Türkçe Tarih

Yunanistan’ın İzmir’i İşgaline önayak olan Osmanlı Rumu milyarder: Sir Basil Zaharoff

Elon Musk, Jeff Bezos, Bill Gates…

Bu milyarderleri günümüzde artık tanımayan neredeyse yok gibi.

Ama Basil Zaharoff ismini hiç duydunuz mu?

Geçen yüzyılda Avrupa’nın en zengin ve nüfuzlu adamı olan Zaharoff hakkında, herhangi bir tarih kitabında bırakın bir bilgi bulabilmeyi, adına dahi yer verildiğine tanık oldunuz mu?

Oysa ki Basil Zaharoff sıradan bir multi-milyarder değil.

Bir Osmanlı Rumu olan Zaharoff, Yunanistan’ın Birinci Dünya Savaşı’na katılması için uğraşmış ve Yunan ordusunun İzmir’e çıkarak Anadolu’yu işgal etmesinin perde arkasındaki finansörü olmuştur.

Avrupa’nın Birinci Dünya Savaşı sırasındaki bir numaralı silah tüccarı, para babası ve “Ölüm taciri” Basil Zaharoff’un gizemli hayat hikayesini konuşalım.

“Zaharoff’un yaşamının ilk yılları aşılmaz bir gizem. Bu adamın hayatında bir boşluk var gibi görünüyor, ama unutulması gereken kirli bir boşluk. […] Zaharoff’un gençliğinde bir haydut olduğuna dair işaretler var.” [1]

Eylül 1933 tarihinde kendisi ile görüşen Rosita Forbes’a ölene kadar hakkında tek bir kelime bile yazmaması için yemin ettiren[2] Zaharoff, hangi millettensiniz? sorusuna şöyle cevap veriyor:

“Yunanistan’da doğdum. Babam Polonya kökenliydi. Annem Levanten kökenli bir Fransız’dı. İngiliz nişanım ve İspanyol unvanım var. Türk, Danimarka ve İsviçre pasaportlarıyla seyahat ettim.” [3]

Zaharoff Yunanistan’da doğmuş olduğunu söylese de, 19 Şubat 1898 tarihinde resmi olarak Fransız vatandaşı olan[4] Zakarie Basile Zaharoff’un babası bir Rum’du ve 6 Ekim 1849 tarihinde Osmanlı Devleti’nin o zamanki Muğla Bucağı’nda yani Menteşe Sancağı’nda dünyaya gelmişti.

27 Kasım 1936 tarihinde Monte Carlo’da vefat ettiğinde, sahibi olduğu Excelsior gazetesinin verdiği habere göre ise, 8 Ekim 1849 tarihinde, bir Rus baba ve Yunan anneden dünyaya gelmişti.[5]

Anlaşılan Zaharoff hayatının sonraki dönemlerinde, ailesi ve geçmişi ile ilgili sorulara yanıltıcı cevaplar vermişti.

1821 yılında Mora’da başlayan Rum ayaklanması, bölgede bağımsız bir Yunanistan Devletinin kurulmasına zemin hazırlayacak ve Zaharoff’un ailesi yaşanan bu süreçte, Rusya’nın Odesa şehrine göç edecekti. Burada kendilerini güvende hissedebilmek için isimlerini Ruslaştırıp, kimliklerini gizlemişlerdi. Böylece büyükbabasının adı olan Zacharias, Zacharov ya da Fransızca yazılışıyla “Zaharoff”a, kendisinin Vasileos ismi de Basil’e dönüşecekti.

Olayların yatışmasıyla Anadolu’ya dönen Zaharoff ailesi Muğla’ya yerleştiler ve Basil burada 1849 yılında dünyaya geldi. Zaharoff’un ailesi bir süre sonra 1855’te, Muğla’dan tekrar İstanbul’un yolunu tutacak, bugün ismini Kurtuluş olarak bildiğimiz ama o yüzyılda çoğunlukla Rumların olduğu Tatavla semtine yerleşeceklerdi.[6]

1855’te ailesiyle birlikte Muğla’dan İstanbul’a gelen Basil’in, gençlik yıllarını, o dönemdeki ismi Tatavla olan ve çoğunlukla Rumların bulunduğu, bugünkü ismiyle Kurtuluş semtinde geçirdiği anlaşılıyor.

Ailesinin yoksul olmasından dolayı önce bir Rum okuluna, sonrasında maddi bir destek bularak İngiliz Okuluna gider ve orada yabancı dil öğrenmeye başlar.

Fakir bir mahallenin çocuğu olan Basil, önceleri rıhtımlarda denizci ya da turistlerin yolunu keserek, onları genelevlerin bulunduğu bölgelere götürüyormuş.[7]

1865 senesinde 16 yaşlarında olan Zaharoff, çoğunlukla ahşap evlerin bulunduğu İstanbul’da zamanın itfaiyesi olarak bilinen tulumbacı ocağında 2 yıl kadar çalışmış. İşin ilginç tarafı ise, Zaharoff gibi bazı tulumbacılar, kimi evleri kundaklayarak sık sık yangın çıkarıyor ve ardından yangını söndürmek ve içerisindeki eşyaları kurtarabilmek için ev sahibinden rüşvet talep ediyorlarmış.[8]

1866 yılı ile 1870 yılları arasındaki dönemde yaptıkları rivayetlere dayanan Zaharoff’un ticaretle uğraştığı düşünülüyor. Kazandığı para evin tek erkek evladı olarak geçinmeye yetmemeye başlayınca Galata’da bir handa kumaş toptancılığı yapan tüccar dayısı Sevastopulos’un yanında çalışmaya başlamış.

Galata’da yabancılara tercümanlık yaparak, hem yabancı dilini, hem de medeni cesaretini geliştirme fırsatı bulur ama yine de içinde bulunduğu ortam ve şartları beğenmemiş olacak ki, genç Basil bir sabah dayısının dükkânındaki kasayı boşaltarak Londra’ya kaçar.[9]

Basil bu sırada Emily Burrows isimli bir bayanla, 14 Ekim 1872 tarihinde, İngiltere’de kilisede yapılan bir törenle evlenir. Evlilik Cüzdanında bazı gariplikler göze çarpıyor. Belgede Zacharias Basilius Gortzacoff olarak yazılı olan isminin karşısında, kendisinin Kiev Generali olduğu yazılıydı.[10]

Emily Burrows’un yeğeninin 1938’de yazdığı bir mektupta belirttiğine göre, Zaharoff evleneceği eşine bir Rus Generali olduğunu söylemekle yetinmemiş, bir de Rus prensi Mikhail Dmitrievich Gorchakov’un yeğeni olduğunu söylemişti.[11]

Ertesi yıl Belçika’da yaşamaya başlayan evli çiftin kapısını, İstanbul’da satması için kendisine teslim edilen birkaç bin sterlin değerinde ticari malı zimmetine geçirmek ve bin sterlin dolandırıcılık suçlamasıyla polisler çalar.

16 Ocak 1873 tarihli mahkeme kaydı, davayı açan kişinin Manuel Hiphestides isimli Yunan bir tüccar olduğunu ve Zacharias’ın suçunu kabul ettiği gösteriyor ancak; kendisine verilen ceza ertelenmiş.[12]

Mahkeme kendisini Rus Prensi Gortchakov’un yeğeni bir General olarak tanıtan Zaharoff’un yalanlarını ortaya çıkarmıştı… Dava sonrası apar topar ülke dışına kaçacak ve eşiyle birlikte Kıbrıs’a gidecekti.

Bazı söylentiler onun yine sahte bir isim kullanarak, Birleşik Krallık pasaportunu kullanarak Kıbrıs’a gittiğini ve orada ilk defa ticari olarak silah ve mühimmat satışı yaptığını söylüyor.

“Z. Z. Williamson” sahte ismini kullanan Zacharias Zaharoff’un Kıbrıs’ta işlettiği şirketinin adı “ZedZed” idi. İleride satış temsilcisi ve hissedarı olacağı Vickers şirketinde, çalışma arkadaşları kendisini Zed Zed olarak anacaktı.[13]

İlerleyen yıllarda Kıbrıs’ta iş yaptığı İngiliz tüccar William Shaw ile hem ticari ilişkilerini, hem de samimiyetini ilerletir. 1874’de Yunanistan’ın en zengin iş adamlarından ve gelecekte Yunanistan başbakanı olacak olan Stefanos Skuludis ile Shaw’ın bir aile dostu olması sebebiyle tanışır.[14]

İstanbul’da doğan ama aslen Giritli bir Yunan ailenin çocuğu olan Skuludis, İngiliz sermayesinin de desteğiyle 1872’de kurulan İstanbul Bankası’nın kurucuları arasında yüksek dereceli masonlardan biriydi.[15]

Çocukluk ve gençlik yıllarını Osmanlı Devleti sınırları içerisinde geçiren Zaharoff bu yıllara ait geçmişinin izlerini olabildiğince silmeye çalıştı: fakir semtteki evler, kirli sokaklar, randevu evinde çalışması, kundakçılıkla geçen yıllar, sahte isimler, sürekli yer değiştirmeler…

Bütün bu karanlık geçmiş onun 50 yıl sürecek olan silah tüccarlığı ve yer alacağı politik oyunların yanında hiçbir şeydi.

Zaharoff’un Ölüm taciri olarak anılmasına zemin hazırlayacak olan asıl gelişmeler, takvimler 14 Ekim 1877’yi gösterdiği zamana tekabül ediyor.[16]

İngiltere’nin önde gelen silah sanayicilerinden birisi olan Nordenfelt Silah Şirketinin sahibi İsveçli Thorsten Nordenfelt o sıralarda Atina’da bulunan “Doğu İşleri Temsilciliği” için bir temsilci aramaktaydı.

Bilin bakalım bu işi kim aldı?

Atina’da tanışmış olduğu Skuludis, Nordenfelt şirketine faydalı olacağına inanarak önerdiği 28 yaşında ve çok sayıda dil bilen Zaharoff, silah firmasında işe başlar. Kısa sürede yükselerek bu firmanın Balkan bölge temsilciliğine getirilir.[17]

Zaharoff’un silah pazarına girdiği dönemi bir göz önüne getirin.

Fransız Devrimi’nin öne çıkardığı milliyetçi akımlar, özellikle Avrupa’da toprakları bulunan Osmanlı İmparatorluğu’nun geleceğini olumsuz etkiliyordu. Balkanlardaki milletlerin Osmanlı ile savaşları, Rusya dahil Batılı devletlerin Osmanlı’yı bölme ve paylaşma çabaları ve Avrupa’daki egemenlik çatışmaları uzun bir süredir zaten ortadaydı.

Nitekim 93 Harbi olarak adlandırılan 1877-1878 yılları arasındaki Osmanlı-Rus Muharebesi ilerleyen yıllarda daha fazla savaşın olacağının habercisi gibiydi.

1878’de Berlin Antlaşmasıyla ortalık durulmuş gibi gözükse de, Yunanistan’ın ordu mevcudiyetini 20 binden 44 bine çıkarması ve yeni teçhizatlarla donatması silah ve mühimmat üreten şirketlerin iştahlarını kabartıyordu.[18]

Sonuçta, Zaharoff’un işi ve gelir kaynağı silah ticaretiydi. Avrupa ve Doğu bölgelerindeki koşullar, onun bu alanda kendini kanıtlaması, etkisini artırması ve yüksek kar elde edecek satışlar yapabilmesi için son derece uygun durumdaydı.

Buhar gücüyle hareket eden bir denizaltı üreten George William Garrett adındaki bir İngiliz mühendis denizaltıların ticari potansiyelini fark eden Nordenfelt şirketi ile anlaştı.

Anlaşmasına anlaşmışlardı ama Stockholm’de inşa ettikleri bir denizaltı daha ilk denemede denizin dibini boylamıştı.

Süratinin düşük ve akıntılı sularda göstereceği performansın belirsiz olduğu bu denizaltıların[19] önemli kusurları bulunmasına rağmen şirket bu yatırımını satmak istiyor, ama büyük devletler arasında bir alıcı bulamıyordu.

Denizaltıları satabilmek amacıyla 1885 yılında bir fuar düzenlediler. Avrupa’nın büyük deniz güçleri,

Japonya, hatta Meksika ve Brezilya dâhil, toplam 39 ülke seyirci olarak davet edildi.[20]

Ertesi yıl Zaharof eski bağlantılarını kullanarak önce Yunanistan’ı 9 bin sterlin karşılığında bir denizaltı alması için ikna eder.[21] Daha sonra İstanbul’a giderek Yunanistan’ın elinde bir denizaltı bulunmasından dolayı ortaya çıkan tehlikeden bahsederek, Türkleri de bir çift denizaltı satın almaya razı eder.

Ama iş bu kadarla da kalmadı; Türklerin denizaltı satın aldıklarını Ruslara anlatan ve bunlara karşı dört denizaltı almalarının yeterli olacağını söyleyen Zaharoff, Ruslar da 7 denizaltı satacaktı.[22]

Bu üç alıcının birbirleri arasındaki rekabet sebebiyle her birine bir diğerinin de denizaltı aldığını söyleyerek farklı sayılarda ve farklı fiyatlardan satan Zaharoff’un uygulamış olduğu satış yöntemi hala kendi ismiyle anılmakta: Systeme Zaharoff! [23]

Arkadaşlar, Zaharoff’un Yunanistan’a 9 bin sterline satmış olduğu denizaltılar, su altında en fazla beş dakika kalabiliyordu. Bu açıdan bakıldığında bu yatırımlar tümüyle israftı.

Osmanlı Bahriyesi’nde bir ilk olacak her bir denizaltının ücreti 11 bin sterlindi ve Sultan II. Abdülhamid tarafından ücretleri Hazine-i Hassa’dan ödenmek üzere satın alınan bu iki denizaltıya Abdülhamid ve Abdülmecid isimleri verildi.[24]

Satılan bu denizaltıların hiçbiri savaş görmedi. Başarılı geçen deneme seyirlerinin ardından Haliç’teki  kızaklarına çekilmişlerdi. Seyre çıkması, kızaklarından indirilmesi ve hatta gemi personelinin dahi denizaltıların yanına yaklaşması yasak edilmişti. Abdülhamid ve Abdülmecid denizaltıları daha sonra Sütlüce’deki barakalarda çürümeye terk edildiler.[25]

Diğer yandan Isaac Peral isimli bir İspanyol mühendis 1884 yılından itibaren üzerinde çalışmış olduğu denizaltıyı, nihayet 8 Eylül 1888 yılında yapmayı başarmıştı. 1866 yılında İspanya ordusuna katılmış bulunan Peral’ın geliştirmiş olduğu bu ilk elektrik bataryalı denizaltı, Nordenfelt şirketinin ürettiği denizaltılarla karşılaştırıldığında önemli üstünlükleri bulunuyordu: suyun altında saatte 15 kilometre hıza ulaşabilen bu denizaltılar saldırı yapabilecek 2 torpido ile donatılmışlardı.

Zaharoff bu genç İspanyol donanma subayının, devletin de desteğini alarak geliştirdiği bu icadından kısa sürede haberdar oldu. Nordenfelt şirketi Peral’a bir patent satın alma teklifi sunmuş, Peral teklifleri reddetmişti. Zaharoff bunun üzerine, İspanyol Kralı huzurunda yapılacak olan deneme dahil olmak üzere, denizaltılara sabotaj girişiminde bulundu ama Peral’ın denizaltıları bu testleri başarıyla geçti.

O sırada İspanya’nın en iyi silah şirketlerinden biri olan Euskalduna’yı[26] satın almasıyla,[27] Zaharoff İspanyol politikacılar, gazeteciler ve komutanlar arasında güçlü bir nüfuza erişti.

Aslında Zaharoff bunu yaparken de İspanyol Kralı Alfonso’nun akli dengesi yerinde olmayan kuzeni ile evlenerek Villafranca Düşesi olan, Kont Muguiro’nun kızı Maria del Pilar de Muguiro y Beruete ile yaşadığı yasadışı ilişkiyi kullanmıştı.

Bu nüfuzlu grup Isaac Peral’in denizaltı geliştirilmesine karşı Zaharoff’un tarafını tuttu. Deniz denemelerindeki şaşırtıcı başarıya rağmen, teknik heyet hileli bir rapor hazırlamış ve bu raporu kabul eden İspanyol hükümeti politik bir kararla projeden çekilmişti.[28]

Zaharoff’un satın almış olduğu şirketi ve yasadışı ilişkisi sayesinde, İspanya üzerinde sağlamış olduğu gücü ve etkisi, İspanya İç Savaşı’nın başladığı 1936 yılındaki ölümüne kadar sürmüş ve ona hayatının en uzun ve en kârlı komisyon kaynağını sağlamıştı.[29]

Farklı alanlarda pek çok icadın patentine sahip olan Amerikalı Hiram Maxim, 1884 yılında dünyanın ilk tam otomatik makineli tüfeğini icat ederek Maksim Şirketi adı altında piyasaya sürmüştü. Dakikada 600’den fazla mermi atabilen[30] su soğutmalı makineli tüfeğin başarısından sonra 1888 yılında, Maxim şirketi ile Zaharoff’un çalışmakta olduğu Norderfeldt şirketi birleştiler.[31]

Birleşmenin sonucunda yeni şirketin ismi Maxim Nordenfelt Silah ve Mühimmat Şirketi olarak değiştirilmiş ve Rothschild ailesi yeni şirkete 1.9 milyon sterlinlik bir yatırım yapmıştı.[32]

O dönem için gerçekten devrim niteliğinde olan bu tam otomatik makineli tüfek kısa zamanda Birleşik Krallık ordusunda kullanılmaya başlandı[33] ama çok geçmeden şirket ortaklarından Thorsten Nordenfelt kişisel olarak iflas etti ve 1890 yılında şirketten ayrıldı. Zaharoff bundan sonra Hiram Maxim’in yanında hem başarılı bir silah tüccarı olarak, hem de elbette ki şirketin ortağı olarak kaldı.[34]

1894 yılında şirket daha büyük yasal bir sorun yaşayınca, 3 sene sonra Vickers Şirketi tarafından satın alındı ve Hiram Maxim ve Zaharoff’a 1’er milyon sterlinlik bir çek yazıldı. Maxim makineli tüfeğini daha da geliştirerek, Vickers makineli tüfeği olarak üretip satmaya başladılar.[35]

1894-1895 yılları arasında Çin-Japon Savaşı, 1897’de Türk-Yunan Savaşı, 1898’de İspanya-Amerika Savaşı, 1899-1902 İkinci Boer Savaşı, 1904-1905 Rus Japon Savaşı, Avrupalı Devletlerin Afrika’daki sömürge yarışı… Tüm bu savaşların arka arkaya gelmesi, silah sanayisinde büyük bir hareketliliğe yol açmıştı.

Kısacası silah satmak için savaşa ihtiyacı vardı.

Dönemin mühendislik harikaları olan savaş gemileri, zırhlı gemiler, denizaltılar, uçaklar, toplar ve makinalı tüfekler imal etmeye devam eden Zaharoff, tüm bu ölüm makinelerini alıcısı kim olursa olsun pazarlamaya devam etti. Kendisinin deyimiyle:

“Çalıştım ve çalıştım. Onları satın alacak herkese silah sattım. Rusyadayken Rus, Yunanistan’da Yunan, Paris’te Fransızdım.” [36]

Zaharoff, deyim yerindeyse şeytani zekaya sahip bir tüccardı. Bu sektörde başarılı olabilmenin siyaset adamlarına yakın olmaktan ve medya eliyle propaganda yapmaktan geçtiğini kolayca kavramıştı.

Bununla beraber 16 Kasım 1910’dan itibaren günlük olarak çıkan resimli Excelsior isimli Fransız gazetesini finanse ederek, görünmez bir şekilde savaş propagandası için yatırım yapmıştı.[37]

1910’da Yunanistan Başbakanı olacak Eleftherios Venizelos ile Balkan Savaşları başlamadan birkaç yıl önce tanışmışlardı.

Bütün bu kirli ticaretin sonucunda servetine servet katan Zaharoff’un, Balkan harbi patlak verdiği sırada  Yunanistan’a 2.500.000 sterlin ve Birinci Dünya Harbi sırasında ise bunun yarısı kadar para verdiği söyleniyor.[38]

Gerçekte ise Zaharoff, kendisinin satış felsefesine uygun bir şekilde, Balkan Savaşı sırasında her iki tarafı da silahlandırdı; Türkiye’ye karşı Yunanistan’a, Sırbistan’a karşı Türkiye’ye ve bir yıl sonra da Avusturya’ya karşı Sırbistan’a silah sattı.[39]

Sonradan öğrenildiki, 1912-1913 yılları arasında Zaharof’un Vickers ortaklığı, Osmanlı İmparatorluk Şirketi: gemi, rıhtım ve tersaneler inşaat ortaklığı adı altında Haliç ve İzmit’teki bütün tersanelerin yeniden çalışır duruma getirilmesi için, 32 bin tonluk havuz tesisleri, bir okul, işçi ve memur evleri, hatta bir cami inşaatı yapmak üzere Türk hükümetiyle anlaşmıştı. Osmanlı Devleti’nin kasasında bunu doğrudan ödeyebilecek halihazırda parası yoktu. Bu yüzden Düyûn-u Umumiye güvencesi altında Sivas vilayetinin gelirleri gösterilmişti.[40]

Zaharoff’un hedefinin yeni tersaneler kurmak olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Kendisinin amacı zaten var olan Osmanlı Tersane ve Yukarı Boğaziçi tesislerini ucuza ele geçirmekti.

Birinci Dünya Savaşı’na doğru gidilen yıllarda, Zaharoff’un şirketi, sermaye bakımından İngiltere’deki silah fabrikatörleri arasında, Armstrong şirketinin ardından ikinci sırayı işgal ediyordu.

Yıllardır kapalı kapılar ardından yürüttüğü ve böylece milyarlar değerinde servet sahibi olduğu silah satışlarının aksine, hayatının bu yıllarından itibaren hayırseverlik işlerine de giriştiğini görüyoruz.

27 Nisan 1914 tarihli bir gazetenin haberine göre Zaharoff Berlin’de yapılması planlanan ama savaş nedeniyle iptal edilen Berlin Olimpiyat Oyunları’na Fransız takımının katılabilmesi için 20 bin sterlin bağış yapmıştı.[41]

Zaharoff çocukluğunun geçmiş olduğu İstanbul’daki Tatavla semtini de unutmamıştı. 1896 yılında kurulan ve günümüzde de hala faaliyet gösteren en eski spor kulübü olma özelliğine sahip olan “Tatavla Heraklis Jimnastik Kulübü” ya da günümüzdeki adıyla Kurtuluş Spor Kulübü binasının arkasında yer alan “Zaharafio” adlı salon, İstanbul’un en eski kapalı spor salonlarından biridir ve Zaharoff’un maddi desteği ile yaptırılmıştır.[42]

Zaharoff’un şirketi Nordenfelt’in Yunanistan’a, Osmanlı Devleti’ne ve Rusya’ya denizaltı sattığını belirtmiştim. Birinci Dünya Savaşı öncesinde, Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında donanma gücünü artırmaya yönelik faaliyetler bununla sınırlı değil.

Hepimiz halktan toplanan bağışlarla İngiltere’ye sipariş edilmiş ama savaş tehdidi bahane gösterilerek el konulan, üstüne üstlük gemiler için ödenmiş olan paranın da iade edilmemesiyle sonuçlanan Sultan Osman ve Reşadiye zırhlısının hikayesini duymuştur.

İşte bu gemilerden Sultan Osman zırhlısı İngiliz Armstrong şirketine, Reşadiye zırhlısı ve üçüncü bir gemi olarak ısmarlanan “Fatih” isimli dretnot ise Zaharoff’un ilişkili olduğu Vickers Şirketi’ne sipariş verilmişti.[43]

Yapılan gemileri teslim almak üzere Bahriye Nazırlığını ve Osmanlı Devleti’ni temsilen ve “Sultan Osman” Süvarisi olarak bin kişilik mürettebat ve askeri ile üç aydır Londra’da bulunan Rauf Bey, fabrika ile geminin 2 Ağustos 1914 günü kendilerine teslimi konusunda anlaştıklarını fakat; geminin son taksiti olan yedi yüz bin liranın da ödenmiş olmasına rağmen, sancak çekme töreni zamanından sadece yarım saat önce İngilizler’in “Sultan Osman” zırhlısına el koyduklarını söylemekte.[44]

Nitekim bundan sadece 2 gün sonra, yani 4 Ağustos 1914 tarihinde Büyük Britanya Kralı Beşinci George, Almanya’ya bir ültimatom vererek, Birinci Dünya Savaşı’na girdiklerini açıklamıştı.[45]

O sırada Birleşik Krallık Başbakanı koltuğunda Herbert Henry Asquith bulunuyordu ve kendisinin kişisel danışmanlarından birisi Sir Vincent Caillard’dı.

1889’da kurulmuş olan Anadolu Demiryolu şirketinin yönetim kurulunun bir üyesi olan Caillard, Zaharoff’un bulunduğu Vickers şirketinin Mali Direktörü olması yanında, Osmanlı Düyûn-u Umumiye Meclisindeki İngiliz Alacaklıları temsilcisiydi.[46]

1930 yıllarda çıkan haber ve biyografilerde, kariyeri çeşitli söylentilere dayanan ve bu yüzden “Avrupa’nın esrarengiz adamı” olarak adlandırılan Zaharoff, basit bir silah tüccarı olmayıp, aynı zamanda İngiltere yararına çalışmış bir ajandı.

Bunu kanıtlayan ilk kesin belgeler 1960’lı ve 1970’li yıllarda Lloyd George’a ait arşiv materyalinin ve Savaş Kabinesi Sekreteri Sir Maurice Hankey’in günlüklerinin yayınlanmasıyla ortaya çıkmıştır.[47]

Hankey günlüklerinde, Aralık 1915’te Yunan politikacılara Üçlü İtilaf Kuvvetlerini desteklemeleri için rüşvet vermek üzere Atina’ya gönderilen “güvenilir bir Yunan”dan[48] ve aynı kişinin 1917 ve 1918’de Türkleri savaştan çekilmeleri için rüşvet vermek üzere tekrar görevlendirildiğinden bahsediyordu.[49]

1975 senesinde Wiltshire ve Swindon Arşivleri tarafından yayınlanan[50] ve Büyük Britanya Dışişleri Arşivi’ndeki 1093 numaralı dosyalar[51] içerisinde bulunan onlarca mektup ve telgrafa göre, İngilizlerin bahsettiği “güvenilir Yunan” Basil Zaharoff’tan başkası değildi…

“Zedzed” takma ismini kullanan Zaharoff’un,[52] 12 Kasım 1915’te Caillard’a yazdığı mektupta “son 9 yılda Yunanistan’a verdiğim 1.200.000 Sterlin elimde olsaydı ve buna 300.000 Sterlin daha ekleseydim, Yunanistan’ın 20 gün içinde Müttefiklere katılmasını ve Bulgarlarla savaşmaya başlamasını sağlayabilirdim” diyordu.[53]

Bu noktada Yunan iç siyasetinde Milli Bölünme olarak adlandırılan bir olaya değinmemiz gerekiyor.[54]

Milli bölünme, Birinci Dünya Savaşı sürerken, Başbakan Eleftherios Venizelos ile Yunan Kralı Birinci Konstantin arasında yaşanan savaşa dâhil olup olmama üzerine ortaya çıkan fikir ayrılığıdır.[55]

Osmanlı Devleti’nin savaşa ilişkin tutumunu tam olarak kestiremediği için savaşın başında tarafsız olduğunu açıklayan Yunanistan Başbakanına göre, Osmanlı Devleti’nin savaşa katılması durumunda Yunanistan’ın tarafsız kalması kesinlikle mümkün değildi. İzlenecek tek siyaset İngiltere ile birlikte hareket etmek ve savaşa İtilaf Devletleri safında katılmaktı.[56]

1913 yılında tahta çıkan Yunan Kralı Birinci Konstantin’in, Alman İmparatoru ve Prusya Kralı olan İkinci Wilhelm’in kız kardeşi Prusyalı Sophia ile evliliğinden ve Almanya’da görmüş olduğu eğitimini de göz önüne alınınca, kendisinin bir “Alman sempatizanı” olduğu yönünde yaygın görüş bulunmakla birlikte, 1914 senesinde Almanya’nın yanında savaşa girmesi için kendisine baskı yapan Kayzer Wilhelm’i geri çevirerek ülkesinin tarafsız kalacağını ilan etmişti.[57]

İlerleyen yıllarda Yunanistan Başbakanı Venizelos ülkesini savaşa sokabilmek için pek çok defa girişimde bulundu.[58] Yıllarca süren savaşa girme ve girmeme olarak yaşanan bu bölünmüşlük Yunanistan’da bir iç savaşa dönüşmüştü.

1915’te Çanakkale’de düşmanın Deniz Harekatı sürerken Venizelos’un Kral Konstantin ile görüşmesi sonucunda iplerin koptuğu ve bunun sonucunda Venizelos’un 5 Mart 1915’te istifa ettiği biliniyor.[59]

Bu sırada Zaharoff’un yıllardır çok yakından tanıdığı ve silah sektöründe önemli bir mevkiye gelmesindeki kapıyı aralayan ve o sırada 77 yaşında olan Skuludis, Venizelos’tan boşalan Yunanistan Başbakanlık koltuğuna oturur!

İşte Zaharoff’un Caillard’a yazdığı mektup tam bu ana tekabül ediyor. Zedzed yazdığı mektuba Venizelos ile “yakın dost” olduklarını ve Konstantin’in Başbakan olarak atadığı 80 yaşına varan Skouloudis’in de “memnuniyetle kendisini takip edeceğini” sözlerine ekliyor.

Başbakan Asquith, 11 Aralık 1915 tarihli bir mektupla Caillard’a konuyu Maliye Bakanı ile görüştüğünü ve belirtilen meblağın Hükümet tarafından ödeneceğini bildirdi.[60]

Yunanistan’ı İtilaf Devletileri yanında savaşa sokmak için Zaharoff’a ihtiyacı olan 1,407,000 İngiliz Sterlini ödenmişti.[61] Bu parayla 1916’da Almanya’nın Yunan basını üzerindeki etkisiyle mücadele etmeyi amaçlayan, yani anlayacağınız İngiliz ve Fransız yanlısı propaganda yapmak amacıyla bir “Radyo Ajansı” kurdular.[62]

Zaharoff İngilizleri ve Fransızları 1916 yazında yapılması planlanan seçimlerde Venizelos’un seçim masraflarına yardımcı olmak için, ortaklaşa olarak 5 milyon Yunan drahmisi sübvansiyon paylaşmaya ikna etti.[63]

Burada yanlış anlaşılmaması için belirtmek isterim ki, Kral Konstantin’in savaşa girmeme yanlısı tutumu, Venizelos gibi Yunanistan’ın sınırlarını genişletmek istememesinden kaynaklanmıyor. Bacanağı İkinci Wilhelm’in başında olduğu Almanlar ile savaşmak istemediği için Kral Konstantin tarafsız kalmayı seçiyor ama sonucunda Yunanistan’ı İtilaf Devletleri yanında savaşa sokma çabalarını yıllarca engelleyerek başta Venizelos’u ve tabiki İngiliz ve Fransızları fena halde kızdırmış olduğunu tahmin edersiniz.

11 Haziran 1917 tarihinde İtilaf Devletleri Yunan Kralı Konstantin’in 24 saat içinde tahttan çekilmesini isteyen bir ültimatom verdiler[64] ve Kral Konstantin ertesi gün oğlu Prens Aleksandr lehine tahttan çekilerek, Yunanistan’ı terk etmek zorunda kaldı.[65]

Zaharoff’un savaş propagandasının ne kadar işe yaradığı tartışılsa da, Birinci Dünya Savaşı’na katılmasında artık bir engel kalmayan Yunanistan, takip eden günlerde İtilaf Devletleri yanında resmi olarak savaşa girdiğini ilan etmişti.[66]

Zaharoff şirketi Vickers’den ayrı olarak 1918 Ocak ayında Paris’te “Banque de la Seine” adlı bankayı satın aldı.[67] Savaş boyunca propaganda için harcanan paralar ve sonrasında Yunanistan’ın Anadolu’yu işgal etmesi için yapılan yardımlar bu banka üzerinden gerçekleşiyordu.

İngiliz Arşivlerinde yer alan bahsettiğim mektuplarda inanması güç ve çelişkilerle dolu başka bir iddia daha var.

19 Nisan 1916 tarihinde Zaharoff’un Caillard’a yazdığı bir mektupa göre, Çanakkale Boğazı’nı İngiliz filosuna açma karşılığında, kırk elli Jön Türk arkadaşıyla birlikte, Osmanlı Harbiye Nazırı Enver Bey’in New York’a güvenli geçişinin sağlanabileceği ve ayrıca yüklü bir meblağ parayı – ki bahsedilen miktar 4 milyon sterlindi- kabul edebileceği duyumunu almış.[68]

Bu duyumu kimden almış?

O zamanın Atina ve Viyana temsilcisi Abdül Kerim Bey’den. Bahsedilen Abdül Kerim Bey’in gerçekte kim olduğu konusu pek açık olmamasına rağmen Zaharoff, daha önce anlatmış olduğum, II. Abdülhamid zamanında Osmanlı Devleti’ne denizaltı satabilmek için de aynı kişiye binlerce lira rüşvet verdiğini söylüyor.[69]

Devam eden mektuplaşmalarda bu teklifin Birleşik Krallık hükümeti Başbakanı Asquith tarafından riskli bulunduğu ve şimdilik geri çekildiği belirtiliyor.[70]

25 Mayıs 1915 tarihinde Birleşik Krallık Mühimmat Bakanlığı oluşturulmuş ve başına da daha sonraki yıllarda ülke siyasetinde daha önemli bir rol oynayacak olan Lloyd George getirilmişti.[71]

Mühimmat Bakanı olduğu sırada kendisiyle tanışıklıklarını ilerleten Vickers silah şirketi temsilcileri Zaharoff ve Caillard elbette Lloyd George Birleşik Krallık Başbakanı olduğu zaman da birlikte iş yapacaklardı.

Lloyd George’un döneminde Enver Paşa’ya Abdül Kerim Bey aracılığıyla rüşvet verilerek, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşından çekilmesini sağlamak fikri tekrar gündeme geldi.

Zaharoff’un iddiasına göre, 20 ve 22 Haziran 1917 tarihinde İsviçre’nin Cenevre kentinde görüştüğü Abdül Kerim, kendisine Enver Paşa’dan bir telgraf göstererek, Türkiye’nin mahvolduğunu, kendisi ve arkadaşları için makul bir meblağ ödendiği takdirde, havlu atmaya ve kendi hayatlarını kurtarmaya razı olduklarını söylemiş. Abdül Kerim Bey bu meblağın 2 milyon dolar olduğunu, 1,5 milyon doların Enver ve Cemal Paşa’ya, 500 bin doların Abdül Kerim Bey’e ve geri kalan her şey için de toplam 10 milyon dolar verilmesini istemiş.[72]

Zaharoff’un mektuplarına bakacak olursak, kendisi Enver Paşa ile yapılacak olan bu anlaşmada aracı olan Abdül Kerim Bey’i pek gözü tutmamıştı.[73] Olan bitenden haberdar edilen Lloyd George anlaşmaya bu haliyle olumlu görünmüş ancak; bu sıralarda Türklerin ve Almanların Bağdat’ta İngilizlere bir saldırı planı hazırlıkları içerisinde olduğu istihbaratını almış, sonuçta Türklerin böyle bir teslim olma anlaşmasına yanaşmayacaklarını tahmin ederek, aracılık yapan Abdül Kerim Bey’in bir dolap çevirdiğini düşündüğü ve bu anlaşmayı bir süre düşünmedikleri anlaşılıyor.

Yine de ümitlerini yitirmeyen Zaharoff Ocak 1917’de bu sefer Enver Paşa ile Cenevre’de bir görüşme yapmak üzere Monte Carlo’dan yola çıkmış. İsviçre sınırını geçerken İtalyan askerleri bulunduğu treni durdurarak, vagonlarında arama yapmışlar ve herkesi trenden inmeye zorlamışlar. Dört gün sonra ancak İsviçre sınırına varabilen Zaharoff bu sefer de göçmenlik bürosu yetkililerinin, kendilerini çıplak bir şekilde arama yaparak aşağılamalarına maruz kalmış. Soğukta 3 saat kıyafetsiz bir şekilde bekleyen Zaharoff, tahmin edersiniz ki soluğu hastanede almış.

Görüşmeye 2 gün gecikmeli olarak varabilen Zaharoff’u başka bir sürpriz daha bekliyordu. Abdül Kerim Bey Enver Paşa’nın yüz yüze görüşmelerinin doğru olmayacağını belirttiği bir telgrafı göstermiş.

Abdül Kerim Bey denen bu kişiden bazı istihbarat bilgileri alan Zaharoff, bu bilgileri Caillard’a ve Lloyd George’a iletmiş. George Zaharoff’un elde ettiği bu bilgilerden fazlasıyla etkilenerek, rüşvet teklifini 10 milyon dolardan, 25 milyon dolara çıkararak, Türkiye’nin savaş dışı kalması için ödeyebileceğini belirtmiş.[74]

Zaharoff’un mektuplarında anlattığı tüm bu rüşvet hikayesinin pek inanılır bir tarafı yok arkadaşlar. Birincisi Enver Paşa’nın adına görüşme yapan Abdül Kerim Bey denen kişinin kim olduğu belli değil. Bu konuyu araştıran İsmail Çolak aslında bu kişinin bir Alman casusu olduğunu yazıyor.[75]

Bana soracak olursanız, Enver Paşa’nın tüm bu olan bitenden belki haberi bile yoktu. Zaten mektuplarında kendisinde şüphelenmiş olduğunu anladığımız Zaharoff, Abdül Kerim Bey tarafından dolandırılmıştı.

Mühimmat Bakanı ve sonrasında Birleşik Krallık Başbakanı olan Lloyd George’un 1936’da 6 cilt olarak yayınlanan Savaş Anılarında Zaharoff’un ismi tek bir yerde bile geçmemesine rağmen,[76] 23 Ekim 1918 tarihinde Zaharoff’un yazdığı bir mektupta, Lloyd George’un kendisi için “benim en kıymetlim” dediği ifade edilmiş.[77]

Ama bu sözler Zaharoff için yeterli olmasa gerek. Hem Yunanistan’ı Birinci Dünya Savaşı’na soktuğu için, hem de Türklere rüşvet verip, savaş dışı bırakılmasını sağlayacak ayrı bir anlaşma düzenleme girişiminde bulunduğu için -her ne kadar bu girişim kötü bir senaryodan ibaretmiş gibi dursa da- kendisinin en yüksek dereceden devlet nişanlarıyla ödüllendirilmesini istiyordu.[78]

“Çikolata sözü verilmiş bir çocuk gibiyim.”

Fransız Arşivinde bulunan kayıtlara göre Zaharoff, Fransa Devleti’nden 1908’de Şövalye, 1913’de Subay, 1914’te Kumandan ve 30 Haziran 1918 tarihinde Büyük-Subay derecelerinde Fransız Onur Nişanı almıştı.[79]

19 Nisan 1918 tarihinde “Müttefiklerin davasındaki üstün hizmetleri” nedeniyle Zaharoff’a Britanya İmparatorluğu Büyük Haç Nişanı vererek şövalye ilan etmiş ve vatandaşı olmasa bile Sir unvanını edinmişti.[80]

Nihayet 26 Temmuz 1919 tarihinde Fransız Onur Nişanı’nın en yüksek rütbesi olan Büyük Haç mertebesine yükselmiş[81] bulunan Zaharoff 2 sene sonra, Birleşik Krallık Bath Nişanı Şövalye Büyük Haçı ile ödüllendirilecekti.

Llyod George’un, Venizelos’a karşı kişisel bir ilgi ve hayranlığı olduğunu ve kendisini “Yunanistan’ın Perikles’ten (Atinalı komutan ve devlet adamı M. Ö. 495-429) bu yana yetiştirdiği en büyük devlet adamı” olduğunu belirten[82] duygusal tarih anlatımını bir kenara bırakırsak, İngiliz kamuoyunun yıllardır süren savaştan bıkmış olmaları sebebiyle, Yunanistan’ı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaları işlerine geliyordu.

İngiliz, Fransız ve Rus hükümetlerinin ortak kararlarına uygun olarak, 24 Ocak 1915’te, Sir Edward Grey’in Büyük Britanya Hükümeti adına Yunanistan’a, derhal İtilaf Devletleri’nin safında Dünya Savaşına katılması karşılığında, “Küçük Asya kıyılarında önemli tavizler verileceği”ni teklif etmesinin üzerinden, 4 yıldan biraz fazla bir süre sonra, 15 Mayıs 1919’da Yunanlar İzmir’e asker çıkarmıştı.[83]

Zaharoff Yunan ordusunun İzmir’e çıktığı gün Londra’da bulunan Carlton otelinde şöyle bir mektup kaleme alacaktı:

“Azizim Kaklamanos, verdiğiniz güzel haberler için çok teşekkürler ederim. Bu haberlerin, acizane gayretlerimin eseri olduğunu sanıyorum. Nitekim ben de Clemenceau ile Lloyd George’a telgraflar çekerek, kalpten teşekkürlerimi bildirdim. Basil Zaharoff” [84]

Dimitri Kitsikis Yunan Propagandası isimli eserinde, Petrakopulos’un “Hayatım” isimli hatıralarına dayandırarak, İzmir’in işgalinde Zaharoff’un oynamış olduğu önemli rolü şu şekilde açıklıyor:

“Bir öğle sonu Zaharof Mercedes oteline geldi. Pek heyecanlıydı. Derhal görüşmek istediği Venizelos’a, gözlerinden yaşlar akarak, İzmir’in Yunanistan’a bırakılacağı haberini verdi. Venizelos onu kolları arasına alıp yanaklarından öperken, Zaharof da şunları anlatıyordu:

Bugün öğle yemeğinde Clemenceau bendeydi. Bütün taleplerimizi desteklemesini, zira bunların haklı talepler olduğunu belirterek, tekrar rica ettim, o da bana vaadetti. Ayrılırken, yazıhanemin kapısında durdurdum ve elini tutarak, İzmir’in Yunanistan’a verilmesini yalvararak rica ettim.

Clemenceau vatanseverliğimi tebrik için elimi sıktı ve isteğimin gerçekleşeceğinden- emin olabileceğimi söyledi. Bu sözleri işitince bayılmış ve bir koltuğa yığılmışım. Ben kendime gelinceye kadar yanımda bekleyen Clemenceau gözlerimi açınca bana, İzmir’in Yunanistan’a verileceğini bir kere daha söyledi” [85]

Elbette ki, İzmir’in Yunan’a verilmesinin tek sebebinin Zaharoff’un vatansever girişimleri olduğunu söylemek mümkün değil ama istilacı Yunan ordusunu finanse edecek ve silahlandıracak olan bu silah tacirinin girişimlerini mutlaka göz ardı etmememiz gerekir.

Mondros Mütareke’sinden Sevr Antlaşması’na kadar olan süreci, daha önce hazırladığım videoda konuşmuştuk. O yüzden burada tekrar detaylı bir şekilde ele almayı gerekli görmüyorum. Henüz izlemeyen arkadaşlarımız için, videonun açıklama kısmına bırakacağım bağlantı adresinden Türk Milletine suikast : Sevr Barış Antlaşması videomuza ulaşabilirsiniz.

30 Temmuz 1922 günü İzmir Hükümet Konağında gerçekleşen törende, Yunan İzmir yüksek komiseri Aristides Stergiadis yaptığı konuşmayla, Batı Anadolu’da başkenti İzmir olan “İonya Devleti” kurulduğunu ilan etmişti.[86]

Bahsedilen İyonya Devleti’nin finansı için, Basil Zaharoff’un 15 milyon dolar destek verdiği iddia edilmiş, aynı günlerde 20 milyon İngiliz Sterlini sermayeyle İonya Bankası adında yeni bir banka kurulmuştu.[87]

Kim olursa olsun savaşın taraflarına silah satarak, silah tüccarlığı ile büyük bir servet elde eden Zaharoff’un bu sırada Türkiye’ye de silah satmak için girişimde bulunduğunu ekleyelim. Satvet Lütfi Tozan Zaharoff’tan silah satın almayı teklif etmiş ama Atatürk bunu kabul etmemişti.[88]

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, TBMM ordularına 26 Ağustos 1922 günü taarruz emri verecek, 30 Ağustos günü Yunan ordusu büyük bir hezimete uğrayarak, ilan edilmiş olan İyonya Devleti’nin başkenti İzmir’e doğru kaçmaya başlayacaktır.

9 Eylül 1922 günü Türk ordusunun İzmir’e girmesiyle, ömrü yalnızca beş hafta süren İonya Devleti de böylece tarihe karıştı.

Ölüm taciri Zaharoff’un Yunanistan’a bağladığı ümitler ve kredi ile verdiği tüm silah, mühimmat, malzeme ve borç, Mustafa Kemal Paşa ve vatansever subaylarımızın önderliğindeki, milletin azim ve gayreti ile oluşan Kuvâ-yi Milliye gerçeğine tosladığı zaman, Yunan kukla devleti İyonya Devleti ve bankası gibi Ege denizinin dibini boylamıştı.

Yenilgiden sonra Venizelos ile araları açılan Zaharoff, dünyanın ünlü kumarhane ve eğlence merkezlerinden birisi olan Monaco Prensliğinde Monte Carlo Gazinosu’nu satın alarak işletmeye başladı.

Yıllar önce denizaltı tasarlayan İspanyol mühendis Peral’a birlikte siyasi sabotaj yaptığı sevgilisinin eşi 1923 yılında ölünce, ertesi yıl evlenmişlerdi ama o da çok geçmeden vefat etmişti.[89]

“Gizemli Avrupalı” Zaharoff 27 Kasım 1936 tarihinde 87 yaşında Monte Carlo’da öldüğünde,[90] silah sanayisine ek olarak, petrol ve kumarhane sektörlerinde 300’den fazla şirketin yöneticisi olarak 2 milyar franklık bir miras bırakmıştı.

Özellikle yaşamının son yıllarında pek çok yardımda bulunmasına rağmen, hala “Ölüm taciri” olarak anılmakta olan Zaharoff ölümünden bir sene sonra herkes tarafından az çok tanınan çizgi romanlarından birisi olan Tenten çizgi romanında yer almıştı.

1937’de yayınlanan Tenten serisinin 6. albümü olan ve Türkçe’ye “Kırık Kulak” olarak çevrilen L’Oreille cassée isimli eserin 33. sayfasında, savaşın her iki tarafına da silah satan ölüm taciri Zaharoff’un girişimleri resmedilmiş ve kendisinin ismi Basil Bazaroff olarak zikredilmişti.[91] Albümün İngilizce versiyonunda silah üreten şirketin adına Korrupt Arms denmiş, bununla aslında Alman silah devi Krupp’a, İngilizce corrupt fiilinin manası olan yoz, ahlâksız, rüşvetçi anlamlarına gelen bir gönderme yapılmıştı.[92]

Bir zamanların fenomen dizisi ‘Kurtlar Vadisi’nde “Bay Zaharyas” ismiyle canlandırılan silah tüccarının,[93] ve yakın bir zamanda çekilen “Filinta” dizisinde padişahın bir banka kurma girişimini üstlenen “Boris Zaharyas” karakterinin[94] Basil Zaharoff’tan esinlenildiği söyleniyor.

Kaynakça:

[1] 25 Ekim 1921 tarihli Fransız Emniyet Genel Müdürlüğünden İçişleri Bakanına sunulan bir rapor, Rapport de la Sûreté générale, 25 octobre 1921 Intérieur ; Direction de la Sûreté générale. Fichier central : dossiers du coffre dit fonds Panthéon (1880-1945) Répertoire numérique détaillé des cotes F/7/15924-F/7/16028/2 Par J.-C. Labracherie, O. Krakovitch, L. Albert, M. Edouard, section du XXe siècle des Archives nationales

[2] Rosita Forbes, These men I knew, E.P. Dutton & Co., Inc, New York, 1940, s. 145

[3] Rosita Forbes, a.g.e., s. 148

[4] Archives nationales, Décret de naturalisations du 19 février 1898, Reference codes: BB/34/414, s. 7

[5] “Sir Basil Zaharoff est mort hier a Monte-Carlo”, Excelsior, 28 Kasım 1936, s. 1

[6] Richard Lewinsohn, The Man Behind The Scenes: The Career of Sir Basil Zaharoff, “The Mystery Man of Europe”, Victor Gollancz LTD, Londra, 1929, s.15

[7] Alain Decaux, Decaux raconte Basil Zaharoff, Magazine Historia, N°368, Juillet 1977, s. 48

[8] Donald McCormick, Peddler of death; the life and times of Sir Basil Zaharoff, Holt, Rinehart and Winston, 1. Baskı: 1965, s. 19

[9] Rosita Forbes, a.g.e., s. 150-151

[10] Zaharoff’un evlilik cüzdanı için bakınız: Donald McCormick, a.g.e., 48. sayfanın karşısı

[11] Tristan Gaston-Breton, Basil Zaharoff – L’incroyable histoire du plus grand marchand d’armes du monde, Éditions Tallandier, 2019, Paris, s. 24

[12] Proceedings of the Central Criminal Court, 13 Ocak 1873, s. 158. Çağla Derya Tağmat’ın araştırma makalesinde yazdığına göre, Zaharoff bu davadan ceza almadan kurtulmuş. Bkz. Çağla Derya Tağmat, Dünya Silah Sanayisini Şekillendiren Bir Osmanlı Rumu: Basil Zaharoff, Avrasya İncelemeleri Dergisi, Cilt 7, Sayı: 2, 2018, s. 221. Anthony Allfrey’in kaleme aldığı biyografiye göre, Hâkim, Zaharoff’un suçunu telâfi etmesine dair yaptığı teklifi de göz önüne alarak 100 £’lik kefaletle serbest kalmasına karar vermiş. Bkz. Anthony Allfrey, Savaş Baronu Zaharoff, çev: Bahriye Ilgın Helvacıoğlu, Cümle Yayınevi, Ankara, 2016, s. 40

[13] Donald McCormick, a.g.e., s. 38

[14] Anthony Allfrey, a.g.e., s. 46

[15] Nihat Yılmaz, Osmanlı İtibar-ı Millî Bankası, Yüksek Lisans Tezi, s. 19

[16] Richard Lewinsohn, a.g.e., s.58

[17] Richard Lewinsohn, a.g.e., s.61

[18] Donald McCormick, a.g.e., 47

[19] Evren Mercan,  Osmanlı Bahriyesi’nde İlk Denizaltılar: Abdülhamid ve Abdülmecid, Güvenlik Stratejileri Dergisi, Yıl: 8 Sayı: 15, ss. 171

[20] K. Zhukov and A. Vitol, “The orgins of the Ottoman Submarine Fleet”, Oriente Moderno, January 2001, vol. XX, 221-232, s. 222 ak: Evren Mercan, a.g.m., ss. 170

[21] Evren Mercan, a.g.m., ss. 171

[22] Dimitri Kitsikis, Yunan Propagandası, Meydan Neşriyat, İstanbul, s. 281. Anthony Allfrey, a.g.e., s. 79, 80

[23] Guiles Davenport, Zaharoff High Priest of War, Lothrop, Lee and Shepard Company, 2. Basım, Boston, Ağustos 1934, s. 82

[24] Evren Mercan, a.g.m., s. 176

[25] Evren Mercan, a.g.m., s. 179

[26] The Placencia de las Armas Company Limited

[27] Ramiro Larrañaga, “La “Euscalduna” una importante fábrica guipuzcoana”, Boletín de la Real Sociedad Bascongada de Amigos del País, Vol. 60, No. 1, Ocak 2004, ss. 268

[28] Marcelino González Fernández, “Isaac Peral y Su Submarino”, ss. 41

[29] Donald McCormick, a.g.e., 62-65

[30] David Stevenson, 1914-1918: The History of the First World War, Penguin Books, 2004, s. 7

[31] Richard Lewinsohn, a.g.e., s. 77

[32] Niall Ferguson, House of Rothschild, The World’s Bankers, 1819-1999, 2. Cilt, s. 413. Richard Lewinsohn, a.g.e., s. 83

[33] Donald McCormick, a.g.e., s. 62

[34] Richard Lewinsohn, a.g.e., s. 86

[35] Richard Lewinsohn, a.g.e., s. 95

[36] Sunday Chronicle, 29 Kasım 1936 ak: Donald McCormick, a.g.e., 58

[37] Bazı yazarlar Zaharoff’un Fransız gazetesi Excelsior’un doğrudan sahibi olduğunu yazmışlardır. Dimitri Kitsikis, a.g.e., s. 283, Donald McCormick, a.g.e., s. 84

[38] Dimitri Kitsikis, a.g.e., s. 277

[39] Robert Neumann, Zaharoff the Armaments King, Readers Union Limited, George Allen & Unwin Ltd, London, 1938, s. 139

[40] Robert Neumann, a.g.e., s. 141

[41] “Olympic Games – A Munificent Gift”, Sydney Morning Herald, 27 Nisan 1914

[42] Kurtuluş/Tatavla Spor Kulubü

[43] Özlem Yıldırım Kırış, “Osmanlı-Yunan Donanma Mücadelesi Sultan Osman ve Reşadi̇ye Gemileri”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 7, Sayı: 90, Mart 2019, s. 267-270

[44] Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni: Siyasi Hatıralarım, Emre Yayınları, İstanbul, Eylül 1993, s. 15

[45] “Great Britain declares war on Germany”, Daily Mail, 5 Ağustos 1914, s.1

[46] Prof. Bedri Gürsoy, “100. Yılında Düyûn-u Umumiye İdaresi üzerinde bir değerlendirme”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, Yıl. 1984, Cilt: 40, Sayı: 1-4, ss. 29

[47] Joseph Maiolo, Tony Insall, Sir Basil Zaharoff and Sir Vincent Caillard as Instruments of British Policy towards Greece and the Ottoman Empire during the Asquith and Lloyd George Administrations, 1915-8, The International History Review, Cilt: 34, No: 4, Aralık 2012, ss. 819

[48] Stephen Wentworth Roskill, Hankey: Man of Secrets, Cilt: I 1877-1918, Collins, Londra, 1970, s. 239

[49] Stephen Wentworth Roskill, a.g.e., s. 466

[50] Cecil Bloom, A conspiracy of silence Lloyd George and Basil Zaharoff, Journal of Liberal History, Issue 86, Spring 2015, s. 23

[51] [Kew, United Kingdom National Archives, Public Record Office], F[oreign] O[ffice Records], 1093/47-57

[52] Keith Hamilton, “Chocolate for Zedzed, Basil Zaharoff and the secret diplomacy of the Great War”, The Records Of The Permanent Under-Secretary’s Department, Liaison between the Foreign Office and British Secret Intelligence, 1873-1939, Mart 2005, s. 28

[53] The National Archives (TNA), FO 1093/47, Zaharoff’tan Caillard’a mektup, 12 (yanlışlıkla 23) Kasım 1915

[54] Nilüfer Erdem, Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu Harekatı (1919-1923), Derlem Yayınları, İstanbul, 2010, s. 88-111

[55] Gürhan Yellice, “Bi̇ri̇nci̇ Dünya Savaşı ve Yunani̇stan: Çanakkale’den Mi̇lli̇ Bölünmeye”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Yıl 2016, Cilt: 16 Sayı: 32, ss. 205

[56] Gürhan Yellice, a.g.m., ss. 209-210

[57] Gürhan Yellice, a.g.m., ss. 212

[58] Prof. Dr. Kemal Arı, Birinci Dünya Savaşı Kronolojisi, Ankara Genelkurmay Basımevi, 1997, Yayınları, s. 44

[59] Nilüfer Erdem, a.g.e., s. 95

[60] FO 1093/47, Asquith’ten Caillard’a mektup, 11 Aralık 1915 ak: Keith Hamilton, a.g.m.,  s. 28

[61] Zaharoff’tan Caillard’a mektup, 15 Aralık 1915; Caillard’dan Zaharoff’a telgraf, 16 Aralık 1915 ak: Keith Hamilton, a.g.m., s. 28

[62] Dimitri Kitsikis, a.g.e., s. 283

[63] FO 1093/50, Zaharoff’tan Caillard’a mektup, 11, 15 ve 28 Temmuz 1916; Caillard’dan Zaharoff’a mektup, 16 Temmuz  ve 17 Ağustos 1916. FO 1093/51, Caillard’dan Zaharoff’a mektup, 18 Ağustos 1916 ak: Keith Hamilton, a.g.m., s. 31

[64] Prof. Dr. Kemal Arı, a.g.e., s. 281

[65] Nilüfer Erdem, a.g.e., s. 105

[66] George Kaloudis, “Greece and The Road To World War I: To What End?”, International Journal on World Peace. Aralık 2014, 31 (4): s.9-47

[67] Dimitri Kitsikis, a.g.e., s. 280

[68] Victor H. Rothwell, British War Aims and Peace Diplomacy, 1914-18, Oxford: Clarendon Press, 1971, s. 174, dipnot 110

[69] FO 1093/48, letter, Zaharoff’tan Caillard’a mektup, 19 Nisan 1916 ak: Keith Hamilton, a.g.m., s. 31

[70] FO 1093/50, Zaharoff’tan Caillard’a mektup 7 ve 11 Temmuz 1916 ak: Keith Hamilton, a.g.m., s. 32

[71] E. T. Raymond, Mr. Lloyd George, George H. Doran Company, New York, 1922, s.189-200

[72] FO 1093/52, Zaharoff’tan Caillard’a mektup 23 Haziran 1917 ak: Keith Hamilton, a.g.m., s. 33

[73] FO 1093/52, Zaharoff’tan Caillard’a mektup, 23 Haziran 1917

[74] FO 1093/56, Caillard to Zaharoff, 30 Aug 1918.

[75] İsmail Çolak, Yunan İşgalinin Patronu Zaharoff, Lamure, 1. Basım, İstanbul, Eylül 2005, s. 57

[76] David Lloyd George, War Memoirs, Ivor Nicholson & Watson, Londra, 1933, 6 cilt

[77] FO 1093/56, Zaharoff’tan Caillard’a telgraf, 23 Ekim 1918 ak: Keith Hamilton, a.g.m., s. 37

[78] FO 1093/52, Zaharoff’tan Caillard’a mektup, 24 Haziran ve 24 Temmuz 1917 ak: Keith Hamilton, a.g.m., s. 38

[79] Archives nationales Leonore, Identifiant ISNI : 0000 0000 8218 7585 ; 0000 0004 3076 4140, N° de la notice : L2766003, Cote(s) : LH//2766/3

[80] Roger Mennevée, Sir Basil Zaharoff, l’Homme mystérieux de l’Europe, Les Documents politiques, diplomatiques et financiers, Paris, 9e Année, N 2, Şubat 1928, s. 35

[81] Archives nationales Leonore, Identifiant ISNI : 0000 0000 8218 7585 ; 0000 0004 3076 4140, N° de la notice : L2766003, Cote(s) : LH//2766/3

[82] Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, Remzi Kitabevi, Cilt 2, 17. Basım, İstanbul 1999, s. 63. Salahi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, Türk Tarih Kurumu, 2. Basım, 1987, Cilt: 1, s. 36

[83] Alexander Anastasius Pallis, Yunanlıların Anadolu Macerası (1915-1922), çev: Orhan Azizoğlu, Yapı Kredi Yayınları, 2. Basım, İstanbul, Ocak 1997, s. 24

[84] Dimitri Kitsikis, a.g.e., s. 290

[85] Teodor Petrakopulos, Hayatım, s.91 ak: Dimitri Kitsikis, a.g.e., s. 292

[86] Alptekin Müderrisoğlu, “Batı Anadolu’da Kurulan Kısa Ömürlü Bir Devlet İonya”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 27, Ankara, 1993, ss. 569

[87] “Mystery Man Seeks Crown Of Ancient Ionia”, The Baltimore Sun, 25.08.1922.; “Greek Bank

Formed”, Evening Star, 27.08.1922 ak: Cengizhan Halaçlı, “Ameri̇kan basınının gözünden işgal yıllarında İzmir’de kurulmuş özerk bir Yunan idaresi: İyonya Devleti”, Tarih ve Günce, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Dergisi, Journal of Atatürk and the History of Turkish Republic, Sayı: 11, (2022/Yaz), ss. 148

[88] Donald McCormick, a.g.e., s. 178

[89] Donald McCormick, a.g.e., s. 197, 198

[90] “Sir Basil Zaharoff est mort hier a Monte-Carlo”, Excelsior, 28 Kasım 1936, s. 1

[91] Hergé, L’Oreille cassée, Les Aventures de Tintin, Tournai, Casterman, 1943, s. 33

[92] Hergé, The Broken Ear, The Adventures of Tintin, Mammoth, 1975, s. 33

[93] Kurtlar Vadisi Pusu, 257. Bölüm

[94] Filinta, 8. Bölüm

Exit mobile version