Tarihimizin Osmanlılar çağında Osman adını taşıyan birkaç büyük Türk vardır ki Topal Osman Paşa bunlardan birisidir. Büyük vatan çocuğu Namık Kemal’in baba tarafından atası olan Osman Paşa, hayatı ve bilhassa hayatının sonu ile Türklük için örnek kahramanlar arasında yer almak talihine erenlerdendir
Adının sonuna paşalık unvanı takılmadan önce, Osman, bir ağa idi. Osman Ağa, daha geçliğinde zekâsını ve kahramanlığını gösterebilecek fırsatlar bulmuştu. Bunlardan bilhassa bir deniz kavgası ünlüdür: Mısıra giderken, bindiği gemi, İspanyol korsanlarının saldırısına uğrayan Osman Ağa, Hıristiyanlarla pek yaman vuruşmuş, fakat kavganın sonunda tutsak olmuştu. Osman, bu kavgada ayağından bir yara almıştı ki, sonradan tamamen geçmeyen bu yara kendisine ebedî bir şeref gibi “topal” unvanını bırakmıştı.
Gemi ile birlikte korsanlara tutsak olan Osman, Malta’ya götürülmüştü. Orada bir Fransız ile anlaştı, Fransız, Topal Osman’ı tutsaklıktan kurtardı. Sonra yurduna dönmesini de temin etti. Topal Osman, Fransız’ın bu iyiliğini hiç unutmamış, kendisine, bilhassa sonradan büyük mevkilere çıkınca pek çok ikram ve lütuflarda bulunmuştur.
Osman Paşa, verilen vazifelerde gösterdiği başarılarla yüksele yüksele vezirler arasına girdi. Çağının Venedik savaşındaki hizmeti bilhassa önemlidir. Daha sonra Mora seraskerliğinde, Rumeli beğlerbeğiliğinde bulundu. Ve sonunda bir Osmanlı Türk’ü için çıkabilecek en büyük makam olan sadrazamlığa kadar yükseldi. Korsan kavgasının topal kahramanın sadrazamlığı hayatının son yıllarında yaşlılık çağındadır.
Topal Osman, sadrazamlıktan düştükten sonra Trabzon’a vali yapılmıştı. Yaşı yetmişe varmış, devlet ve millete yıllarca hizmetler etmiş olan Paşa, Trabzon valiliğine giderken, artık ömrünün son günlerini mutlak bir dinlenme içinde geçirmek ve bu tatlı son günler arasında Tanrısı’na rahatça kavuşmak hakkını da kazanmıştı. Fakat talih, onun için daha büyük şerefler hazırlamış, ününü ebedileştirecek son bir fırsat hazırlamıştır:
On sekizinci yüzyılın ikinci yansında, Afşar Türkleri’nden Nadir, İran tahtını ele geçirerek, Acemlerin başına geçmişti. Bütün büyük Türk başları gibi, sahip olduğu devletin sınırlarını büyütmek isteyen ve büyüten Nadir, Türkiye’nin doğu taraflarında gerçek bir tehlike olmuştu. Osmanlı Türkiye’si, bu tehlikeyi yok etmek mecburiyetini duydu. Fakat Nadir, yaman bir kumandan ve kahramandı. Onu ezebilmek için, büyük bir başa ihtiyaç vardı. İstanbul hükümeti, Doğu’daki tehlikeyi bildirmek üzere hazırladığı ordu için aradığı kumandanına. Trabzon valiliğinde son günlerini geçirmekte olan kocamış topalın şahsiyetinde buldu. Osman Paşa, doğu orduları serdarlığa seçildi.
Büyük vatan şairimizin ulu atası, soyumuzun Afşar kolunun yaman çocuğu Nadir ile iki kere çarpışmıştır. İlk karşılaşma 1773 yılı Temmuzu’nda oldu. Biri Osmanlılık, öteki Acemlilik adına vuruşan iki Türk kumandanı karşılaşmadan önce birbirlerine mektuplar göndermişlerdi. Topal Osman, mağrur hasmına yazdığı yazılarda çok gurursuz bir dil kullanıyordu. Çünkü o, asıl şiddetini er meydanı olan savaş alanlarında gösterecekti.
İlk karşılaşmada Nadir’in gösterdiği büyük kahramanlıklar, önceleri İranlıları iyi duruma soktu ise de, sonunda Türkiye Türkleri’nin ordusu yaşlı kumandanlarının yüzünü ak çıkardılar. İran ordusu yenildi. Nadir savaşın şerefini karşısındaki ordunun kendi kanından olan kumandanına bırakarak kaçtı. Fakat Nadir, bir kere yenilmekle her şeyi kabul edecek insanlardan değildi. Osman Paşa’nın kendisini kovalayamamasını fırsat bilerek bir müddet sonra eskisi kadar büyük bir kuvvet topladı. Yeniden sınırı geçerek, İstanbul’dan hiçbir yardım göremeyen Osman Paşa’nın şuradan buradan topladığı ordusunun karşısına dikildi.
Bu çarpışma Topal Osman Paşa’nın son savaşıdır. Afşarlı Nadir, bu savaşı pek büyük kahramanlıklar göstermiştir. O kadar ki, bir aralık yaralandığı halde, ordusunun maneviyatını bozmamak için, gene dövüşe devam etmiştir. Denilebilir ki bütün İran ordusunun yapamadığı şeyi, o, adeta tek başına yapmıştır.
Nadir’in bu kahramanca saldırışları ve hareketleri, Osmanlı ordusunun bozulmasına sebebiyet verdi. Paşa ayağının sakatlığından dolayı, hususî arabası içerisinden idare ettiği savaşın sarpa sardığını görünce, büyük bir askerlik gücü göstererek dağılmakta olan ordusunu topladı ve İranlılar’a karşı yeniden saldırttı. Fakat Nadir bu orduyu gene bozmasını bildi. Osman Paşa da gene topladı. Ancak bir an geldi ki Topal kahraman, kumandasındaki ordunun savaşı kaybetmek üzere olduğunu anladı. Çünkü Osmanlı ordusunda büyük intizamsızlık hâsıl olmuştu. Zafer düşmana gülüyordu, ömrü şanlarla dolu olan bu yaşlı Osmanlı paşası, zafer tacının, yurduna saldıran adamın başına geçmesine razı olamazdı. Ordusundaki intizamsızlığı kılıcı ile düzeltmeye, düşmanı yiğitliği ile alt etmeye karar verdi. Adamlarının yardımı ile atına bindi. Omuzlarına çöken yetmiş yılın ağırlığı sanki birdenbire yok oluvermişti. Kocamış paşa kılıcı elinde, erlerinin önünde Acem ordusu saflarına daldı.
Bu saldırış yaman oldu. O kadar yaman oldu ki bir an öncesinin üstün durumlu Acem ordusu sarsıntılar geçirmeye başladı. Topal Osman, yetmiş yaşından beklenmeyen bu görülmemiş atılışı ile, az daha zaferi Nadir’in elinden alıyordu. Lakin, Paşa’ya bu kahramanlık vakasını hazırlamış olan talih ondan en büyük insanlık rütbesini de esirgememişti. Topal Osman, İran saflarından gelen iki kurşunla bu rütbeyi de kazandı. Kafasına rastlayan kurşunlar, koca Osman’ı yere yıktı. Erlerinin sonuna kadar vuruşması sonucu değiştirmedi. Nadir üstün gelmiş. Osmanlı ordusu yenilmişti.
Osman Pasa.. Bu, topal bir kahramanın adıdır. Bu kahraman, adının başında büyük bir şeref nişanı gibi duran topallık unvanını gençlik çağlarında kazanmıştı, ömrünün sonunda ise torunu vatan şairi Kemal’in:
Mevt ise son rütbesidir askerin!
Mısrası ile söylediği büyük gerçeği, ölüm alanlarından kucaklayarak gençliğinin şeref nişanının yanına koydu, ‘Topal Şehit’ unvanını aldı.