Ramazanoğulları Beyliği’nin kuruluşu, Küçük Ermenistan Krallığı’nın yıkılma süreciyle paralel gelişmiştir. Memlûklerin Ermeniler üzerine yaptıkları seferlerde yardımcı kuvvet olan Türkmenler, fethedilen şehir ve kalelere yerleştirilerek bölgede söz sahibi olmaya başlamışlardı. Özellikle de 1337 yılında stratejik konumu itibariyle önemli bir liman şehri olan Ayas’ın fethinin ardından bölgenin etkin bir şekilde Türkmenleştiği kesindir. Üç Oklu Türkmenlerin gerek Memlûklerle birlikte gerekse de müstakil bir şekilde Ermeni Krallığı üzerine yaptıkları hücum ve baskınlar Ermeni krallarını zorlamış ve dolayısıyla zayıflatmıştır. Çukurova’nın önemli kaleleri Adana, Tarsus ve Misis’in fethinin ardından Memlûkler, Türkmenlerin de yardımıyla Ermeni Krallığı’nın dâhilî çekişmelerinden de istifade ederek bu devlete son vermişlerdir (1375). Ramazanoğulları, Üç Oklu teşekküllerden Yüreğir boyuna mensup olup, yazları Toros dağlarında, kışları Seyhan ve Ceyhan nehirleri arasındaki verimli topraklarda geçirirlerdi. Ramazanoğulları Beyliği’ne adını veren Ramazan Bey’in kim olduğu ve faaliyetleri hakkında kayıtlar yetersizdir. Onunla ilgili tespit edilebilen ilk kayıt 1352 yılına ait olup kendisine “Türkmen emiri” rütbesinin verildiğine dairdir. Her ne kadar Memlûk kaynaklarında Türkmenlerle ilgili kayıtlar dağınık ve kimi zaman kopuk olsa da onun Türkmenlerin başında seferlere katıldığı ve mühim başarılar kazandığı Memlûkler tarafından taltif edilmesi neticesine bakıldığında kesindir. Memlûk Devleti, Anadolu’yu kontrol altında tutmak ve başına buyruk hareket eden Türkmenleri itaatleri altına almak için Ramazanoğulları Beyliği’ni, Dulkadiroğulları Beyliği’nin alternatifi olarak ortaya çıkarmışlardı. Ancak Ramazanoğulları, Dulkadiroğullarını kontrol altında tutamadıkları gibi, daha sonra onların Memlûkler karşısında kazandıkları başarılarından cesaret alarak Memlûklere isyan dahi etmişlerdir. Nitekim Ramazan Bey’den sonra beyliğin başına geçen oğlu İbrahim Bey’in hayatı Memlûklere isyan etmekle geçmiştir. Elbette onun isyanında bölgenin Memlûklerin merkezi Kahire’ye uzaklığı ve Haleb nâiblerinin Türkmenlerin durmak bilmeyen akınları karşısında yetersiz kalmaları önemli faktörlerdir. Memlûk nâibleri arasındaki çekişmeleri dahi kendileri için fırsat bilen Türkmenler, kısa süreli de olsa itaatten çıkarak bağımsız hareket edebiliyorlardı. Ancak tâbi oldukları Memlûkler, Haleb nâibinin yanında bölgedeki diğer nâibleri ve kimi zamanda merkezden takviye ettikleri kuvvetleri Türkmenler üzerine göndererek onları te’dib ediyorlardı. İşte böyle bir seferin neticesinde Ramazanoğlu İbrahim ve kardeşi Mehmed, Memlûkler tarafından öldürülerek cezalandırılmışlardır. Ramazanoğullarının bulunduğu coğrafya Memlûk Devleti’nin göz ardı edebileceği bir coğrafya değildi. Burası suğur/avasım olarak adlandırılan hudut bölgesi olması sebebiyle düşmana karşı korunması ve tahkim edilmesi gereken bir yer idi. Aynı zamanda Akdeniz’e kıyısı olması ve Anadolu ile Suriye arasında önemli geçitleri ve kaleleri barındırması sebebiyle de ticarî yönden de ayrı önem arz ediyordu. İşte bunun farkında olan Memlûk sultanları, Ramazanoğulları beylerine teşrif (emaret tevcihi) vererek onları kendilerine bağlamışlar ve sürekli murakabe altında tutmuşlardır.
Kaynak:
Yrd. Doç. Dr. Fatma Akkuş Yiğit, Ramazanoğulları Beyliği’nin Kuruluşu, Akademik Bakış, Cilt 7, Sayı 13, Kış 2013, s. 229-230