Saymalıtaş, üzerinde yapılan bunca çalışmaya rağmen gizemini hala korumaktadır. Kanaatim şudur ki; tarih dediğimiz olgu bugüne kadar saf ve tarafsız olarak işlenmemiş, anlatılmamıştır. Özellikle de yazının olmadığı dönemlere ait belge ve bilgileri oluşturan kaya resimlerinin, Türk tarihinin en temel bilgilerini içerdiği gerçeği göz ardı edilmiş, ”Türk” tanımlaması yerine “Orta Asya Halkları” tanımlamasında ısrar edilmiştir. Antik dönemler itibari ile eldeki bu belgelerin ”Türk” tanımlaması adı altında incelenmesini gerektiren yüzlerce belge vardır. O çağlarda oluşan kültür ve veriler daha sonra ”Türk” olarak tanımlanan kültür içerisinde hayat bularak devam etmiştir. Bunun en çarpıcı örneği Kültigin, Bilge Kağan yazıtları üzerindeki adeta bir simgeye dönüşmüş ”dağ keçisi” damgasıdır. Ne yazık ki bu damga da ”Göktürk Hanedan Arması” gibi bir yanlış tanımlamaya kurban edilmiştir. Oysa bu damga ölüm ve sonsuzluk kültünü temsil etmektedir ve oraya bir tesadüfün sonucu olarak değil, binlerce yıllık birikimin yansıması olarak gelmiştir. Buna benzer birçok örnek vermemiz mümkündür.
Kaynak:
Servet Somuncuoğlu, Saymalıtaş Gökyüzü Atları, Saymalıtaş Türklerin Bilinçaltı, Atokyay Yayıncılık, Ocak 2011, İstanbul, s. 21-22