Ölümle İlgili İnanış ve Uygulamalar
Çuvaşlar ölümün esrel (azrail) tarafından gerçekleştirildiğine inanırlar. Onlar, ruhun bedenden ayrıldığında suya girip arınması inancıyla ölecek hastanın yanı başına bir kap su koyarlar. Ayrıca ölümü beklenen kimsenin ruhunun bedenini kolayca terk edebilmesi için elbisesinin bütün düğmelerini çözerler (Kudryaşov 1961: 48).
Çuvaşlarda öbür dünyaya (ahiret yaşamı) inanış vardır. Öbür dünya yeryüzündeki yaşamın devamı gibidir. Erdemli ve faziletli insanlar, öbür dünyada “şıtmak”a (cennet) – ışık ve bolluk ülkesine girer. Burada mutlu olarak bolluk içinde yaşar. Günahkârlar ve kötüler ise “tamık” (cehennem) ateşinde yanar. Bunlar için burada açlık, acı ve keder vardır. Fakat ölülerin refahı ve mutluluğu geride kalan akrabalarının cömertçe ölünün ihtiyaçlarını karşılamasına bağlıdır (Magnitskiy, 1881: 189-193). Ayrıca Çuvaşlar arasında yaygın olan bir inanışa göre, bedenî ölüm insanın bu dünya ile ilişkisini kesmez. Onlara göre öldükten sonra insan hissî hayatla yaşamaya devam eder. Çuvaşlarda bu durum şöyle tasavvur edilir; öbür dünyada kıtlık, açlık olduğu zaman ölü ruhları bu dünyaya karınlarını doyurmaya, susuzluklarını gidermeye gelir. Hayattaki akrabalarının onlar için mutlaka bira ve yiyecekler hazırlaması gerekir. Aksi hâlde öbür dünyadan gelenler hayattaki akrabalarını mide ve bel ağrıları ile cezalandırır (Vişnevskiy, 1846: 8, 20). Ölüleri gömme ve anma törenleri bu anlayış üzerine bina edilmiştir. Bu törenler ve uygulamalar ölülerin ihtiyaçlarını karşılamak ve onların zararlarını önlemeye yöneliktir. Bu nedenle Çuvaşlar arasında ölüler için anma töreni yapmanın çok önemli bir yeri vardır.
Çuvaşların tasavvuruna göre ahiret hayatı, yeryüzündekine benzer biçimde ortaya çıkar. Çuvaşlar öbür dünyada bu dünyadaki meşgalesinin, durumunun ve hatta eğlence hayatının devam edeceğini düşünür. Bu nedenle bir Çuvaş için ölüm belirsiz, meçhul bir dünyaya geçiş değildir, aksine dünyada tanıdığı kimselerin yanına ve bildiği bir ortama göç etmektir (Timofeyev, 1972: 19, 70).
Çuvaşların cenaze töreninde birkaç aşama vardır. Bunlar ölüm öncesi, ölünün gömülmesi, ölünün yedirilmesi, ruhlar âlemine uğurlanması ve ölü için anma törenlerinin yerine getirilmesidir. Çuvaşlarda ölü ile ilgili bütün uygulamalar, ölünün öbür dünyaya hazırlanması ve ölülerin kötülüklerinden korunma amacını taşır.
Bir hastanın ölümünün yaklaştığı hissedilirse, Çuvaşlar onu kapıya yaklaştırır ve yüzünü duvara çevirir. Ölünün ruhunun bedeninden ayrılırken yıkanabilmesi ve temiz olarak öbür dünyaya gitmesi için bir kaba su koyarlar. Çuvaşlar ölülerini yıkadıktan sonra gömer.
Çuvaşlar, kendilerini ölüden ve kötü ruhlardan ayırabileceği inancıyla, evden çıkarılan ölünün arkasından yanan çul-çaput veya kızgın taşlar atarlar (Vişnevskiy, 1846: 21). Mezara kadar ölünün cesedi araba üzerinde taşınır. Bütün yol boyunca tabut üzerine birkaç adam oturur. Bu uygulama, yaşamdakilerin ölüler üzerine üstünlüğünün bir ifadesi olarak yapılır (Denisov, 1959: 51)
Çuvaşlarda ölümü takip eden üçüncü, yedinci ve kırkıncı günü kutlanan yupa törenine kadar her perşembe ölüyü anma töreni düzenlenir. Ölünün üçünde ve yedisinde yapılan anmalar evde olur. Ölünün kırkı ise mezarda gerçekleşir.
Çuvaşlar ölenin mezarı üstüne ölen kişiyi tasvir eden heykeller diker. Bu heykellere “yupa” adı verilir. Yupa, genellikle ağaçlar yontularak yapılır ve bazı yerlerde ölümün 40. gününde mezara “yupa töreni” adını verdikleri törenle dikilir. Anmalar günümüzde bazı Hıristiyan Çuvaşlar tarafından da uygulanmakta, ancak onlar mezara yupa yerine haç işareti dikmektedir. Çuvaşlarda bazı özel durumlarda da anma töreni yapılır. Bu özel durumlar, rüyada ölülerin görülmesi, karında veya belde ağrı duyulmasıdır. Çuvaşlara göre bu rüyalar ve ağrılar yaşayanlara öbür dünyadaki ölülerin aç olduklarını ve sıkıldıklarını haber verir (Vişnevskiy, 1846: 22). Yıllık toplu anma törenleri sonbaharda (avdan sırı), ilkbaharda (şurta günü) ve yazın (şimek) gerçekleştirilir. Bu anmalardan birincisi ve ikincisi evlerde, sonuncusu ise mezarlıklarda veya mezarlık yakınlarındaki yarlarda icra edilir.
Yumśĭ (Çuvaş Halk Hekimi )
Türkler, genel olarak dinî törenlerde öne çıkan kişilere kam (şaman) adını verir. Kamların, ruhlar dünyasıyla sıradan insanlar arasında aracılık yaptığına inanılır. Türklerin inanışına göre çeşitli metotlarla ulaştığı cezbe/trans hâlinde kam, görünmeyen ruhlarla diyaloga geçer ve onları tanıyabilir. Kamlar akdiken, bıçak ve kamçı ile bazı ruhların kendilerine hizmet etmesini sağlayabilir ve onları kovabilir. Özellikle ruhların demirden korktuğuna inanılır. Bundan dolayı kam kendi elbisesine demir parçaları takar. Kamın bütün araç ve gereçleri şu veya bu dinî inanışlarla ilişkili sayılır ve sembolik birer anlam taşır. Örneğin def/davul, gök ve yer anlamına gelir; def/davul üzerine resimlenen insanlar, kuşlar ve gök cisimleri ruhları temsil eder. Bunlar aracılığı ile kam hastayı tedavi eder (Aşmarin, 1984: 32).
Çuvaşlarda, kam benzeri, yumśĭ adı verilen dinî konularda daha fazla bilgi sahibi olduğuna, tanrı ve ruhlarla irtibat kurabildiğine inanılan kişiler bulunur. Yumśĭlar geleneksel dinde Çuvaş halk hekimi olarak değerlendirilir. Bazı araştırmacıların yumśĭları, kamlar (şaman) olarak belirlediği görülür. Fakat bu varsayım çeşitli açılardan eleştirilir. A. Rόna-Tas, yumśĭların özelliklerinin, kamların göze çarpan trans hâline geçmek, başka dünyalara yolculuk etmek, özel bir elbise giymek ve kutsal davul kullanmak gibi özellikleri ile uyuşmadığını kaydeder. RόnaTas, ayrıca eğer yumśĭ’nın gerçekten kam-şaman olarak belirlenecek olsaydı, etimolojik olarak bu terimin de Türkçe kam kelimesiyle belirlenmesi gerektiğini ifade eder. J. Szalontay Dimitriyeva ise bu belirlemenin zorluklarına işaret eder ve Moğolca’da domci (büyücü, tedavi edici) kelimesine benzeyen eski Türkçede yumci şeklinde izi olan, Tatarca bir terim olabileceğini belirtir (Róna-Tas, 1987: 496). Bu bilgiler Çuvaşlar arasındaki yumśĭnın, geleneksel Türk dinindeki kama görevleri bakımından benzediğini, ancak kullandığı metotlar ve teknik bakımdan kamdan kısmen ayrıldığını ortaya koyar.
Kamlığın bazı zayıf yansımaları Çuvaş yumśĭlarında görülür ve yumśĭlar kamlardan bazı yönleriyle farklılık arz eder. Çuvaşlarda yumśĭlar erkek veya kadın olabilir. Çuvaşlar yumśĭların, çeşitli hastalıkları iyileştirdiğine inanırlar. Bu yönüyle yumśĭlar bir halk hekimi kabul edilebilir. Yumśĭlar özel ayinleri icra eder, düğün törenlerine katılır ve doğum esnasında doğumun kolay olması için yardımcı olurlar. Ayrıca yumśĭların kaybolan veya çalınan hayvanların izini bulduğuna inanılır (Róna-Tas:1987, 496; ). Yumśĭlar, Çuvaşlara Tanrının iradesiyle kurban sunmaları gerektiğini bildiren, kurban zamanı sunulacak olan kurbanın hangi tür hayvan ve ne renkte olacağını da söyleyen kişilerdir, Öyle ki, Çuvaşlar Tanrının rüyada yumśĭlara, hangi kurbanı, nerede sunmaları gerektiğini haber verdiğine de inanırlar. Onlar bazen kehanette bulunurlar ve yeni doğan çocuklara da isim verirler (Sboyev, 1856: 122; Denisov, 1959: 97; Salmin, 1997: 54-63).
Çuvaşlar eskiden birkaç eş sahibi olabildikleri hâlde, yumśĭların yalnızca bir eşi olurdu. Çuvaş yumśĭları toplu dua ve kurban törenlerinde beyaz elbise giyerlerdi. Bununla birlikte etnografik çalışmalarda yumśĭların giysisi hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmamaktadır. Bu bilgiyi ve diğer İdil halklarındaki benzerlikleri göz önünde bulundurarak Çuvaşlardaki yumśĭların giysilerinin sıradan halkın giydiğinden önemli derecede farklı olduğu varsayılabilir (Denisov, 1959: 93-94). Yumśĭların öldükten sonra ruhlarının yeryüzünde dolaştığına, bazen hastalıklara sebep olduğuna inanılır. Bu nedenle onların ruhu için de kurban sunulur (Denisov, 1959: 100-102).
Yumśĭnın tavsiye ettiği uygulamalar ve tedavi usulleri arasında, kurban sunma, kutsal bir kaynağı veya Hıristiyan Çuvaşlar arasında bir ikonu ziyaret, salgın hastalık sırasında çeşitli büyüsel toplu törenler bulunur. Çok önceleri birçok hastalığın ortaya çıkışını Çuvaşlar eski inanışlarına uymamakla, vaktinde tanrıya ve ruhlara kurban sunmamakla, ölen akrabalara tazim göstermemekle, kutsal kabul edilen mekânlarda davranış kurallarına uymamakla (kiremetleri terzil etme, kutsal ağaçları kesme) açıklarlar (Denisov, 1959: 106; Kudryaşov, 1961: 19). Bunlardan başka, kolera, çiçek, sıtma gibi birçok hastalık halkın inanışına göre merhamete gelmek için kurban talep eden canlı varlıklar olarak kabul edilir. Onların cezalandırmalarından sadece büyülü sözlerle kurtulmak mümkün değildir, onlar daha büyük kurban sunulmasını isterler. Çuvaş inanışına göre yumśĭlar yalnızca bu tür hastalıkların sebeplerini ortaya çıkarmaz, aynı zamanda onlardan kurtulmanın bilgisine de sahiptirler. Hastalıktan kurtulmak için tanrıya (veya ruha) hangi kurbanı sunmak gerektiğini yalnızca yumśĭlar belirleyebilir (Matorin, 1929: 57; Denisov, 1959: 107).
Çuvaşlarda yumśĭların önerdiği, büyü ve kötülüklerden insanları koruduğuna inanılan çeşitli nesneler vardır. Çuvaşlar üvez ağacını göz değmesinden ve büyücülerin vermek istediği zarardan korunmak için etkili bir araç olarak kabul ederler (Denisov, 1959: 114). Bu yüzden birçok insan, yanında üvez ağacından küçük bir parça taşır (Mészáros, 1909: 110, 265). Diğer korunma araçları; ağaç kabuğu, at kafatası, nal, gerdanlık, çeşitli bitkiler, ağaçlar, geyik boynuzu, eski paralar, renkli gömlek ya da elbiselerdir. Bahçelere, çoğunlukla at kafatası asılır. Bunlardan başka Çuvaşlarda ateş veya ateşle ilgili bir nesne de en iyi korunma aracı olarak kullanılır (Kudryaşov, 1961: 18, 69-71).
Çuvaşlarda yumśĭnın faaliyetleri bakımından kısmen kama benzemekte olduğu görülür. Son asırlarda Çuvaşlar arasında dinî önemini yitiren yumśĭlara, günümüzde artık çok nadir olarak rastlanır.
Kaynak:
Durmuş Arık, Ankara Üniversitesi, International Journal of Central Asian Studies Volume, 11-1 2007