Üçüncü sınıfta derslere başladığımız zaman artık genç dimağlarımız derslerden başka şeylerle de ister istemez meşgul oluyordu. Günde kaç defa «Padişahım çok yaşa!» diye bar bar bağırdığımız devrin Padişahı Sultan Abdülhamid II. gözümüzden yavaş yavaş düşüyordu. Tıbbiye’deki genç ve aydın hürriyet taraftarlarının sürgünlere gönderilip ocaklarına incir dikildiğini duydukça âdeta feveran ediyorduk. Bir gün bizimde başımıza böyle bir şey gelebilirdi. Devlet idaresinin iyi işlemediğini, suistimallerin alıp yürüdüğünü, memurların ve subayların maaşlarını alamadıklarını, buna mukabil saraya mensup sırmalı hafiyelerle tevabilerine maaşlarından başka keseler dolusu altın verildiğini haber aldıkça, Sultan Hamid’e esasen pek de kuvvetli olmayan güvenimiz büsbütün sarsılıyordu.
Ordunun fena eller idaresinde değer ve itibarını kaybettiğini görüyorduk. Merkezi Şam’da bulunan 5. Ordu’da seri ateşli toplar bile yoktu. Talimler, ancak Nuhunebîden kalma toplarla yapılabiliyordu.
Donanma da kara ordusundan pek farklı değildi. Sultan Aziz devrinin muazzam armadasından hazin bir hâtıradan başka bir şey kalmamıştı. Toplarının kamaları çıkarılmış, gemiler Haliç’te âdeta çürümeye mahkûm edilmişti. 1897’de donanmanın Çanakkale Boğazı’ndan çıkması hâdise olmuştu. Yolda savaş gemileri birbirlerini kaybetmişler, kazanlar patlamıştı. Hattâ şiddetli yağmurlarda deniz subaylarının, kamaralarından içeri giren sulardan kendilerini muhafaza için şemsiye ile oturdukları rivayet olunuyordu. Fakat kimse ortaya çıkıp:
— Nereye gidiyoruz, memleketi nereye götürüyorsunuz?
Diye soramıyordu, sormak cesaretini gösteremiyordu. Şarkın alışık olduğu miskin bir tevekkül içinde susuyordu. Çünkü Padişahtan ve onun hafiyelerinden korkuyorlardı. Hürriyet taraftarlarının âdeta omuzlarına basarak 31 ağustos 1876 da tahta çıkan Sultan Hamid, en müstebit hükümdarlardan biri olmuştu. Memlekette hürriyet yoktu. Biz genç Harbiyeliler, Fransız ihtilâli Beyannamesi’nde insan hak ve hürriyetlerine verilen önemi gizli de olsa okumuş ve öğrenmiştik.
Kaynak:
Ali Fuat Cebesoy, Sınıf arkadaşım Atatürk okul ve genç subaylık hatıraları, Cumhuriyet yayınları, 1997- İstanbul, s. 32-33