Verdiği raporda, asker ve politikacıya özgü, çok özlü, aynı zamanda edebî bir uslupla askerî durumu bütün açıklığıyla izah etmiştir. Ülkenin sosyal ve ekonomik tablosunu büyük bir cesaret ve ustalıkla çizmiştir. O milletini, ülkesinin kaynaklarını ve ihtiyaçlarını çok iyi bilmekteydi.
“Savaş, hiç istisnasız, çeşitli ırklara mensup Vatandaşlarımızı perişan etmiş, halk ile devlet arasındaki bağlar kopma derecesine gelmiştir” diyordu. Mustafa Kemal devlet iktidarının güçsüzlüğünden, ekonomik hayattaki çöküntüden ve halkın müthiş para sıkıntısından da yakınıyor ve onlara, gelecek için hiçbir güvence olmadığını söylüyor, namus ve hamiyet sahiplerinin her türlü geri düşünceye iltifat etmemelerini istiyordu. Bunlardan şikâyet ederken, yabancı vesayeti altındaki saltanatın çok yakın olan sukutunu önceden görüyordu.
Askerî durumla ilgili sözleri âdeta kehanet derecesinde doğru çıkmıştır. Şu unutulmamalıdır ki, rapor, Almanya’nın parlak zaferleri sırasında kaleme alınmış, savaşın sonucunu Türkiye’de ondan başka kimse önceden tahmin edememiştir. Müttefikler arasındaki iş birliğinin hiçbir vakit bozulmayacağını, onların sefalet ve mahrumiyetlerinin, Almanların maruz kaldıktan yokluk ve sıkıntılara göre, çok daha hafif olduğunu anlamıştır. Kendi devletinin katıldığı ittifakın galip geleceğine inanmıyordu. Ülke kaynaklarının, boşalan yerleri doldurmaya yeterli olmadığım söyleyerek Türk ordusunun zayıflamakta olduğunu ispat ediyordu. Bu sözleri ileride gerçek olacaktır.
“İngiltere’ye hizmet edecek bir Müslüman dünyası, Filistin’de İngiliz nüfuzuna tâbi bir Hıristiyan devleti kurulması ve böylelikle Mısır, Süveyş ve Kızıldeniz’in güvence altına alınması, Türkiye’nin bu güzel ülkelerden ve bu ülkeler üzerindeki dinî nüfuz ve itibarından mahrum bırakılarak bir yana itilmesi, bütün bu görüşler, İngiltere için, yaptığı savaşın gayelerinin yerine geçecek kadar önem kazanmıştır. Bunlar, aynı zamanda bizim için de tamir kabul etmez felâket olacaktır.”
Kaynak:
Berthe Georges – Gaulis, Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetciliği, Cumhuriyet Yayınları, Ekim 1999, S. 76-77