Ergenekon (Ärgänäkon) Söylencesi ya da Ergenekon Efsânesi veya Ergenekon Destanı – kaynaklara göre Göktürklerin yeniden doğuşuna ilişkin hikâye. [1]
Tarihsel Eserler’de Ergenekon Destanı
14. yüzyılda Câmi’üt-Tevarih adlı esernde Moğolların yaratılış destanı olarak anlatılan efsâne, [2] [3] [4] 17. yüzyılda Şecere-i Türkî adlı eserde de Moğolların yaratılış destanı olarak anlatılır, bazı kaynaklara göre ise bir Türk destanıdır. [3] [4] Bahsi geçen iki tarihî kaynakta Nekuz (Nüküz) ve Qiyan (Kıyan) adlı kardeşler ile onların eşleri Tatarlar tarafından yenilince önce Ergene-Kon adı verilen dar ve sarp bir yere gitmiş, 400 yılda sülâlesi çoğalıp oraya sığımaz olunca Ergenekon’dan çıkmıştır. Ergenekon’dan çıktıkları zaman yol göstericilerinin Börteçine olduğu düşünülmektedir. [4] Başka Kaynakçalara göre ise Ergenekon bölgesinde yaşayan göktürk milletine o bölgenin sahibi olan üle tarafından baskı yapılmış. Ergenekonluların bulundukları bölgeden çıkmak imkansızmış.Çünkü etrafları dağlarla çevriliymiş. Ergenekonlular buradan çıkmak için büyük bir ateş yakıp bu dağları eritmiş ve kurtulmuşlardır. Ancak Göktürklerin yaratılış destanıyla olan benzerlikleri gerekçe göstererek Türklere ait bir destan olduğunu iddia eden araştırmacılar da mevcuttur. [4] [5] Ayrıca Talât Sait Halman ise, bozkurt efsânesinin genişletilmiş bir versiyonudur; mitolojik bir varlık olan bozkurtun koruması sayesinde soylarının tükenmesi tehlikesinden kurtulan ve yine bozkurtun sayesinde geçit vermez dağlarla çevrili Ergenekon vadisindan kaçan bir Türk topluluğunun öyküsünü anlattığını iddia etmektedir. [6] Diğer görüşlere göre ise Türkler ve Moğollar arasında benzer şekilde anlatılan efsâneler sözkonusudur. [7] Efsâne kimi zaman Nevruz ile de ilişkilendirilmiştir. [8]
Ergenekon İsmi
Ergenekon (Ergeneken) – Türklerin Orta Asya’daki efsânevi anayurdu. Rus tarihçi Gumilev’in tarifine göre dik yamaç anlamını taşır. [9] [10] Ergenekon’un gerçekte nerede olduğu hakkında çeşitli savlar öne sürülmekle birlikte, bu konuda kesin bir bulgu yoktur. Eski eserlerde yer alan tasvirlere göre Ergenekon’un Altay dağlarındaki, Beluça dağında olduğundan bahsedilmektedir. [11] Türk mitolojisinde Kutsal Yurttur. Türkler düşmanları tarafından yok edilip kılıçtan geçirilir. Yalnızca iki kadın ve iki erkek kalır. Bunlar sarp yollardan aşarak dağların arasında bir yere varırlar. Bu iki erkeğin adı Negüz ve Kıyan’dır (bazı kaynaklarda Tuguz ve Kayan). Bu dağların arasında bulunan yeşillikler içindeki diyarda yaşar ve çoğalırlar. Fakat daha sonra sayıları artınca bu yurda sığmaz ve çıkmak isterler. Fakat atalarının geldiği geçidi bulamazlar, çünkü büyük ihtimalle o yol bir depremde kapanmıştır. Sonra dağların belirli bir kesiminde yoğun miktarda metal bulunduğunu ve orayı eritirlerse çıkabileceklerini anlarlar. Devasa körükler yapar, inanılmaz büyüklükte bir ateş yakarlar ve madeni eritip dışarı çıkarlar. Türk ve Moğol boyları buradan yeryüzüne yayılırlar. Bu yolculuklarında kendilerine kutsal bir kurt yol gösterir.
Ergenekon’dan çıkışın yıldönümü Nevruz Günü’dür. Bu yüzden nevruzda örslerde demirler dövülür, ateşler yakılır. Demircilik de bu nedenle kutlu bir meslek kabul edilir. “Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.” (İstiklal Marşı – M. Akif ERSOY) bu efsaneye gönderme yapar. Ergenekon’dan çıkarken Konrat (Kongrat) boyu diğer boylardan önce davranıp çıkmak istemiş ve düzeni bozarak karışıklık çıkarmıştır. Bu nedenle Tanrı tarafından cezalandırılarak ayaklarına bir ağrı verilmiştir. Bu boydan gelen herkesin ayağı ağrır. (Er/Erk/Erh) kökünden türemiş bir sözcüktür. Ergene “Mâden” ve Ken/Kön “Geçit, Aşıt” sözcüklerinin bileşimidir. Güçlük, zorluk anlamlarını barındırır. Mâden ocağı demektir. Türklerde gizemli yerlerdendir.
Destanın kökeni
Önce sözlü olan efsâne daha sonra çeşitli kaynaklarda bahsedilerek yazılı hale getirilmiştir. Tamamı hakkında fikir birliği olmadığı ve yazılı metinlerde kısa özet şeklinde olduğu için “Ergenekon Efsânesi” şeklinde de isimlendirilmektedir. Ergenekon Destanı olarak bilinen öykü, iki ana kısımdan oluşmaktadır:
+ Bir bozkurdun yardımı ve korumasıyla soyun devamlılığının sağlanması;
+ Geçit vermez dağlarla çevrili bir vadiye yerleşilmesi ve daha sonra buradan çıkılması.
İlk öykü üç ayrı Çin vakayinamesinde Türklerin türeyiş öyküsü olarak anlatılmıştır. [12] İkinci öykünün özeti yine Çin kaynaklarında yer almıştır. [13] Orta Asya tarihi profesörü Devin De Weese, bir mağara ya da vadideki tutsaklıktan kurtuluş motifinin Orta Asya halklarınca değişik biçimlerde anlatıldığına dikkat çeker ve Türkler ile Moğollar arasında benzer öykülerin anlatılmasının olağan olduğunu belirtir. [14] Daha sonraki bir tarihte bozkurdun himayesinde türeyiş teması ile vadiye yerleşme ve vadiden kaçma motifleri birleştirilmiş, “Ergenekon Destanı” başlığı altında bir Türk destanı olarak anılmaya başlanmıştır. Fuat Köprülü’ye göre, Cengiz Han’ın soyunda var olan Türk kökenli aile nedeniyle efsânede bahsedilen Moğollar aslında Oğuzlar’dır. Reşidüddin Hamedani ve Ebul Gazi Bahadır Han’ın hikâyelerindeki benzerliğin nedeni de budur.
Destanın özeti
Moğol ilinde Oğuz Han soyundan İl Han’ın hükümdarlığı sırasında Tatarların hükümdarı Sevinç Han Moğol ülkesine savaş açtı. İl Han’ın idaresindeki orduyu Kırgızlar ve diğer boylardan da yardım alarak yendi. İl Han’ın ülkesindeki herkesi öldürdüler. Yalnız İl Han’ınn küçük oğlu Kıyan ve eşi ile yeğeni Nüküz ile eşi kaçıp kurtulmayı başardılar. Düşmanın, onları bulamayacağı bir yere gitmeğe karar verdiler. [15] Yabanî koyunların yürüdüğü bir yolu izleyerek yüksek bir dağıda dar bir geçite vardılar. Bu geçitten geçerek içinde akarsular, pınarlar, çeşitli bitkiler, çayırlar, meyva ağaçları, çeşitli avların bulunduğu bir yere gelince Tanrıya şükrettiler ve burada kalmağa karar verdiler. Bu yere “mâden yeri” anlamında “Ergene Kon” adını verdiler. Kıyan ve Nüküz [16] ‘ün oğulları çoğaldı. Dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldılarki Ergenekon’a sığamadılar. Atalarının buraya geldiği geçitin yeri unutulmuştu. Ergenekon’un çevresindeki dağlarda geçit aradılar. Bir demirci, dağın demir kısmı eritirlerse yol açılabileceğini söyledi. Demirin bulunduğu yere bir sıra odun, bir sıra kömür dizdiler ve ateşi yaktılar. Yetmiş yere koydukları yetmiş körükle hep birden körüklediler. Demir eridi, yüklü bir deve geçecek kadar yer açıldı. İl Han’ın soyundan gelen Türkler yeniden güçlenmiş olarak eski yurtlarına döndüler, atalarının intikâmını aldılar. Egenekon’dan çıktıkları gün olan 21 Mart’ta her yıl bayram yaptılar. Bu bayramda bir demir parçasını kızdırırlar, demir kıpkırmızı olunca önce Hakan daha sonra beyler demiri örsün üstüne koyarak dövdüler. Bugün hem özgürlük hem de bahar bayramı olarak hâlâ kutlanmaktadır.
Makale Kaynakçası:
Türk Söylence Sözlüğü, Deniz Karakurt, Birinci Baskı, Ağustos, 2011/ Türkiye
[1] – Balaban, Ayhan. İskit, Hun ve Göktürklerde Sosyal ve Ekonomik Hayat, 2006.
[2] – J. Chen, Proceedings of the Fifth East Asian Altaistic Conference, 1979-1980. (İngilizce)
[3] – a b Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi-1, İstanbul, 1971.
[4] – Kaynakları ve Açıklamaları İle Destanlar, TTK, Ankara, 1989, pp. 14-15. (Türkçe)
[5] – D. Yıldırım, “Ergenekon Destanı”, Türkler, Yeni Türkiye, Ankara, 2002,527-543.
[6] – Orhan Çekiç, “Ergenekon Efsânesi Göktürkler’e ait”
[7] – Talât Sait Halman, Rapture and revolution: Essays on Turkish literature 2007, s. 12.
[8] – The Transformation of an Origin Myth from Shamanism to Islam
[9] – Millî Folklor: Üç Aylık Uluslararası Folklor Dergisi, Geleneksel Yayıncılık, 2005, sayı:65
[10] – Эргене кун (букв: “крутой скат”)
[11] – Эргене-кун (букв: “крутой хребет”)
[12] – Алтай // Эргене Кун – Алтайское укрытие (джипинг, этнография)
[13] – İsa Özkan, “Ergenekon Destanı Hakkında”, Türk Yurdu, Sayı: 265, 2009, s. 43-47.
[14] – D. A. DeWeese, Islamization and Native Religion in the Golden Horde: 1994
[15] – “Ergenekon Destanı”, Meydan Larousse: 4. Cilt, 1971, s. 313.
[16] – Tasvir-i Efkâr,8Kasım 1863 (H. 26 Cemaziyelevvel 1280, R. 27 Teşrinievvel 1279)
Kaynak:
Türk Mitoloji Ansiklopedisi, Birinci Baskı, Ağustos 2011, e – Kitap, s. 307-309