İran, coğrafi olarak göç yolları, İpek Yolu ve Baharat Yolu üzerinde olması sebebiyle tarih boyunca göç almış yine siyasi tarihi boyunca Araplar, Türkler, Moğollar gibi farklı etnik kökendeki milletlerin yaşadığı devletlerin himayesine girmesi gibi sebeplerle farklı dil ve kültürlerin yaşadığı bir ülke haline gelmiştir. Çok dilli ve kültürlü bu sosyolojik görünüm, iç dinamiklerini koruyarak 19. yy’a kadar ulaşmış, 19. yy’da İran’da ulus-devlet anlayışının yerleşmeye başlamasıyla tek dil ve tek kültürü merkeze alan politikalarla, üst kimlik oluşturulmaya çalışılmıştır. Farklı etnik gruplara karşı uygulanan toplumsal mühendislik uygulamaları,tersine dil çalışmaları kapsamında resmi dil olan Farsça dışındaki dillerin yasaklanması gibi uygulamalar bu tezi doğrular niteliktedir.
Ülkede Dilin Durumu
Pehleviler Dönemi’nde (1925-1979) Fars Dil Kurumu’nun kurulması, Milli Müze (1937) ve Millî Kütüphane (1933), Millî Eserler Kurumu (1925), gibi kurumların oluşturulması, Firdevsi gibi Fars Edebiyatına damga vurmuş büyük şair ve yazarların kabirlerinin düzenlenmesi, Büyük Pers İmparatorluğu’nun kuruluşunun 2500’üncü yılının büyük organizasyonlarla kutlanması, “Şehinşah” ünvanının İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi’ye verilmesi gibi uygulamalarla, Türk, Arap, Kürt, Gilek, Beluç, Bahtiyari vb.etnik kökenli vatandaşları da kapsayan seküler bir “İranlı” oluşturmak hedeflenmiştir.
Ülkede Türk Algısı
Söz konusu dönemlerde farklı etnik kökenli vatandaşlara, görmezden gelme, dilde yasaklama, temel hak ve özgürlüklerde kısıtlama gibi tasarruflarla alt kimlik tanımı içerisinde bulunan kavramlar, yaratılan üst Fars kimliği içerisinde eritilmeye, yok edilmeye çalışılmıştır.
Elbette bu politikalar Fars milliyetçiliğini harekete geçirmek ve seküler bir Fars kimliği oluşturmak için uygulansa da Prof. Dr. Gerard Doerfer’in de İran’da Türkler adlı çalışmasında dediği üzere Farslar’da tarih boyunca bir Türk düşmanlığı da gözlemlenmiştir. Yine aynı çalışmada da değinilen bir örnek olarak Fahrüddin Şâdmân, Teshir-i Temeddün-i Frengi (Tahran 1948, s. 24) adlı eserinde bu nefreti çok net bir biçimde ortaya koyarak şu ifadeleri kullanır: “Avrupalılar ne yalın ayak, aç ve göçebe Araplara, ne de düzenledikleri baskın ve katliamlardan sonra atlarından inip bir süre dinlenince bizim hah desenlerimizin ve bahçe şenliklerimizin büyüsüne kapılan daha sonra da Mevlâna Celâleddin-i Rumî’nin, Sadî’nin, Hânz’ın şiirleriyle ehlîleşen içkici, kana susamış Türk ve Moğollara benzerler.” Fazla uzağa gitmeden bu Türk düşmanlığına örneklere devam edecek olursak; İBB Kültür A. Ş., El Farabi Kazak Millî Üniversitesi ve Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatının (TÜRKSOY) işbirliği ile 2 Ağustos 2019 günü açılışı yapılan Ebu Nasr El-Farabi Evi İran’da Büyük yankı uyandırmış, pek çok ünlü köşe yazarının ve ünlü internet sitelerinin (Mihr-i Parse Dergisi, İSNA haber sitesi, Şehrvend Gazetesi vs.) yazılarına konu olmuş ve Türkler’in İran’a ait değerleri müsadere ettiği iddia edilmiştir. Bir başka örnek ise İran yapımı, dili Türkçe olan Atabay isimli filmin basın toplantısında gerçekleşmiştir. Toplantıda filmin senaristi Hadi Hicazifer ve yönetmeni Niki Kerimi’ye bir basın mensubu, İran’in resmi dilinin Farsça olduğunu neden filmi başka dilde çektiklerini sormuştur. Muhabir soruyu sorarken milli adı “farsi” olan dilin adını milliyetçilerin sıkça kullandığı “parsi” şeklinde değiştirerek kullanmıştır. Bunun gibi örnekler elbette çoğaltılabilir. Tüm bunlara rağmen ülkede Türkçenin kültürel zenginliğe sağladığı katkı görmezden gelinemez.
Günümüzde Azerbaycan Türkçesi
Ana meselemiz olan Azerbaycan Türkçesine dönecek olursak Türk nüfusunun yoğun olduğu Erdebil, Zencan, Hemedan gibi eyaletlerde aile içi iletişim Türkçe sağlanmaktadır. Bu durum özellikle şehir merkezlerinden uzak ilçelerde ve köylerde net olarak gözlemlenebilmektedir. İran Türkü çocuklar okula ilk başladıklarında yaşıtları gibi okuma yazma öğrenmek yerine öncelikli olarak Farsça öğrenmeye başlamakta bu da öğrencilerde akademik başarının düşmesi, özgüven eksikliği gibi birçok pedagojik sorunu ortaya çıkarmaktadır. Türkçenin eğitim dili olarak kabul edilmesi isteklerinin en temel sebebi budur. 2015 Yılında Tebriz Üniversitesinde Azerbaycan Türkçesi ve Edebiyatı bölümü açılmış fakat açılmasından, öğretim müfredatına kadar her konu ülke kamuoyunda türlü tartışmalara neden olmuştur. Milliyetçi Fars kesimlerin öğretim müfredatına Cumhuriyet Dönemi Azerbaycan edebiyatının eklenmesine SSCB etkileri olduğu gerekçesiyle karşı çıkmışlardır. Bugün üniversitenin resmi sitesinde bölüme dair fazla bilgi bulunmamaktadır. Buna ek olarak Azerbaycan Türkçesinin okullarda yerel diller derslerinde okutulması fikirleri dillendirilmiş fakat proje çok düzenli olarak yürütülmemiştir. İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ruhani seçim vaatleri arasında Azerbaycan Türkçesine yönelik çalışmaların artacağını söylese de konu hakkında bazı ufak girişimlerde bulunmuş fakat bu girişimler bekleneni karşılamamıştır.
İran Anayasası’nın 15’in maddesine göre “İran halkının resmi ve ortak dili Farsçadır. Resmi yazışmalar, metinler, belgeler, ders kitapları resmi dildedir fakat etnik dillerinin kullanımı ve okullarda Farsçaya ek olarak öğretimi serbest ve ücretsizdir. Bu maddeden yola çıkan Erdebil Milletvekili Sadif Badri ana dilinde eğitimin hak olduğunu İran Parlementosu’nda dile getirmiştir. Ayrıca Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 30’uncu, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 27’nci maddelerinde de konunun önemi vurgulanmaktadır. İran’da 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü etknlikleri kapsamında bu haklarını dillendiren yalnızca Türkler değildir. Ülkedeki Ahwazi Arapları “ed-derase_billugat_ul’um_haggi” (ana dilinde eğitim hakkımdır) başlıklı bir sosyal medya çalışması yaparak İran halkına ve hükümetine ana dilinde eğitim taleplerini dile getirmişerdir.
Sonuç
Ülkede dil konusunda Türklerin talepleri tam olarak karşılanmamaktadır.İran Türkleri ana dili konusundaki taleplerini günümüzde eskiye oranla daha sık ve daha cesurca bir şekilde dillendirmektedirler. 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü’nde ülkedeki Türkler basın açıklamaları yapmakta bazı ufak etkinlikler düzenlemektedirler. Okulda yerel dil dersi olarak Türkçenin öğretilmesi bugün Türklere kafi gelmemektedir fakat İran’da daha fazlasının üst Fars kimliğe zarar vereceği düşünülmektedir. Milliyetçi elitler, başka dillerin ülkede konuşulmasının Farsçayı yozlaştıracağını ve ülkede büyük bir milli güvenlik açığı oluşturacağını savunmaktadırlar. İran’da Azerbaycan Türkçesinin resmi diller arasında tanınması, bu dillerde hizmet ve eğitim verilmesi taleplerinin bugünün şartlarında karşılanmayacağı öngörülmektedir.