Türk halk aktarımları, çobanı bugün de hala bir anlamda doğaüstü bir kişilik olarak görür çünkü göçebe çobancılıktan çok şeyi miras edinen ve taşrada yaşayan Türk halkı, en azından ülkenin steplerinde ve dağlık bölgelerinde, her zaman hayvancılıkla uğraşan bir topluluk da olmuştur. Epik destanlar, dinsel ve dünyevi efsaneler doğaüstü güçlere sahip çobanlarla ilgili birçok anekdotu günümüze taşımıştır. Daha Dede Korkut Kitabında bile muhteşem özelliklere sahip çoban ile ilgili iki karakter vardır. Birinci kahraman, Herkül kuvvetine sahip biri olarak gösterilir. Bu kahraman Kazan Han’ın büyük bir sürüsünün (10 bin koyunluk) baş çobanı olarak iki kardeşi ile birlikte, 600 kişilik bir düşman ordusunu sadece sapanını kullanarak yener.
Vücut kuvveti, beyinin onu bağladığı ağacı yerinden sökecek kadar büyüktür. Yazlık alana sürüsünü götürme önceliğine sahip diğer ikinci bir baş çoban, bir su perisi ile yaşanan aşk macerasının kahramanıdır. Onların birleşmesinden canavar Depegöz doğmuştur. Bugüne kadar ulaşan yerel ölçekli efsaneler grubunda, evliyalar mertebesine yükseltilen ve başkahramanları çoban olan birçok mucizevî öykü sayılabilir. Onlara, genelde görkemli mezarlar yapılmamış olsa da, bu yerler kült ve hac yeri olma özelliğini kaybetmemiştir. Onlar hakkında anlatılan öyküler çeşitlilik gösterir ama çobanların anlatıldığı tüm öyküler, ister kendi sürülerinin hayvanları isterse sürü sahipleri veya çevreden başka kişilerle ilgili olsun, mucizelerden bahseder. Birkaç örnek verecek olursak: efsaneye göre, Munzur Dağı adını orada yaşamış ve defnedilmiş koyuncu Munzur Baba’dan almıştır. Aynı ad altında bir de nehir vardır; bu nehrin kaynağı, Munzur Baba’nın bir koyununu sağdığı ve yere damlayan bir süt damlasının düştüğü yerdir. Diğer bir efsane, bir çobanın beyiyle olan kavgasını anlatır. Beyinin kızma talip olan koyun çobanı bir sınava alınır: çoban, kavalını çalarak günlerdir su verilmeyen koyunlarını bir derenin kıyısında su içirtmeden tutmak zorundadır. Çobanın kavalı da sihirli güçle donatılmıştır. Adana yöresindeki Türklerin inanışına göre kaval cennetten çıkma bir müzik aletidir; çoban, kavalını üfleyerek koyunları cennetten çıkarmayı başarmış ve insanların hizmetine sunmuştur.
Afyon’daki çoban Kara Baba mezarı çobanların hac yeridir. Şarbon hastalığına yakalanmış hayvanları kurtarmak için, sürü mezarın etrafında dolaştırılır, çobanlar değneklerini mezarı üzerine atar, sonra yığından bir değnek alırlar ve hayvanlardan birini kurban ederler.
Kaynak:
Pertev N. Boratav, Türk Mitolojisi, BilgeSu Yayıncılık, 1.Baskı, 2012, S 51-52