Şimdi, Mustafa Kemal’in hayatında etkisi olan bir olaydan bahsetmek istiyorum. Yarbay Nuri Bey, bir gün tâbiye dersinde gerilladan genişçe bir şekilde bahsetti. «Gerilla nedir, ne değildir?» konusu üzerinde uzun uzun durdu. İzahat verdi ve bir ara:
— Efendiler, dedi. Gerilla yapmak ne kadar güçse, onu bastırmak da o nisbette güçtür.
Arkadaşlar, kendisinden bir kaç misal vermesini rica ettiler. Mustafa Kemal ise, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, hâdisenin memleketin herhangi bir yerinde olmuş gibi izahının mümkün olup olamayacağını sordu. Onu arkadaşım Tevfik Selânik de destekledi. Bunun üzerine Nuri Bey:
— Öyle ise, Boğaza ait haritalarınızı açın.
Emrini verdi. Demek hocamız misali bu kadar yakından vermek istiyordu. Hep beraber haritalarımızı açtık. Elindeki cetvelle Dudullu köyünü işaret etti:
— isyanın bu köyde çıktığını farzedin.
Dedi. İlgimiz bir kat daha arttı. Hocamıza göre, isyan iki kol halinde, inkişaf ediyordu. Bir kol Beykoz’a, bir kol da Üsküdar üzerine yürüyordu. Üsküdar’a yürüyen kol hükümet kuvvetleri tarafından yenilgiye uğratılmış ve dağıtılmıştı. Fakat Beykoz’a kadar gelmeye muvaffak olanlar, gece karanlığından faydalanarak kayıklarla önce Ortaköy’e geçmişler, sonra yaya olarak ve süratle Ortaköy sırtlafina çıkmışlardı. Merakımız büsbütün artmıştı. Sonra acaba ne olmuştu? Bu kolun hedef ve gayesi ne idi? Nuri Bey:
— Mesele burada bitmiştir.
Dedi ve bize çözülmek üzere iki görev yerdi. Bu isyan ne için yapılabilir ve nasıl idame ettirilebilirdi? Hükümet ve ordu isyanı nasıl bastırabilecekti? Mustafa Kemal» derhal söz istedi ve şu suali sordu:
— Neden isyanın Dudullu’da çıktığını farzediyorsunuz da, başka bir yer göstermiyorsunuz?
Nuri Bey cevap verdi:
— Tatbikat meselelerinde mümkün olduğu kadar hakikî durumları bulmağa çalışmak lâzımdır. Bir isyan ya içeride, ya dışarıda olabilir.
Biraz durdu ve sonra ilâve etti:
— Ne demek istediğimi anladınız mı?
Hocamızın ne demek istediğini anlar gibi olmuştuk. Fakat bunun orada izahı mümkün değildi. Dersten sonra Mustafa Kemal, hocanın arkasından gitti.
— Efendim, bu söylediğiniz Gerilla hakikat olabilir, değil mi?
Nuri Bey kendine mahsus olan, daima kullandığı nev’ima kelimesini de ekliyerek:
— Olabilir, dedi. Fakat artık bu kadarı kâfi.
Bu olaydan Mustafa Kemal çok bahsetmiştir. Sayın profesör Âfet İnan, kendisinden dinliyerek edebî bir üslûpla kaleme almıştır. Benim bu yazdıklarım, hafızada kalan sadece keskin çizgilerdir. Mustafa Kemal, bu tabiye dersinin ilk tatbik sahasını Trablusgarp Savaşları’nda buldu. Bana Tobruk’tan yolladığı bir mektupta, Kurmay Yarbay Nuri Bey’in Gerilla metotlarını başarı ile tatbik ettiğini yazıyordu.
Kaynak:
Ali Fuat Cebesoy, Sınıf arkadaşım Atatürk okul ve genç subaylık hatıraları, Cumhuriyet yayınları, 1997- İstanbul, s. 43-45