Türk Komuta Kurulu, Sakarya Muharebesi’nden sonra Batı Cephesi’nde egemen olan uzun sessizlik döneminden orduyu Yunan müdahalecilere karşı kesin savaşa hazırlamakta yararlandı. 1922 ortalarında Türk ordusu baştan başa yeniden örgütlendirilmiş ve genel bir saldırı için tüm gereçlerle donatılmıştı. [1] Silah gücü, 98.596 tüfek, 2.025 hafif, 839 ağır olmak üzere 2.864 makineli tüfek ve 323 topa ulaşmıştı. Başlangıçta gerçekleştirilmesi olanaksız gibi görünen bu miktarlarla silah gücü olarak Yunan ordusuna tam olarak yetişilmemişti ama yaklaşılmıştı.[2] 25 Ağustos akşamı güneş battıktan sonra birlikler hazırlık mevkilerine doğru ilerlediler. Gece yürüyüşleri tam bir sükûnet ve intizam içinde cereyan ediyordu. Ay, hilâl halinde idi. Bu hilal, karşısındaki yıldızla Türk Sancağını temsil ediyor, bize hafif ışığı ile yol gösterirken, hareketlerimizi de gizliyordu. Saat 22.00’ye kadar bütün tertipler alınarak hücum çıkış yerlerine yaklaşmak için gereken işlerin yapılmasına başlanıldı.[3] 26 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ve Birinci Ordu Komutanı ile birlikte muharebeyi yakından izlemek ve idare etmek üzere Kocatepe’deki gözetleme yerine çıktılar. Tarihi taarruz işte burada başladı. Topçuların sabah saat 04.30’da tanzim ateşi ile başlayan hareket, saat 05.00’te önemli noktalara yoğun topçu ateşi ile devam etti. Sabah 06.00’da piyadelerimiz Tınaztepe’ye hücum mesafesine yaklaşarak, tel örgüleri aşıp Yunan askerini süngü hücumu ile temizledikten sonra
Tınaztepe’yi işgal ettiler. Bundan sonra saat 09.00’da Belentepe’ye daha sonra Kalecik-Sivrisi’de düşmandan temizlendi. 27 Ağustos saat 18.00’de Afyon, 8’inci fırka tarafından kurtarılmıştır. Afyon kurtuluşun şanlı ve şerefli müjdesi olmuştur. Afyon artık hürdür. Tarihi ve askerî hizmete de hazır önemli bir merkezdir. Başkomutanlık karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı karargâhı derhal Afyon’a taşınmıştır. [4] 30 Ağustos Günü Dumlupınar’da Başkumandanlık Meydan Muharebesi yapıldı. Burada düşman her taraftan sarılarak tam bir hezimete uğradı. Yunan ordusu ölü, yaralı ve kısmen de esir olmak üzere perişan oldu. Son anda başkumandanlığa getirdikleri Trikopis’ de esirler arasında idi. [5] Yunan ordusu 5 gün gibi kısa sürede bozguna uğradı. Perişan olan düşmanın durmasına ve toparlanmasına fırsat vermemek için Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 1 Eylül 1922’de herkesçe bilinen o meşhur emrini verdi: “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”. Türk ordusu, İzmir’e doğru hızla çekilen Yunan ordusunu takip etmeye başladı. Yunan kuvvetleri bu çekiliş sırasında geçtiği bütün yerleri yakıp yıkıyor ve çoluk çocuk demeden sivil halkı katlediyordu. Hatta sırf bu maksatla yerli Rum ve Ermenilerden oluşan ve sayısı 3.000’i bulan tahrip taburları oluşturmuşlardı. Yunan ordusunu takip eden Türk kuvvetleri 1 Eylül 1922’de Uşak’a girdi. Arkasından Eskişehir (2 Eylül), Nazilli, Simav, Salihli, Alaşehir, Gördes (3 Eylül), Kula (4 Eylül), Balıkesir, Bilecik (6 Eylül), Aydın (7 Eylül), ve Manisa (8 Eylül) Yunan işgalinden kurtarıldı. Nihayet Türk süvarileri 9 Eylül öğleden önce İzmir’e girdi. [6] 18 Eylül’de ise Batı Anadolu’nun tamamı düşmandan temizlendi. Büyük Taarruz’un kazanılmasıyla birlikte Kurtuluş Savaşı’nın silahlı safhası sona ermiş diplomasi safhası başlamıştır. İtilaf Devletleri’yle yapılan görüşmeler sonucunda Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanmış ve Batı Cephesi kapanmıştır.