Asarhaddon zamanında Anadolu tarihi için çok mühim olan yeni bir hadise ile karşılaşıyoruz: Kimmer istilası. Filvaki M.Ö. VIII. asır başlarında bilhassa doğu Anadolu yeni bir kavimler muhaceretine maruz kalmış evvela Kimmer’ler sonra arkasından İskit’ler Doğu Anadolu ve Batı İran bölgelerin istila etmişlerdi. Bu devirde bu bölgenin Batı kısmı Urartu’larla Doğu kısımları ise Manna’lar denilen kabilelerle meskun bulunuyordu.
Asur vesikalarında “Gimirrai” denilen Kimmer adına ilk defa Kıral Sargon’a valileri tarafından gönderilmiş mektuplarda (92- Waterman, No. 197.) rastlandığı halde oğlu Sanherib’in 24 senelik idaresi zamanında bu kavimlerinin adı hiç zikredilmemektedir. Demek ki bu müddet zarfında Kimmerler Aras nehri mecrasına hakim olan Urartu’lar savaşmış ve onları güneye sürdükten sonra, Asur hudutlarını da tahdide başlamışlardı. Çünkü Asarhaddon zamanına ait bir metinde (Knudtzon 48) Kimmer’lerin Diyarbakır havalasine tekabül eden Şupria kalelerine hücumundan bahsediliyor. Tam bu sıralarda İskitler de Doğu Anadolu’ya Kafkaslar üzerinden girmiş olmalı idiler ki Asarhoddon İskitlerin Manna’lar ve Med’lerle anlaşarak Asur hudutlarına kadar sokulmalarından korkmaktadır. (Knudtzon 30-35). Fakat Asarhaddon İskit kralı Bartaua’ya kızını vererek onlarla anlaşmış ve İskit akınlarının istikametini Kimmer’lerin üzerine çevirmeye muvaffak olmuştu. (93- Prasek, Geschichte der Meder und Perser, s. 120) Bu suretle yalnız kalan Kimmer’leri de evvela Şupria’da sonra da daha Batı’da Hubuşna (Konya Ereğlisinde) da mağlup etmişti. (M.Ö. 677) Asarhaddon Kimmer’lere karşı kazandığı bu zaferden Til-barsib stelinde de bahsetmektedir. (94-Thureau-dangin, Til-Barsib (Paris 1936) s. 154). Bu vesikaya göre Hilakku’lular İskit ordularını yenen Manna’larla birleşerek Asur’a karşı isyan etmişlerse de Asur kralı bu isyanı da bastırmıştı.
Asarhaddon devri vesikalarında Kimmer ve İskit kavimleri hakkında verilen malumatı klasik Yunanlı müelliflerin rivayetleri de desteklemektedir. (95- Diodor’a göre İskit’le çok eski zamanlardan beri aras nehir havzasında yerleşmiştirler. Strabon’a göre ise (s. 512). İskitler Ponthos’tan gelerek Ermenistan’ın en iyi yerlerini zaptetmişlerdi. Xenophon da Skutenoi adlı bir kabile tanıyor. Pliniius (VII, 11) ise Sacassani kabilesini zikretmektedir.) Gerçekten de Herodos’da (I.103) “Prototeus oğlu Madyan idaresinde büyük bir İskit ordusunun Avrupa’dan kovduğu Kimmer’leri takip etmek üzere Asya’ya girmiş ve Med topraklarına varmış” olduklarına dair bir kayıt vardır. Hedodotos’ta Portoteus şeklinde geçen İskit kralının Asur vesikasındaki Bartau olduğu sanılmaktadır. (96-Pugo Winckler, ı. c. S. 104)
Görülüyor ki Asarhaddon devrinde Anadolu’daki Kumukh, Malatya, Tabal gibi başlıca büyük şehir devletleri Asur hakimiyetinde çıkmış fakat Doğu’da Şupria (Diyarbakır) Batı’da Hunbuşna (Ereğli) ya kadar yayılmış olan Kimmer istilası altında kalmıştı. Bu suretle Doğu hududunun Kızılırmak’da olduğunu gördüğümüz Phrygia devleti ile Kimmer’lerin tartışması mukadderdi. Fakat bu mücadeleler hakkında hiçbir vesikamız yoktur. Anadolu hadiselerine dair bilgi veren Asurbanipal devri vesikalarında ise Phrygia devletinden artık hiç bahsedilmez.
Asurbanipal zamanındaki (m.ö. 668-626) Geç Hitit şehir devletleri hakkında ise hem Asur hem de Yunan kaynakları ile bilgi edinebiliyoruz. Bu bol vesikalar ile bu devirde Kimmer kralı Tugdamme’’in Asur sınırlarına taarruz ettiği fakat gökten düşen bir ateşle ordusunun ve karargahının yandığı bunun üzerine Tugdamme’nin korkarak çekilip kaçtığı ve sonra da şüphesiz Ulu Tanrı Asur’un hışmına uğrayarak müthiş bir hastalıktan öldüğü anlatılmaktadır. Yine bu vesikalarda Asur kıralı Asurbanipal’in Kimmer kıralı ile bir barış akdettiğini de haber verilmektedir.
Diğer taraftan Asarbanipal’in vesikaları arısında şimdi Tabali’de zaptettiği anlaşılan kral Mugallu ile Lydia kralı Guggu (Gyges) in yolladıkları sefaret heyetlerinden de bahsedilmektedir. Asur vesikalarında bütün bu hadiseler cereyan sırasına göre anlatılmamaktadır. Bu sebeple bu muhtelif hadiseleri Asurbanipal’in Mısır ve Elam seferlerini de nazarı itibare alarak kronolojik bir sıraya koymak gerekmektedir. Bu hususta başka vesikalar mevcut olmadığı için bu hadiseleri ancak mantıki bir silsiliye dayanarak izah etmek zarureti vardır.
Her şeyden evvel Kimmer taarruzunun Asur hududuna nereden ve ne zaman yapıldığı meselesi mühimdir. Çünkü Anadolu’da Kimmer’lerin mevcudiyeti yanında şehir devletlerinin durumunu ancak bu suretle tesbit edebiliriz. Daha Asarhaddon zamanında Asur devletinin Anadolu’daki eyaletlerinden Hilakku ile Que’nin kaldığı görmüştük. Demek ki bu devirde Anadolu’daki Geç Hitit şehir devletlerinden yalnız Tabal devleti ile Malatya şehri Asur’a tabi kalmıştı. Fakat adını ilk defa bu devirde gördüğümüz Lydia devleti ortaya çıkmıştı. Tabal devletinin arazisi Malatya ile Kayseri arasında kalan sahaya inhisar etmiş olmalıdır. Lydia devleti ise merkezi Sard şehir olmak üzere küçük Frygia toprakları üzerinde kurulmuştu. Asur hakimiyeti altında bulunan Que’nin hududu Hubuşna’ya kadar uzandığına göre Kimmer hudutları Konya civarında başlamış olmalıydı. Bu duruma göre Asur ile Kimmer’lerin Que’de hudut komşusu oldukları anlaşılıyor. Tabal devleti de Güney’den Hilakku ve Que ile Batı’dan da Kimmer arazisi ile hem-hudud olmalıydı. Kimmer arazisinin Batısında ise Lydia devlet toprakları başlıyordu.
Bu tahmini hudutlanmaya göre Kimmer’ler Asur hududuna ancak Kilikya’dan hücuma geçmiş olabilirler. Esasen Trabzon’da Kimmer kralı Lygdamis’in Kilakya’daki bir savaştan sonra öldürüldüğünü söylemektedir. (I, 61)
Kimmer-Asur savaşlarının zamanına gelince Asurbanipal Mısır seferlerini ilk idare yıllarında yaptığına göre Kimmer savaşlarının son idare yıllarında yaptığına göre Kimmer savaşlarının son idare yıllarında yaptığı Elam seferleri arasında vukubulmuş olmalıdır. Kimmerler’le yapılan barış antlaşmasının ise bu savaşlardan sonra yani Elam, Mısır ve Babil isyanları çıktığı Asur kralının çok müşkil bir durumda kaldığı zamanda yapılmış olacağı kanaati bize de uygun görünmektedir.
Tabal Devleti’nin Asur’la akdettiği barış anlaşması ise Kimmerlerin Batı’ya çekilmelerinden sonraya konulmalıdır. Asurbanipal “Muğallu’nun oğlu… Ussi’ye yemin ettirdiğinin fakat onun yemini bozarak Tugdamme ile anlaştığını” söylemektedir. Şu halde Tabal Devleti kuvvetli bu iki devlet arasında iki yüzlü bir siyaset takip etmek zorunda kalıyordu. Buna rağmen Kimmer’ler Tabal Devletini ortadan kaldırmıştılar çünkü Asurbanipal, Mugallu’nun oğlunun Asur’a iltica ettiğinin bildirmektedir.
Lydia devleti
Kimmer’lerin Anadolu’da mücadele ettikleri diğer bir devlet de Lydia devleti idi. Bu devleti kuran Heraklit’ler sülalesi hakkında
Herodotos’tan bilgi ediniyoruz. Buna göre Lydia kıralı Gyges,
“Yunanlıların Mirsilus dedikleri Sard kıralı Kandavulu öldürerek tahtı ele geçirmiş” (I, 7)
ve böylece Lydia’da Mermenat’lar sülalesi kurulmuştu. Kimmer’lerin Batı Anadolu’ya doğru ilerlemeleri karşısında Gyges, Asur kralına birçok hediyelerle bir sefaret heyeti göndererek yardım rica etmişti. Fakat Asurbanipal’in Kimmerler ile barış anlaşması akti üzerine Kimmerler’e karşı yalnız kalmaktan korkmuş olan Gyges, bu sırada Mısır’da Asur’a karşı ayaklanan XXVI. Sülale kurucusu I. Psammetik (M.Ö. 661-609)) (Tuşamilki) ile birleşmişti..
Gyges’in akibetini Hedodotos’tan değil, fakat Asurbanipal’in yazılarından öğreniyoruz. Bu vesikalarda “Cesedinin düşman önüne atılarak kemiklerini sürüklendiği ve Kimmerlerin onun bütün memleketin silip süpürdükleri” bildirilmektedir. (67-Kadirye Tansuğ, 1.c.s. 547)
Gyges’in ölümünden sonar Anadolu’da cereyan eden hadiseler tamamen karanlıktır. Zira Herodotos’a göre Mermenat’lar sülalesi Gyges’in mağlubiyetine rağmen Ardys, Sadyattes ve Alyattes ile devam ederek Kresus’un Pers ıralı Kyrus tarafından mağlup ve esir edilmesine kadar devam etmiştir. Kimmerler Anadolu’dan nasıl ve neden birdenbire çekilmişlerdi? Bu sualin cevabı verilememektedir. Bunu Trak kavimlerinin akınları ile izah etmek isteyenler vardır.
Kimmerler çekildikten sonra Anadolu’da Med hakimiyeti başlamıştır. Çünkü Med kralı Keyaksar, Babil kralının da yardımı ile M.Ö. 612 senesinde Ninive üzerine ani bir baskın yaparak asırların verdiği kin ve intikam hisleri ile bütün Asur şehirleri yakılmış, yıkılmış ve böylece büyük Asur İmparatorluğu birkaç gün içinde çöküvermişti. Asur İmparatorluğu’nun muazzam toprakları galipler arasında paylaşılmış ve bu taksimde Anadolu Med devletinin payına düşmüştü. Öyle ki Med Devleti Kızılırmak nehrine kadar bütün Doğu Anadolu’ya hakim olmuştu. Kızılırmak nehrinin batısında kalan Anadolu toprakları üzerinde ise hala Mermanat’lar sülalesi hakimdi. Bu sülale kralları Batı Anadolu sahillerindeki Yunan koloni şehirlerine vergi mukabilinde muhtariyetlerini tanıyarak siyasi ve bilhassa iktisadi bakımdan Anadolu’da mühim bir kuvvet haline gelmiş bulunuyordu. Böylece Kızılırmak’ın iki tarafında bulunan bu iki büyük devletin er geç çarpışması mukadderdi. Nitekim Keyaksar ile Lydia kıralı Alyattes’in orduları M.Ö. 28 Mayıs 585 tarihinde Kızılırmak’ta karşılaştılar. Fakat birdenbire güneş tutulunca, bunu iki taraf da ilahi bir ihtira addederek barış ve dostluk akdettiler. Fakat Keyaksar’ın halefi Astiag’ı Pers prenslerinden Kyrus mağlup edince Anadolu üzerindeki Med hakimiyeti de Perslere geçti. Bu sırada Lydia kralı Kresus il bu defa da Mısır Firavunun Amasis Kyrus’a karşı bir ittifak akdetmişlerdi. Ege denizinde mahreç arayan Kyrus bunu bir harp sebebi olarak kabul etti ve Harodot’a göre iki tarafın orduları Pteria (Boğaz köy) şehrini civarında karşılaştılar. Vukubulan muharebede Persler galip geldiler. Kresus idare merkezi Sard’a kaçtı. Niyeti Mısır’dan yardımcı kuvvetler aldıktan sonra gelecek İlkbaharda tekrar taarruzu geçmekti. Fakat Kyrus yıldırım hızı ile Sard üzerine yürüdü, şehir zapt ve kral Kresus esir etti. Böylece Anadolu artık tek bir devletin Pers İmparatorluğunun hakimiyeti altına girmişti.