“Seni Başkan Yaptırmayacağız!”
Her yerde bas bas bağırıyorlar, boy boy pankartlar süslüyor yol kenarlarındaki reklam panolarını…
Slogan çok güzel: “Seni Başkan Yaptırmayacağız!”
Evet, seni başkan yaptırmayacağız!
Kim söylüyor bunu?
Halkların Demokratik Partisi.
“Seni Başkan Yaptırmayacağız!” diyor ama başka şeyler de söylüyorlar. Mesela diyorlar ki, bizim zaten önderimiz, başkanımız var: Apo!
Bu yüzden ben de Soner Yalçın gibi diyorum ki;
HDP bir projedir.
Erdoğan’ı başkan yapma projesidir.
Nasıl mı?
28 Aralık 2011 tarihinde Selahattin Demirtaş, bir konuşma yaptı ve dedi ki:
“Kürtler özerk bölgeler istiyor, federasyon istiyor, ama kendi anavatanından ayrı bir devlet de istemiyor. Bu hakkı her ulus kendi kaderini tayin ederken, Kürtler de bunu istiyor. Bizim uzak olduğumuz tek şey ulus devlettir, milliyetçiliktir, ırkçılıktır. Biz ayrı devlet istemiyoruz.”
Ayrı devlet istemediğini söyleyen Demirtaş, burada bir “ama” getiriyor. Hani, ama bağlacının işlevi için bir açıklama yaparlar; bir insan ama bağlacını kullanıyorsa, bundan önceki söylediklerini yalanlayacaktır diye, işte öyle:
“Ama bu demek değil ki, köle gibi yaşamayı kabul ediyoruz. Federasyon bir çözümdür, bağımsızlık bir çözümdür, özerklik bir çözümdür. Bu çözümlerin her biri değerlidir. Tehlikeli olan ulus devlet milliyetçiliğidir. Biz Kürdistan Kürtlerindir de demiyoruz. Biz diyoruz ki bu topraklarda yaşayan herkesindir”
Demirtaş, üç seçenek sunuyor ve bunların değerli olduğunu söylüyor. Federasyon, özerklik ve sonunda bağımsızlık!
Devlet politik ve jeopolitik bir varlık, ulus ise kültürel ve/veya etnik bir varlıktır. Ulus devlet, Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada, birlik ve bütünlüğünü koruyan bir yapıdır. Ulus devlet modelinde, devleti oluşturan tüm vatandaşların ortak bir dil, ortak bir kültür ve ortak değerleri paylaşması esastır.
Halbuki, HDP’nin savunduğu düşünce bunun tam tersidir. “Etnik kimliği, kültürü, dili ve diniyle tek tip Türk milleti” dayatmalarına karşı olduğunu söylüyorlar.
Feodal düzenin ana niteliği ise, yönetim şeklinin, toprakların sahibi olan dere beylere ve krallıklara göre şekillenmesidir. Solcu ve sosyalist geçinen HDP’nin doğudaki feodal yapıya karşı, tek bir söylemi yok. Parti programı içerisinde “feodal hayat ve ya sömürü” ile ilgili tek bir cümle yok! Çünkü bu parti, bizzat feodal düşünceden beslenmekte, feodalizmin, aşiretçiliğin doğurduğu sonuçlar üzerine varlığını inşa etmektedir.
Doğu illerimizde kadınlarımızın içinde olduğu durumu, çocuk gelinleri, töre cinayetleri, namus cinayetleri.. Bunların hiçbiri bu partiyi bağlamaz, bunları durdurmak için bir şey yapmazlar. Çünkü bu partiye en çok oy veren kesimlere baktığımızda, yukarıda saydığım insanlık suçların oranının fazla olduğu yerler olduğu hemen fark ediliyor.
Amaç, ulus devletin yok edilmesi, parçalanmasıdır. Amaç, federasyon, özerklik ve sonunda bağımsızlıktır!
Bunu ister görmek istersiniz, isterseniz es geçersiniz. Orası size kalmış.
Bu arada, Demirtaş’lı HDP’nin bir başka vaadi daha var:
“Biz daha önder Apo’nun heykelini dikeceğiz heykelini”
*
Bunun yanında aşağıda alıntıladığım cümlelerin de kime ait olduğunu sizlere sormak istiyorum:
“Ben hukuku kişiselleştirmeyi doğru bulmuyorum. Hukuk sadece kişiler için yoktur, hukuk bir toplum için vardır. İnsanlık için vardır ve hukukun üstünlüğü sadece bireylere, tek tek şu bireye karşı uygulanır, bu bireye karşı uygulanamaz.”
Bu sözler kimin dersiniz?
Devamını da aktarayım, o zaman eminim hatırlarsınız:
“Ben şimdi burada bir defa mağdurum, nedir benim mağduriyetim, hapis dediler girdim yattım. Ne yaptım da hapise girdim yattım? Düşüncemden dolayı girdim yattım. Şimdi buradan ben Sayın Öcalan’ın durumuna gelmek istiyorum.“
“Sayın Öcalan’ın durumuna gelen” zat, devamla diyor ki:
“Bir diğeri de Sayın Öcalan düşüncelerinin değil, şu anda almış olduğu kellelerin hesabını veriyor. Bense düşüncemden dolayı 4 ay hapis yattım, aramızdaki fark çok büyük.“
Evet tahmin ettiğiniz gibi.. Halka oynanan mağdur edebiyatı, Türkiyeyi bugünlere getirdi.
Yalnız ilk cümleler önemli: “Hukuku kişiselleştirmeyi doğru bulmuyorum. Hukuk sadece kişiler için yoktur, hukuk bir toplum için vardır ve hukukun üstünlüğü sadece bireylere, tek tek şu bireye karşı uygulanır, bu bireye karşı uygulanamaz.”
Sizce gerçekten, AKP’li ülkemizin hukuku ne durumda? Bir düşünün..
*
1984 sonrası bu bölgede yaşanan göçün sorumlusu devlet değil, bölücü örgüt PKK’dır. Vatandaşı zorla yerinden yurdundan eden, mağdur duruma düşüren devlet değil, bölücü örgüttür. Yani HDP’nin önder kabul ettiği terörist başı Apo’nun kurduğu eli kanlı örgüt PKK’dır.
Vatandaşın yarasını sarmaya çalışan, hizmet ve yatırımları bin bir zorluk altında götürmeye çalışan devlete engel olan da yine bölücü örgüttür.
Nasıl mı?
Terör örgütü PKK’nın yarattığı durum yüzünden, Diyarbakır, Hakkâri, Siirt, Şırnak, Tunceli, Van ve mücavir alanı oluşturan Batman, Bingöl, Bitlis ve Mardin’den batıya göç edenlerin sayısı, 1998 yılının ortalarında 378 bin 335 kişiye ulaşmıştır. Resmi bilgilere göre, PKK teröründen etkilenen köy sayısı 905, mezra sayısı 2 bin 523, toplam yerleşim birimi sayısı 3 bin 428’dir.
Tekrar söylüyorum, bunun sorumlusu, HDP’nin önder kabul ettiği terörist başı Apo’nun kurduğu eli kanlı örgüt PKK’dır.
PKK terörünün ziveye çıktığı 90’lı yıllarda bölgede 2 bin 203 okul kapatılmak zorunda kalmıştır. Bunlardan 1 bin 259’u güvenlik nedeniyle, 357’si öğretmensizlik ve 587’si de diğer eksiklikler nedeniyle kapalıdır.
Kürtler, Türkiye’de gerçekten adalet, insanca yaşam istiyorlarsa, önce terörün kendilerine verdiği zararı anlamaya çalışsınlar. Bu terörün ardında kim var bunları görmeye çalışsınlar.