Çin’in geniş tarihsel çağında 3000 yıldan fazla bir uygarlığın öncülerinden biri olarak, Çin’de büyük bir hanedan kurmuş olan Chou’ların (M.Ö. 1050-247) kimler olduğu meselesi çok münakaşalıdır. Chou’ların ırk bakımından Shang sülalesi (M.Ö. 1450 – 1050) halkından olduklarını ileri sürenler olduğu gibi, her bakımdan Shang’lardan ayrı bir ırkla, daha ziyade bronzlarıyla, harp arabalarıyla temayüz etmiş ve ailede pederşahi bir sisteme ve sonra yıldızlara, güneşe ibadet dinine sahip Türk kabileleriyle ilgili olduğunu kabul edenler de vardır. Bu teoriler üzerinde kısaca duralım :
Tarih boyunca, kuzey Çin’e her yerden, bilhassa kuzey – batıda Kansu, kuzeyde Shansi ve Shensi geçitlerinden kuvvetli kabile akınları olmuştur. Şüphesiz Chou kabileleri [1] ve bunların arasında Hun (Hsiung – nu) denilen Türklerle karışmışlardır. O. Franke, Chou’ların Batıdan gelmiş ve buraya akın etmiş olan diğer halklarla bilhassa Türklerle karışmış olduğunu ileri sürmekle beraber, Chou merkez halkının bu gruplardan birisine mensup olabileceği hakkında kat’i bir hüküme varamıyor. [2]
Haloun, Chou’ların şeceresine göre [3] Hou Chi’nin annesi Chiang Yüan, Batı Chiang klanına mensuptu. Bu klan Wei vadisinin batı bölgesine, yani T’ai ülkesine (şimdiki Chen Chou, Shensi’de) hakimdi. Chou’lar bütün Çin’e hakim olmadan önce, yani P’in eyaletinden çekilmeğe zorlandıktan sonra Dük Tan Fu’nın idaresinde burasını aldılar. Chou sülalesi kurulduktan sonra da burası yine Chiang’ların hakimiyeti altında bulunuyordu. Ve Chiang’lardan Lü Shen burasını siyasi bakımdan idare ediyordu. Bu şekilde, Batı Chiang’lar, Chou’ların doğrudan doğruya ata halkı oluyordu. Ve Hou Chi de adapte etmiş, olduğu bu halkın uygarlık kahramanı olarak benimsenmişti. Dük Tan Fu’nın karısı da Chiang ailesinden olduğuna göre Chou’lar iki taraftan Chiang’lara bağlı bulunmuş oluyordu. Böylece, Hou Chi, Vchou’ların kurucusu Wu Wang’dan önce Chou şeceresinde yer almış bulunuyordu. Diğer taraftan Hou Chi’nin babası Ti Ku, Shang’ların atası kabul edilen diğer oğlu Sieh yoluyla Shang’ların mitik atası sayılıyordu. Bu şekilde ikinci oğlu Hou Achi, Chou’ların atası olması bbakımından, Chou’ların bir çinli sülale olduğu buradan çıkmıştır. Fakat mitik imparatorlar devri tarihsel vesikalara dayan8madığı için, bunun sadece bir teoriden ibaret olacağı açık olarak meydandadır. Bundan başka, Chou’lar, Chiang’ların uygarlık kahramanları Hou Chi ve Tan Fu’yu kendi şecerelerinde göstermekle Shang’lar gibi üstün bir ırka sahip olduklarını anlatmak istemişlerdir.) bunların tamamıyla bir Çinli temayülü gösterdikleri, fakat bunun hakkında kat’i bir fikir ileri sürülemeyeceği gibi, filolojik araştırmaların yapılmasının gerektiği üzerinde duruyor. [4]
R. Wilhelm, şecerelerin tarihsel bir değeri olmadığına ve bu gibi efsanevi şecerelerin her zaman yaratılabileceğine işaret ederek Chou’ların saf Çin aslındanolmadığını ve bunların Türk halkı tarafından iskan edilen yerlerde yaşadıklarını ve parlak bir sülale kurarak uzun zaman hakim olmalarının ancak bu ırkla (Türklerle) karışmasından ileri geldiğini kabul eder. [5]
Bazı Bilginler, arkeolojik buluntulara dayanarak Chou’ların bam başka bir kültüre ve medeni tekniğe sahip olduklarını maddi delillerle göstermektedirler. Anderson, “boyalı ince keramiğin Orta Çin’in hiçbir yerinde bulunmadığını, sadece Kansu’da ele geçirildiğini” açıklamaktadır. Anderson, bu kapların üzerindeki kuş resimlerine bakarak, “Çin uygarlığının menşeinin Asya içlerinde, Türkistan’da aranması gerektiğini ve göç dalgalarının bu uygarlığı önce Kansu’ya getirmek suretiyle Çin’e yayıldığını” ileri sürer. [6]
Kalgren, bu buluntuları göz önünde tutarak, “en arkaik aletlerin Honan ve Mançurya aletleri olması bakımından, bu yerlerin yerli Neolitik ve proto-Çin uygarlığına sahen olduğunu ve fakat bu uygarlık Batıda Çin ırkından olmayan ve şüphesiz Türk ırkından olan, bir halkın öz tekniğinin etkisi altında kaldığını” ileri sürer. [7]
M.Granet, “bu açıklamaların yeter olmadığı, bu halkların bünyelerinin incelenmesinin gerektiği ve bunun da henüz yapılmamış olduğundan, bu hususta kat’i bir netic ileri sürülemeyeceği” kanaatindedir. [8]
Conrady ve Hirth ise, Chou memleketi halkının Türk menşeili ve Chou devletinin de Çin’de ilk yabancı bir devlet olduğunu ileri sürerler. [9]
En yeni araştırmalara dayanan W. Eberhard ise, Chou’ların bir Türk kabilesi olduğunu, ailede pederşahi bir sistem getirdiklerini ve ‘Gök Dinine’ sahip olduklarını ve kültürlerinin Yang Shao kültürüne çok yakın olduğunu kabul eder. [10]
Biz bu teori üzerinde durarak bu husustaki bilgimizi genişletelim.
Takriben M. Ö. 2500 yıllarında Çin’de tek bir devlet ve tek bir uygarlık şekli görülmeden önce, ayrı ayrı yerli kültürlerin ve çeşitli halkların yaşadığını görüyoruz. Tesbit edilen bu 6 yerli kültürden birisi kuzey – batı yani, proto – Türk kültürüdür. Bu bir avcı kültürdür ki, sonradan çoban kültürü olmuştur. En önemli hayvanları at idi. Evleri yuvarlak çadırdı. Dinler gökle ilgili astral bir karakter taşımakta idi. Bu kültürün merkezi Kansu, Shensi ve Batı Shansi idi. Bu kültürü taşıyanların bu günkü Türklerin ataları olduğunu tesbit edebiliyoruz. [11]
Neolitik devirde (M. Ö. 2000) bu muhtelif 6 kültürün birbiriyle karışmasında iki önemli kültür meydana gelmiştir. Bu kültürlerden birisi, kuzey – batı Honan’da ‘Yang Shao’ kültürüdür ki, beyaz, kırmızı ve siyah renkli çanak – çömlekleriyle göze çarpar. Bunların en güzelleri Kansu ve Honan’da bulunmuştur. Üzerindeki örnekler hayalidir. Bazılarında tabiatı temsil eden resimler vardır. Şekilleri itibariyle Çin’in diğer çanak – çömleğine hiç benzemze. Bu kültür daha ziyade Wei nehri vadisinin geçit bölgesinde gelişmeğe başlamış ve bütün kuzey ve hatta Çin in en batı bölgesinde yani, Türkistan sınırına kadar yayılmıştır. Eskiden bu bölgelerde Tibet kabileleriyle Türk kabileleri karışmış olarak yaşıyorlardı. Moğollar varsa da tesirleri pek az olmuştur. Türkler kuzeyden gelip geçit bölgesindeki nehir vadisinin zengin otlaklarına yerleşmişlerdi. Tibetli kabileler ise dağlarda koyun sürülerini otlatmakla geçiniyorlardı. Buradaki kültürde daha ziyade Batı Kültürünün unsurlarını rastlıyoruz. Zira Batıda Yang Shao kültürünün ortadan kalkmasıyla bu bölgelerde Batı kültürünü taşıyanların yani, Türk ırkına mensup halkların hakim bir duruma geçtiklerini görüyoruz. [12]
Diğer kültür ise, kuzey – doğuda (Honan – Shantung) meydana gelen ‘Lung – Shan’ kültürüdür. Bilahassa Li adlı üç ayaklı kaplarıyla temayüz eder. Çanak – Çömlekleri siyahtır. Bu kültürün sahipleri Shang’ların ataları olmuştur.
1600 tarihlerinde bu iki kültür yani, Yang – Shao ve Lung-Shan kültürleri birbirleriyle temasa geçiyor ve birbirlerinden birçok unsurlar alıyor. 1500 tarihlerinde ise buralarda küçük küçük beyliklerin teşekkül etmekte olduğunu görüyoruz. Bunlar savaşçı devletlerdi ve Doğu ile devamlı olarak savaş halinde idiler. Bunlar Türk kavimlerine has olan askeri bir teşkilata sahiptiler ve dinleri ‘Gök Tanrısı” kültünü içine alan ‘Gök Dini’ idi.
Bunlar, 100 tarihlerinde Batıda diğer küçük kavimleri de içine alan kuvvetli bir askeri devlet kurdular. Kültürce değilse de askeri bakımdan Doğudaki devletten üstün idiler. Ve pastoral bir göçebe geleneğine sahiptiler. Hükümdar tabakası da Türk kabilelerindendi. [13] İşte 1050’de bütün kuzey Çin’e hakim olan bu halk Chou devletini kurdu. Kendinden kuvvetli olan Doğu kültür ile (Shang kültürü ile) karışarak gerçek Çin uygarlığını meydana getirdi. Bu şekilde Türklerin Çin uygarlığının yaradılışında büyük hisseleri olmuştur diyebiliriz. [14] Chou’lar burada uzun müddet kalamadılar, doğuya çekildiler ve Pin denilen (şimdiki Pin Chou) yere yerleştiler. Daha sonra Sarı Nehrin sahillerini işgal ettiler. Sonra, Türklerin zorlaması ile Chou’lar ihtiyar Dük Tan Fu idaresinde Pin’den hareket ederek Liang Shan dağlarının Tsıh – Tsü nehirlerini geçerek Chou platosu üzerinde K’i Shan’ın güney eteklerine yerleştiler. Hükümet merkezini buradra kurdular. İşte Chou’lar adlarını buradan almışlardır.
Chou’ların etnik kuruluşundan başka devlet teşkilatı, cemiyet hayatı ve nihayet dinleri yakından incelenecek olursa Shang’lara aralarındaki fark daha açık olarak görülür.
Chou’larda Cemiyet Hayatı :
a-Aile:
Bu devirde Çin’de aile anlamı çok geniştir. Birkaç kuşak devam eder. Aynı evde otururlar, ayni eşyayı kullanırlar. Ailede baba egemenliği mutlaktır. Baba dan sonra büyük oğul onun yerini alır. Ananın rolü ikinci derecededir. Anaya babaya sadakat en önemli bir kuraldır. Dini, siyasal ve sosyal bir ödevdir. Aileyi sadakatsizlik eden çocuklar ölüme mahkum edilir veyahut en ağır cezaları görür. Kardeşler de birbirlerine bağlı olmalıdırlar. Ağabeyler kardeşlerine karşı iyi davranmalıdırlar. Aksi taktirde, kırallık kanunlarına göre ceza görürler ve asla affedilmezler. [15]
Aileye bağlılık çok kuvvetlidir. Neticede bu intikama yol açmıştır. Babasını öldüren bir oğul öldüreni bibr düşman kabul ederek onu öldürmekten çekinmez. Bu nesiller boyunca devam edip gitmiştir. Ahlakçılar ve filozoflar da intikamı en yüksek bir ödev olarak anlatmışlardır. [16]
Evlenmeler:
Halk arasında evlenmelere dair bilgi yoksa da aristokratlar arasındaki evlenmelere dair Shıh-ching ve I-li de bilgi bulabiliyoruz. [17]
Evlenmeğe namzet bir kızın evine bir kaz gönderilir. Bu bir evlenme teklifidir. Eğer kaz kabul edilirse, ruhlar evlenme gününün ne zaman olması gerektiği soruulr. Tayin edilen günde damat bir arabaya binerek gelinin evine gider. Gelin kendi arabasıyla onu beklemektedir. Törenden sonra damat, gelinin arabasına biner, arabacının yanına oturur. Bir müddet gittikten sonra tekrar kendi arabasına biner ve gelini takibederek kendi evine giderler. Gelin ancak ertesi gün damadın ailesiyle tanışır. Bundan sonra ziyafetler verilir. Üç ay sonra gelin kocasının atalarına takdim edilir ve kurban törenlerinde yer alır. Normal olarak ölünceye kadar beraber yaşarlar. Biri ölürse, diğeri evlenebilir. Boşanmalar vardır. Boşanma sebebi, aileye itaatsizlik, kısırlık, yalancılık, hırsızlık, hastalık ve çok konuşma gibi kusurlardır. Eğer kadının yeri yoksa, zengin ise veyahut damadın ailesinden biri gelini koruyorsa gelini boşamazlar. Boşanma için mahkemeye gitmezler, bunu erkeğin kendisi yapar. Erkekler birkaç kadın alabilirler. Birinci kadın daima hakim durumdadır. Her istediğini yapabilir. Hatta ikinci hanımı öldürmeğe bile cesaret edebilir. [18]
Kadınların öğrenim yapmadıkları bahis konusu edilirse de bir çoklarının Shıh-ching’i (Şiir kitabı) okuyabildikleri malumdur. Kadınların devlet işlerine karışmaları istenmiştir. Fakat birçoklarının tavsiyeleriyle kocalarını felaketlerden kurtardıkları ve hatta doğrudan doğruya devlet işlerine karıştıkları görülmüştür. Bronz yazılarda, kraliçelerin, kocaları savaşa gittiği zaman iktidarı ellerine aldıkları bilinmektedir. [19] Fakat, buna rağmen Çin cemiyetinde kadın üstün bir mevkie çıkamamıştır.
Eğlence hayatı :
Tarihi kayıtlar, [20] bize birçok bayramlardan bahseder. Bunların çoğu dini bayramlardır. Bunlar arasında mahsul için yapılan bayramlar çok önemlidir. Sonra av ve hatta savaş da bir nevi spor ve eğlence sayılır. Savaşta ok ve yay kullanıldığı için ok atma müsabakaları da önemli sayılır. Bu münasebetle büyük ziyafetler verilir ve eğlenceler tertip edilir. Devlet Başkanları, devlet memurları, arkadaş ve akraba arasındaki ziyafetle de bu eğlenceler arasına girer.
Ziyafetlerde yemek yerken hasır üstünde oturdukları, çopistik yerine bir nevi çatal bıçak kullandıkları bilinmektedir [21] İçki olarak bir nevi likör kullanırlar. Daha önceleri likör sadece kurban törenleri için kullanılırmış. Aristokrat sınıftan başka halk da içki kullanır. Fakat içip herhangi bir kötülük yapmamaları için halka içki sınırlandırılmıştı. [22]
Müzik aristokrat sınıf için büyük bir eğlence sayılıyordu. Dini törenlerden başka ziyafetlerde de müzik önemli bir yer tutuyordu. Profesyonel müzisyenler vardı. Telli aletler, bir nevi bambu flüt, davul ve çan gibi aletler vardı. Müzisyenler çok sevilir ve saygı görürdü. Hatta büyük mevkilere bile geçmişlerdir. Bunların ekseriyeti kördü. [23] Shang’larda eğlence hayatına ait bilgimiz yoktur. Yalnız aristokrat sınıf arasında ok atma müsabakaları yapıldığı bilinmektedir [24]
b-Devlet teşkilatı L24-Shang’larda tam manasıyla bir feodal sistem yoktu. Zira merkezi kuvvet geniş değildi. Memleketin uzak bölgelerinde imparatoru dini bir şef olarak tanıyan bağımsız beylikler vardı ki, bu derebeylik sisteminin eski bir şekli olduğu düşüncesini ortaya çıkarıyor. Bu devirde muhakkak ki, bir aristokrat ve bir de aşağı sınıf vardı. Shang devletinin başında bir imparator (Ti) bulunurdu. Bunun devlet idaresinden başka dini yani, baş papaslık görevi de vardı. İmparator öldükten sonra iktidar büyük kardeşe, sonra küçük kardeşe ve sonra da oğula geçerdi.
Chou sülalesi askeri bir zafer neticesi kurulduğu için, hükümet de askeri kurallara göre kuruldu. Arazi hükümdar ailesine yardım eden yabancılara ve askeri şeflere taksim edildi. Bunun neticesi büyük feodal beylikler meydana geldi. Kraldan sonra en yüksek mevkii bu beylere verilmiştir. Bunların yanında, araziyi, süren aşağı tabaka, yani halk vardı. Bunların durumu köle, esir derecesinde idi. Böylece ortaya iki sınıf çıkmış oluyordu. Birisi irsi aristokrat sınıfı idi ki, bunlara Shıh (orta çağ Avrupasındaki şövalyeler gibi) deniliyordu. Diğer sınıf ise toprağı süren, efendisi için savaşan, basit bir şekilde yaşayan hak tabakası idi. Bundan başka bir de köle sınıfı vardı. Bunlar ya savaş esirleri veyahut büyüklerine karşı gelen kimselerdi.
Zamanla Chou idaresinde büyük bir değişiklik oldu. Yep yeni bir t eoir meydan geldi. Hükümet arkasında bir ordusu olan kimseler tarafından değil, sadece halkın faydası için çalışacak hükümdarlar tarafından idare edilecekti. Hükümette mevki almış olanlar asker değil, fakat bilginler olacaktı. Böylece bir memur sınıf meydana geldi ki, bu Mançu sülalesine kadar (1644 – 1911) devam etmiştir.
Daha sonraki devirlerde Konfüçyus un koyduğu prensiplerle bu memur sınıfı kültür bakımından çok gelişmiş ve devlette en değerli unsurlar haline gelmiştir ve devlet hizmetinde önemli rolleri olmuştur. İmparatorların emirleri bu memurlar tarafından yazılırdı. Hükümdar beğendiği tarafları kabul eder, beğenmediklerini çıkarırdı. Bu bilgin memurlar prenslere özel öğretmenlik görevini de üzerlerine almışlardı. Onları istedikleri gibi yetiştirirlerdi. Bu memurların çoğu da halk arasından gelmişlerdi.
Bu memur sınıfı, halkın selameti için savaşı daima reddetmiştir. Asker olmadıkları için memleketlerini genişletmek isteğini de duymuşlardı. Lükse düşkün feodal beylerin konforlu hayat da onları ilgilendirmiyorud. Kendilerine mahsus orduları da yoktu. Hükümdarlarına karşı gelmek tehlikesini de göstermiyorlardı. Onların gayesi, halkın refahını sağlayacak şekilde memleketi idare etmeğe yardım etmekti. Böylece bu sınıf Çin’de daima büyük bir sempati kazanmıştır.
Bu memur sınıfın dışında tüccarlar, sanatkarlar vardı. Sanatkarlar, derebeylerin verdikleri işleri yani, silah, araba ve elbise yapıyorlardı. Şehirlerde yaşıyor, köylülere nisbetle daha iyi hayat sürüyorlardı. Hatta büyük ziyafetlerde bulunuyorlardı. Tüccarlar ise daha serbest şartlar altında yaşıyor ve çok zengin oluyorlardı. Fakat bir rütbe alamıyorlardı.
Arazı bu devrin en büyük serveti idi. Nazari olarak toprak kırala ait idi. Kıral hizmetlerine mukabil tabilerine bunu dağıtırdı. Ve istediği zaman da bunu geri alabilirdi. Arazı sahibi mahsulun çoğunu alır ve pek azını, geçinecek kadarını işçilerine verir di. Bu arazi 9 bölüme ayrılmıştı. Etraftaki 8 kare içindeki tarla birer aile tarafından sürülüyordu. Ortadaki tarla ise bu 8 müşterek aile tarafından beraberce bakılıyordu. Bu şemanın o zaman kat’i olarak uygulanıp uygulanmadığına dair elimizde bir delil yoktur. [25]
Chou’lar devrinde anayasa yoksa da birçok eserler arasında bir devlet anayasasına yarayacak birçok dökümanlar bulabiliyoruz. Bunlardan Chou-li (Chou’lara ait törenler) , Li-chi (törenlere ait kayıtlar) ve hatta Shıh-ching (Şiir kitabı) en önemlileridir. Burada daima kapalı olarak eski kıralların yapmış oldukları iyi işler ele alınmıştır. Tenkitler de daima, eski kıralların yollarından ayrıldıkları ve onların kanunlarına aykırı harekt ettikleri şeklindedir. Çünkü eski kırallara karşı gelmek demek, felaketi üzerlerine çekmek demekti. Yani, eski kıralların davranışlarının genel ifadesi, kanuni hükümler derecesinde idi diyebiliriz.
Cürümler için muayyen ceza müeyyideleri yoktu. Genel olarak cezaları şunlardı: Kulaklar,ı burnu, ayakları, parmakları kesmek, tahta boyunduruğa koymak, kazığa çakmak, diri diri sıcak suya atmaktı. Ceza olarak ya madeni para veyahut silah veriliyordu. [26] Fakat bu cezaların büyük memurlara uygulanmadığı görülüyor. Bir hükümdar ve büyük bir memur daima haklı görülürdü. Bir kimseyi öldürmüş olmaları bile cürüm sayılmazdı. Bu şekilde bu devirde meşru sayılabilen ve otomatik olarak bütün yüksek ve aşağı, zengin ve fakir tabakaya uygulanan bir kanun anlamı yoktu.
c- Edebiyat: [27]
Chou’lar devrinde pek çok kitap yazıldığı, çoğunun kaybolmuş bulunduğunu bronz yazılardan anlıyoruz. Bu yazıların arasında şiir, hikaye, buyruklar, mektuplar, andlaşmalar ve tarihi kayıtlar önemli yer tutar. Bunlardan başka Chou’ların ilk devirlerinde yazılan klasik dökümanlar da bize Chou hükümdarlarının kendilerinden önce gelmiş kıralların hayatını ve yaptığı işleri inceleyen yazılardır. Bu eserler şüphesiz genç prenslere ileride devleti idare ederken ne şekilde davranmaları gerektiğini gösteren en iyi örneklerdir. Sonra, feodal beylerin hergünkü davranışlarını teferruatıyla tesbit eden analler vardır. Bunlar bize eski Çin rarihi hakkında çok mufassal bilgi vermektedir.
Chou’ların bronz yazıları Shang’lar kadar mükemmel değilse de konuları bakımından enteresandır. Bilhassa bronz kaplardaki yazılar çok önemlidir. Bu devri için çok değerli olan ve büyük bir sanat eseri olarak kabul edilen bu kaplar kırallara ve yeni evlilere hediye edilirdi. Üzerine, ‘yeni geline pek çok erkek çocuk sahibi olması’ sözü yazılırdı. Bu kaplar aynı zamanda kurban törenleri için de kullanılırdı. Kap muayyen bir ‘ata’ya ithaf edilirdi. Ve buna mukabil ondan bir şey istenirdi. Genel olarak ‘onbinlerce uzun ömür’ formülü yazılırdı. Bundan başka iki derebeylik arasında savaşlar ve andlaşmalar bu kaplar üzerine kaydedilmiştir. Sonra burada tarihi olaylar da anlatılmış ve bunlara ilave olarak ahlak hikayeleri, törenlere ait olaylar ve felsefe görüşleri de kaydedilmiştir. [28]
Shang’ların bronzları çok dekoratiftir. Üzerlerinde ejder, öküz, su aygırı, yılan, koyun, ağustos böceği ve kuş gibi hayvan resimleir vardır. Bunlardan başka T’ai T’ich (devin maskesi) denilen bir şekil vardır. Bu iki kulaklı, iki gözlü, iki boynuzlu ve bir sorgucu olan bir hayvan başına benzer. Hemen hemen bütün Shang bronzlarında yazı yoktur. Nadiren bir-iki kelime bulunur. Bunlar da okunamamıştır. Bir klan, bir aile veyahut bir şahsın adı olabilir (bak. Creel, S. 124). Bu bronz kapların en güzelleri muhakkak ki kurban törenleri için kullanılmıştır. Zira gündelik için toprak kaplar kullanıldığı kazılar neticesi anlaşılmıştır.
ç-Din :
Shang sülalesine ait dini bilgimiz az ise de Chou devri her bakımdan zengin sayılır. Bronzlardaki yazılar bize ilk dini dökümanları vermektedir. Burada atalara, ruhlara, tanrılara ne şekilde sunular verildiğine dair ve uzun ömür veyahut bereket için yapılan dualara ait bölümler vardır.
Chou’ların tanrıları arasında en önemlisi Shang-ti veya Tien’dir. Çin kaynaklarında pek çok defa rastlanan bu Shang-ti ve T’ien menşei ve mana bakımından birbirinden farklıdır. [29] Tien kelimesinin en eski şeklinin ne olduğu malum değildir. Bunun üzerinde birçok teoriler ileri sürülmüştür.
Giles, “T’ien’in en eski çağlarda bir ‘adam’ şeklinde yazıldığına, zira o zamanlarda prehistorik bir artistin “Ti’ien” kelimesini ancak bir insanı temsil etmek için çizebileceğine işaret ederek bu şeklin üç ayaklı kaplarda, çanlarda ve M.Ö. 6-7 inci yüz yıllardaki yazılarda görüldüğünü ve sonra kafanın bir çizgi halini aldığını ve kolların da başa paralel olarak düz bir hat şekline gelmiş olduğunu ifade eder ve Tien’in gök, hava gibi manaları da içine aldığın, fakat zamanla bu kelimenin ‘Tanrı’ anlamında resmedilmiş olduğunu” ileri sürer. [30]
Creel: “Tien’in Chou devrinde bir ‘adam’ şeklinde gösterildiğini, daha sonraları gerek bronzlarda ve gerekse edebiyatda kullanılmağa başlandığı zaman bu şeklin gelimşmiş ve bu günkü “Tien’ şeklini almış olduğunu ileri sürer. T’ien’in orijinal manasının ise ‘büyük adam’ yani, kuvvet ve nüfuz sahibi bir kimse olduğu fikrindedir. Ona göre, bu terim hükümdarlar ve kırallar için kullanılmıştır. Ve sonra, ölünce aynı kimselere verilen bir ad, ‘büyük ruhlar’ ve buradan bulundukları yer yani, ‘Gök’ anlamını iç ine almıştır. Böylece ‘gök’ fikri önce büyük ruhların oturduğu yeri gösteren bir sembol şeklini almış, sonra ‘Büyük Ruh’ yani, ‘gök ve şahsi olmayan ve hükmeden, tanrı’ fikrini doğurmuştur.” [31]
Grube, “T’ien’in ‘gök’ anlamında kullanıldığı gibi ‘Tanrı’ manasına da geldiğini ve bu kelimenin evrenin, devletin ve insanların mukadderatına hakim bir yapıcının karşılığı olduğunu…” ileri sürer. [32]
Soothil’e göre Tien: “En eski rejimde bir okul çocuğu ilk defa ‘büyük bir adam’ cümlesini yazar. Bu ‘Tien in parçalanmış bir şeklidir ki, şahsi bir tanrıdan ziyade, şahsi olmayan gök anlamına gelir. Ekseriye Shang-tinin yerine vekil olarak kullanılmıştır. Tien veya yardımcılarıdır. İmparator ve halk ona yaklaşabilir. Bu ilk devirlerde böyle olduğu gibi bu gün de ona sunular sunulmaktadır.” [33]
Conrady ise “Tien’in eski devirlerde bir “Tanrıça” olduğu fikrindedir. [34]
Eberhard,“Tien’in güneş tanrılı bir Gök Tanrısı olduğu fikrindedir. [35]
Çinli filozoflardan Fung Yu-lan, Çince kaynaklara dayanarak “Tienin 5 farklı manası olduğunu tespit etmiş ve bunlardan fiziki Tien yani gökden başka hükmedne, idare eden antropomorfik bir Tienin var olduğu kanaatine varmıştır. [36] Chuan-tzu Weiye göre Tien insan ve güneş şekillerinden mürekkeptir. Yani güneş şahsileştirilmiştir. [37]
Wu Ta chang ise, Tieni “insanın üzerinde bir şey şeklinde bir açıklama yapmış ise de, bu paleografik noktai nazara göre ele alındığında ciddi bir teori olarak kabul edilemez. [38]
Çince kaynaklarda T’ien pek çok defalar geçer. Biz bunlara dayanarak T’ien hakkında daha geniş bir bilgi edinebiliriz. Bu kaynaklarda T’ien teriminin kullanılış şekilleri ve aldığı manaları şu şekilde tesbit ettik.
Shu-chıng
- II.2.20: “T’ien yere felaketler gönderir.”- II. 2.2. ‘O (T’ien) faziletle harekete gelebilir.”- II. 3.6: “T’ien cemiyetteki düzeni (ölçüleri) tesbit etmiştir.” “O, faziletlileri bilir, mücrimleri cezalandırır.”
- “II.2.21 : “T’ien faziletli insanların dualarını duyar.”- IV 5 (3). 1: “T’ien şefkatli değildir.”- IV. 5(1) 2: “Tienin verdiği şans devamlı değildir.”
- IV. 6.2: “Tien’in verdiği şans devamlı değildir.”
- IV. 9.3 : “Tien kötü insanları gözetler.
- V. l(2). 7: Tien benim halkım gibi görür, halkım gibi duyar.”
- V.I.(2), 1.3: “Tien kötü işlerin kokusunu duyar”.
- V.14,5:Tien artık duymuyor.
- V. l.l.7: Tien aşağıdaki insanları korur ve onlar için prensler ve öğretmenler yaratır.”
- V.4,2 : “O, görünmez Tien aşağıdaki halka iyilikler gönderir.”
- V.18.6:Tien bu işlerde halk için iyi bir önderdir.
- V.18,17 : Tien 5. Yıldanberi beklemektedir.”
- V.16,10:Tien, doğru ve akıllı kimselere uzun ömür verir.
- V, 1,2,3: Tien insanları sever.”
- V. l,l,ll:Tien insanların isteklerine boyun eğer.
- V. 1,2,5: Tien prensiplerle idare eder.
- V. 7,9: Tien insanlara refah verri, halka yardım eder.”
- V. 7,19,13: Tien prenslere yardım eder.”
- V. 7.13:Tien değişmez.
- V. 10.-“Tien soyut bir kader (Ming) verir.”
- V. 12,10:Tien verdiği şansı geri alabilir.
- V. 16,16:Tiene itimat edilmez.
- V. 27.21:Tien halka yardım eder.
- V. 28,2: Tien şiddetle cezalandırır.”
- V. 27,12:Memurlar Tienin çobanları gibidir.
Shıh-chıng
- L.4: “Gökten gelen Ming büyük değildir.”- L5:Tien den gelen kader (Ming) devam etmez.”- 1.7 : Tienin yaptığı ne duyulur ne koklanır.
- II.1 : Tien korur.
- II.4. Tien dünyayı gözetler. Onları canlandırır.
- 11.5: Tien insanları doğrurur.
- 11.6 : O Tien lütfularda bulunur.
- II.1.7: Tien şahsi bir varlıktır, madde değildir.”
- III.1:O yere felaketler gönderir.
- III.2: Tien kızdığını gösterir. O insanları aydınlatır.
- III.3: Tien beni doğurdu.
- III.7: O yere ölüm ve felaket gönderir.
- IV.I(1) : Tienin büyüklüğü taktir edilmiştir.
- IV.I(I) Tienin büyüklüğü takdir edilimştir.
- IV.3: O Yere refah gönderir. O kızarllara oğlu gibi muamele eder ve ona nazırlar gönderir. [39]
- Kuo Yü : 94 yıl (Yüeh Yü II. I.)
“Gök (Tien) insanlara yol gösterir. Kutsal insanlar kendilerini ‘Gök’ ile düzenlerler. İsan kendisinin üreticisidir. Gök ve toprak ona şekil verir. Kutsal insanlar ise onu gelyiştirir ve mükemmelleştirir. [40]
Tso Chuan : M.Ö. 524 yıl (S. 671) :
“Gögün yolu uzak, insanların ise yakındır. Ona (Göğe) erişemeyiz, şu halde onu bilmekte ne mana var?” [41]
Lao-tzu (Tao Te Ching’den): [42]
Çince kaynaklardan tesbit ettiğimiz bu misallerden görülüyor ki, T’ien sadece şahsi olmayan bir, ‘Gök’ değil herşeyin yaratıcısı, yapıcıası, hakimi ve dünya düzenini kuran görünmez bir kudrettir ki, Konfüçyüs de Tien’i daha ziyade böyle düşünmektedir. Shangg-ti’ye atfedilen ‘Tanrı’ anlamını biz aynen ‘T’ien’de buluyoruz. Ve yine en eski bir konsepsiyon olarak bilinen Shang/ti ile aynı zamanda, fakat başka bir halk tarafından ‘Tanrı’ diye tapılıyor ve kendisinhe kurbanlar sunuluyordu.
Bu halk yani Chou’lar, bir sülale kurdukları zaman ‘T’ien’ onların başlıca tanrıalır idi. Shang’larla temas ettikten sonra, Shang kültüründen birçok şeyler aldıkları zaman, onlarda mevcut başlıca ktanrı (veya en üstün hükümdar) Shang-ti’nin kendi Tienlerinin yerini doldurduğunu görünce ona da Tien adını vermekle onu Shangti ile identifiye etmiş oldular. Böylece Choular devrinde bir çok tanrıya iki ad verilmiş oldu. Ve ayrı ayır olan Huangtien (Yüce Gök) ile Shang-ti terimleri irleştiriilerek ‘Huang-t’ien (Yüce Gök) ile Shang-ti terimleri birleştirilerek ‘Hunag-t’ien Sahng-ti, (Yüce Gök Sahng-ti) şeklinde Peking’dteki Gök Mabedin de, en yüce tanrıya verilen bir ad olarak gösterildi. Buarad Gök Altarında ona kurbanlar sunuldu.
İlk Chou devrinde brontzlarında Tien kelimesi bir tanrı adı olarak geçtiği, ve binlerce Shang devri bronzlarında ve fal yazıtlarında Shangti ve Ti’den bahsedildiği halde Tien den hiçbir şekilde bahsedilmemiştir. Eğer Tien Sahgnların tanrısı olsaydı, muhakkak ki, yazılarında bundan bahsederlerdi.
Göğe ibadet teorisi de Chou’ların dinlerinde yer almıştır. Shang sülalesi zamanında bu teorinin de yer almadığını görüyoruz. Chou’lar bunu doğuyu istila ettikleri zaman beraberlerinde getirmişti. Chou’ların dini olan bu saf gök dini Türk kabilelerinin dinleriyle sıkı bağlılığı olduğunu, hatta ondan geldiğini söyleyebiliriz. [43]
İstilacıların, yani Chou’ların beraberlerinde getirdiği b u ‘Gök dininde’ yıldız, ay ve güneş kültü önemli bir yer tutuyordu. [44]
Göğe, atalara ve bunun yanında güneş üzerine yemin ediyordu (Shıh-ching 1.6;XI.3.)
Burada, yer yüzündeki bütün olaylar yıldızlara göre tesbit edilmişti. Gök yüzünde hareket eden herşeyin dünyadakilere ve dünya yüzündekiler de göğe tesir edeceği fikri hakimdi. Gök kültü (göksel cisimler kütü) yüksek dereceye erişmişti. Güneş ve aya muayyen altarlar üzerinde kurbanlar veriliyordu. 12 hayvan burcunun resimleri de ayni şekilde altarlar üzerine resmedilmişti. Sunulan göksel cisimler şunlardı: 5 seyyare. Bunlardan herbiri 5 unsurun mukabili idi. Zühre (maden), Merih (ateş) Müşteri (odun), Zühal (toprak), Utarit (su) İmparatorun tahtı kutp yıldızı olarak kabul edilmişti. Bu yıldızın etrafında gök çatısı resmedilmişti.
Bunlardan başka ayrıca rüzgar, yağmur, güneş, yıldız, ay ve bulut tanrıları da ‘Gök tanrıları ‘ grubu altında toplanır. Bunlar dünya düzenini teşkil eden kuvvetlerdir.
Böylece, her tabiat olayı ve onun meydana getirdiği şeyler gök cisimlerinin idaresi altında olduğu inancı yerleşmişti. Fakat bu gök dini efsanelerden uzak bulunuyordu. Bilhassa hakim tabaka bir bilgin tabaka olarak bu efsanelere önem vermeyecek kadar aydındı. Chou’ları, Çin’deki diğer hanedanlardan ayıran en önemli özelliklerden biri de budur.
Diğer taraftan, Chou’ların beraberlerinde getirdiği ‘Gök dini’ ve ‘göğün emri’ teo risinin Çin’de hakim olmasıyla yeni bir konsepsiyon doğmuştu. Bu fikre göre hükümdar en büyük tanrı sayılan gök tarafından tayin edilir ve dünyayı idare eder, halkın faydası için çalışır. Bunu yapmadığı taktirde halk isyan eder ve göğün seçtiği başka bir hükümdar gelir. Burada, halkın faydasına çalışması için gök tarafından seç ilip tayin edilmesi, hükümdarın devlet mekanizmasının bir aletinden başka bir şey olmadığını gösteriyor, böylece göğü takdis teorisi Çin devletinin temel teorisi ve hükümetinin otoritesi olmuştur. Hükümdarlarına ‘Göğün Oğlu’ babasına layık bir şekilde davranacaktı. Bu onu zalim olmaktan kurtarıyordu. Kendisinin, halkın refahı ve saadeti, adaleti için çalışacak iyi bir hükümdar olmasına yardım ediyordu. Bunun neticesi halka ve fazilet dinde geniş bir şekilde yer almış ve hatta tanrılara kurbanlar vermekten daha önemli olduğu inancı hakim olmuştu. Bu teorinin Shang devrinde asla yer almamış olduğunu görüyoruz.
Chou’larda kurban törenleri :
Bir tanrıya veya ataya sunulan bronz kurban kaplarında ekseriya şu formül görülür: “Oğlum, torunlarım daimi bir hazine olarak bu kabı kullansınlar”. Yani, yeni neslin devamını sağlamak, oğulların ve torunların onun ruhuna daimi olarak kurbanlar vermek manasını taşıyordu.
Bu kurban törenleri çeşitli maksatlarla yapılıyordu. Bundan başka ilkbaharda ve sonbaharda da kurban törenleri vardı. Bunlar daha ziyade tarım ve takvimle ilgili idiler. Bu törenlerde verilen yiyecekler Shang devrindeki gibi idi. [45]
Chou’lar 6 çeşit kurban hayvanı kullanıyorlardı. Öküz, at, koyun, domuz, köpek ve tavuk. Bunlar göğe, dağlara, nehirlere, dört cihete kurban edilir ve halkın refahı için dualar edilirdi. Kurbanlık hayvanın seçimi için özel memurlar vardı. Hayvan seçmeden önce bunlar yıkanırlar, oruç tutarlar. Hayvanın iyi olup olmadığı ve rengi için fala bakılırdı. Kurban seçildikten sonra imparatora gösterilirdi. Sonra temiz bir yere konur ve ihtimamla bakılırdı. İmparator bunları dolunayda tekrar muayene ederdi. Bu arada hayvana bir şey olacak olursa, bunun tanrı tarafından istenmediği ve ona bir yenisinin seç ilmesi gerektiği düşünülürdü. [46]
Bu sunuların bir kısmı da gömülerek verilirdi. Yakılan sunular (Fan Chai) yüksek bir yerde altar üzerinde ‘göğe’ suunlan sunulardır. Bunu ancak en büyük rahip sayılan imparator verebilirdi.
Göğe kurban töreninden 10 gün önce Törene nezaret edecek olan imparatorun tam manasıyla herşeyden ari olması gerekir. Sarayından ayrı bir yerde kalır. Üç gün ziyafet ve eğlencelere gitmez.
Göğe kurban töreninden bir gün önce imparator ‘Gök altarına’ bir el arabası ile gider. Yanında müzisyenler, muhafızları, saray memurları ve prensesler varır. Geçtikleri yol boyunca bütün dükkanları ve evler kapalıdır ve yollarda hiç kimse bulunmaz.
Tören gece yarısı başlar. Bu zamana kadar imparator Chai Kung’da (Perhiz sarayı) bekler ve dua eder, oruç tutar. Sonra tören elbiselerini giyer. Bunun üzerine göğü temsil eden güneş, ay, yıldızlar ve ejder işlenmiştir. Başında bir taç vardır. Tacın kenarına göğü temsil eden inciler asılmıştır. Arabasında süs yoktur. Sadece gökle ilgili olarak güneş, ay ve ejder şekilleri çizilmiştir. Bu da onun sadeliği sevdiğini gösterir.
İmparator gök altarının bulunduğu yere gider. İkinci terasda kendisi için sarı bir çadır hazırlanmıştır. Buraya gelir gelmez müzik başlar ve kurbanlar için ateş yakılır. Üst tarasda şunlar hazırlanmıştır: Güneyde, gök tableti bulunan bir mlasa, Doğuda ve batıdaki tab aklara konmuş etler, balık, sebze, buğday, şarap, meyve, ipek ve yeşim taşından yapılmış şeyler konur. İmparator üstteki tarasa çıkar ve Gök tableti önünde eğilir ve sunuları sunar. Bu sırada kokular yanar ve dualar okunur. Bu tören sonra her tananın tabelti önünde tekrarlanır. Bundan sonra kurban hayvanı ve sunular yakılır ve tören sona erer. [47]
Bundan başka güneşe sunulan sunu için sarayda, doğuya bakan bir platform inşa edilir. Ay için ise, ‘gece parlaklığı’ adı verilen ve batıya bakan bir çukur açılır. Yıldızlara, ‘karanlığın babası’ adı verilen bir altarda sunu sunulur.
Gömülü sunu (Yi) yere verilir. Bu dört köşe bir yerde, bir altar üzerinde sunulur. Yere uygun olmak için kurban hayvanının da rengi siyahtır. Bu tören yaz ortasında gündüz, sonbahar aylarında ise gece yapılır.
Bu hayvan kurbanlarından başka sunulan içkiler de önemli bir yer tutar. 5 çeşit içki sunulur. Bunlar Fan (yüzen), Li (tatlı)Chung (eski bir içki), Ti (kırmızı içki), Teng (ağır içki – koyu renkli) adlı içkilerdir. Törende her biri ayrı cihetlere konur. Bu içkiler için 9 çeşit kap kullanılır. Bunlar bambu ve tahtadan yapılmıştır. [48]
Atalar kültü Chou’lar devrinde önemli bir yer tutar. Her dört mevsimde onlara sunular sunulur. Bu törenlerin saf ve samimi bir hava içindey apılması gerekir. Bilhassa imparatoru ve imparatoriçe buna çok dikkat ederler. Törene hazırlanırken her ikisi de yenir. Oruç 7 gün devam eder. Bu müddet esnasında atalardan başka hiçbir şey düşünülmez. Bu şekilde onlarla temas sağlanmış olur. Oruç bitince imparator atalarının odasına gider, sanki onlar orada imiş gibi onlara saygılarını sunar.
Tören hazır olunca imparator ve imparatoriçe ‘Büyük Mabede’ giderler. İmparator çift ejderli bir şapka, imparatoriçe ise sülün işlemeli bir elbise giyer. Kokulu içki (Yü) yere dökülür ve ataların ruhu davet edilir. Bundan sonar kurbanı görmeğe giderler. Saray memurları onları takib eder, kurban edilecek hayvanın yiyeceğini taşırlar. Saraylı bir bayan bir kap, kraliçe de temiz su getirir. Bu kurbanlık hayvan sarayın bahçesine konur. Bu anda ataların da gelmiş olduğu düşünülür. O zaman çok temiz giyinmiş bir memur bir bıçakla hayvanın kulağının arkasından bir tüy keser ve sonra hayvanı keserler. Tüy ve kana atalara gösterilir. Bu zamanda Li içkisi verilir. İmparator da yağları ve böbreği keser. Bunlar, tüy ve bir parça akdarı hep birlikte yakılır. Kalan et imparator tarafından parçalanır. İmparatoriçe de içki sunar. Bu sırada atayı temsil eden kimse de gelir. Çiğ et bir kaba k onarak bir şahsa sunulur. Bu kişi o an için çok saygı değer bir kişidir. İmparator bu kimse oğlu bile olsa bunun önünde saygı ile eğilmek zorundadır. Bu kişi sunulardan tattıktan sonra, imparator,ş imparatoriçe ve sonra rütbe sırasıyla memurlar yerler ve içki içerler.
Chou’lar devrinde sunu sunulan tanrılar arasında ‘7 tanrı’ ve Ekim ilahı en önemlileridir. ‘7 tanrı’ şunlarıdr: Mutfak Tanrısı, Salon kapısı Tanrısı, Yol Tanrısı, sokak kapısı tanrısı. Baca tanrısı,ı oda kapısı tanrısı, büyük yol ağzı tanrısı. İmparator bu 7 tanrının hepsine, derebeyleri 5 tanrıya, büyük memurlar da 3-5 tanrıya, halk ise sokak kapısı tanrısı ile Mutfak ve baca tanrılarına sunu sunarlar.
Sokak kapısı tanrısı ılık havanın sembolüdür. Onun için Atalar Mabedinin batı tarafında kurban verilir. Yol Tanrısı ise, kış ışığının sembolüdür. Aynı mabedin dış tarafında sunu sunulur. Oda kapısı, sonbaharın az ışığının sembolüdür. Bütün aile buna kurban verir. Bu zamanda bütün kapılar kapanır. Mutfak ve baca ise sıcağı temsil eder. Buna yaz aylarında kurban verilir.
Ekim Tanrısı: İmparator her yıl 12 inci ayda buna sunu sunar. Toprağın faydalı olmsa,ı sellerin olmaması, çeğirgelerin gelmemse,i ve ekinlerin, otların büyümesi için bu Tanrıya dua edilir.
She : Eski bir Tanrıdır. Shang devrinde de vardı. İlk Achou devrinde Tarım Tanrısı olarak tanınıyorud. Seh Chi olarak da bilinir. Yani Memleeket ve hububat veyahut, Memleket ve hububatın altarı demekti. [49] Yağmur ve iyi mahsul vermesi için Tanrıya adakla rverilirdi. She altarı, aynı zamanda Atalar Tapınağı gibi devletin din merkezi idi. Bu Altar duvarla çevrili idi. damı yoktu. Yer ve gök olaylarına yük memurların da Sheleri vardı. Buna tarlalarda kurban verilirdi.
Görülüyor ki, Chou’lar da Shang’lar gibi kurban törenlerinde çok önem vermişlerdir. Chou’lara giöre kurban törenleri bir insanın şefkat, sevgi ve sadakatinin bir ifadesidir. Ve o insanın en yüksek fedakarlığını, sadakatini, sevgi ve saygısını gösterir sözleri (Hsün-tzü bölüm 19) yüz yıllar boyunca değerinden kaybetmiyerek bu güne kadar gelmiştir.
Tapınaklar:
Chou’lardan önce tapınak oykut ve Altar açıkta bir yerde idi. Chou’lar devrinde ilk defa tapınak yapılmıştır. [50] Bu, Atalar Tapınağı idi. Bu tapınak birkaç bölümden müteşekkildi. Büyük bir holü vardı. Buraya Büyük Hol veya Aydınlanmış Hol denir. Kurbanlar burada verilirdi. İmparator herşeyin hakimi olduğu için 7 tapınağı vardı. Derebeylerin 5, büyük memurların 3, daha aşağı rütbedeki memurların ise 2 tapınağı vardı. Halkın tapınağı yoktu. Zira onların ataları Kuei (şeytan) idi.
Ata tapınakları imparator için memeleket işlerinin merkezi idi. Askeri heyetler burada toplanır, savaşa burada çıkılır, büyük ziyafetler burada verilirdi. Elçiler burada karışlanır ve raporlarını burada takdim ederlerdi. Evlenmeler bile burada yapılırdı.
Ataların tabletleri de Atalar Tapınağında saklanırdı. Bunlar 30 cm. boyunda ve üzerine ataların adları kazılmış tahtalardı. Mabedin kurucusunun tableti en baş yere konmuştu. Hiçbir zaman kaldırılmazdı. Halk tabakası ise evinde bir yer hazırlamıştı. Evin en büyüğünün tableti güneye doğru konmuştu ki bu da yerinden oynatılmazdı. Halk tabarkaksı ise evinde bir yer hazırlamıştı. Evin en büyüğünün tableti güneye doğru konumştu ki bu da yerinden oynatılmazdı. Doğuda dedenin, batıda babanın tableti dururdu. Bu tabletler çift taraflı idi. Görünen tarafına ölenin, ölümünden sonraki adı yazılırdı. Zira kendi adı artık ev halk ve diğerleri için tabu olmuştu. Bu tarafa tableti veren oğlun adı da yazılırdı. Tabletin diğer tarafına ölünün gerçek adı, doğum ve ölüm tarihi, gömüldüğü yer, rütbeleri varsa yazılırdı. Bu tabletlerin önüne kokular, yiyecekler içkiler ve hatta hediyeler konurdu. Törenlerde ise burada dans edilir ve şarkılar söylenirdi. Bütün aile efradı bu tabletlerin önünde üç kere eğilir Buradaki yiyeceklerden herkes yer ve hayır duaya katılmış olurlar.
Rahiplik diye bir şey yoktur. Bunun yerine bu işlerden anlayan memurlar, hizmetkarlar vardır. Bunlar tapınaklara bekçilik de ederler, ilahiler yazarlar ve bunları okurlardı. Sonra ayinler tertiplerler ve hatta kurban törenlerinde imparatora ve derebeğlere yardım ederlerdi. Fakat bunlar yine aşağı tabakadan sayılır, ve dini meselelerde bir otorite sayılmazlardı.
Bunların dışında ruhlarla münasebet kuran kadın ve erkek büyücüler vardır. Bunlar ruhları çağırırlar, onlarla konuşurlar, geleceği söylerler ve büyü yaparlardı. Ekseriya adları kötü olarak bilinir. Büyük nüfuz sahibi olanlar pek azdır.
Bu gün bile Çin’in her yerinde bu tapınaklar büyük bir titizlikle korunmakta ve daima huzuru, saadeti arayan milyonlarca Çinlinin kutsal sığınağı yerine geçmektedir.
Chou’lar ve Bu Devirde Türklerden Gelen ‘Gök Dini’, Muhaddere N. Özerdim, Belleten, Cilt : XXVII, Ocak 1963 Sayı : 105, Sayfa : 1-23
[1] – Bak. O. Franke aynı kitap, c. 1, S. 19-33 ve S. 134 – 135
[2] – Bak. O. Franke aynı kitap, c. 1, S. 19-33 ve S. 134 – 135
[3] – Chou’ların şeceresine göre, Chou’ların ilk atası (5 Mitik İmparatordan biri) Ti Ku’nun oğlu tarım kahramanlarından biri sayılan Hou Chi’dir. (Hosu Tsıh da denir.
[4] – Bak. G. Haloun: Contribution to the history of clan settlement in ancient China. Asıa Major. 1924. S. 617
[5] – Bak. R. Wilhelm: Geschichte der Chinesichen Kultur. Frankfurt 192.k8. S. 90-93
[6] – J. G. Anderson : Preliminary report on archalogical research in Kansu (Memoirs of the Geological survey of China. Peking 1925. Series A. N. 5. S. 43-44
[7] – Bak. M. Granet : La civilisation Chinoise. Paris 1929. S. 72
[8] – Bak. M. Granet : ayni kitap. S. 73
[9] – Bak. Haloun: Aynı kitap S. 617x
[10] – Bak. W. Eberhard : Çin Tarihi, Ankara 1947, S. 33-35
[11] – W. Eberthard : Çin tarihi , S. 1k7. A. History of china S. 7-8. Early Chise culturs. S. 517-520
[12] – W. Eberhard : Çin tarihi. S. 21. A history of China S. 12.
[13] – Bak. W. Eberhard: Eski Çin kültürü ve Türkler DTCF. Dergisi 1943. Say. 4.S.26. : Early Chinese cultures : S. 526.
[14] – Shang sülalesi zamanında en eski Chou kırallığı orta Shansi’de Wei vadisinin batı bölgesinde idi. Burası büyük Shang sitesinin yüz mil güneyinde ve 500 mil batısındadır.
[15] – Bak. Creel : The Birth of China. London 1936. S. 304-305.
[16] – Bak. Creel : The Birth of China. London 1936. S. 304-305.
[17] – Evlenmelere dair Shang devrinde pek bilgi bulamıyoruz. Fakat bu devirde poligaminin var olduğuna ve kıralların birkaç kadınla evlendiklerine dair fual kemiklerinde kayıtlar vardır. bak. Creel. Aynı kitap, S. 131, ve S. 290
[18] – Bak. J. Steele: The İ-li or Book of Etiquette and Ceremonial. London 1917 S. 18-41. Creel : aynı kitap. S. 290-291.
[19] – Creel : aynı kitap, S. 287. J. Legge: The Shı king, or the Book of Poetry. London 1871, S. 561.
[20] – J. Legge: The Shı king. S. 233. Ve S. 295-96 J. Steele : aynı kitap. S. 51-73.
[21] – J. Legge : The Shı King. S. 253-255.
[22] – J. Legge : The Shı King. S. 399-412.
[23] – Bak. Creel: Aynı kitap: S. 330-331.
[24] – bak. Creel. Aynı kitap. S. 144.
[25] – Shang larda da arazi kıral tarafından hizmetlerine mukabil olmak üzere asilzadelere taksim edilirdi. O burasını istediği gibi idare eder, vergisini toplar ve icap ederse muayyen bir miktarını devlete verirdi.
[26] – Bak. Creel : Aynı kitap. S. 353-354.
[27] – Shang’&lar devrinde ‘Fal yazıtları’ yegane literatürdür. Bunlar kaplumbağa kabuğu veyahut sığır kemiği üzerine yazılımş kısa yazıtlardır. Fakat bunlardan başka kıralların adlarını gösteren listeler vardır ki, tarihi kayıtlar yerine geçmektedir.
[28] – Bk. Creel ayni kitap. S. 262-263.
[29] -Shang-ti için bak. M. Özerdim: Çin dininin menşei meselesi ve dini inançlar, Belleten, C. XXVI. Sayı. 101. Ocak 1962 S. 83-87.
[30] – Giles: Religions of ancient China. S. 30.
[31] -Creel: aynı kitap,S.342-343.
[32] – Grube: Rleigion und kultur der Chinesen L. Libzig 1914.S.28.
[33] – Bak. Soothill: Aynı kitap, S. 124 ve S. 129-135.
[34] – Bak. Bruno Shindler : The development of the Chinese conception of supreme beings. Asıa Major. Hirth Anniversary volume, London, S. 301. Not 22
[35] – W. Eberhard, Çin tarihi, S. 67.
[36] – Bak. Fung Yu-lan : A history of Chinese philosophy (çeviren Derk Bodde. Peiping. 1937.S.31.
[37] – Bak. B. Schindler :Aynı makale.S.301.
[38] – Bak. B. Schindler: Aynı makale, S.301.
[39] – Bak. B. Schindler: Aynı makale, S.301.
[40] -Kuo Yü’de (Derebeyliklere ait söylevler. M.Ö. 5-7 yüz yıl) T’ien daha ziyade idare eden bir T’ien anlamına gelmektedir.
[41] – Tso Chuan (M.Ö. 5 yüz yıl Tarihi olayları anlatmaktadır). Burada T’ien fiziki gök anlamından başka yine idare eden gök anlamına gelmektedir.
[42] – Tso Chuan (M.Ö. 5 yüz yıl Tarihi olayları anlatmaktadır). Burada T’ien fiziki gök anlamından başka yine idare eden gök anlamına gelmektedir.
[43] – Mkuayese et: W. Eberhard. Çin’in Şimal komşuları. 1942, Ankara, S. 76 Belleten C. XXVII,2.
[44] -Çince kaynaklarda gök kütüne dair (güneş ay yıldız) pek çok pasajlar vardır.
[45] – Bak. M. Özerdim:Çin dininin menşei meselesi. Belleten c. XXVI. Sayı 101-Ocak 1962 S. 90-91.) Yalnız Chou’lar ayrıca hububat ve pişmiş sebze veriyorlardı. (52- Creel-Birth of China S. 334.
[46] – 53- J. Ross: The original religion of China. London 1909.S.284.
[47] -Bak. H. Peters: The religions of China. Confucianısm, Taoism, Buddhism, Popular belief. Paking. 1941 S. 14-15.)
[48] – Bak. J. Ross: The original religion of China. London 1909. S. 281-282.
[49] – Bak. J. Ross: Aynı kitpa, S. 270 Creel:Birth of China. S. 337.
[50] -Bak. J. Ross: Aynı kitap,S.275.