Yazar: Abdülkadir İnan
Dede Korkut hikayelerinden, Türk dünyasında en yaygın olanı “Bay Böre Bek oğlu Bamsı Beyrek” hikayesidir (s. 38-67). Karakalpaklar’ın ve Kazak-Kırgızların Alpamıs yahut Alpamsı, Başkurtların Alpamış yahut Alpamsı, Başkurtların Alpamış yahut Alpamşa [1] çadlı hikayeleri, Dede Korkut’daki bamsı Beyrek hikayesinin coğrafi mıntakalara, o veya bu kabilenin yabancı komşu kavimlerle mücadelelerine ait sakladıkları hatıralara göre işlenmiş varyantlarıdır.
Bu hikayenin Özbeklerde de diğer bir varyantının söylendiğini Gazi Alemin “Alpamış destanı” adlı makalesinden [2] ve Mironof’un orta Asya musiki kültürüne dair yazdığı eserden [3] öğreniyoruz.
Dede Korkut hikayelerinin ayrı ayrı motiflerini, biz bütün Türk destanlarında bulabiliriz. Bunlardan bazıları Alta-Yenisey, Kırgız-Kazak ve Nogay destanlarında klişe halinde tekrarlanır. Mesela , Dede Korkut’un kahramanı Salur Kazanın rüyasile (“Kargı gibi kara saçım uzanır görüm, uzanup ta gözümü örter görüm, bilegimden on parmağımı kande görüm.” S. 25) Kazak-Kırgızların er Sayın destanındaki Ayu Bike’nin rüyası “ben bugün bir düş gördüm saçlarımın omuzlarımda yayıldığını süslü tırnaklarımı kana boyanmış gördüm” [4] Profesör A. Samayloviç Bamsi Beyrek hikayesini Türkmen özbeklerin Bozoğlan Yusuf Ahmet hikayesile karşılaştırmıştır. (Türkmen edebiyatı tarihi s. 152-157) aynıdır. Fakat Bamsı Beyrek hikayesi yalnız motiflerinin benzeyişile değil, bütün münderecatı ve kahramanlarının adlarile hatta hikayenin adiyle birbirinden çok uzakta yaşayan Türk boylarında söyleniyor. “Alpamşa”, “Alpamsı” ve “Alpams” adları “Alp + bamsı” adının, fonetik değişimle, muhtelif telaffuzlarından başka bir şey olmadığı aşikardır.
Dede Korkut’daki Bamsı Beyrek hikayesinin bir varyantı olan Kara-kalpak rivayeti ilk defa Divay oğlu Abu Bekir tarafından 1902 de Sırderya eyaleti istatistiği için materyallar mecmuasının X uncu cildinde Taşkendde basıldı. [5] Bu rivayet Karakalpak sazşairi Ciye Murad Bahşı tarafından söylenmiştir. Aynı eserin kazak-Kırgızcası 1922 de batırlar Külliyatı serisinin altıncı kitabı olarak Taşkend’de basıldı. Bu iki eser münderecat itibarile birbirinin aynıdır, aradaki fark ancak lehçededir.
Bu rivayet şöyle başlar:
“Eski zamanda Cideli Baysun denilen ilde meşhur iki zengin vardı, birinin adı Bay Börü (karakalpak rivayetinde: Bay Böre Bek) ve ikincisinin adı Bay Sarı (Dede Korkut’da Bay Can) idi. Her ikisinin de evladı yoktu…”
Biz bu rivayetlerin her ikisini de Karakalpak rivayeti olarak kabul ediyoruz. Hakiki Kazak Kırgız rivayeti ise Şeyhülislam oğlu Yusuf Bek’in neşrettiği Alpamış destanıdır (ikinci tabı Kazan, 1910). Bu rivayet şöyle başlar:
“Eski zamanda Cideli Baysun denilen yerde, Konğrat denilen ilde Bay Börü Bek ve Bay Sarı Bay adlı iki zengin vardı…”
Bu rivayetlerde Bay Böre Bek’in vatanı olarak Cideli Baysun (şarki Buhara) un gösterilmesi dikkate değer…
Sultan Sencer’e karşı isyan eden ve onu esir alan oğuzların da merkezi, şarki Buhara’da bulunuyordu. Kazak-Kırgız rivayetindeki Konğrat bugünkü Özbek ve Kırgızlarda bir kabile olan Konrat zannolunuyor. Fakat, benim fikrime göre, bu “Kongrat” Dede Korkut hikayelerinde, bilhassa Bamsı Beyrek hikayesinde, çok defa tekrarlanan “Kongur at” (salur Kazanın Konur atı)ın sonradan kabile adı olan “Konrat” a çevrilmesinden başka bir şey değildir.
Karakalpak rivayeti Dede Korkut rivayetinden çok farklıdır. Hikayenin sonu büsbütün başka bir şekil almıştı. Fakat, Oğuzcaya mahus gözaydın, şölen, albayrak, savaşı gibi kelime ve cümleler çoktur. Kahraman adlarından “Karacan” Dede Korkut’daki “Deli Karçar”ı hatırlatıyor.
Dede Korkut hikayesine en yakın olan rivayet Yusuf Bek’in neşrettiği “Alpamsı” (Alp + bamsı) dır. Bu rivayetin hülasası şudur: “Bay Böre Bek oğlu Alpamsı (yahut Alpamış) harba gidiyor. Yolda bir ak otağ (gerdek) de güzel kızla uyurken Kalmuklar tarafından esir edilerek zindana atılıyor. Kalmuk Hanının kızı Alpamış7a aşık oluyor. Uzun bir urganla onu zindandan çıkarıyor. Alpamış ““ay Çobar””(Anadolu rivayetlerindeki ““enli Boz”) isimli atına binip Kalmuklara saldırıyor ve mağlup ediyor. Memleketine dönüyor. Yolda çobanlarına tesadüf ederek evinde olup bitenleri öğreniyor. Kölelerinden biri bunun yerine geçmiş, hemşirelerini hizmetçi yapmış, kadını güzel Barçınla evlenmek üzeredir. Düğün hazırlıkları yapılmaktadır. Bunu işiden Alpamış derhal bir kepenek giyip uzan kıyafetinde düğüne geldi. Güzel Barçın’’n bulunduğu çadıra gelip şiir söyledi. bu çadırdan keke Bademca adlı bir kadın vardı. kekeleyerek uzana şiirle cevap veriyor (Dede Korkut’da Kısırca yenge ve Bogazce Fatma, s. 62) Alpamış bu keke Bademca’yı taklit ederek (kekeleyerek) cevap veriyor ve bütün ayıplarını sayıp düküyor.
Hikayenin sonu tıpkı Dede Korkutdaki gibi bitiyor. Hemşiresile görüşmesi, güzel Barçın’a kendini tanıtması hep Dede Korkut’daki gibidir.
Bamsı Beyrek’in nişanlısı Dede Korkut rivayetinde Banı Çiçek’dir. Kara kalpak, Kırgız-Kazak ve Başkurt rivayetlerinde Gül Barçın yahut Barçın suluv’dur. Abulgazi Hanın “Şecerei Terakime”sinde Barçın suluv oğuzlarda beylik eden yedi kızın biri olarak gösterilmektedir: Barçın, Karmış Beyin Kızı ve Mamış Beyin (Alp + Mamış?) ın karası idi. [6]
Kaynakça:
[1] – A. Vildan. Türk kavimlerinin edebiyatına dair tetkikler “Başkurt Aymağı” 1926, No 2, s. 17
[2] – Bilim ocağı” 1923, No. 2, sah. 37-59
[3] – Miranof. Obzor muzik. Kültür özbekov… semerkand, 1931 sah. 15.
[4] – Rodloff. Proben, II, s. 203 (text)
[5] – Bu esere dair P. Komarav’un Vedomasti 1902, No. 51.
[6] – Abulgazi, Şecerei Trakime Tumanskiy, Tercemesi, sah. 73; Türk Dil Kurumu neşri (metin) varak 55 b.
Kaynak:
Abdülkadir İnan, Ülkü Halkevleri Mecmuası, Şubat 1938, Dede Korkud Kitabındaki Bazı Motiflere ve Kelimelere Ait Notlar III , Sayı: 60, Cilt: X, S. 545-547