Yazdığı eserlerde – çağdaşları gibi – kendi hayatı hakkında bilgi vermekten imtina etmiş olan Nasûh b. Abdullah el Priştevî ya da maruf ismiyle Matrakçı Nasûh’un ne zaman doğduğuna dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
II. Bayezid devrinde Enderun’da talebe olarak bulunan Nasûh’un buraya ne zaman alındığı, buradaki eğitimini ne zaman tamamladığı malum değildir. Nasûh’un ilk eseri olan Cemâlü’l-küttâb ve Kemâli’l-hüssâb’ın Osmanlı İmparatorluğu’nda maliye ve muhasebe kayıtlarında kullanılan Divan Rakamları’nı katiplere öğretme amacını taşıması ve Mustafa Âli’nin Matrakçı’dan “Kalem-i dîvânî hattâtlarının mukaddemi” şeklinde bahsetmesi onun katiplik yapmış olabileceğini düşündürmektedir.
1520 tarihinden önce Mısır’a giderek silahşörlüğünü sergileyen Nasûh’un buraya hangi vazifeyle gitmiş olduğuna dair de bir bilgi mevcut değildir. 1529’da şehzadelerin sünnet töreninde sergilediği harp teknikleriyle padişahın beğenisini kazanan Nasûh’a silahşörlerin reisi olduğuna dair bir berat verilmiştir. Osmanlıların 1533 tarihinde Safeviler üzerine düzenlediği Irâkeyn seferine katılan ve bu seferin tarihini kaleme alan Matrakçı’nın, başka bir eserinde 1537 yılında düzenlenen Korfu seferinin menzillerini zikretmesine rağmen bu sefere katıldığına dair bir görüş kuvvetle ileri sürülememektedir. Nasûh, bu eserinde kendisinden “Matrâkçı Nasûh Bey” şeklinde bahsetmekte ve Mehmed adındaki oğlunun Sağ bölüğe alındığını ifade etmektedir.
1538 yılında düzenlenen Karaboğdan seferi ile 1542’de çıkılan Sikloş seferlerine ait eserler vücuda getirmesine rağmen ilk sefere katılıp katılmadığı ikincisine ise padişahın mı yoksa Hayreddin Paşa’nın mı maiyyetinde katıldığı henüz vuzuha kavuşmamıştır. 16. yüzyılda harp sanatına dair yazılmış bir eserde , onun hayatta olduğuna işaret eden bir temenniyle Matrakçı’dan “Nasûh Ağa” şeklinde bahsedilmesi ve Nasûh’un Elkas Mirza’nın h.954/m.1547 yılında padişahın huzuruna çıkarılması hakkında kullandığı ifadeler onun Ağalık görevinde bulunduğunu düşündürmektedir. Eserindeki bilgilere nazaran 1551 tarihinden sonra hayatta olduğu kesin olarak bilinen Nasûh’un, 1560 hatta 1561 tarihlerinde de hayatta olduğuna dair karinelerin mevcudiyeti belirtilmekte ise de bunların sıhhatli olduğunu söyleyebilmek şu an için güç görünmektedir. Zira bu karineler ya da yorumların isnat edildiği kaynaklardan olan Nasûh’un matematiğe ait eserleri ve bunların nüshaları üzerinde henüz ayrıntılı çalışmaların mevcut olmaması, diğer bir kaynak olan Rüstem Paşa’ya atfedilen eserlerin Nasûh’un kaleminden çıkıp çıkmadığı hususunun araştırmaya muhtaç olması mezkur görüşün ihtiyatla karşılanmasını gerektirmektedir.
Nasûh’un 1561’de hayatta olduğu fikrinin devamı olarak Sicill-i Osmânî’de “Nasûh Kethüdâ, ümerâdan olup 971 Ramazânın on altısında fevt olmuştur” şeklindeki kaydın Matrakçı’yla alakalı olduğu ve bundan dolayı onun 1564’te öldüğünden şüphe edilemeyeceğinin belirtilmesi tahmin olarak adlandırılmalıdır. Görüldüğü üzere bu kaydın Matrakçı Nasûh’tan bahseden hiçbir yanı yoktur.
Kaynak:
Davut Erkan, Matrakçı Nasuh’un Süleyman-namesi, yüksek lisans tezi, İstanbul 2005, s. 22,23