18 Mart’ta batan Fransız gemilerinden 20 kişilik bir denizci sâhile çıkmaya muvaffak oldular, ama karaya ayak bastıkları anda Türk askerlerini de karşılarında buldular. Ben bu gruptan Teğmen Andre Lemoine ile daha sonra Paris’te karşılaştım. Bana dikkat çekici şu hikâyesini anlattı:
“Sahile çıktığımız vakit bitkindik. Bir taraftan üzerimizden akıp geçen mermiler, diğer yandan mayınlar… Korkulmayacak gibi değildi. Üstelik şimdi kızgın düşmanla da karşılaşmıştık. Bizi aldılar, ilerideki tepenin hemen ardındaki bir kulübeye götürdüler…
İçlerinde subay yoktu…
Üzerimizdeki ıslak elbiseleri çıkardık. Bize kaputlarını verdiler…
Sobanın başında ısındık. Az bir zaman sonra ekmek ve azık getirdiler. Kendilerinin tayınları olduğu belliydi. Karşılıklı yedik…
Çorba ikram ettiler…
Düşman değil, müşfik kurtarıcılar gibi davranıyorlardı. Az sonra genç bir teğmen geldi…
Güzel Fransızca konuşuyordu…
“Sizin için savaş bitti”, dedi. “Kaderinizde esir olmak varmış. Artık düşman değil, misafirsiniz. Biz zengin değiliz. Sizleri, erlerim ancak bu kadar ağırlayabilmişler…
Daha sonra bizi aldılar ve Tekirdağ’a götürdüler. Türklerin bu büyüklüklerini unutamam.”