kurucularından olan tanınmış coğrafyacı Alman Profesör Herbert Louis, bina inşa safhasındayken, sınıf, laboratuar ve tatbikat odalarının genişliğini sağlamak için koridorların dar olmasında ısrar etmiş. Hiç kimsenin bulunmadığı koridorda ilan tahtasındaki ders programını gözden geçirdim, biri bana cazip geldi. Bunda ,sanırım, o dersin fen ağırlıklı olduğu düşüncesi beni cezbetti ve o derse, o zamanki adıyla Fiziki Coğrafya ve Jeoloji Kürsüsü’nün dersine girmeğe karar verdim. Çekinerek dersin yapılacağı Harita ve Taş Tatbikatı odasına(407 numaralı dershane)girdiğimde henüz hoca gelmemişti. Onbeş gündür bir arada olmanın verdiği tanışıklıkla, biribirine alışmış yirmibeş kadar kızlı erkekli öğrenciler, kendi aralarında gruplar halinde sohbet ediyorlardı. Biraz sonra önde gözlüklü, kısa boylu, kıvırcık saçlı, gergin parlak yüzlü, zeki bakışlı ve sert görünüşlü Hoca, Prof.Dr.Reşat İzbırak, arkasından Hocaya göre daha uzun boylu, beyaz labaratuvar gömlekli iki genç asistan Rıza Tunay ve Oğuz Erol beyler, birlikte sınıfa girdiler, biz öğrenciler hep birlikte ayağa kalktık, Reşat İzbırak hocayı böylece tanımıştım. O yıl profesör olmuştu. Klimatoloji dersiydi, meteoroloji bültenlerinin değerlendirilmesi yapıldı. Reşat Hoca’nın biz öğrencilerle kurduğu tatlı-sert diyalog ve öğrenciyi benimseyen ilgisi, beni coğrafyaya ısındırdı. Dersten, bu bölüme öğrenci olmayı kabullenmiş olmanın ferahlığı içinde çıktım. O günden sonra derslerimi, daha sonra da görevimi bir gün dahi aksatmadan 1998 yılına kadar, 45 yılımı üniversite ortamında geçirmem, İzbırak Hocanın bana gösterdiği teveccühün bir sonucudur, bunu unutmak mümkün mü…Reşat Hoca ile 1981 yılında emekli oluncaya kadar 28 yıl, kimi zaman hoca-öğrenci, kimi zaman usta-çırak, kimi zaman ise bir arkadaş ilişkisi içinde su gibi aktı . Doktora çalışmalarını Almanya’da yapan İzbırak, Alman coğrafya ekolünün etkisinde kalmıştır. Unutulmaz anılarla çeyrek asrı aşan birlikteliğimizde, Hocamızın tükenmek bilmeyen çalışma azmi gıpta ettiğim özelliklerinden sadece biridir.Her Fiziki Coğrafya dalına ait eserin ilkini gerçekleştirmek için var gücü ile çalışmış ve bunun bir sonucu olarak, ilkleri biri biri ardı sıra Türk Coğrafya bilim alemine sunmuştur. İlk Sistematik ve Analitik jeomorfolojiyi, Hidrografya ve Taşlar Bilgisi O ’nun öğrencilerine verdiği eserlerden bazılarıdır. Fiziki Coğrafya ve Jeoloji Kürsüsü’nün temel dersleri olan Jeomorfoloji, Klimatoloji, Hidrografya ve Bitki Coğrafyası derslerini yıllarca, en güzel şekliyle tek başına vermiş, 1956 da doçent olmasıyla Klimatoloji dersini Erol’a devrederek, biraz olsun yeni çalışmaları için fırsat bularak “Coğrafya Terimleri Sözlüğü” nü de ilkler arasına katmıştır. Reşat Hoca, derslerini kendisine özgü anlatımıyla, zevkle dinlenir hale sokmasını bilir, espirileri ve tath-sert çıkışları ile öğrencileri her an uyanık tutardı. 1981 Yılında emekli olduktan sonra da çalışmalarına ara vermeyen Hoca, sahasında hemen her konuda bir eser yazmıştır. Muhterem Hocamız Reşat İzbırak, Türkiye’nin yetiştirdiği az bulunan, güzide coğrafyacılardan biri olarak, Türk Coğrafya Tarihindeki yerini almıştır. Yetiştirdiği binlerce öğrencinin yanı sıra, bugün çeşitli üniversitelerde öğretim üyesi olan eski öğrencileri, Hocalarını saygı ve şükranla yad edecektir.

PROF. DR. REŞAT İZBIRAK’IN ESERLERİ:

Haritalar:

  •  1:850.000 ölçekli Türkiye Jeomorfografık Haritası- 1968,
  • 1:3.000.000 ölçekli Türkiye Jeomorfoloji Haritası-1976) 
  • Yeni Türkiye Atlası, M.S.B. Harita Genel Müdürlüğü, Ankara, 1977.
  • Bazı kitapları:
  • “Jeomorfoloji”, Ankara Üniversitesi Yayımları : 12, Bilim Kitapları Serisi:4, Güney Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.O:, Ankara, 1948.
  • “Akdağ ile Güney Çevresinde Jeomorfoloji Gözlemleri ve Bu Çevrenin Bayındırlaşması Hakkında Bazı Düşünceler”, Ankara Üniversitesi Yayımları:59, Coğrafya Enstitüsü Yayın No:3, Pulhan Matbaası, İstanbul, 1948.
  • “Yurdumuza Nasıl Yerleşmişiz?”, Milli Eğitim Bakanlığı Köy Kitaplığı Serisi No:8, İstanbul, 1949.
  • “Coğrafya Terimleri Üzerine Bazı Düşünceler”, Türk Dil Kurumu Yayını, B II. 16, Doğuş Matbaası, Ankara, 1949.
  • “Cilo Dağları ve Hakkari ile Van Gölü Çevresinde Coğrafya Araştırmaları”, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayın No:67, Coğrafya Enstitüsü Yayın No:4, Ankara, 1951.
  • “Develi Ovası ve Ekonomik Gelişmesi” , Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayın No:91, Coğrafya Enstitüsü Yayın No:5, Ankara, 1953.
  • “ Sistematik Jeomorfoloji”, Harita Genel Müdürlüğü Yayınları, İlim ve Teknik Eserler Serisi No:6, Ankara, 1955.
  •  “Jeomorfoloji, Analitik ve Umumi” , Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayın No: 127, Coğrafya Enstitüsü Yayın No:6, Ankara, 1958.
  • “Coğrafyacılar İçin Pratik Olarak Taşları Tanıma Bilgisi” , Doğuş Matbaacılık ve Ticaret Limited Şirketi Matbaası, Ankara, 1961.
  • “ Sular Coğrafyası I, Yeraltı Suları, Kaynaklar, İçme ve Kullanma Suları, Toprak Suyunun Düzenlenmesi” (2. Baskı: 1969), Doğuş Matbaacılık ve Ticaret Limited Şirketi Matbaası, Ankara, 1962.
  • “ Sular Coğrafyası II, Akarsular ve Göller”, Doğuş Matbaacılık ve Ticaret Limited Şirketi Matbaası, Ankara, 1962.
  • “Geomorphologische Beobachtungen im Cberen Kızılırmak und Zamantı-Gebiet (Östliches Mittelanatolien)” , Miincher Geographische, 22, Regensburg, Deutschland, 1962.
  • “Türkiye I”, Milli Eğitim Bakanlığı Kültür Yayınları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1972.
  • “Türkiye II Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Kültür Yayınları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1973.
  • “Geography of Turkey”, Directorate General of Pressand Information, 1976.
  • “Bitki Coğrafyası”, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayın No:266, Ankara, 1973.
  • “Jeomorfoloji Tatbikat Kılavuzu ve Atlası” , Doğuş Matbaacılık ve Ticaret Limited Şirketi Matbaası, Ankara, 1978.
  • “Coğrafya Terimleri Sözlüğü, Almanca, Fransızca, İngilizce Karşılıkları, Eski ve Yeni Şekilleriyle, İndeksli” , Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayını, Ankara, 1979.
  • “Türkiye Jeomorfolojisi”, Doğuş Matbaası, Ankara, 1983.
  • “Yerbilimi Bilgileri”, Öğretmen Kitapları Dizisi, İstanbul, 1989.

Makaleleri:

  •  “Yer Sarsıntıları Ve Buna Karşı Alınabilecek Tedbirler”,C H P Konferanslar Serisi, Kitap:23, s:3-19, Ankara, 1940.
  • Bayerischer Wald’de Jeomorfolojik Araştırmalar”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih
  • Coğrafya Fakültesi Dergisi, C:1I, S:l, s: 157-168, Ankara, 1943.
  • Yukarı Kızılırmak Bölgesi’inde Jeomorfolojik Araştırmalar”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C:II, S:2, s:217-234, Ankara, 1944.
  • Su Kuvveti En Büyük Enerji Kaynağımızdır”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C :11, S:4, s:597-610,Ankara, 1944.
  • Türkiye’de Madencilik”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C:III, S:2, s:2 13-226, Ankara, 1945.
  • Uzunyayla’da Coğrafya Araştırmaları” , Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C:III, S:3, s:2 7 1 -288.Ankara, 1945.
  • Eskişehir’le Çifteler Çevresinde Bir Coğrafya Gezisi”,Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C :III, S:5, s:507-521, Ankara, 1945.
  • Cilo ve Nemrut Dağları’yla Hakkari ve Van Gölü Çevrelerinde Coğrafya Araştırmaları”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C:IV, S: 1, s: 103-112, Ankara, 1945.
  • Kayseri Şehri’nin İşleme ve Gelişmesinde Bağcılığın Etkileri”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C:V, S: 1, s:401-416, Ankara, 1947.
  • Bünyan Çevresinde Jeomorfoloji Gözlemleri ve Bünyan Kasabası”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi,C:VII, S:2, s:387-413, Ankara, 1949.
  • Kayseri’nin Kuzeyinde Üst Miosen’e ait omurgalılar, Les Vertebres du Miocene Suberieur au Ncra de Kayseri (Turquie)”, Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni, C:III, S :l, s: 155-158, Ankara, 1951 (İ.YALÇINLAR ile birlikte).
  • Muş Ovası’nda Morfolojik Müşahedeler”, Dokuzuncu Coğrafya Meslek Haftası, Tebliğler ve Konferanslar, Türk Coğrafya Kurumu Yayınları, Sayı:2, Coğrafya Meslek Haftaları Serisi: 1, İstanbul, 1955.
  • Yerşekillerini Değiştiren Olaylar”, Harita Umum Müdürlüğü Yay. Harita Dergisi, Yıl:20, S:50, s:5-28, Ankara, 1955.
  • Yöre Mefhumu ve Yöre Bilgisi” , Harita Umum Müdürlüğü Yay., Harita Dergisi, Yıl:21, S:51, s:23-48, Ankara. 1955.
  • “Haritacının Arazide Çalışması Sırasında Taşlar Üzerinde Yapabileceği Bazı Müşahadeler”, Harita Umum Müdürlüğü Yay., Harita Dergisi, Yıl:22, S:52, s: 1 -39, Ankara, 1956.
  • Systematic Geomorphology (Relief system)” , Harita Umum Müdürlüğü’ Yay. Harita Dergisi, Yıl:22, S:54-55-56, s:89-107, Ankara, 1958.
  • Kokurdan Nedir?”, Harita Genel Müdürlüğü’nün Yay.,Harita Dergisi, Yıl:27, S:62, s:3-16, Ankara, 1961.
  • Coğrafya Terimlerimizdeki Değişme ve Gelişmeler”, Ankara Üniversitesi, Coğrafya Araştırmaları Dergisi, S: 1, s:25-64, Ankara. 1966.
  • Coğrafya ve Bölge Planlaması Bakımından Milli Parklar, Türkiye’nin Jeolojik ve Jeomorfolojik Değerleri”, Milli Parklar ve Tabiatı Koruma Cemiyeti Yayınları No:10, s:76-81, Ankara, 1967.
  • Coğrafi Araştırma Gezileri ve Hazırlıkları”, Ankara Üniversitesi, Coğrafya Araştırmaları Dergisi, S:2, s: 1 -51, Ankara, 1968.
  • Jeomorfoloji ve Jeomorfolog” , Jeomorfoloji Dergisi, Ytl:2, Sayı:2, s: 1 -11, Ankara, 1970.
  • Erozyon Kontrolü ve Jeomorfologlar”, Jeomorfoloji Dergisi, Yıl:3, Sayı:3, s:5-13, Ankara, 1971.
  • Türkiye’de Son Yarım Yüzyıl İçinde Coğrafya Alanında Gelişmeler”, 50. Yıl Konferansları, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayın No:257, s:29-44, Ankara, 1976. -“Yukarı Kızılırmak Bölgesinde Heterojen Oluşumlu Bir Sıradağ”, 37. Türkiye Jeoloji Kurultayı,
Türkçe Tarih

Cumhuriyet’in 10. Yıl Hatıraları (1923-1933)

Önceki yazı

Atatürk’ün Pierre Loti’ye Yazdığı Mektup

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Bilim Tarihi