Geç Taştık devrinde, tahta üzerine resim yapmak sanatı da başlamış bulunuyordu. Bu resimlerin (lev. IV/a, b) – temâmen grafik (çizgilerden müteşekkil) olan tekniği petrogliflerden (kaya üzerine levhalar) gelişmiş gözükmektedir. Savaş ve sürek avı sahneleri tasvir edilmiş. Sürülen hayvanlar-arasında, bilhassa geyikler vardır. Bir resimde .bir atın sırtında, Türkçe «esri» denen, av için terbiye edilmiş pars görülmektedir. Atlar, küçük İç Asya atlarıdır. Uzun yeleleri ve kuyrukları ile ve üzerlerindeki damgalar ile tebârüz etmektedirler. Bunlar belki cins veya adanmış atlardı. Kâşğarî, «ıduk» olarak tavsif ettiği adanmış atların yelesinin kırpılmadiğini kaydeder. Taştık levhalarındaki, şahısların tasvirleri de önemli vesikalardır. Şahısların kimisi, Iç Asya göçebelerinin kıyâfeti olan çakşır ve mintan giymişler. Savaş sahnelerinde, uzun saçlı veya topuzlu olanların gâlib geldiği ve kel olarak gösterilenlerin maglûblar olması dikkati çeker (Kagnılı boyları maglûb düşmanın saçını keserdi). Bazı şahıslar, Esik’de (lev. X II/a ) ve Aral bölgesinde de görüleceği gibi, maden, veya deriden küçük levhaların dikilmesinden müteşekkil zırhlar giymiştir (lev.IV /a ). Bunların başında, Kök-Türk devrinde, yüksek mertebeli kişilere mahsus olan, sivri tulgalar vardır. Zırhların kalkık yakası bir hususiyet teşkil eder. Alpler, kulağa kadar gerilebilip, okları çok uzaklara yollayan cinsden, göçebelerin geliştirdiği yaylar germektedir. Belki bu resimler, tek bir levha hâlinde, bir alpin hayatının muhtelif safhalarını tasvir etmekde idi.
Kaynak:
Emel Esin, İslamiyetten önceki Türk kültür Tarihi ve İslama giriş (Türk kültürü el kitibı, II, cild l/b ’den ayrı basım, Edebiyat Fakültesi Matbaası İstanbul 1978, S. 19-20