Türkçe Tarih

Osmanlı aydınları

Ziya Gökalp'in aralarında bulunduğu fotoğraf, 1924, Kaynak: İstanbul Şehir Üniversitesi Arşivi

“Eski Türkiye’de güzideler sınıfı, halka ait ne varsa bayağı, adi, amiyane görür, bundan dolayıdır ki halka avam adını verirdi. Avam, hevamdan farksızdır diyerek, halkı hayvan derekesine indirirdi. Kendi kendine Havas Revamın unvanını veren bu zümre, hiç avama kıymet verebilir mi?

İşte Osmanlı zimamdarlarının, Türk halkına hiçbir kıymet vermemesi bu yüzdendir ki, memleketimizde yan yana olarak iki lisan, iki vezin, iki edebiyat, iki musiki, iki bedi’, iki ahlak, iki felsefe, hatta iki türlü din telakkisi ve iktisat telakkisi vücuda geldi. Bunları ayrı ayrı mukayese edelim.

  1. İki lisan, Osmanlıca ile Türkçedir. Osmanlıca, Arap, Acem, Türk lisanlarının üç türlü sarfından, üç türlü nahvinden, üç türlü sarfiyat ve lugaviyatından usul tarikiyle vücuda getirilmiş sun’i bir halitadır… Türkçe dahi, diğer tabii lisanlar gibi cemiyetin şuursuz vicdanından doğarak şuursuz bir tekâmüle yükselmiş, bugünkü güzel şekline ulaşmıştır. Her milletin yalnız bir millî lisanı olabilir. Başka bir millete, hiç biri birine bu kadar uzak iki millî lisan görülmüş müdür?
  2. İki vezin, Osmanlı Aruzu ile Türk vezinleridir. Aruzu, Osmanlılar Acemden, Acem de Arap’tan aldı. İhtimal ki aruzu bir fen suretinde tesis eden İmam Halil, bu fennin esas kaidelerini eski Yunanilerden almıştır. Her ne ise, bu vezinler ne Türkçe kelimelerle ne de Türk zevkiyle imtizaç edemiyor: Bundan dolayıdır ki, padişahların ve paşaların bu kadar hazineler sarf etmesine rağmen, bu vezinler, halk dünyasının içine giremedi ve halk şiirine nüfuz edemedi…
  3. İki edebiyat, Osmanlı edebiyatı ile Türk edebiyatıdır. Osmanlı edebiyatı malum. Halkın anlamadığı eserler. Türk edebiyatına gelince, bunun bir kısmı yazılmış, diğer kısmı şifahidir…
  4. İki musiki, Osmanlı musikisi ile Türk musikisidir. Osmanlı musikisi, eski Yunanlılardan Bizans’a, Bizans’tan Arap ve Acem’e geçmiş, onlardan Osmanlılara intikal etmiş bir havas musikisidir… Türk musikisine gelince, bu usullere ve kaideler malik bir fen değil, ilham tarikiyle halkın bağrından kopan samimi nağmelerden yani millî melodilerden ibarettir.
  5. İki bedi, Osmanlı bedi’iyle Türk bedi’idir. Osmanlı bedi’inin esası (egzotizm) yani hariçperestliktir. Osmanlı sanatkârları bir zaman Acem Sanatını taklit ettiler, Tanzimat’tan sonra da, Fransız sanatını taklide başladılar. Her iki devirde de egzotik bir zevkin esiri oldular. Güzelliği yabancı muhitlerde, yatlarda, katlarda aradılar. Türk bedi’i ise bilakis yalnız millî zevkin mahsullerine kıymet vermiştir. Türk halkı, yabancıların hiçbir eserini beğenmemiş, yalnız kendi zevkinden doğan eserleri beğenmiştir.
  6. İki ahlak, Osmanlı ahlakıyla Türk ahlakıdır. Osmanlı ahlakı, mafevke karşı tabasbus, mâdûna karşı tecebbür suretinde de tecelli ederdi. Türk ahlakı, müsavilik, samimiyet, doğruluk esaslarına müstenittir. Türk halkında tasallüf ve tefâhüre hiç tesadüf edilemez. Türk gösterdiği kahramanlıkları, yaptığı fedakârlıkları bilmeksizin, düşünmeksizin yapar. Osmanlı münevverlerinde ise tasallüf ve tefâhür hemen umumi gibidir. Yapmadıkları kahramanlıklarla, fedakârlıklarla iftihar ederler.
  7. İki felsefe, Osmanlı felsefesiyle Türk felsefesidir. Buradaki felsefe, filozofların felsefesi değil, herkese mahsus olan kıymet telakkisinden ibarettir… Osmanlı zimamdarları en büyük kıymeti, refaha veriyorlardı. Türk halkı ise refahı ikinci dereceye indirerek, birinci dereceyi saadete hasrediyor âdete refahtan mahrum olduğu hâlde, niçin daima mesut olduğu, Osmanlı zimamdarlarınınsa büyük bir refah içinde yaşadıkları hâlde niçin daima hâllerinden şikâyet ettikleri, bu iki ma’kûs felsefe ile izah olunabilir.
  8. İki din telâkkisi de Osmanlı ve Türk telâkkileridir. Osmanlı telâkkisine göre, din iki şeyden ibarettir: Dinî mantık, dinî siyaset. Dinî mantıka göre her ilim, dinin kadrolarına girmelidir. İlim ve felsefe müstakil olamaz. Hür muakale batıldır. Dini siyasete nazaran her kanun, mutlaka bir fetvaya istinat etmelidir. Fetvahâneden geçmeyen kanunlar, kanun sayılamaz. Türk halkı ise dinî mantığın ve siyasetin bir aleti değil, kendi başına bir hayat, suretinde görüyordu. Bu hayat, ferdi ruhlara en deruni saadeti, içtimai vicdana en samimi tesanütü temin eden hususi yaşayış tarzından ibarettir…
  9. İki iktisat telakkisi de Osmanlı ve Türk iktisatlarıdır. Sözü uzatmamak için, Osmanlı iktisadının müstehlikliğe, Türk iktisadının müstahsilliğe istinat ettiğini söylemekle iktifa edeceğiz.
  10. Eski Türkiye’de, bu müteaddid ikiliklerin karşısında ikiye ayrılmayan, bir kalan yalnız tekniklerdi. Bunun sebebi de meydandadır. Çünkü Osmanlı havâs sınıfı, el işlerini hakir ve zelil gördüğünden, bu gibi adi hünerleri avam namına verdiği halka bırakmıştı. Onlara göre, mimarlar, hattatlar, mücellidler, müzehhibler, demirciler, marangozlar, çini, halı, kilim, kumaş, evani imal edenler, boyacılık, nakkaşlık, ressamlık yapanlar umumiyetle avamdandı…”
Exit mobile version